Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Başkentleri

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Başkentleri




Yeni başkent Constantinopolis
II Mehmed'in bu kutsal amacı 1453'de gerçekleşti 29 Mayıs sabaha karşı yapılan taarruzla Constantinopolis'in kara tarafındaki surlan yıkıldı Aynı gün, II Mehmed at üzerinde kente girerek, Ayasofya'da namaz kıldı Constantinopolis'in fatihi II Mehmed artık "Fatih Sultan Mehmed" olarak tarihe geçecek, Osmanlı İmparatorluğu'nun yeni başkenti de Cons- tantinopolis olacaktı Başkentliği devrettikten sonra da Edirne, imparatorluğun önemli olaylarına sahne olmaktan geri kalmadı Kent, Gedik Ahmet Paşa'yı Edirne Sarayı'nda idam ettiren II Bayezid (1481-1512) ile oğlu Selim arasındaki taht kavgasına sahne oldu
Edirne, 16 yy'da Batı'ya düzenlenen seferlerin merkez üssü oldu Sultanların çoğu zamanlarını geçirdikleri bir yer durumunda olduğundan sürekli olarak ilgi gördü Yavuz Sultan I Selim (1512-1520), Kanuni Sultan I Süleyman (1520-1566), ve II Selim (1566-1574) kentin bayındırlığına büyük önem verdiler
Edirne'nin parlak dönemleri
17 yy'da ise I Ahmed'den (1603-1617) başlayarak bu ilgi daha da arttı II Osman (1617-1622) ve daha sonra IV Murad (1623-1640) Edirne koruluk ve ormanlarında büyük av eğlenceleri düzenlediler "Avcı" adıyla anılan N Mehmed (1649-1687) ise çoğu zamanını burada sürek avına çıkarak geçirdi 1670'lerde Edirne'yi neredeyse ikinci bir yönetim merkezi yapan N Mehmed, Rus ve Leh Seferleri'ne de Edirne'den başladı
Yaşamını Edirne'de sürdürmeyi seven bir başka sultan, II Mustafa (1695-1703) Edirne Vakası diye bilinen ayaklanma sonunda 1703'de tahtından uzaklaştırıldı
Türkler'le Ruslar arasındaki Prut Savaşı'ndan sonra 16 Nisan 1712'de Prut Antlaşması yapılmasına karşın, üzerinden yedi ay geçtiği halde Ruslar Lehistan'ı (Polonya) terketmediler Bunun üzerine Osmanlı Devleti sefer kararı aldı III Ahmed (1703-1730) İstanbul'dan Edirne'ye hareket etti Bu durum karşısında kaygıya kapılan Rus Çarı I Petro, görüşmeye hazır olduğunu bildirdi Edirne'de yapılan görüşmeler sonunda 24 Haziran 1713'te Edirne Antlaşması imzalandı İmzalanan antlaşmaya göre, Ruslar Lehistan'ı iki ay içinde boşaltacaklar, IV Mehmed dönemindeki sınır çizgisi esas olarak alınacaktı Ruslar aynca Osmanlı İmparatorluğu'nda misafir olarak kalan İsveç Kralı XII Karl'ın da Rus topraklarından bir Türk koruma birliğinin eşliğinde geçirilerek ülkesine dönmesini kabul ettiler
Yıkımlar
1745'deki büyük yangından sonra, 1751 yılındaki deprem Edirne'nin bir anlamda gözden düşmesine neden oldu Bu dönemden başlayarak Edirne eski debdebesinden uzaklaşıp ge- rilemeye başladı
III Selim'in (1789-1807) Nizam-ı Cedit Islahatı'na karşı çıkan Rumeli'nin ileri gelenleri ve derebeyler, Edirne'de 1801'de ve 1806'da devlete karşı iki kez ayaklandılar (Edirne kıyamı)
1828-1829 Türk-Rus Savaşı'nda kent düşman eline geçti 22 Ağustos 1829'da Ruslar'ın kente girmesi Edirne'nin yaşadığı zor günler oldu 14 Eylül 1829'da Edirne'de imzalanan barış antlaşması sonucunda yeniden Osmanlı yönetimine geçmekle birlikte, savaş Edirne'yi olumsuz yönde etkiledi Müslüman halk başka yerlere göçmeye başladı Sultan II Mahmud (1808-1839), halka moral vermek üzere 1831'de kente geldiğinde on gün kalıp yıkımların giderilmesi için emirler verdi Bu gezinin anısına Hayriye, Nısfiye ve Rubiye adlarında Edirne damgalı paralar bastırıldı
1877-1878 Türk-Rus savaşında, 20 Ocak 1878'de Edirne tekrar on üç aydan fazla sürecek olan Rus işgali altına girdi Birçok bölgesi yakılıp yıkıldıktan sonra 13 Mart 1879'da yine Osmanlı Devleti'ne bırakıldı
20 yy'ın başlangıç yılları da Edirne'ye zor günleri getirdi 1912'de Balkan devletlerinin Osmanlı İmparatorluğu'na karşı giriştiği Balkan Savaşı'nda Edirne yüzaltmış gün Şükrü Paşa'nın kahramanca savunmasına karşın, açlıktan Bulgar ve Sırp kuvvetlerine 26 Mart 1913'de teslim oldu
22 Temmuz 1913'de Enver Bey komutasındaki kuvvetler hiçbir direnişle karşılaşmadan Edirne'ye girdiler Kent yıkık ve harap durumdaydı Diğer Avrupa devletlerinin Türkler'i Edirne'den çıkarmak için verdikleri tüm çabalar sonuçsuz kaldı ve Edirne 10 Ağustos 1913'te imzalanan Bükreş Antlaşması gereğince Osmanlı toprağı sayıldı
Sınır kenti
Edirne bu defa da, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1920'den 1922'ye kadar iki yıldan fazla Yunan işgalinde kaldı Ancak 25 Kasım 1922'de Mudanya Mütarekesi'nden sonra Türk ordusu Edirne'ye girdi 24 Temmuz 1923'deki Lozan Antlaşması'yla da o artık Türkiye Cumhuriyeti'nin Trakya bölgesinde Yunanistan ve Bulgaristan sınırı boyunca uzanan, bağrında pek çok Türk anıtını taşıyan sınır kentiydi
YAPILAR
İlk Osmanlı başkenti Bursa, erken dönem Osmanlı mimarisi örnekleriyle bezenmişti İkinci başkent Edirne ise, mimarideki gelişmeleri ve değişmeleri yaşayarak, Osmanlı sanatının en yükseldiği dönemin eserlerini sahiplendi
Yıldırım Bayezid Camisi
Edirne'deki Türk döneminin en eski yapısıdır (1397-1400) Haç planlı eski bir Bizans kilisesinin yalnızca temeli bırakılarak, üzerine yeni cami binası inşa edildi Ortasında küçük bir orta kubbe ve etrafında dört tonoz bulunmaktadır
Eski Cami İnşaatına 1403'de Emir Süleyman Çelebi tarafından başlandı, 1414'de Çelebi Sultan Mehmed tarafından tamamlandı Mimarı Konyalı Hacı Alaeddin'di Kare şeklindeki yapı, dokuz kubbesiyle çok kubbeli ulu camiler planındaydı Bina kesme taştan yapıldı İç mekân dört paye ile bölündü Son cemaat yeri, kesme taş ve tuğla sıralamasıyla bitirildi Büyük yazılarıyla dikkati çekmektedir
Muradiye Camisi
1436'da Sultan II Murad'ın yaptırdığı bu cami, yan mekânlı camiler planının uygulandığı en güzel örneklerdendi Yalın bir dış görünüşü olup, doğu ve batı duvarı ile mihrap duvarını kaplayan çinileri, iki orta kubbeyi birbirine bağlayan büyük kemerin iç yüzündeki ince kalem işleri yalın görüntülerine karşın 15 yy başındaki Osmanlı dekor sanatının en başarılı eserleri arasında yer aldı Yapı, görkemli mihrabı ve minberiyle dikkati çekmektedir
Üç Şerefeli Cami
1438-1447 yılları arasında Sultan II Murad tarafından yaptırılan cami, Osmanlı mimarlığında erken dönemle klasik dönem arasında yer almaktaydı Türk sanatında ilk kez ortaya çı- kan plan şeması ile enine gelişen bir mekân anlayışında inşa edildi Dört minaresinin biri üç, biri iki, ikisi ise birer şerefeli olup, baklavalı, şişhaneli, çubuklu ve burmalı motif üslupları ile bezendi Üç şerefeli minaresindeki her üç şerefeye ayrı merdivenlerden çıkılan ilk minare tarzıdır ve bu tarz camiye adını vermiştir Hafif sivri kemerli revakları ile şadırvanlı avlusu vardır
Sultan Bayezid Külliyesi
Sultan II Bayezid, Kili ve Akkerman fethine giderken, ordunun gereksinimlerini karşılamak üzere Edirne'de kaldı Bu konaklama sırasında da Tunca'nın kenarında 23 Mayıs 1484 günü cami, şifahane, medrese, imaret, tabhane, hamam, değirmen ve köprüden oluşan bü- yük bir külliyenin temellerini attı
Avrupa'da akıl hastaları hasta sayılmazlar, şeytanla işbirliği yapan insanlar diye düşünülerek çoğu kez diri diri yakılırlardı Külliyenin şifahanesindeyse akıl ve ruh hastaları, Türk müziğinin çeşitli makamları ile tedavi edilirlerdi Şifahaneye devamlı bağlı on hanende ve sazende çalışırdı Ney, keman, santur ve ud kullanılan sazlar arasındaydı Özellikle neva, rast, dügah, segah, çargah ve buselik gibi makamların dinletilmesinden olumlu sonuçlar alınmıştı Musikiden başka hastalar çiçek kokuları ile de tedavi edilirdi
Türk-Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerinden biri olan külliyenin mimarı Hayreddin'di 21 m çapındaki kubbesi ile cami tek kubbeli camilerden olup, külliye yüz kadar kubbe ile örtülmüştür
Selimiye Camisi
Mimar Sinan'ın "ustalık eserim" diye nitelendirdiği Selimiye Camisi bu kentin tacıdır Mimar Sinan'a Sultan II Selim tarafından 1569-1575 yılları arasında yaptınlan cami önce, birbirine eşit üçer şerefeli dört minaresi ile göze çarpar Çok uzaklardan görünen bu zarif minareler kubbenin etrafına cami tabanının oturduğu karenin köşelerine dizilmiştir
31,5 m çapındaki kubbe, 8 filayağı ile bağlanmış, örttüğü iç mekâna verdiği genişlik ve ferahlıkla birlikte mekânın bir kerede kolayca algılanmasına neden olmaktadır Kubbe aynı zamanda caminin dış görünüşünün ana hatlarını da belirler
Caminin mimarisinde olduğu kadar, mermer, çini ve hat işçiliklerinde de kusursuzluğa varılmıştır Minberin mermer işçiliği diğer camilerden üstündür Mihrap tarafındaki duvarlarla birlikte, Hünkar mahfili ve bütün alt kat pencerelerinin alınlıkları zarif bir çini dekoru ile kaplanmıştır Mihrap duvarında bulunan büyük çini panoların renk ve komposizyonları ve Hünkar mahfilinin alt kısmındaki tavanın kalem işçiliği çok güzeldir
Caminin revaklarla çevrilmiş avlusunun ortasında mermerden özenle işlenmiş bir şadırvanı vardır
Edirne Sarayı
Sultan I Murad tarafından yaptırılan ilk saraydan sonra, Sultan II Murad döneminde Tunca'nın batısında, çok büyük bir alan üzerine 1450'de Edirne Sarayı'nın inşaatına baş- landı Sultan'ın 1451'de ölümünden sonra oğlu Fatih Sultan Mehmed tarafından yapı tamamlatıldı
Edirne Sarayı'nın önemli bölümlerinden olan Cihannüma Kasrı'nın yedi katlı olduğu ve en üst katında sekiz köşeli bir odanın ve ortasında bir havuzun bulunduğu yazılmaktadır Cihannüma Kasrı'nın sağ tarafında Kum kasrı bulunurdu Kum Kasrı hamamının, helezoni kubbesi vardı
Cihannüma Kasrı'nın arka tarafındaki yerde, tonozlu bir bodrum üzerinde dikdörtgen bir planda su maksemi vardı Terazilerden gelen sular binanın yukarısındaki depolarda toplanır oradan altı bölümle dağıtılırdı 16 yy'ın ikinci yarısında saraya namazgâh eklendi
Saray, 22 Ağustos 1829'da Ruslar'ın kente girip birkaç ay kalmaları sırasında yıkıma uğradı 1867'de Sultaniye yatı ile Avrupa gezisine başlayan Sultan Abdülaziz'in gidiş yolu Tolulon'dan sonra Paris ve Londra olmuştu Dönüş yolunda Sultan'ın Edirne'den geçme olasılığı üzerine özellikle Cihannüma Kasrı'nda bazı onarım ve eklemeler yaptırıldı Oysa dönüş, Belçika-Koblenz-Prusya-Viyana-Budapeşte'den geçilerek, Tuna Nehri'nden vapurla yapıldı
1875'de Ruslar'ın Edirne'yi işgal edeceği haberi üzerine sarayın yakınında bulunan cephanelik Ruslar’ın eline geçmesin diye Vali Cemil Paşa’nın emriyle ateşlendi Böylece 3-4 gün süren patlama sesleri ile büyük tehlike içinde kalan Edirne kentinin 425 yıllık sarayı ortadan kalktı
123-124 yıliarında Doğu'ya yaptığı gezi sırasında İmparator Hadrianus kendi adıyla Hadrianopolis diye çağrılan Edirne kentine görkemli bir kale armağan etmişti 19 yy'ın ilk yarısına kadar sağlam duran bu kale de 1866-1870'den itibaren hastane, okul, hükümet binaları, kışla yapımı için Vali Hurşid Mehmed Paşa zamanında yıkılmaya başlandı Dört ta- ne olan köşe kulesinden yalnızca biri saat kulesi haline dönüştürüldü
Köprüler
Edirne'deki önemli yapı türlerinden biri de köprülerdir Üzerine türküler yakılan bu taş köprülerin çoğu Tunca Nehri üzerinde bulunur Taş köprüler, Osmanlı'nın mekânsal ve anıtsal anlayışıyla her zaman uyum içinde olurlar, düzenlilik ve geometri kurallarına uygunluk gösterirlerdi Kent içi köprüler, iki başından kent dokusuna dayanırlardı Edirne'nin içinde bulunan ve Sinan devrinin Edirne dışında inşa ettiği köprülerin güzelliğine başka kentlerde erişilememiştir
Bu kentteki köprülerin en eskisi Bizans İmparatoru Michael Palaiologos (1261-1282) dönemindendir Köprü sonradan Gazi Mihal Bey tarafından yeniletildiğinden onun adı ile anılır (1420) 1640'da Kemankeş Kara Mustafa Paşa bu yirmiyedi gözlü köprüye sivri kemerli Tarih Köşkü'nü ekletmiştir 1451'de yapılan Şahabettin Paşa (Saraçhane) Köprüsü on iki ke- merli ve on bir ayaklıdır
1452'de Fatih döneminde yaptırılan Fatih Köprüsü, 1488'de Mimar Hayrettin'in yapıtı olan Bayezid köprüsü, 1560'da Mimar Sinan'ın eserleri arasında yer alan Saray (Kanuni) Köprüsü, 1608-1615 yılları arasında Sedefkar Mehmed Ağa'nın yaptığı Ekmekçizade Ahmed Paşa Köprüsü, 1842-1847 yılları arasında Meriç'le Arda'nın birleştiği yerde tamamlanan Meriç Köprüsü (Yeni Köpıü) Edirne'nin en önemli köprüleridir

Alıntı Yaparak Cevapla