08-02-2012
|
#6
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Batı Kaynaklarında Osmanlı Ordusu
Savaş ahlâkı
Savaşta zafer kazanmış Osmanlı askerleri, ele geçirdikleri esirlere iyi muamelede bulunurlardı Hattâ bazen yaralı düşman askerleri bile tedavi edilirdi Osmanlı askerinin bu üstün karakteri hakkında Batılı kaynaklarında muhtelif bilgiler yer almaktadır Bunlardan, bir İngiliz Üsteğmeni Casey'in anlattıklarını dikkatlere arz edelim: "25 Nisan 1915 günü Conk Bayırı'nda Türkler ve birleşik kuvvetleri arasında korkunç siper savaşları oluyor Siperler arasında 8–10 metre mesafe var Süngü hücumundan sonra savaşa ara verildi Askerler siperlerine çekildi Yaralılar ve ölüler toplanıyor İki siper arasında açıkta, ağır yaralı ve bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz yüzbaşısı avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor, kurtarın diye yalvarıyordu Ancak hiçbir siperden, kimse çıkıp yardım edemiyordu Çünkü en küçük bir kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu Bu sırada akıl almaz bir hâdise oldu Türk siperlerinden beyaz bir bayrak sallandı Arkasından aslan yapılı bir Türk askeri, silâhsız bir şekilde siperden çıktı Hepimiz donup kaldık Kimse nefes alamıyor, herkes ona bakıyordu Asker yavaş adımlarla yürüyor, siperdekiler nişan almış bekliyordu Asker, yaralı İngiliz subayını okşar gibi yerden kucakladı, kolunu omzuna attı Ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı Yaralıyı usulca yere bırakıp geldiği gibi kendi siperlerine döndü Teşekkür bile edemedik Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti, güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu "
1915'te Çanakkale Savaşı'nda Fransız birliklerine komuta eden General Guro, Osmanlı ordusunun savaş ahlâkını şu sözleriyle anlatıyor: "Bir sabah günün ilk ışıkları ile birlikte Türklerle süngü savaşına başlamıştık Savaşta Türkler, çok ama çok mahirdi Kendileri ile başa çıkmak imkânsızdı Süngü muharebemiz, fasılalı şekilde akşam geç vakte kadar devam etti Ortalık kararınca Türklerle anlaşma yaptık Muharebe sahasında gezecek ve yaralılarımızı toplayacaktık Bizim askerler, sedyelerle muharebe sahasına çıktıkları zaman ben de aralarına katılmıştım Bir ara kucağındaki askerin yarasına gömleğinden yırttığı bez parçalarını bastıran bir Türk askerine rastladım Akşamın karanlığında, değme bir ressamın fırçasından çıkmayacak bir tablo karşısında idim Uzun müddet seyrettiğim bu tablodaki Türk askeri, kendi yaralarına yerden avuçla aldığı toprakları basıyordu Kucağındaki yaralı için ise, durmadan gömleğinden yırtmakla meşgul idi Tercüman yardımı ile ona bazı sorular sordum:
— Niçin az önce öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun?
Türk askeri, takati tükenmiş bir hâlde cevap verdi:
— Bu asker, yaralanınca yanıma düştü Cebinden yaşlı bir kadın fotoğrafı çıkardı Bir şeyler söyledi, anlamadım; ama herhalde annesi olacaktı Benim ise kimsem yok İstedim ki o kurtulsun, anasının yanına dönsün "
Bu sözlerden sonra Fransız generali, etrafındakilere döndü ve âdeta bağırarak şöyle dedi: "Efendiler! Kendi yarasına toprak bastırdığı hâlde kucağındaki yaralı için gömleğini yırtan bu asil askerin kucağındaki yaralı kimdi biliyor musunuz? Herkes susmuş, merak dolu nazarlarla emekli Fransız generaline bakıyordu Guro, göz kenarlarında birikmiş olan yaşları, buruşuk derili elleri ile silerken fısıltı hâlinde seslendi Türk askerinin kucağındaki yaralı bir Fransız askeri idi efendiler! Bir Fransız askeri!  "
|
|
|