Prof. Dr. Sinsi
|
Tuna Boyu Gazileri Akincilar
Tuna Boyu Gazileri
AKINCILAR
Muzaffer Taşyürek
Tuna boylarında at oynattığımız günler çok mu gerilerde kaldı? Yoksa masal mıydı onlar? Ne çabuk unuttuk “Estergon Türküleri”ni Bir tarih dolusu zafer bizim değil mi yoksa? Allah’a adanmış canlar, uğrunda şehid olunan ideallerimiz birer hayal miydi?
Hani, “kimi hançer olmuş, kimisi mızrak, kartal kanatlı, gümüş kılıçlı, ceylan sekişli atlara binmiş serdengeçti akıncılar”dan bahseden tarih? Yoksa, o da mı yalandı?
Yoksa, şairin dediği gibi: “Ne kervan kaldı ne at, hepsi silinip gitti / İyi insanlar iyi atlara binip gitti” ler mi?
Evet gittiler, gitmişler  Osmanlı’nın emaneti “Evlad-ı Fatihân”lar Sırp kasaplarının zulmüne dücar olup, yurdundan yuvasından kopmuşsa, ciğerparesi evladından, can yoldaşı yavuklusundan, atasından, atayurdundan koparılmışsa, Tuna dertli dertli çan sesleri dinliyorsa gurbet ellerde, kubbeler çökmüş, minareler yıkılmış, ezanları susmuş şehirler varsa  O insanlar, iyi insanlar, iyi atlara binip gitmişler, demek ki! 
Yahya Kemal’in “Bir gün, dolu dizgin boşanan atlarımızla / Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla” dediği gibi, hem de kanatlı atlara binerek Huzur-u Mustafa’da toplanmaya gitmişler Ve biz bugün “Akıncı Türkülerini” bile söylemekten utanıyoruz
“Akıncı  ” Kimdi? Neydi “Akıncılık”? Hiç değilse o ruhu biraz hatırlayalım
Kelimenin tam anlamıyla “mücahid-i fî sebilillâh” olan, hayatları ve ölümleriyle destanlaşan, yine bir başka şairin “Biz kasırga oğulları / Biz kanatlı süvariler” diye tasvir ettiği insanları anlatalım
Ecdadımızın Balkanlar, Polonya, Macaristan, Dalmaçya ve Yunanistan fütuhatının öncüleriydi akıncılar
Evliya Çelebi onlar için: “Muhabbetli ve büyük cesaret sahibi askerlerdir  Başlarına taçları samur ve kaplan postundan kalpak koyup, arkalarında kurt ve ayı postları vardır Koltukları altında karakuş kanatları bağlıdır Ellerine kurt derisi sarılı olup, nicesinin alet ve silah levazımı, kendisini garip ve acayip şekle koyar  Heybetli yüzleri, düşman için tam bir felaket gibiydi ” der
İslam ruhunu, pasifik kıyılarından, Atlantik kıyılarına, Nil’den Tuna’ya, Kafkaslar’dan Alp’lere ulaştıran süvariler, akıncılardır
At sırtında doğup, at sırtında büyüyen Orta Asya’nın cengaverleri, Ahmed Yesevi ve Horasan Erenlerinin duasıyla önce Sakarya boylarında Taptuk Emre Hangahında atlarını suladılar, daha sonra Gül Baba arkasında Tuna boylarında saf tuttular
Orhan Gazi Han Oğlu Süleyman Paşa, ne zaman ki gazileriyle Çanakkale Boğazı’nı salla geçip Gelibolu’ya ayak bastı, o günden sonra gaziler atlarını Tuna’dan sulamak için adeta can attılar
Sakarya’nın kardeşi Tuna  Onların Anadolu hasretini bastırdıkları yer oldu
Tuna 330 defa Akıncılar tarafından geçildi Almanya içlerine, İsviçre Alplerine akınlar yapıldı Yola çıkanlar bir daha dönmemek üzere yola çıktılar  
Akıncılık neydi? Akıncılık ruhu nasıldı? İşte unuttuğumuz ve unutturulan değerlerimizden ikisi daha  Tarih yazarlarımız ve tarih kitaplarımız hep Yeniçeriden bahseder  Oysa Osmanlı fütuhatının temelinde Akıncılık ve Akıncı yatmaktadır
“Akıncı öncüdür, gönüllüdür, serdengeçtidir Dalkılıç, kelle koltukta, yol açan, yol gösteren fedaidir Ardından ordu gelir Sonra millet  Ve yurt kurulur ” der Yılmaz Öztuna ve ekler: “Akıncılık bir ruh meselesidir Ömer Muhtar İtalyan karşısında, Şeyh Şamil Ruslar karşısında, Şeyh Abdülkadir Fransızlar karşısında bir akıncıdır  ” Çünkü bunlar birer iman ve aksiyon adamıdırlar  Akıncı ruhu taşırlar Akıncı için, savaşmak cihattır
Akıncılar saf Anadolu çocuklarıydı Akıncı beyleri, Osman Gazi’nin yoldaşlarının çocukları ve torunlarıydı Saray ve padişahlar akıncı töresine karışmazlardı Kimin akıncı olup, kimin akıncı olamayacağına Akıncı Beyi karar verirdi Devşirmelerin bu ocakta yeri yoktu
Akıncı Ocağı beyleri sadrazam ve paşalardan değil doğrudan doğruya padişahtan emir alan kimselerdi Rütbeleri Sancakbeyi derecesinde idi ve Yeniçerilerde olduğu gibi “Ağa” değil “Bey” olarak anılırlardı Devlete ve padişaha karşı hiç bir zaman baş kaldırıp isyan çıkarmadılar
|