Yalnız Mesajı Göster

Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kastamonu Gelenek Ve Görenekleri




Dokuma El Sanatları

Kastamonu ve yöresi geleneksel el sanatları yönünden çeşitlilik ve zenginlik gösterirHer ne kadar son yıllarda şehirlere sürekli göçler , teknolojik gelişmeler , hızlı ve ucuz üretim el sanatlarının giderek azalmasına karşın yine de Kastamonu ve çevresinde geleneksel el sanatlarının yaşadığını görmekteyizİşte bunlardan birkaçı:
Kastamonu ve İlçelerinin en yaygın gelir getirici olan el sanatı Çarşaf Bağı özellikle yerli dokuma "sarı kıvrak" yatak çarşaflarının iki uzun kenarına veya dört kenarına pamuk ipliğinden alet kullanılmaksızın kadınların parmak uçları tırnakları marifetiyle düğümler atılarak yapılan süslemelerdir
Cide,Şenpazar,Küre,Azdavay,Pınarbaşı ilçelerinde keten dokumalarına rastlanılmaktadır üz ve renkli dokuma olarak yatak çarşafı,en böze (kadın iş önlüğü,başörtüsüpeşkir, göynek) dokumalarına sık olmasa da rastlanmaktadır Tosya ilçemizdeki tela imali giyim sektörünün ihtiyacı için yaşamaktadırDüz, beyaz tiftikten iç kuşağı ve renkli üç dilim kuşağı, hamam kesesi Türkiye çapında aranmaktadır
Kastamonu Merkez , Daday ve Devrekani ilçelerinde düz beyaz patiska bez üzerine , ıhlamur ağacı üzerine elle oyma veya kabartma olarak yapılmış bitkisel , geometrik motif işli , değişik boyutlarda ki ahşap kalıpların özel hazırlanmış tek renkli boyaya batırılıp basılması suretiyle Sofra Bezi "sini bezi" yapılmaktadır


Çağımızdaki gelişmeler nedeni ile pek çok sanat dalı kaybolmaktadır Bunlardan biri de oya sanatıdır Kastamonu'da iğne oyacılığını geçim kaynağı olarak kullanan sanatkârlar hayatta iken bilgi ve görgülerini belgelemek amacıyla, bu araştırmaya başlanmıştır Kastamonu merkez ilçesi Topcuoğlu, İsfendiyarbey, Aşağıİmaret, Kırkçeşme, Hisarardı, Beyçelebi, Ayalar mahallelerinde yaşamakta olan, 45-80 yaşları arasındaki 42 oya ustasına ulaşılmıştır Yapılan görüşmeler sonunda, eserleri incelenmiş, örnekler alınmıştır

İğne oyası, mendil, yazma, göynek yakası üzerine ipek İpliği ve iğne kullanılarak örülen veya örüldükten sonra dikilen düğümlü örgü sanatıdır
Kastamonu'da hatıra iğne oyaları gelenek olarak, kutular içinde ve sandıklarda saklanıp nesilden nesile aktarılmaktadır 80 yaşındaki oyacının anneannesinin annesinden kalma oya örneği, en az 150-200 yıllık oyadır Kastamonu'da oyacılığın daha eski yıllardan bu yana var olduğu tahmin edilmektedir, iğne İle yapılan örgülerin XII yüzyılda Anadolu'dan Yunanistan'a, oradan da Avrupa'ya geçtiği belirtilmektedir (Özben, 1948:4) Ulaşılan canlı kaynaklardan sağlanan bilgilere göre, Osmanlı'nın son döneminde de erkekleri savaşa giden kadınların tüccarlar aracılığı ile Avrupa'ya oya sattığı ve geçimini sağladığı öğrenilmiştir Günümüzde az da olsa bu sanatı devam ettirenler bulunmaktadır
Kadının önem verdiği bir konu da süslenmektir İpeğin üretimi, oyanın yapılması tamamen kendi eseri olduğundan, daha ucuz bir şekilde süslenmesini sağlamakta; aynı zamanda sanat yönünü ortaya çıkardığından, ona toplumda bir statü kazandırmaktadır Ayrıca, kadının ekonomik bağımsızlığını da sağlamaktadır


Ağaç El Sanatları


AĞAÇ EL SANATLARI

Eski çağlardan beri başta örtünmek ve korunmak amacı ile El sanatlarının ilk örnekleri ortaya çıkmıştır El sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıttığı için zaman içerisinde yaygınlık kazanarak geleneksel hale gelmiştir










Geleneksel Türk El Sanatlarınına örnek olarak ; halıcılık, kilimcilik, cicim zili, sumak, kumaş dokumacılığı, yazmacılık, çinicilik, seramik-çömlek yapımcılığı, işlemecilik, oya yapımcılığı, deri işçiliği, müzik aletleri yapımcılığı, taş işçiliği, bakırcılık, sepetçilik, semercilik, maden işçiliği, keçe yapımcılığı, örmecilik, ahşap ve ağaç işçiliği, arabacılık vb sıralanabilir
Günümüzde başta endüstrileşme olmak üzere değişen yaşam şartları ve değer yargılarına bağlı olarak üretimleri hemen hemen kaybolmaktadır Fakat bununla birlikte el sanatlarının en önemli yanı emeğin sonunda ortaya çıkması ve seri olarak üretilmediğinden belli bir değere sahip olmasıdır








Bakırcılık

Orta Karadeniz Bölgesi'nin en zengin bakır yataklarına sahip Küre'nin 68 km güneyinde bulunan Kastamo­nu, Küre'den çıkarılan bakırın işlendiği, en önemli kültür ve ticaret kentlerinden bir başkasını oluşturmaktaydı Yazılı belgelerin eksikliği yüzünden bakırcı ve kazancıların oluşturduğu iş kolunun Ortaçağ'dan beri üretim yapıp yapma­dıklarım şimdilik kesin olarak bilemiyoruz Ancak çok büyük bir İhtimalle Beylikler döneminden beri üretim yapıldığı bili­nen Küre yataklarından elde edilen bakırın bir kısmı, Kasta­monu'da bulunan atölyelerde işlenmiş olmalıydı


16 yüzyılın İkinci yarısında Küre madenlerinden elde edi­len bakır, hem Orta Karadeniz ve Orta Anadolu Bölgesi şe­hirlerindeki kazancıların İhtiyacını, hem de Kuzeybatı İran ve Mezopotamya bölgesindeki şehirlerin bakır ihtiyacını karşıla­mıştır 1568 yılında Kastamonu ve Küre kadılarına gönderi­len bir fermanda özetle şunlar yazılıdır;


" İran tarafından 400-500 tüccarın gelip büyük miktarda bakır satın aldıkları haber alınmakta, ancak hiçbir kimseye bir dirhem bile bakır verilmemesi"Kastamonu'daki bakır­cı ve kazancıların çok faal bir şekil­de üretim yapa­rak, çevre illerdeki esnafın bile ihtiya­cını karşılamış ol­dukları anlaşılmak­tadır 1568 yılında Kastamonu Kadısı'na yazılan bir fer­manda özetle şunlar yazılıdır:
" Sivas, Tokat ve Amasya bakırcı esnafı Kastamonu'da bakır eş­ya satın almak istedikle­rinde engellenmemesi, ancak tetik­te bulunup, memleket haricine bakır eşyanın götürülmesine müsade edilmemesi"
1573 yılında Kastamonu Beyi'ne gönderilen bir hükümde özetle şunlar yazılıdır:
" Erzurum'da yapılan baruthane için gerekli olan kazan ve diğer aletlerin hemen hazırlanarak gönderilmesi"
1578 yılında Kastamonu Kadısı'na gönderilen diğer bir fermanda ise, özetle şunlar yazılıdır:
" Bağdat'ta işlenecek barut için yapılacak kazanlarla kullanılmak üzere Küre madeninden 1000 kantar (56408 ton) bakırın gönderilmesi"
Bakırcı ve kazancıların oluşturduğu iş kolu, Kastamo­nu'nun en büyük sanayi üretimini yapmaktaydı Küre'den el­de edilen bakır madeninin büyük bir kısmı, Kastamonu'da bulunan kalhanelerde ergitiliyordu Kastamonu'daki bakırcı­lık ve kazancılığın çok canlı kazançlı bir iş kolu haline dö­nüşmesinde, kentte bulunan kalhanelerin bu iş koluna ucuz, bol ve kaliteli hammadde sağlamasının büyük payı vardı
1783 yılma ait bir belgeden, Kastamonu'daki kazancılarının Küre madenlerinden elde edilen bakırı kullandıklarını öğren­mekteyiz
" Küre-i nühas madenlerinden elde edilen bakır eskiden beri Kastamonu'da bulunan kazancı ve tüccarlara her bir bat­manı dokuz kuruşa satılırken, Tokat ve başka yerlerden gelen bakır satılmaya başlanıldığında araya anlaşmazlıklar girmiş­tir Bu yüzden başka yerden gelen bakırın sattırılmaması"
Kastamonu kalhanelerinin diğer şehirlerinde bulunan kal­hanelerden ayrılan en önemli özelliği, son 40 yıl öncesine

1783 yılma ait bir belgeden, Kastamonu'daki kazancılarının Küre madenlerinden elde edilen bakırı kullandıklarını öğren­mekteyiz
" Küre-i nühas madenlerinden elde edilen bakır eskiden beri Kastamonu'da bulunan kazancı ve tüccarlara her bir bat­manı dokuz kuruşa satılırken, Tokat ve başka yerlerden gelen bakır satılmaya başlanıldığında araya anlaşmazlıklar girmiş­tir Bu yüzde
n başka yerden gelen bakırın sattırılmaması"
Kastamonu kalhanelerinin diğer şehirlerinde bulunan kal­hanelerden ayrılan en önemli özelliği, son 40 yıl öncesine ka­dar faal bir şekilde çalışmış olmasıdır Bu kalhanelerden biri şehrin en yüksek tepelerinden biri üzerine yaptırılan Yakup Ağa Camii'nin altında yer almaktaydı Bakır cevheri yüzlerce yıldan beri aynı teknikle kalhanelerde ergitilerek kömürüyle birlikte ocakta körük yardımıyla ergitilmekte ve daha sonra kalıplara dökülmektedir
Kalıplar oldukça farklı bi­çim ve büyüklüklerdedir İki parçadan oluşan ka­lıplar, tuğladan yapıl­mıştır Demirden yapı­lan tek parça kalıpların bir kısmı 10 cm çapın­dadır Üstü açık kalıp­lardan 25 kiloluk külçe elde edilmekte­dir 45x30 cm boyu­tunda ve 5 cam de­rinliğinde olan bir başka demir kalıp­tan ise 35x45 kilo arasında değişin külçe bakırlar elde denilmektedir Kalıplardan çıkarılan külçe bakırlar, ocaklarda kız­dırıldıktan sonra yedi kişiden oluşan bir dövülerek farklı ağırlıklara sahip levhalar haline getirilmektedir Külçe halin­deki bakırın çekiçlenerek levha haline getirilmesi işlemi, tıpkı Surname-i Hü-mayun ve Surname-i Vehbi'deki minyatürlerde zanaatkarların külçe bakırı çekiçleyerek levha haline getirme­leri gibi yapıl-maktadır Kastamonu'da artık bu işlem ortadan kalkmış olmasına karşın, Anadolu'da yalnızca Muğla-Kavaklıdere'de külçe bakır çekiçlerle levha haline getirilmektedir Kastamonu'da bakırcı ve kazancılıkla uğraşan zanaatkarların büyük bir kısmı hem de İstanbul'daki atölyelerde çalışmak­taydılar Bu konuda yazılı kaynaklar oldukça ayrıntılı bilgi vermektedir Gerek Anadolu, gerekse İstanbul'daki atölyeler­de Kastamonulu zanaatkarların elinden çıkan ve Kastamonu üslubunu yansıtan çeşitli eşya ve mutfak kapları, açık bir şe­kilde belli olmaktadır 1934 - 1936 yılları arasında Kastamo­nu'da bakırcılık mesleğiyle ilgili olarak 50 usta, 35 kalfa ve 48 çırak dükkanlarda çalışmaktaydı 1942 yılında Bakırcılar Çarşısı'ndaki atölye sayısı 22 iken, bugün ancak 3 bakırcı atölyesi üretimi sürdürmektedir Yüzlerce yıldan kapaklı sa­han, hamamtası, güğüm ve ibrikler, Kastamonu atölyelerinin karakteristik kaplarını oluşturmaktadır
Kastamonu Bakırcılığının yaşayan ustası Ahmet Ortaakarsu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tertip ettiği festivallere katılmakta ve devamlı derecelere girmektedir


Çarşafbağı

Kastamonu ve ilçelerinde en yaygın ve gelir getirici olan el sanatıdır Özellikle, yerli dokuma "sarı kıvrak" yatak çarşaflarının iki uzun kenarlarına veya dört kenarına, pamuk ipliğinden, alet kullanılmaksızın, kadınların parmak uçları tırnakları marifetiyle düğümler atılarak yapılan süslemedir





Kastamonu'da evlenecek her genç kızın ve erkeğin "çeyiz sandığında bağlı çarşaf bulunması" mahalli gelenek halindedir Önceki yıllarda, benzer bağlama, havlu, peştemal, perde uçlarında yapılmıştır





KalitEli pamuk ipliğinden yapılan çarşaf bağları, yapılışında gösterdiği şekle göre; kuş dili, katip defteri, yürek gi­bi (50)den fazla isimle adlandırılmıştır Bağ süslemesinde, bağ düğümlerinin sıklığı, süslemenin girift olması, kullanılan pamuk ipliğinin kalitesi ile kıymeti değerlendirilmektedir












Çakıcılık ve Bıçakcılık

Tosya İlçemizin merkezinde elde yapılan, bir yüzü düz, diğer yüzü testere dişli, değişik ebatlarda çakılar halk arasın­da "tosya çakısı" olarak isimlendiril inektedir Tosya çakısının bir yüzünün testere dişli olması nedeniy­le, çifçinin küçük bağ işlerinde ve ziraat alanında kullanım imkanı çok olmaktadır
Tosya eski çakı ustaları; resim ve isimleri


ALİ BAYRAK HACI HAFIZ HASAN ÇELİK İSMAİL YANIK ŞERİF ORUÇ


Çakının sapı, manda boynuzundan önce kesilir, sonra de­mir törpü ile biçimlendirilir Kesici yüzleri ise krom çelikten Özel yapıldığından paslanma yapmamakta ve çok kesici ol­maktadır Aynı zamanda, mutfaklar için yüzü krom çelikten, sapı kemik veya sert ağaçtan olan değişik boyuttaki bıçaklar aranmaktadır

Sofrabezi Baskıcılığı

Kastamonu Merkez ve Daday, Devrekani ilçelerinde yapılmış olan bölgeye has önemli ürünlerden biridir


Düz beyaz patiska bez üzerine, ıhlamur ağacı üzerine elle oyma veya kabartma olarak yapılmış bitkisel, geometrik mo­tif işli, değişik boyutlardaki ahşap kalıpların, Özel hazırlanmış tek renkli boyaya batınlıp basılması suretiyle meydana getirilmektedir
Beyaz bez Üzerinde siyah olarak meydana getirilmiş olan "sini bezi", sofra örtüsü, masa Örtüsü, kadın baş örtüsü olarak kullanılmıştır Son yıllarda Kastamonu'nun en sevilen hedi­yelik eşyası olan sini bezine değişik uyarlamalar yapılarak, etek, perde, örtü olarak kullanıldığı görülmek








Sepetçilik



Kastamonu'da üretilen sepetler, söğüt dallarından, Daday ve Araç ilçelerinde üretilen sepetler ise fındık ağacı dalların­dan örülmektedir
Kastamonu Sepeti olarak bilinen bu sepetler ince söğüt dallarının yine özel işlemelerle hazırlandıktan sonra elle deği­şik biçimlerde örülmesi ile yapılır



Yaş fındık ağacı dallarının özel aletlerle ince dar çübuk'ır haline getirilmesinden sonra yine elle değişik biçimlerde, kullanım fonksiyonuna göre elle örülmesiyle meydana getirilen diğer bir çeşidi vardır ki; kullanımına göre, halk arasında, ka­paklı pazar sepeti, yumurta sepeti, saman çit sepeti olarak isimlendirilirler






Fanilacılık

Fanila Nedir?
Fanila; Kastamonu’nun yöresel el dokuma sanatlarından biridir Geçmişi hakkında bilinen en önemli bilgi Kurtuluş Savaşı esnasında ordunun iç giyim eşyasının Kastamonu fanilalarından karşılandığıdır Geçmişte sadece iç giyim olarak kullanılan fanilalar günümüzde hem iç hem de dış giyim olarak kullanılmaktadır
Fanilanın Özellikleri
Kastamonu fanilasının en önemli özelliği sadece %100 pamuk iplikten üretilmesidir Bu sayede fanila dört mevsim giyilebilme özelliği kazanır Kışın vücudu sıcak tutmasından; yazın ise ter emme özelliğinden dolayı tercih edilmektedir Dikiş ve dantelleri ev hanımları tarafından yapılmaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla