Yalnız Mesajı Göster

Osmanli Devletinde Misyonerlik Faaliyetleri

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli Devletinde Misyonerlik Faaliyetleri




Bir de Protestanları var
Protestan misyonerlerin Osmanlı topraklarındaki faaliyetlerinin başlangıcı ise 17 yüzyıla dayanır Örgütlü Protestan misyonerlerinin gelişi de 18 yüzyıldadır Bunlar 1799'da İngiltere'de kurulmuş olan � Church of Missionary Society�ye bağlı misyonerlerdir Osmanlı topraklarına ayak basan ilk Protestan misyoner, bu örgüte bağlı olan ve 1815'te Mısır'a gönderilen bir papazdır 1820 yılında da � American Board� olarak bilinen misyon teşkilatına bağlı misyonerler Osmanlı topraklarına ayak basmışlardır Bu misyonerlerin çalışmaları 1840'lardan sonra hız kazanmıştır İngiliz misyonerler çoğunlukla Ortadoğu'ya yönelik çalışırken, Amerikalı misyonerler Anadolu'ya önem vermişlerdir
Osmanlılardaki Protestan misyoner faaliyetleri üç sacayağı üzerinde yürütülmüştür: Eğitim, sağlık ve basın-yayın I Dünya Savaşı başlangıcında Osmanlı coğrafyasındaki misyoner okullarının sayısı 2000'dir Bunların 600'ü American Board'a bağlıdır
En önemli Protestan okulları İstanbul ve Beyrut'ta açılmıştır Bunlardan Rumeli Hisarı'nın arkasındaki meşhur Robert Koleji, 1863 yılında Cyrus Hamlin isimli bir misyoner tarafından açılmıştır Robert Koleji, Bulgaristan'ın Osmanlı Devleti'nden ayrılmasını sağlayacak kadroların yetişmesinde önemli rol oynamıştır Bu kolejin ilk mezunlarından beşi Bulgaristan'da başbakanlık yapmıştır I Dünya Savaşı'ndan önceki Bulgar kabinelerinin her birinde en az bir Robert Koleji mezunu bakanlık yapmıştır
Başlangıçta Protestanlık Osmanlı topraklarında ayrı bir mezhep olarak bulunmamakta idi Fakat Islahat Fermanı'na bağlı olarak yapılan düzenlemelerden yararlanıp bir cemaat oluşturma çabası içine girmişlerdir Bu tarihten kısa bir süre önce 1850'de İngiliz elçisi Lord Stratford Canning'in girişimleri ile Protestanlar ayrı bir millet olarak kabul edilmiş, 1856'dan sonra da bu yöndeki faaliyetler hızlanmıştır Müslümanlar arasında başarı elde edemeyen Protestanlar azınlıklar üzerinde yoğunlaşmış, Nesturîler, Asurîler, Ermeniler ve Rumlar birinci dereceden hedef kitleleri olmuştur American Board'ın 1897'deki faaliyet raporuna göre 20 yüzyıla girerken yaklaşık 50000 kişilik bir Protestan cemaat oluşmuştur
Protestan misyonerlerin cemaat oluşturma çabalarına en çok karşı çıkan Katolik ve Ortodoks din adamları olmuştur Bunlar Protestan misyonerleri Osmanlı yönetimine şikayet etmiş ve tedbir alınmasını istemişlerdir Ancak bu durum hıristiyanların iç meselesi kabul edilerek ciddi bir önlem alınmamıştır
Sonuç ve dün-bugün ilişkisi
17 yüzyıldan itibaren Osmanlı topraklarına gelip 19 yüzyılda faaliyetlerini yoğunlaştıran misyonerler, daha çok eğitim, sağlık ve basın-yayın üzerinden çalışmalarını yürütmü ş, özellikle çok sayıda okul açmışlardır 1900 senesinde topraklarımızda sadece Amerika'ya ait okullarda 20000'e yakın öğrenci eğitim görürken, aynı yıllarda kendi okullarımız olan İdadî ve Sultanî sayısı sadece 69 idi ve 700'e yakın öğrenci okumaktaydı Osmanlı topraklarındaki misyonerlere ait toplam yabancı okul sayısı 2000 civarında idi Bunlara azınlıkların kendi okulları da ilave edildiğinde bu sayı 10000'e yaklaşmaktaydı
Müslüman halkın dinine ve kültürüne sıkı sıkıya bağlı olması sebebiyle faaliyetlerini azınlıklar üzerine kaydıran misyonerler, yabancı devletlerin elçileri tarafından himaye edilmişlerdir I Dünya Savaşında da yabancı devletlerle ve Osmanlı'ya isyan eden azınlıklarla işbirliği içinde olmu ş lardır 1829'da Yunanistan'ın, 1908'de Bulgaristan'ın ve I Dünya Savaşı'ndan sonra da Arap topraklarının Osmanlı Devleti'nden kopmasında misyonerlerin katkısı çok büyüktür
Bugün tekrar gündemde olan ve ülkemiz üzerinde baskı unsuru olarak kullanılan Ermeni tehcir olayının dış kamuoyuna yanlış iletilmesinde de misyonerler pay sahibidir Oysa yukarıda belirttiğimiz gibi, Ermenileri tek bir cemaat halinde iken üç ayrı parçaya bölenler de kendileridir
Hıristiyan Batı dünyasının hedefleri açısından, yukarıda geçen dinî, tarihî, siyasî ve ekonomik sebepler halen geçerlidir ve yetişmiş insan sayıları da çoğalmıştır Ülkemizde ve yakın çevremizde yaşananlara bakarken, bu sebeplerin de göz önünde bulundurulması zorunludur

Alıntı Yaparak Cevapla