Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Başkentleri
TİCARET ERBABI
Çarşılar
Bursa'nın fethinden sonra Orhan Gazi'nin yaptırdığı külliyenin içinde, kentin ilk bedesteni olan ve dokuma ürünleri satılan Emir Hanı vardı Daha sonra bedesten Yıldırım Bayezid tarafından yapılan yeni yerine taşınınca, değişik esnafı barındıran diğer çarşılar bu bedestenin etrafında yer aldılar Hacı İvaz Paşa Çarşısı'nda; keçeciler, Sipahi Çarşısı'nda; yorgancılar, Gelincik Çarşısı'nda; hallaçlar ve terziler, Atpazarı'nda; hayvan alım satım işleri ile uğraşanlar, Kapan Çarşısı'nda; meyva alım satımı yapanlar, Tahıl Pazarı'nda; kuruyemişçiler ve Tahıl Hanı yakınında da ünlü Bursa baçakçıları bulunurdu
Uzunçarşı, Bitpazarı, Tahtakale, Tavukpazarı, Bakırcılar çarşıları ve Pirinç Hanı, Tuz Hanı, İpek Hanı, Koza Hanı Bursa'da ticaretin can damarlarıydılar
Esnaf
Bursa'da her iş kolunda hizmet veren esnaf, kendilerini denetleyen, sıkı kontrol altında tutan örgütlere bağlıydılar Bu örgütler işinin ehli olmayanların dükkan açmasına izin vermezler, işinin ehli olan ustaların yarattıkları ürünlerin de başkaları tarafından kopya edilmesini engellerlerdi
Esnafların işyeri açabilmeleri de uzun yıllara ve çıraklık, kalfalık ve ustalık aşamalarını geçmelerine bağlıydı Büyük bir disiplinle yetiştirilen bu insanlar her yükselişlerinde onurlandırılırlardı Çıraklar kalfalık hakkı kazandıklarında ustaları tarafından her sanatın kendi Kethüdasına, Yiğitbaşına ve diğer esnafa durum bildirilirdi Davetliler kentin değişik mesire yerlerinde yemekli, şenlikli, güreşli eğlenceler düzenlerler, dualarla Yiğitbaşı çırağa peştemal bağlayarak kalfalık verirdi
Bu kalfaların daha sonraki yıllarda ustalığa yükselmeleri yalnızca uzun yıllara ve büyük başarılara bağlı değildi Her meslek gurubunun ustaları belli sayılarda olduğundan, yeni gelecek kalfaya yer bulunması gerekir, ancak bir usta öldüğünde veya işi kapattığında bu şans yakalanabilirdi Açılan yere en kıdemli kalfa yine törenlerle usta olarak seçilirdi
1833 yılında Konstanz Bey'in ve 1843 yılında Boduryan Efendi'nin ipek fabrikaları ile birlikte kentte yavaş yavaş endüstrileşmeye doğru bir geçiş yaşanmaya başlandı
İpek böcekçiliği
Bağcılık, meyvacılık, maden suları, sütlü mamuller, Gemlik ve Mudanya'da zeytincilik gibi pek çok tarıma dayalı zenginliği olan Bursa, civarında yetişen dut ağaçları nedeniyle de ipek böcekçiliği için biçilmiş kaftandı
İpek, kumaş olana kadar üretimi büyük emek isteyen bir ticaret dalıydı İpekçiliğin, ön üretimi olan tohumculuk ve kozadan başlayarak, her aşaması bir riskti Nitekim, önce Fransa'da baş gösteren ve 1860'lı yıllarda da Bursa'ya kadar ulaşan Karataban hastalığı kent ve etraf böceklerini kaplamış ve ürün günden güne azalmıştı Bu felaket, ipekböcekçiliği yapanları zor duruma düşürmüş, pek çok bölgede dut ağaçları sökülmeye başlanmıştı Hemen arkasından çarenin Fransa'da bulunduğu haberleri geldi ve hastalıksız tohumlar getirildi Böylece bir müddet bu dert geçiştirildi Daha sonrasında ise, bu tohumlarında hastalıklı oldukları anlaşıldı
2 Nisan 1888 tarihinde Şehreküstü mahallesinde Kazaz Ahmet Muhtar Efendi'nin evi kiralanarak o zamanki adıyla Harir Darüttalimi adı verilen mektep açıldı 1889 yılında ilk mezunlarını verdi Mektep, daha geniş olan Setbaşı semtinde Burdurizade Osman Efendi'nin evine nakledildi 1894 yılında Maksem civarında inşa edilen binaya taşınarak adı İpek Böcekçiliği Enstitüsü oldu Enstitü'nün idaresine getirilen Torkumyan Efendi, Pastör usulü tohum üretimi konusunda Bursa'da başarılı hizmetler görerek, çok sayıda öğrenci yetiştirdi
Atkılı tezgahlarda dokuma
Osmanlı İmparatorluğu'nda dokumacılık merkezi olarak ilk akla gelen yer Bursa idi 1850'lerin başında bu kentte buhar ve su gücü ile çalışan Avrupa'daki benzerleri gibi kurulmuş 14 ipek fabrikası vardı Aynı cinsten Mudanya'da da iki fabrika vardı Bursa'da tül işleyen, saf ve karışık ipek dokuyan 150-200 kadar tezgah çalışmaktaydı
Bursa kumaşları üretiminde kullanılan atkılı tezgahlar çok basitti Dikdörtgen bir çerçeve, bu çerçevenin üstünde iplikleri geren ve altında kumaşı saran iki merdane Sırasıyla harekete geçen iplikleri dengeleyen ve gergin durmasını sağlayan kurşundan ağırlıklar İpliklerin arasından geçen mekik Bunları hareket ettirebilecek tezgah başındaki zanaatkar tarafından kullanılan bir pedal Ağırlıklar hariç herşey ahşap
Bursa, Bilecik ve Üsküdar'da çatma diye adlandırılan bir cins kadife kumaş dokunurdu Bursa'da dokunan yünlü kumaşların, ipekli kumaşların ve diba adı verilen sırmalı ipek kumaşların, her cins kadifenin ünü dünyaya yayılmıştı Dokumalarıyla namlı olan Çin bile Bursa'dan kumaş satın almış; Macaristan, Polonya, İtalya ve Balkan ülkelerinin pazarları Bursa kumaşlarıyla dolmuştu 16 yy'da Bursa tezgahlarında dokunan kumaşlar ve kadifeler her yerde aranıyor, olağanüstü bir zenginlikte dokunan dibalar, kadifeler, canfesler padişahlara, şehzadelere yapılan elbiselerde kullanılıyordu Burada dokuma ustaları lonca halinde teşkilatlanmışlardı Dokumalar satışa çıkarılmadan önce ciddi bir kontrolden geçirilir, her kumaş damgalanırdı Aranılan niteliklere sahip olmayan kumaşlara ise devlet el koyardı Her atölye belli bir kumaş türünde ustalaşmıştı Yabancı ülkelerden getirilen pamuk ipliği de ciddi ve sıkı bir incelemeden geçirilirdi Pamuk ipliği her cumartesi günü Ulucami'nin avlusunda kurulan pazarda, ipek kozaları ise Koza Hanı'nda satılırdı
18 yy'da başlayan yabancı rekabeti tezgah sahiplerini daha ucuz kumaş üretimine zorladığından, Bursa'nın eski dokumaları ve kumaşları giderek iyi vasıflarını kaybetti
OKULLAR
Misyoner okulu
1834 yılının Ekim ayında, Amerikalı misyonerler önce İstanbul Pera'da bir erkek lisesi açmışlardı Burası merkez olarak ele alınıp, 1839 yılına kadar, İzmir, Bursa ve Trabzon'da da okullar açıldı Ders programları Batı'daki okulların programlarına uygun olan bu okullar kısa sürede kendini kabul ettirdi Bursa'daki Amerikan Kız Okulu'nda 70 öğrenci okuyordu Okulun 1893 yılı ders programında birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarda okutulan dersler; Rumca veya Ermenice, aritmetik (Rumca veya Ermenice), coğrafya (Rumca veya Ermenice), İngilizce, geometri, botanik (İngilizce), fizik, astronomi (İngilizce) ve tarih (İngilizce)'di
Işıklar Askeri Lisesi
Okul 1845'de, Sultan Abdülmecid'in buyruğu ile bugünkü Heykel Meydanı'nın bulunduğu yerde kurulmuştu Daha sonra Işıklar semtinde, alt katı kâgir, üst katı ahşap olarak inşa edilen bina, 10 Haziran 1892'de, Vali Münir Paşa tarafından açıldı 1894'de bu yapılara ikinci bina da eklenerek 500 öğrenci alacak duruma getirildi 1911'de hastane kısmı da eklendi İşgalde Yunan askerleri tarafından ahır olarak kullanılan bina, 11 Aralık 1922'de Askeri İdadi adı ile yeniden açıldı Adını bulunduğu bölge olan Bursa'nın en eski mahallelerinden birinden alarak, Işıklar Askeri Lisesi diye bilindi Bir tepe üzerinde kurulu semtin adının ise, önceleri Aşıklar Tepesi olduğu, giderek Işıklar'a dönüştüğü söylenmektedir
Hamidiye Senayi Mektebi
10 nisan 1869 günü Filibos mahallesinde Türkmenoğlu Konağı'nda Senayi Mektebi açıldı Islahhane adı ile çağrılan bu okulda önceleri yalnızca dokumacılık öğretildi İlk üretim olarak jandarmalar için elbiselik kumaş dokundu Daha sonra kunduracılığın öğretilmesi için İstanbul'dan öğretim görevlileri ile birlikte yeni aletler getirildi Giderek çalışmaları ile dikkat çekmeye başlayan Hamidiye Senayi Mektebi'nin ders programlarına 1900'lü yıllardan sonra Fransızca ve musiki dersleri de eklendi ve okulda bir bando kuruldu 1906 yılında ise Hükümet Caddesi'nde okulun bir satış mağazası açıldı Okulu geliştirmek için neredeyse tüm Bursa halkı seferber oldu Piyango tertip edildi ve Atıcılar mevkisinde düzenlenecek hayvan pazarından alınacak pazar resmi okula bırakıldı 1906 yılında Bursalı Necip ve İstanbullu Mirat Efendiler, Avrupa'da imal ettirdikleri sigara kağıtlarını Hamidiye Senayi Mektebi Sigara Kağıdı adı altında satmak için ruhsat aldılar Bu satışın tüm geliri de mektebe bırakılacaktı Mektep ilk açıldığı konakta iki yıl kaldıktan sonra Tophane semtine taşındı
Mülkiye İdadisi
1885'de Mülkiye İdadisi adıyla bir erkek lisesi kuruldu 1888 Temmuzu'nda dördüncü sınıftan beş efendi mezun verdi Bu dört sınıflık okul 1890-1891 ders yılı sonuna kadar devam etti 1891-1892 ders yılında yedi sınıflı oldu 1901-1904 seneleri arasında kimyahane, yatakhane, yemekhane, teneffüshane bölümleri yapıldı ve 1906 yılında da hamam kısmı tamamlandı 1909'dan sonra adı Mektebi Sultani oldu
Ziraat Mektebi
Vali Mahmut Celaleddin Paşa tarafından, tarım konusunda bilgili elemanlar yetiştirmek üzere, 1891 yılının Mart ayında Hamitler Köyü Topal Mehmet Ağa'nın arazisinde Hüdavendigar Numune Çiftliği Ziraat Mektebi 20 öğrenci ile öğretime başladı Bu tarihten sonra okuldan uzun yıllar yaklaşık her yıl tatbiki eğitim alan 15 öğrenci mezun oldu
1904 yılında, Mülkiye İdadisi'nde 325, Hamidiye Senayi Mektebifıde 150, Ziraat Mektebı' nde 78 öğrenci okumaktaydı 1905'de Hamidiye Medresesi Muallimini adı ile bir okul açıldı Daha sonra okul Darülmuallimin adını aldı
KAPLICALAR
Roma'dan Bizans'a
Bursa'da ilk hamamın Romalılar döneminde yapıldığı, Romalılar'ın ilk Bursa valisi Plinius tarafından yazılan bir mektuptan anlaşılmaktadır Doğu Roma imparatorlarından I Jüstinyen zamanında da Bursa imar edilirken Pythia'daki (Çekirge) sıcak su kaynakları halkın kullanımına açıldı Bu bölgedeki hamamlar Bizanslılar döneminde daha da önem kazandılar
Osmanlı geleneğinde kaplıcalar
Evliya Çelebi Bursa'nın sudan ibaret olduğunu söyler Osmanlılar döneminde Bursa'nın ilk kaplıca inşaatı, Jüstinyen'in iki kubbeli hamamına, Muradı Hüdavendigar'ın 1511'de iki kubbe daha ilave ettirmesiyle başladı Saray erkanından, İstanbul'daki tanınmış kişilerden ve büyükelçilerden, seyahate çıkmış yabancı prenslere, yabancı alim ve yazarlardan, devlet adamlarına kadar pek çok kişi bu şifalı sulardan nasiplerini almak üzere Bursa'ya gelirlerdi Bursa valisi Mehmet Tevfik Bey kaplıcalara gelen, Alman İmparaton ı II Wilhelm'in eşi Augusta'nın erkek kardeşi Duc de Holstein ve eşini 6 Mayıs 1906'da, Bonapart ailesinden Prens Victor Napoleon'u 7 Haziran 1908'de, Carl Eduard Saxe Cobour dük ve düşesini de 4 Temmuz 1908'de ağırladı
Soyunma yeri olarak bir giriş salonu veya camekân, bir soğukluk, bir de asıl yıkanılan yer halvet kısmından oluşan Bursa kaplıcası, Arif in divanında:
Girenler içinde kalur
Suyun dökünse can bulur
Nicelere derman olur
Kaplucası Bursa'nın diye tanımlanır
Helmut von Moltke'nin Türkiye'den babasına yazdığı bir mektupda ise aynen şöyledir: "Türk hamamlarının keyfini sana evvelce yazmıştım Bursa'dakiler suni değil, tabiattan öyle sıcaktır ki insanın büyük, dupduru havuza girince haşlanmadan dışarı çıkabileceğine önceden inanmayacağı gelir Girdiğimiz hamamın terasının harikulade güzel bir seyri vardı ve öyle rahattı ki insan bir türlü ayrılmak istemiyordu "
YOLLAR
Marmara'ya kucak açan kıyılar
19 yy'da Hüdavendigar vilayetinin merkezi Bursa'ydı Merkeze; Balıkesir, Karahisar-ı Sahip, Kütahya kazaları ve Gemlik, Pazarköy, Mudanya, Yalova, Karamürsel, Tirilye, Bilecik, Lefke, Gölpazarı, Söğüd, Mihaliç, Kirmasti, İnegöl, Yarhisar, Yenikent, İznik, Pazarcık sancakları bağlıydı
Bu kadar geniş topraklara sahip vilayetin Marmara Denizine ulaştığı önemli üç iskelesi vardı Gemlik, Samanlı dağlarının denize doğru uzanarak Bozburun'u oluşturduğu yerden başlayan körfezin sonunda olup, evveldenberi tersaneleriyle ünlüydü Gemlik'in poyraza kapalı bulunan limanı gemiler için sığınma yeriydi Daha Kuzey'de bir iskele olan Yalova, karayolu ulaşımının zorluğu açısından pek kullanışlı değildi En çok kullanılan iskele ise, Bursa Ovası'nın Marmara Denizi'ne açıldığı bir kapı olan, dutluk, zeytinlik ve bağlarla kaplı bölge Mudanya'ydı Adı, Evliya Çelebi'ye göre Konstantiniyye tekfurunun kızı Mudanya'dan gelmekteydi
1850'li yıllarda, sakin bir havada İstanbul'dan sekiz saat süren bir yolculuktan sonra Mudanya'ya varılırdı Poyrazın sert estiği günlerde ise, Bozburun'un önünde kabaran dalgalar bu seferleri yapan küçük gemilerin körfezin girişinde sabahlamalarını gerektirir, Mudanya'ya ancak ertesi gün varılabilirdi
Karayolu
Mudanya'ya gemiyle gelen kişinin, karaya ayak bastıktan sonra yalnızca atla Bursa'ya ulaşabilmesi mümkündü Etrafı bağlık bahçelik verimli bir kara parçası olan yol boyunca, uzun bir zaman Marmara Denizi'nin çekici manzaraları, denizi çevreleyen tepeler görülürdü Yumuşak bir eğimden sonra deniz manzaraları biter, bu defa da ileride servi ağaçlarıyla dolu bir ovadan yükselen kent görünürdü Olympos'un ormanlarla kaplı dik yamaçları üzerinde can bulan bu kentte yüzden fazla beyaz minare ve yuvarlak kubbe göze çarpardı
Bursa'ya iyice yaklaşıldığında bir köprüye ve Nilüfer Irmağı'na ulaşılırdı Bu ırmak, koyu renk yapraklı dev gibi ceviz ağaçlarının, açık yeşil çınarların, zengin çayırlıklar ve dutlukların arasından kıvrıla kıvrıla akardı Bursa'ya yaklaşan her adım birbirinden daha çekici yeşil sürprizler sunardı
Demiryolu
Osmanlı yöneticilerinin demiryoluna verdikleri önem 19 yüzyılın ikinci yarısında iyice artmıştı Sultan Abdülaziz, 1871 yılında demiryolu ile ilgili bir irade yayımlattı Gerçekleştirilmesi düşünülen ana hat İstanbul-Bağdat arasındaydı Kurulan Asya Osmanlı Demiryolları'nın başına da Alman mühendis Wilhelm von Pressel getirildi Pressel'in projesi Haydarpaşa'dan başlıyor, bu ağın içinde Bursa-Mudanya hattı da yerini alıyordu Mudanya'dan Bursa'ya doğru raylar döşenmeye başlandı Bu hat, 1874 yılında bitirilebildi Bursa'ya ulaşabilmek için 185 000 Osmanlı Lirası (4 200 000 Frank) masraf yapılmış ancak demiryolunun işletmeye açılması mümkün olamamıştı Proje bir müddet için rafa kaldırıldı Yarım kalan hattın inşasına 17 yıl sonra başlanabildi İmtiyazı almış olan M Nagelmakers, Bursa- Mudanya Osmanlı Demiryolları, Şirketi'ni kurarak hattı 1892 yılında hizmete açtı
Bu yeni yolculuk biçimi ile Mudanya'dan kalkan tren iki saatte Bursa Acemler istasyonuna varırdı Bu demiryolunu işleten yabancı şirket olduğundan, tarifeler de alafranga saate göre yapılırdı Bu durum karışıklıklara neden olduğundan 5 Eylül 1892'de şirket tarafından çıkarılan bir yazı ile halk uyarılarak alafranga saate göre yolcuların kendilerini ayarlaması istendiyse de genel istek üzerine sonradan alaturka saate çevrildi
|