Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Padişahlarının Son Sözleri Ve Vasiyetleri

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Padişahlarının Son Sözleri Ve Vasiyetleri




çelebi Mehmed’in Son Sözleri ve Vasiyeti

Sultan çelebi Mehmed, çocuk denecek yaştan beri üzerine almak mecburiyetinde kaldığı ağır mesuliyetlerden son derece yıpranmıştı Osmanlı’yı, yıkılma tehlikesi geçirdiği fetret döneminden kazasız belasız çıkarmayı başarmıştı O kadar ki, vücudunda 40-50 muharebe yarası taşıdığı belirtilmektedir Son derece ağır ve karmaşık problemler yumağıyla boğuşmuş; fakat hepsinin de hakkıyla üstesinden gelmeyi bilmişti



Bazı tarihçiler, devletin en kritik anındaki fevkalâde hayatî hizmetlerinden dolayı, ona devletin “ikinci kurucusu” ünvanını layık görmüşlerdi Sultanın şu sözü, tamamen zorlu tecrübelerin imbiğinden geçirilerek elde edilmiş som bir hakîkatin ifadesidir: “çocuk yaşımda bunca belâları herhâlde benden başka kimse çekmiş değildir!

ölüm döşeğinde ifade ettiği şu vasiyeti ise ne denli tâkat yetmez sıkıntılar yaşadığının ve verilen ünvânı fazlasıyla hak ettiğinin bir alâmetidir: “Tez ulu oğlum Murad’ı getirin! Ben bu döşekten herhâlde kurtulamayacağım Murad gelmeden eğer ölürsem; korkarım ki memleket yine birbirine karışır Onun için Murad gelinceye kadar, aman benim vefâtımı duyurmayasınız!” Bu vasiyet gereğince vefatı, şehzâde Murad Bursa’dan gelinceye dek, 40-42 gün kadar büyük bir özenle gizlendi ve cesedi tahnid edilerek (ilaçlanarak) sarayda muhafaza edildi

II Murad’ın, Geleceğin Fâtih’ine Nasihati

Sultan II Murad, oğlu şehzâde Mehmed’e, onu ‘Fâtih’liğe hazırlayacak keyfiyetteki, derin manalar içeren şu nasihatlerde bulunmuştur: “Ey benim sevgili oğlum! Bütün varlıkların kulluk eylediği yüce Rabbim, sana verdiği üstün meziyetleri artırsın Ey oğlum! Ben, hayatlarını doğruluk üzere geçirenlerin ahiret Âleminin sonsuz nimetlerine kavuşacaklarına inanıyorum Bunun için Rabbim’e karşı yaptığım ibadetleri, samimi bir şekilde can-ı gönülden yaparım Ben çektiğim sıkıntıların karşılıklarının, Allah tarafından verileceğine inanıyor ve bu hususta O’na ilticâ ediyorum Ayrıca O’nun takdirinin benim için büyük bir safâ olduğunu düşünüyorum Ey oğlum! Her söylenene inanıp aldanmaktan uzak durmak, her durumun içyüzünü öğrenip düşünmek ve kendi gerçeğine yaklaşmak gerek

“Ey oğlum! Ara sıra ecdâdımı hatırlarım Benden sonraki neslimizin âkıbeti hakkında düşüncelere dalarım Elhamdülilllah bugüne kadar hürmet ve bağlılık görerek geldik; bugünden sonra da aynı şekilde devam etmemizi arzularım Nasıl doğup geldiysek, yine öylece gidelim isterim şunu iyice bilesin ki, herhangi bir şeyin devamı, yalnız kaba kuvvet, kılıç ve kahramanlık zoruyla mümkün değildir Akıl, tedbir, sabır, ileriyi görme ve yorucu tecrübeler çok mühimdir Birinci yol, her zaman geçerli olmadığı gibi, mahzurları da çoktur ikinci yol da tek başına işe yaramaz Büyük muvaffakiyetler için her ikisini de bir arada yürütmek gerek!

“Unutma ki, yüce ecdâdımızın büyük zaferleri, görünüşte kılıcın gölgesinde olmuşsa da hakikatte akıl, mantık ve muhabbet güçleriyle gerçekleşebilmiştir

“Ey oğlum! Adâletten hiç ayrılma! çünkü Allah âdildir ve âdil olanı sever Bir bakıma sen O’nun yeryüzündeki halifesisin O, sana lütuflarda bulunmuş ve kullarının başına serdar eylemiştir; bunu unutma!

“Ey oğlum! Bu dünyada üç türlü insan vardır: Birinci grup, akıl ve fikirleri yerinde, istikbâli az çok gören ve düşünen, hiçbir gayr-i tabiilikleri olmayan kimselerdir ikincisi, hangi yolun doğru veya eğri olup olmadığını bilmekten uzak kimselerdir Ancak bu duruma kendi istekleriyle değil, etraflarının tesiriyle düşmüşlerdir Nasihat edildiğinde doğru yola gelip hakikati kabul eder ve söz dinlerler Bununla birlikte çoğu zaman da duyduklarına uyarak yaşarlar üçüncüsü ise ne kendileri bir şeyden haberdardır, ne de yapılan ikaz ve nasihatlere kulak asarlar Sadece kendi arzularına uyar ve her şeyi bildiklerini zannederler; bunlar en tehlikeli olanlardır

“Ey oğul! Yüce Allah, eğer seni ilk sırada saydığım kimselerden yaratmışsa sevinir, Rabbim’e şükrederim Yok eğer ikincilerden isen, sana yapılan nasihatlere kulak vermeni tavsiye ederim Sakın üçüncülere dâhil olmayasın! Onlar, ne Allah’a, ne de insanlara karşı iyi bir durumda değillerdir Ey oğul! Pâdişahlar, ellerinde terazi tutmuş kimselere benzerler Ancak asıl pâdişah odur ki, ellerindeki teraziyi doğru tuta Sen pâdişah olunca, teraziyi doğru tutmanı tavsiye ederim O zaman Yüce Allah da, senin hakkında hayır murad eder; seni sâlihlerden kılar

II Murad’ın muazzam vasiyeti

Tarihimizin parlak ya da karanlık sayfalarını süsleyen bir kısım Osmanlı hünkârlarının son anları, ibretli son sözleri ve vasiyetlerini birlikte okuyalım:

Peygamber müjdesine erişmiş dünyanın en gözde şehirlerinden olan istanbul’u bize hediye eden Fâtih gibi büyük bir insanı yetiştirerek tarihe altın harflerle geçmeyi hak eden Sultan II Murad’ın vasiyeti şu şekildeydi:

“Tevekkülüm Hâlik’ımadır Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Salat ve selam Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (asm) ve onun iyi, güzel ve temiz soyundan gelenlerin üzerine olsun

(Sultan Murad burada, Saruhan vilâyetinde bulunan malın üçte biri olan on bin filorinin şöyle harcanmasını vasiyet etmişti üç bin beş yüz filori, Mekke fukarasına; ve diğer üç bin beş yüz filori, Peygamberimiz şehri Medine fukarasına harcansın ve ondan beş yüz filori, yine Mekke ahâlisinden Kâbe ve Hatim arasında toplanarak yetmiş bin kere “Lâilâhe illallah” kelime-i tevhidini zikr edip sevabını adı geçen vasiyet sahibine itâ (göndermek) edenlere (Allah hayırlarını kabul etsin) harcansın

Yine o paradan beş yüz filori, Peygamberimiz şehri Medine ahâlisinden Peygamberimizin mescidine toplanıp, Ravza-i Mutahhara’ya karşı oturarak yetmiş bin kere “Lâilâhe illallah” kelime-i tevhidini zikredip, sevabını adı geçen vasiyet sahibine itâ edenlere ve Kur’ân-ı Kerim’i defâlarca hatmedip, sevabını vasiyet sahibine itâ edenlere harcansın

Geri kalan iki bin filoriden beş yüzü, Mescid-i Aksa’da Sahra kubbesinde yetmiş bin kere “Lâilâhe illallah” kelimesini ve defâlarca Kur’ân-ı Kerim’i okuyanlara harcansın… (Sultan son bölümde şunları vasiyet etmişti Mezarımın üzerine görkemli türbe yapmayın, üstü açık olsun ve vücudumu doğrudan doğruya toprağa gömün ki, Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti üstüme yağsın


Alıntı Yaparak Cevapla