Prof. Dr. Sinsi
|
Evlad-İ Fatihan Yurdu: Rumeli
EVLAD-I FATİHAN YURDU: RUMELİ
Muzaffer Taşyürek
Osmanlılar, Rumeli’ye 1356’da geçtiler Halkı tamamen Hıristiyan olan bu toprakları nüfuzları altına almak için başlattıkları bu harekete tarihimizde “Rumeli’ye mürur” adı verilir Türk tarihinin en büyük vakalarından biri olan bu hadise ile, “Hilal” Balkanlarda hakim olmaya başlamıştır
Artık coğrafi sınırlarımızın dışında kalmış; fakat tarihi, sosyal ve kültürel dokusu ile bizden olan Balkanların bugünkü Müslüman sakinleri, Evlad-ı Fatihan torunları, Osmanlı çınarının Avrupa içlerine uzanan dallarıdır Anadolu Türkü ne kadar Osmanlı ise Balkan Türkleri ve Müslümanları da en az o kadar Osmanlıdır Coğrafi sınırların daralması bu gerçeği değiştirmez
Geçmişi tahlil etmek, dünün ve bugünün muhasebesini yapmak, güzel, müreffeh, barış dolu ve huzurlu yarınlara daha güçlü adımlarla yürümemizi sağlar
Şurası bir gerçek: Osmanlı, nesebi sahih, ataları, mazisi, soyu ve dini belli bir milletin kurduğu ve tarihte 600 yıl hükümran olmuş bir devletti Bugün, 23 milyon kilometrekarelik bir alana hükmetmiş imparatorluğun varisleri olarak, 800 bin kilometrekareyi bile bulmayan bir coğrafya parçasında, dünyaya sırtımızı dönüp, çevremizde olup bitene kayıtsız kalırsak, eski vatan topraklarında bıraktığımız milyonlarca Osmanlı ahfadı, evlad-ı fatihanın başlarına gelenlere bigane kalmamızın hesabını, tarih bizlerden soracaktır
Kimdir Evlad-ı Fatihan?
Tarih kitaplarımızda ve yerli ansiklopedilerimizde rastladınız mı bu kavrama?
Larousse; “Osmanlı İmparatorluğunda XVII yy sonlarına doğru Rumeli’deki Yörükler’den meydana getirilen askeri teşkilat” derken, Britannica; “Osmanlı Devleti’nde Rumeli fatihlerinin çocuklarına ve Rumeli’ye sonradan yerleştirilenlere verilen ad Çoğu Konya, Karaman dolaylarından olduğu için bunlara ‘Konyar’ da denirdi ” diyor Yani öz be öz Müslüman Anadolu Türkü, Ahmet Yesevi Hazretleri’nin Sakarya ve Kızılırmak boylarına düşen asasını Tuna boylarına taşıyan insanlar Anadolu’yu Türkleştiren ve İslamlaştıran Alperenlerin, fütüvvet ehlinin çocukları
14 asırda Rumeli fetihlerinde komutan ve asker olarak görev alan kişilere ayrıcalıklar tanındığı gibi, çocuklarına ve torunlarına da benzeri ayrıcalıklar verildi 19 yy başlarına değin örgütlerini ve konumlarını koruyabilen “Evlad-ı Fatihan”, 1845’te tarihi misyonunu tamamen kaybetti Ama onların soyları, aileleri, torunları, kültür ve izleriyle günümüze kadar hayatlarını sürdürmeyi başardılar Bugün Balkanlar’da akan kan ve gözyaşı onlara aittir Sırplar ve diğer ehl-i salip tarihi bir hesaplaşma içerisinde Osmanlı’nın misyonuna saldırmakta, Osmanlı’nın izlerini ve köklerini bu topraklardan kazımaya çalışmaktadırlar
Rumeli bizimdir Rumeli, Anadolu kadar bizimdir Bizim izlerimizi taşımaktadır Türk Tarih Kurumu’nun 1976-1977 yıllarında yapmış olduğu araştırmalarda Yugoslavya’daki Türk eserlerinin sayısı 6941 olarak tespit edilmiştir Tabii ki bu sayı, hiç bir zaman kesin değildir En az bu kadar demek daha doğru olabilir
Bu verilen rakamlar içinde Kosova muhtar bölgesinin 359 eseri de yer almaktadır Bu eserlerin ancak 70’ten fazlası bugün ayakta kalabilmiştir
Bu sayılanlar sadece Kosova’da tespit edilenler Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Makedonya ve Yunanistan’da bulunanlar da Türk’ün Rumeli’deki hükümranlığını ve tarihini tescil etmektedir
Osmanlı sadece silah gücü ile fetihler yapmadı Gönülleri de feth etti Osmanlı ordusu Viyana’ya doğru ilerlerken şairin deyişi ile “ardına çil çil kubbeler serpiyordu”
Evlad-ı fatihanı en güzel, şairler tarif ediyor:
Nerde o yiğitler ki, gür / Sesleri ülkeyi bürür,
“Yürü” dese dağlar yürür / “Dur” dese, kalpler dururdu
Onlar, İlay-ı Kelimetullah için yürüyen, Anadolu gibi Rumeli’yi de yurt edinen insanlardı Rumeli’deki çil çil kubbeler, mücahit gazilerin miğferleri gibi beldeleri süslüyor Şanla, zaferle yürüyen ordunun mızraklarını hatırlatan minareler, gerilmiş yay gibi kıvrılan kemerler, köprüler, binlerce yapı, sadece paranın, ekonominin, bilek gücünün, orduların eseri değildi
Arif Nihat’ın dediği gibi:
Dün, başlar seferber, eller seferber; / Kurşun eritildi, mermer çekildi
Bunlar; bu kubbeler, bu minareler, / Akçayla olacak şeyler değildi
|