Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Devleti...

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti...




OSMANLI DEVLETİ2

Barbaros Hatipoğlu



Osmanlı'nın devlet ve toplum ruhu



Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin 1326 yılında vefat ederken oğluna yaptığı vasiyet, sonraki padişahlar tarafından da bir tür kuruluş senedi olarak kabul edilegelmiştir
Bu vasiyet şöyledir:

“Oğullarıma ve bütün dostlarıma birinci vasiyetim şudur ki; her zaman gazaya devam ederek, Din-i Celil-i İslâm'ın yüceliğini yaşatınız Cihadın kemâline ererek, sancağı şerifi hep yüksekte tutunuz Her zaman İslâm'a hizmet ediniz Zira Cenâb-ı Hak benim gibi zayıf bir kulunu ülkeler fethetmek için memur etti Gaza ve cihadlarınızla Kelime-i Tevhid'i çok uzaklara götürünüz Hanedanımdan her kim, hak yoldan ve adaletten saparsa mahşer gününde, Rasûlü Azam'ın şefaatinden mahrum kalsın

Oğlum! Dünyaya gelen hiç bir insan yoktur ki, ölüme boyun eğmesin Bana da, Hz Allah'ın emri ile şimdi ölüm yaklaştı Bu devleti sana emanet ediyorum Seni de Mevlâ'ya emanet ettim Her işinde adaleti üstün tut

Özellikle bu vasiyette uyulması istenen adalet ölçüsü, devlet işlerinde ve müslim, gayri-müslim tebaya hizmette esas alınmıştır Bu sebepledir ki, kendi memleketlerinde haksızlık ve zulme uğrayan gayr-i müslim halklar Osmanlı idaresi altında yaşamayı arzu etmişler ve fütuhatı kolaylaştırıcı rol oynamışlardır

Murad Hüdavendigâr'ın Kosova Muharebesi'nde yaralı rolündeki bir düşman şövalyesi tarafından hile ile suikasta uğradıktan sonra bile son sözlerinin “Sakın esirleri incitmeyiniz Ben artık sizleri ve muzaffer ordumuzu Cenab-ı Hakka emanet ediyorum” şeklinde olması, padişahların adalete bağlılığının somut bir örneğidir Çünkü onlar, almış oldukları dinî ve tasavvufî terbiye neticesinde kin ve öfkeyle, hırs ve kibirle hareket etmemeyi öğrenmişler, böylece nefsanî davranışlardan uzak kalmaya özen göstermişlerdir

Osmanlı devlet geleneğinde, tahta geçme törenleri gibi önemli zamanlarda protokol subaylarının padişahın yüzüne karşı “mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var” diye bağırmaları tarihte emsali görülmemiş bir uygulamadır

Osmanlı devlet idaresi, hiç bir dönemde ırka dayalı ayrımcılık ve baskı politikası gütmemiştir Gayri müslim tebayı asla ezmemiş, dinî zorlamalarda bulunmamıştır İşte bu dinî ve kültürel uygulamalar neticesinde, son dönemlerde devlet zayıflayınca, çeşitli etnik gruplar sanki yüzyıllar boyunca başka bir devletin egemenliği altında hiç yaşamamış gibi kolayca devlet olabilmişlerdir Bu etnik grupların kendi başlarına olması durumunda bu derece dinî ve kültürel kimliklerini muhafaza edemeyeceklerini söylemek bile mümkündür

Daha yirminci asrın başlarında enkaza dönüşmüş bir devletin hükümdarı olan II Abdülhamid Han'ın Selânik Ayasofya Camii'nin Bizans kısımlarını büyük masraflarla onarması dikkate şâyan bir uygulamadır Aynı yapının onaltıncı yüzyıldan kalma muhteşem son cemaat mahalli, sanat şaheseri minberi, kürsüsü ve müezzin mahfili 1950'de Yunanlılar tarafından hiç bir iz kalmamacasına tahrip edilmiştir

Aynı şekilde, Ortaçağ karanlığındaki Avrupa'da soykırıma tabi tutulan ve sığınacak yer bulamayan Musevilerin Sultan Bayezid tarafından İstanbul'a getirilip iş ve ikâmet sağlanması hâlâ unutulmayan olaylardan biridir

Osmanlı Memleketlerinde bulunmuş yabancı gözlemciler ve sağduyu sahibi tarihçiler bu tarz bir idarî adaletin yanı sıra, Osmanlı toplum düzeninden de övgüyle söz ederler Onsekizinci asrın sonlarında Osmanlı topraklarında 25 yıl yaşayan d'Ohson şöyle der:

“Osmanlılar, Kur'an'da ifade edilen doğruluk, ahlâk ve namus prensiplerine çok bağlıdırlar Aralarındaki bütün sosyal münasebet ve düzen, iyi niyet ve şefkate dayanır Başka ülkelerde olduğu gibi, aralarında yazılı antlaşma yapmaya lüzum görmezler İyi niyet ve söz, her şeyi halleder Osmanlılar, verdikleri sözün esiridirler Bu tutumları, yalnız dindaşlarına karşı değildir Hangi dinden olursa olsun, yabancılara karşı da böyle hareket ederler Sözlerini tutma hususunda onlara göre müslim ve gayrı müslim olmanın hiç bir farkı yoktur Gayrı meşrû olan her kazancı, ahlâksızlık ve dine aykırı görürler Gayrı meşrû edinilmiş servetin bu dünyada da, öteki dünyada da insanı bedbaht edeceğine, samîmî şekilde inanırlar


Evet, 623 senelik ömründe, emsalsiz zaferlerle büyük bir medeniyet kuran Osmanlı İmparatorluğu 77 yıl önce tarih oldu Her karışının bedeli kanla ödenmiş bu topraklarda yaşayan bizler; Türk, Kürt, Çerkez, Lâz vs aynı tarihin, aynı medeniyetin çocuklarıyız

Biliyoruz ki dün Selçuklu olarak, Osmanlı olarak vücut verdiğimiz o ruh gerçek insanlığın ruhudur O ruhu bu gün de muhafaza ediyoruz ve yarınlarda cesede dönüşmüş modern dünyaya yeniden sunacağız

Onlar bunu bekliyorlar




semerkand dergisi 1999 yılı 1 sayısı

Alıntı Yaparak Cevapla