Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Başkentleri

Eski 08-02-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Başkentleri




Kenti bezeyen Osmanlı üslubu yapılaşma
Yalnızca sultanlar ve aileleri tarafından yaptırılabilen ve birden fazla minaresi olan camilere sultanın çoğulu olan "selatin" camileri denilirdi İstanbul'un ilk selatin camisinin yer aldığı Fatih Külliyesi bütünüyle simetrik bir düzen içinde şehrin merkezine yerleştirildi Cami, medrese, tâbhane, darüşşifa, çarşı ve hamamdan oluşan külliyenin mimarı Atik Sinan'dı İstanbul'a külliyeler ve büyük camilerle birlikte, hanedan mensupları ve devletin ileri gelenleri, vezir camileri denen küçük külliyeler yaptırdılar
668 yılında Emevilerce gerçekleştirilen İstanbul kuşatmasında Eyyub el-Ensari şehit düşmüştü 1459'da Fatih Sultan Mehmed tarafından Eyyub el-Ensari adına yaptırılan Eyüb Sultan Camisi, medrese, imaret ve hamamı ile birlikte bir külliye oluşturdu Osmanlı hükümdarlarının kılıç kuşanma törenleri bu camide yapıldı
1472'de başlatılan Topkapı Sarayı inşaatı, 1478'de tamamlandı Daha sonraları, dönem sultanları tarafından yeni bölümler eklenen sarayın ilk girişi Bab-ı Hümayun'dan, darphane ve nakkaşhanenin de bulunduğu birinci avluya, diğer adı ile Alay Meydanı'na girilirdi
Avlunun sonunda ikinci avluya ya da diğer adıyla Divan Meydanı'nâ açılan Babüsselam yani ana giriş vardı Hastane, fırın, silâhhane binaları buradaydı Avlunun sol tarafında ahırlar, sağ tarafı boyunca uzanan mutfak binaları vardı
Daha sonra sarayın özel bölümlerine açılan Babüssaade'ye geçilirdi Kapının hemen karşısında Divan üyelerinin, yabancı elçilerin kabul edildiği arz odası vardı Arz odasının hemen arkasında 18 yüzyıl'da yapılan Enderun binaları bulunmaktaydı Hırka-i Saadet Dairesi'nde peygamberden ve ilk halifelerden kalan eşyalar bulunurdu Sarayın dördüncü avlusunda değişik sultanların yaptırdıkları Bağdat, Revan, Sofa, Mecidiye köşkleri bulunmaktaydı Osmanlı sultanları 400 yıl kadar Topkapı Sarayı'nı ülkenin yönetim merkezi olarak kullandılar Bu kadar uzun zaman değişik sultanlar tarafından kullanılması nedeniyle de saray sürekli değişim gösterdi
Fatih'ten sonra gelen Sultan II Bayezid (1481-1512), kentin merkezi bir yerinde, 1500-1505 yılları arasında Bayezid Külliyesi'ni yaptırdı Yerleştirilişi, mimarisi, süslemesi ve çeşitli ek binaları bakımından Türk mimari tarihinin önemli halkalarından birini teşkil eden külliyenin mimarlarının Kemaleddin ve Hayreddin oldukları sanılmaktadır Külliye, üzerinde bulunduğu araziye göre serpiştirilen; cami, türbe, imaret, sıbyan mektebi, tâbhaneler; medrese, hamam ve kervansaraydan oluşmaktaydı Caminin içi kare olup, ortadaki büyük kubbe ve bu kubbeyi esas eksen üzerinde destekleyen iki yarım kubbe ile örtülüydü ve avlusu dışarıya üç kapı ile bağlıydı
Caminin revak kemerleri beyaz ve kırmızı mermerden yapıldı Mihrap, minber, müezzin mahfili ve giriş duvarları ile kadınlar bölümü özenli bir taş işçiliğine sahip olan caminin, kapı ve pencere kanatları da devrinin en önemli ahşap işçiliğine birer örnekti
I Selim (1512- 1520), 1517'de Mısır Seferi dönüşünde kutsal emanetleri getirip halife unvanını aldı ve İstanbul İslamiyet'in merkezi haline geldi
Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566), Mimar Sinan'ın sonradan "çıraklık işim" dediği hem Haliç'i hem Marmara'yı görecek biçimde Şehzade Camisi yapıldı Sinan'ın inşa ettiği bu ilk selatin külliyesi; cami, medrese, tâbhane, ahır, mektep, imaret ve Şehzade Mehmed'in türbesinden oluşmaktaydı Kanuni Sultan Süleyman bu camiyi, Şehzade Mehmed'e adadı
1522'de Sultan Selim Camisi yaptırıldı Külliye, Sultan I Selim'in türbesi, cami, imaret, medrese ve darüşşifadan oluşmaktaydı
Artık Osmanlı'nın yeni başkenti, Mimar Sinan'ın yapılarıyla kişiliğini kazanmaya başlamıştı Mihrimah Sultan Camisi, Üsküdar Meydanı'nda Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan tarafından 1548'de yaptırıldı Külliye; cami, medrese, misafirhane, ahır, kiler, ambar ve bir handan oluşmaktaydı Mimarı yine Sinan'dı Caminin iç mekânındaki iki filayağı dört yapraklı yonca biçiminde tasarlandı
Sinan'ın "kalfalık dönemi" eserlerinden olan Süleymaniye Camisi 1557'de yaptırıldı Cami, Sinan'ın dehası ile Kanuni'nin gücünü simgeler gibiydi Büyük kubbeli mekân tasarımında Osmanlı camilerinin gelişme çizgisini göstermekteydi Camideki kalabalığın nefesi ve yanan kandillerin mumlarının isi nedeniyle kirlenen havasını temizlemek için, giriş kapısı üzerinde bir oda bulunmaktaydı Bu oda kirlenen havayı alıp dışarı veren ve temiz havayı çeken bir yer olduktan başka, tavanında camide yanan bütün kandillerin ve mumların isleri toplanır, bu isten yapılanın en iyi mürekkep olduğu söylenirdi
III Murad'ın (1574-1595) annesi Nurbanu Valide Sultan tarafından, 1570-1579 yılları arasında Atik Valde Camisi yaptırıldı Külliyenin tasarımı Mimar Sinan'ındı Külliye; cami, medrese, tekke, sıbyan mektebi, darülhadis, davilkurra, imaret, darüşşifa ve hamamdan meydana gelmekteydi Camiyi kuzey, doğu ve batı taraflarından kuşatan şadırvan avlusuna dört kapıdan girilmekte, en önemli çini süslemeler mihrabın yan duvarlarında yer alan iki panoda bulunmaktaydı Ahşap kapı ve pencere kanatları sedef ve fildişi kakmalarla bezendi
Üsküdar sahilindeki Şemsi Paşa Camisi 1580'de Şemsi Ahmed Paşa tarafından yaptırıldı, mimarı Sinan'dı Mimar Sinan'ın külliyeleri içinde en küçüğü olan ve klasik Osmanlı üslubuna göre inşa edilen külliye; cami, türbe ve medreseden oluşmaktaydı
Atmeydanı'na Osmanlı döneminde katılan en güzel anıt kuşkusuz Sultanahmet Camisi'ydi Dünyada tek altı minaresi olan bu cami, I Ahmet (1603-1617) tarafından, 1609 ile 1616 yılları arasında Mimar Sedefkar Mehmet Ağa'ya yaptırıldı Caminin doğuya bakan tarafına arasta, kuzeyine ise hünkar kasrı yapıldı Mimari başarısından çok, İznik'in son parlak dönemine ait çiçek ve ağaç motifli çinileriyle ün yaptı
1349'da yapılan Galata Kulesi, Galata bölgesindeki eski Ceneviz Surları'nın kuzeyini işaretlemekteydi O zamanlar "İsa Kulesi" adıyla anılıyordu Şehrin korunması amacıyla yapılan bu kule, Osmanlı döneminde bir nevi hapishane olarak kullanıldı Daha sonra da yangın kulesi olarak kullanılmaya başlandı 17 yy'da, IV Murad (1623-1640) zamanında Hezarfen Ahmet Çelebi adlı bir kişinin, kendi yaptığı kanatlarla buradan uçarak, karşı kıyıdaki Üsküdar’a konduğu bilinmektedir
IV Mehmed (1649-1687) döneminde, 1660'da Mısır Çarşısı yapıldı Yarım kalan Yenicami 1661 yılında bu defa Hatice Sultan tarafından ele alındı ve 1663'de ibadete açıldı Caminin inşaatına, III Mehmed'in annesi Safiye Sultan adına yapılmak üzere 1597'de başlanmıştı Mimarı Davud Ağa'nın ölümünden sonra Mimar Dalgıç Ahmed Ağa inşaatı 1603 yılına kadar sürdürmüştü 1603 yılında tahta geçen I Ahmed döneminde Yenicami'nin inşaatı durdurduruldu Bu arada I Ahmed kendine Sultanahmet'te bir cami inşaatına başlatmıştı
Dört yüzünde birer çeşme, dört köşesinde de birer sebil bulunan ve 18 yüzyıl başlarında- ki Barok üsluplu meydan çeşmelerinin en çarpıcı örneklerinden biri olan çeşme, Sultan III Ahmet (1703-1730) tarafından yaptırıldı Topkapı Sarayı'nın Bab-ı Hümayun kapısının dışında sağ tarafta bulunan bu çeşme Sultan'ın adıyla anılacaktı
Hipodrom, çeşitli cirit oyunları ve şehzade sünnet düğünlerinin yapıldığı Atmeydanı'na dönüştü Bir zamanlar meydanın en güzel anıtlarından olan üzeri bronz levhalarla kaplı Örmetaş, bu levhaların Latin işgali sırasında eritilerek sikke basımında kullanılmasıyla artık soyulmuş bir sütun görünümündeydi Pek ilginç görünmeyen bu sütuna tırmanılarak cambazlık gösterileri yapıldı Eski Spina artık başka anlayışta gösterilere tanık olmaktaydı
1755'de, I Mahmud (1730-1754) tarafından Kapalıçarşı girişine mihrap çıkıntısı poligonal biçimde olan ve o zamana kadar yapılan camilere üslup olarak pek benzemeyen Nuruosmaniye Camisi yaptırıldı Külliye; cami, imaret, medrese, kütüphane, türbe, sebil, çeşme ve dükkânlardan oluşmaktaydı
1763'de III Mustafa (1757-1774) tarafından Laleli'de yaptırılan külliye; cami, imaret, çeşme, sebil, türbe, han, medrese, muvakkithane, imam ve müezzin konutları ve dükkânlardan oluşmaktaydı Mimarının Hacı Mehmed Ağa olduğu sanılmaktadır
Osmanlılar'ın Dersaadet'i
19 yy'da Osmanlı İmparatorluğu başkentinin nüfusunu, Müslüman Türkler, Ortodoks Rumlar, Gregoryan ve Katolik Ermeniler, Museviler, Levantenler ve yabancı kolonilerden kişiler oluştururdu
Bu yüzyıl, imparatorluğun yenilenme dönemi oldu Yenilenme hareketlerinden en fazla nasibini alan kuşkusuz başkentti "Batılılaşma" diye de adlandırılan bu dönemde, askeri, ekonomik ve sosyal alanlarda Avrupa'dan getirilen uzmanlara önemli görevlerde etkin roller verildi Ordunun çeşitli kademelerinde Alman, İsveçli, İngiliz ve Fransız paşalar görevlendirildi Osmanlı sultanları kılık kıyafetlerinde değişiklikler yaparak kavuk, kaftan ve şalvar yerine, Avrupalı hükümdarlar gibi, yandan şeritli pantolonlar giymeye başladılar Başlarına koyu kırmızı fesler taktılar Değişiklikler kültür ve sanat alanlarında da belirginleşti Batı tarzı resim ve mimariyle birlikte, müzikte de yine Batı enstrümanları kullanılmaya başlandı
II Mahmud'un saltanat yılları (1808-1839), bu yenilenme hareketlerinin en yoğun olarak başladığı dönemdi 1824'de imparatorluktaki ilk gazete "Smyrnéen" İzmir'de yayımlanmaya başladı Yeniçeri Ocakları adı ile bilinen Osmanlı ordusunun artık imparatorluğu savunacak gücü olmadığına inanan II Mahmud, yeni ve modern bir ordu kurmak için harekete geçti İstanbul'da bulunan 51 Yeniçeri Ocağı'nın her birinin en yetenekli 150 kişisinden Eşkinciyan Ocağı kurulacaktı Bunu duyan Yeniçeriler, 4 Haziran gecesi isyana başladılar İsyancı grupları kente yayıldı Çeşitli yağmalar yapıldı Ancak halkın yeni bir ordu kurulması konusunda Sultan'dan yana olduğunu anlayan yeniçeriler, kışlalarına çekildiler Sultanın askerleri kışlanın çevresini sardılar ve top ateşi ile tüm isyancıları öldürüp, kışlayı ateşe verdiler 15 Haziran 1826'da, 465 yıllık Yeniçeri Ocağı'nın kaldırıldığı bu olaya Vaka-i Hayriye adı verildi Yerine yeni ve modern bir ordu kurulması için çalışmalara başlandı
19 yy'ın selatin camilerinden Nusretiye Camisi Sultan II Mahmud tarafından 1826'da mimar Kirkor Amira Balyan'a yaptırıldı Taş avlusunda 12 çeşmesi bulunan şadırvanı, 10 ince sütun üzerine sivri bir külahla kapatılmıştı
Yelkenli gemiler yerine ilk buharlı gemiler ve yandan çarklı vapurlar sefere kondu Aşağı yukarı bütün konutları ahşap olan İstanbul'da yangın en önemli felaketlerden biri olarak süregelmişti 1828'de ünlü mimarlar Balyan Ailesi'ne 50 m yüksekliğinde Beyazıt Yangın Kulesi yaptırıldı
Pera ile İstanbul arasında ilk köprü 1836'da inşa edildi Planlarını Kaptanpaşa Ahmet Fevzi'nin çizdiği köprü, birbirine bağlı sallar üzerine oturtuldu Parasız geçildiğinden "Hayratiye" diye adlandırıldı
İlk kez resimlerini devlet dairelerine astıran Osmanlı sultanı da II Mahmud oldu Ayrıca kendi resmini taşıyan bir nişan hazırlatarak, Tasvir'i Hümayun adı verilen bu nişanı, en sadık bildiği devlet erkanının boyunlarına kendi eliyle taktı Ancak bir süre sonra bazı tutucular her tarafta resmin dine aykırı olduğunu yayarak halkı kışkırtmaya başladılar 1839'da Sultan Mahmud'un ölümünden sonra bu resimlerin üstü perdelerle kapatıldı Daha sonraları halk resim ve hatta fotoğrafa alışmaya başladı
Henüz tahta yeni çıkmış olan Sultan Abdülmecid'in (1839-1861), halka yeni reformlar vaadettiği, Mustafa Reşid Paşa tarafından kaleme alınan ve yine onun tarafından Gülhane bahçesinde okunan Tanzimat Fermanı (ya da Gülhane Hatt-ı Hümayunu) 3 Kasım 1839'da ilan edildi
1847'de Beylerbeyi Sarayı'nın yerindeki büyük ahşap sarayda, bizzat Abdülmecid'in önünde İmparatorlukta ilk telgraf denemesi yapıldı ve Sultan, kurulan bu hattan ilk mesajı kendisi gönderdi Bu denemeden sonra da Edirne'ye kadar uzanan bir telgraf hattının kurulmasını istedi
1850'de, Şirket-i Hayriye kuruldu Böylece, Boğaz'ın Asya ve Avrupa iskeleleri arasında ve Adalar'a düzenli vapur seferleri başladı
Hazret-i Muhammed'in Veysel Karani'ye hediye ettiği hırkanın muhafazası ve ziyaret edilmesi için 1851'de Sultan Abdülmecid tarafından, ampir üslubundaki Hırka-i Şerif Camisi yaptırıldı
1853'de Boğaz'ın Avrupa yakasında en güzel kıyılarından birinde, Neobarok üslupta Ortaköy Camisi mimar Nigoğos Balyan'a yaptırıldı Aynı yıl, Osmanlı, Fransız ve İngilizler, Ruslar'a karşı Kırım Savaşı'na girdiler
İstanbul'un başkent oluşundan beri yönetim yeri olarak kullanılan Topkapı Sarayı, 1853'de yerini Dolmabahçe Sarayı'na bıraktı Batı mimari etkilerinin görüldüğü eklektik bir yapıya sahip Dolmabahçe Sarayı'nın mimarları Balyan Ailesi'ydi
Abdülmecid'in annesi Bezmialem Valide Sultan tarafından başlatılıp, ölümü üzerine Abdülmecid tarafından tamamlanan ve tasarımı Garabet Balyan'a ait olan Ampir üslubunun 19 yy ortasındaki son örneklerinden Dolmabahçe Camisi 1855'de ibadete açıldı
Boğaz'ın Asya kıyısında, Eaux douces d'Asie (Sweet Waters of Asia) denilen bölgenin yakınına Abdülmecid'in başmimari Nigoğos Balyan tarafından Küçüksu Kasrı yapıldı Buluşlar yüzyılı olarak başlayan 19 yy'ın ikinci yarısında tüm dünyada büyük ticaret ve endüstri sergileri modası başlamıştı Fuarlarda üreticilere mallarını sergileme olanağı sağlanıyor ve buralar en son buluşların sunulduğu alanlar oluyordu Abdülaziz'in (1861-1876) saltanatının başlangıç yıllarında ilk Osmanlı ticaret sergisi "Sergi-i Umum-i Osmanî" Sultanahmet'de açıldı (1863) Türk kahvesi, askerlik, mimarlık ve güzel sanatlara yer verildi İpek böcekçiliği ve ipek ürünleri gösterildi Sergi, haftanın iki günü kadınların ziyaretine açık tutuldu Aynı yıl Abdülaziz Kahire'yi ziyaret etti
1865'te eski ahşap sarayın yerine mimar Sarkis Balyan'a Beylerbeyi Sarayı yaptırıldı
21 Haziran 1867'de ilk kez bir Osmanlı sultanı yurt dışı gezisine çıktı Abdülaziz'in Sultaniye yatı önce Toulon'a ulaştı Sonra trenle Paris'e geçildi Daha sonra İngiltere Dönüş yolu Belçika-Koblenz-Prusya-Viyana-Budapeşte üzerindendi ve 7 Ağustos 1867'de İstanbul'a varıldı
1871'de planı Nigoğos Balyan'a, uygulaması Sarkis ve Agop Balyan'a ait olan Çırağan Sarayı yaptırıldı Daha sonra, Ayazağa'da Maslak'ta av kasırları inşa edilerek, 1869 yılında Aksaray'da, Sultan Abdülaziz'in annesi Pertevniyal Valide Sultan tarafından inşaatına başlanan Valide Camisi 1871'de tamamlandı Cami, mektep, türbe, müvakkithane ve sebilden oluşan külliyenin mimarı Sarkis Balyan'dı Caminin kütlesi ve cepheleri bezeme bolluğu ve çeşitliliği ile 19 yy'daki diğer camilerden farklı biçimde düzenlendi İç mimarisi de Neogotik düzenlemelerle yapıldı
Atlı Tramvay Şirketi'nin ve Tünel-Karaköy arasında metronun çalışmaya başlaması kentin ulaşımına yeni araçlar kattı
II Abdülhamid (1876-1909) tahta geçtiği yılın Aralık ayının 23'ünde I Meşrutiyet'i ilan etti Kısa bir süre için bile olsa Osmanlı Devleti'ni meşruti krallık haline getiren anayasa yürürlüğe girdi Üç ay sonra meclis dağıtılarak anayasa yürürlükten kaldırıldı
Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi) kuruluşunda da çalışmaları olan Osman Hamdi Bey'in çabalarıyla, Mimar Vallaury tarafından yapılan Arkeoloji Müzesi açıldı Fotoğrafçılara ülkedeki olayları ve temel kurumları belgeleme görevini veren Sultan II Abdülhamid, Osmanlı'da fotoğrafın en büyük koruyucusu ve destekleyicisi oldu Diğer devlet başkanlarına, ülkenin propogandasını yapmak amacı ile albümler gönderdi
Beşiktaş sahilinin kuzeybatısındaki alan, Bizans döneminde orman bölgesiydi Bölge, Kanuni Sultan Süleyman döneminden başlayarak padişahlar için bir avlanma yeri oldu Daha sonraki yüzyıllarda ise sahil saraylarının arkasında koruluk olarak kaldı Bu araziye, 19 yy'ın başında Sultan III Selim tarafından annesi Mihrişah Valide Sultan için bugün mevcut olmayan bir kasır yaptırıldı 1834'de bu defa Sultan II Mahmud tarafından Yıldız adı verilen köşk yaptırıldı 1842'de Sultan Abdülmecid, annesi Bezmialem Valide Sultan için bir köşk daha inşa ettirdi Yıldız Sarayı'nın asıl gelişmesi 19 yy'ın ikinci yarısında Sultan II Abdülhamid döneminde başladı Sarayın geniş arazisinde bulunan büyük mabeyn, Şale ve Küçük Şale Köşkü, Malta ve Çadır Köşkleri'nin projeleri Sarkis ve Agop Balyan'ındı Kış bahçeleri ve seralar, nöbetçi pavyonu, Harem Köşkü, Yaveran Köşkü, ahırlar, tiyatro, sergi binası projesi ise d'Aronco'nun imzasını taşımaktaydı 1896'da saray görevlileri için 92 binalı Akaretler Vakfı Evleri yaptırıldı
1908'in Temmuz ayının 23'ünde II Meşrutiyet ilan edildi Haydarpaşa Garı'nın açıldığı 1909 yılında ise, II Abdülhamid tahttan indirildi

kültür govtr


Alıntı Yaparak Cevapla