Yalnız Mesajı Göster

Osmanlilarda Peygamber Sevgisi

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlilarda Peygamber Sevgisi




Bir başka beytinde;
“Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş; / Bir veliye bende olmak cümleden alâ imiş!
diyen Yavuz, Şam’da Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin kabrini yaptırıp asırlar öncesinden söylenen kerameti gerçekleştirirken, Şam’ın büyük velilerinden Muhammed Bedahşî Hazretleri’ni de ziyaret ederek sohbetinde hiç konuşmadan oturmuş ve huzurdan öylece ayrılmıştı Bunun hikmeti sorulduğunda da;
“Evliyaullahın meclisinde onlar konuşurlarken başkalarının konuşması, cihan padişahı da olsa uygun düşmez Biz sultan isek de, böyle maneviyat sultanlarının himmetlerine her zaman muhtacız Şayet huzurunda konuşmam gerekseydi, bunu belli eder ve söz etmemi temin ederlerdi” diyerek zamanlarının maneviyat yıldızları tarafından niçin sevildiklerinin ipuçlarını vermişti
Döneminin Mürşid-i Kâmilleri İbrahim Gülşeni, Sünbül Efendi, Merkez Efendi (KS)’nin teveccühlerini kazanan Kanunî’nin rehberleri kimdi dersiniz? İşte cevabı:
“Allah Allah diyelim sancağ-ı şahı çekelim / Yürüyüp her yandan şarka sipahi çekelim
Umarım rehber ola bize Ebu Bekr u Ömer / Ey Muhibbî yürüyüp şarka sipahi çekelim
Cihan Sultanı Kanunî, gördüğü bir rüyada Hz Peygamber (AS)’ın kendisine, “Belgrad, Rodos ve Bağdat kalelerini feth edesin, sonra da benim şehrimi imar edesin” Mekke ve peygamber şehri Medine’yi imar etmişti Hatta vasiyetinde, şahsi servetiyle kurulacak bir vakıfla hacılar için su getirilmesini istemişti
Peygamber şehrine hürmet: Surre Alayları
Yıldırım Bayezid döneminden itibaren bütün Osmanlı padişahları Hicaz’a ayrı bir değer vermişler, her yıl o topraklara “Surre Alayları” göndermişlerdi
Başlıbaşına bir araştırma konusu olan bu surre alayları, Osmanlı Padişahları tarafından her hac mevsiminde Mekke ve Medine ahalisine gönderilen para ve hediyeler için tertip edilen kervanların adıydı
Osmanlı Devletinin büyüyüp gelişmesi ile Hicaz topraklarına olan ilgi de artmış, Fatih döneminde Mekke’ye ganimet malından dokuzbin altın ve bir name-i hümayun (padişah mektubu) gönderilmiş ve Mekke şerifi bu name-i hümayunu Kâbe’nin önünde okutmuştu Sonra da İstanbul’a zem-zem ve Kabe güvercinlerinden göndermişti Yavuz döneminde Haremeyn hizmetleri için gönderilen miktar ikiyüzbin altına çıkarılmıştı
Surre-i Hümayun, Surre Emini başkanlığında kurban bayramında Mekke ve Medine’de olacak şekilde dinî ve askerî törenle İstanbul’dan yola çıkarılır, bu esnada İstanbul’un bütün selâtin camilerinin hatip ve imamlarıyla birlikte şeyhler törene katılır, ilahiler okunur, dualar edilirdi
Gönderilen hediye ve paralar, Mekke ve Medine fakirlerine, hac ve su yollarının tamiri ve bakımına, bu şehirlerdeki imar faaaliyetlerine harcanırdı Bu hediyelerin içerisinde en önemlisi hiç şüphesiz Kâbe örtüsü idi Yenisi gidince eski Kâbe örtüsü hürmetle geri getirilerek paylaşılır, çeşitli camilere gönderilirdi Bütün Osmanlı padişahları, hanım sultanlar ve vezirler, Mekke ve Medine’de günümüze kadar izleri süren hayır kurumları, medrese ve imaretler yaptırarak Allah’ın rızasını, Rasululah (AS)’ın şefaatini kazanmayı ummuşlardı Sultan Dördüncü Murad Kâbe’yi tamir ettirmiş Beyt-i Mükerreme’nin onbirinci bânisi sıfatını almıştı
Osmanlı padişahları, devlet işlerinin aksamaması için bizzat hacca gidememişlerdi Bu konuda şeyhülislâmların vermiş olduğu fetvalara uymuşlardı Padişahlar hacca gidemeseler de, mübarek topraklara ve Peygamber’e karşı Veysel Karanî gibi bir sevgi ve bağlılık içerisinde olmuşlardı Hacca gidenler vedönenlere karşı hürmette bulunmuşlar Kandil geceleri görkemli mevlid törenleri düzenlemişler, Resullulah (AS)’ın, Ehl-i Beytin, Ashab-ı Kiram’ın, Saadat-ı Kiram’ın kabirlerini ihya edip, hatıralarını günümüze taşımaya önayak olmuşlardı



Alıntı Yaparak Cevapla