Yalnız Mesajı Göster

“Osmanlı Demokrasisi”Nden “Cumhuriyet Mutlakıyeti”Ne Hak Ve Hürriyetler

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

“Osmanlı Demokrasisi”Nden “Cumhuriyet Mutlakıyeti”Ne Hak Ve Hürriyetler



Osmanlı diktatör değildi
Galiba cumhuriyetin otuz ikinci yıldönümüydü Başöğretmenim Hikmet Bey, bir gün hışımla sınıfa girdi ve âdeta bağırdı:
“Çocuklar, İsmet Paşa’nın diktatör olduğunu söyleyenlere sakın inanmayın, ne Atatürk diktatördü, ne de onun şanlı arkadaşı İsmet İnönü Zaten diktatörlüğü kaldırıp cumhuriyet ilan ettik
Başöğretmenim Hikmet Bey iflah olmaz bir “İnönücü”ydü, Adnan Menderes’e ve Demokrat Parti’ye de çok kızıyordu…
Hışımla sınıfa girip, girer girmez o devrin ana muhalefet partisi lideri İsmet İnönü’yü savunmasından anladım ki, dışarıda birileriyle bu konuyu tartışmış, iyice damarına basmışlar
Hem sınıfa çöreklenen ağır havayı dağıtmak, hem de sınıfın “çokbilmiş”lerinden olduğumu göstermek açısından hemen sormuştum: “Diktatör ne demek öğretmenim?”
Hızla bana dönüp, “Yine mi sen?” der gibi yüzüme baktıktan sonra: “Sınırsız yetki sahibi yönetici demektir çocuklar” diye izah etti, “Sadece padişahlar sınırsız yetkilere sahipti: Dedikleri dedik, çaldıkları düdüktü
Başöğretmenim böyle diyordu, ama benim o yaşta okuduğum bir kitapta, Fransız tarihçi A Ubicini farklı şeyler söylüyordu: (Ubicini Tanzimat döneminde Türkiye' ye gelip uzun süre kalmış, Osmanlılar hakkında yazdığı eserler, Batı'da çok büyük ilgiyle karşılanmıştı)
"Osmanlı hükümeti şeklen bir istibdat (diktatörlük diyelim) görüntüsü vermekle birlikte, dikkatle incelendiği zaman, yönetimin dünyanın hiçbir yerinde misli görülmemiş derecede yumuşak bir idare olduğu anlaşılır"
Başka bir Fransız ise, "Padişahın iradesi, Kur'an hükümlerinden, şeriat ulemasının içtihadlarından (yorumlarından), yahut şeyhülislâmın fetvalarından üstün değildir Örf ve âdetlere dayanan halkın gücü padişahların iradesinden çok daha üstündür" (AL Castellan) diyerek soydaşını doğruluyordu
İngiliz sefiri Th Thornton ise, padişahların sınırlı yetki sahibi olduklarını kesin bir dille açıklıyor, sonra da şu hükme varıyordu: "Böyle kanunî sınırlamalar olan bir ülkede (Osmanlılarda) elbette istibdat olamaz"
Şimdi, başöğretmenimin "sınırsız yetki" izafe ettiği padişahlardan birkaçının durumuna bakalım isterseniz
Bursa Kadısı Emir Sultan, devrin öfkesi burnunda padişahı Yıldırım Bayezid’ın şahitliğini "Terk-i cemaat bais-i cerh idüğün şuyû bulmağılen şehâdetün caiz değildür", yani "Namazlarını cemaatle kılmadığın duyulduğundan şahitliğini kabul etmiyorum" diyerek şahitliğini reddediyor; Fatih Sultan Mehmed, Molla Gürani tarafından bir yemek esnasında fırçalanıyor, padişahlığı bırakıp dervişliğe dönmek istediği günlerin birinde “Senin rahmetin zahmettedir” denilerek Ak Şemsüddin Hoca’sının huzurundan kovuluyor; Yavuz Sultan Selim, Zembilli Ali Cemali Efendi’nin tehdidi karşısında fermanını geri almak zorunda kalıyor; Sultan Avcı Mehmed, cuma namazı esnasında bir kürsü vaizi tarafından “Nedir bu av merakı, nedir bu nefsi emmareye uymalar, Allah’dan korkmaz mısın? Devlet sahipsiz kaldı Şimdi avlanma zamanı değil ağlama zamanıdır!” denilerek azarlanıyordu Bu padişahlar diktatör müydüler yani?
Diktatör olsalardı, kendilerini herkesin huzurunda azarlayan insanları yaşatırlar mıydı?
“Kişisel”, yahut “zümre diktatörlüğü” olabildiği gibi, pekâlâ “zihniyet diktatörlüğü” de olabilir…
Ve muhabbetimizin ölçüsüne göre, diktatörlüğün bazı türleri, bazılarımıza “şık” gelebilir Aslolan hangi türden olursa olsun diktatörlüğü bir bütün olarak reddedip halk (cumhur) iradesinin belirleyiciliğini savunmaktır
Bu bağlamda Cumhuriyet Bayramı’nız kutlu olsun

Alıntı Yaparak Cevapla