Prof. Dr. Sinsi
|
İdris-İ Bitlisîlere İhtiyacımız Var
Yavuz Sultan Selim Han’ın müsteşarlığını
yapan İdris-i Bitlisî büyük
bir tarihçi, önemli bir din âlimi ve
aynı zamanda yetenekli bir siyaset
bilimciydi
Bitlisli olması sebebiyle bölge halkı
hakkında oldukça geniş bilgiye
sahipti Ayrıca bölge insanının
yapısını da gayet iyi biliyordu Yavuz
Sultan Selim Han, Doğu ve
Güney Doğu’da muhtelif aşiretlerin
reislerine, Şah İsmail’in itaatinden
çıkmaları için, Amasya’daki
otağından İdris-i Bitlisî’yi defalarca
adı geçen bölgeye gönderdi
Bitlisî’nin, Yavuz Sultan Selim
Han’ın emriyle bölgedeki çalışmaları
tam bir başarıyla sonuçlandı
İdris-i Bitlisi; Mardin, Urfa, Bitlis,
Diyarbekir, Sason, Hizan, İmadiyye
gibi birçok bölgeyi dolaşarak,
bu bölgelerdeki beylerin Osmanlıya
itaatlerini sağladı Hasankeyf
ve Siirt Eyyubî sülalesinden II
Halil, Bitlis Emiri Şeref Han, Hizan
Emiri Davut Bey, İmadiyye Hâkimi
Emir Seyfeddin gibi önemli şahsiyetler
dâhil olmak üzere yirmi beş
emir bir toplantı yaparak Osmanlı
tebaiyetini kabul etti Bitlisî’nin
Kürt beyleriyle anlaşarak onları
Osmanlıların yanına çekmesi,
böylece bu yörelerin savaş yapılmadan
Osmanlı egemenliğine
girmesi onun ne kadar sevilen sayılan
bir şahsiyet olduğunun ve siyasi dehasının apaçık göstergesidir
1517 yılında Mısır’ın fethine de katılan Bitlisî, 1520’de
yazdığı ve Yavuz Sultan Selim Han’ı övdüğü bir kasidesinde
memleketin iç işlerini tanzim eden esaslar
hakkında görüşlerini de belirtir Bitlisi’nin ayrıca II
Bayezid’e sunduğu ‘Münazara-i Savm-ü İd’ adlı temsili
bir öyküsü ile ölümünden sonra bazı parçaları ele
geçen ve oğlu Ebu’l-Fazl tarafından yeniden düzenlenen
Farsça ‘Selimname’si vardır Bunların yanında
İdris-i Bitlisî’nin Türkçe, Farsça, Arapça şiirleriyle edebiyat,
hadis ve siyaset bilimi üzerine yazılmış eserleri
de vardır
ÜMMETİN BİRLİĞİ İÇİN MÜCADELE ETTİ
Bitlisî’nin bu hizmetlerini günümüzde bazı çevreler
maalesef görmemezlikten geliyor, iyi idrak edemiyorlar
veya onu kasıtlı olarak anlamak istemiyorlar
Elbette onun gibi âlim, fazıl, Ümmeti Muhammed’in
ittihadını düşünmekten başka düşüncesi olmayan
güzide insanı anlamak için önce irfan sonra da basiret
lazım Bitlisî’yi siyasi tercihinden dolayı veya Yavuz
Sultan Selim Han’a yazdığı ‘Selimname’ yüzünden
eleştirenler yüzlerce yıllık büyük medeniyeti maalesef
içlerine sindirememiş, küçük hesaplar peşinde
çabalayıp durmaktadırlar Bunları neye dayanarak
söylüyoruz? İsterseniz Bitlisî’nin dava arkadaşının hayatından
bir pasaj sunalım da kiminle niçin beraber
olmuş? Neden onun için methiyeler yazmış? İyice anlayıp
öğrenelim
Yavuz Sultan Selim Han Mısır’ı fethedip, hilafeti esaretten
kurtarınca, alışkanlıkla kendisine de “Hakimu'l-
Haremeyn-i Şerifeyn” diyen hatibi susturup;"Benim
için, o mübarek makamların hizmetçisi olmaktan
daha büyük şeref olamaz Bana “Hadimu'l-Haremyni
Şerifeyn” (Kutsal yerlerin-Mekke ve Medine’nin hizmetçisi)
deyin" buyurmuştur Suudi Kralları bu veciz
ifadeyi günümüzde de bir unvan olarak kullanmaktadırlar
Sultan Selim, o günden sonra bu önemli
anın unutulmaması için başındaki sarığa sorguç denen
temsili bir süpürge yerleştirmiş, diğer padişahlarda
bu geleneği sürdürmüşlerdir Bu nüktenin anlamı
“biz kutsal mekânları başımızın tacı yaparız ve o
mekânların hizmetkârıyız” şeklindedir
Sekiz ay süren Mısır seferi sona ermiş, dönüş yolculuğu
başlamıştır Yavuz Sultan Selim’in yanında hocası
Anadolu Kazaskeri İbn-i Kemal de bulunmaktadır
Ordu ilerlerken çamurla kaplı bir sahadan geçilir
Bu arada hiç beklenmedik bir hadise olur ve İbn-i
Kemal’in atının ayağı sürçer Yerden sıçrayan çamurlar
Yavuz’un kaftanına yapışır Büyük âlim İbn-i Kemal
ise istemeyerek sebep olduğu bu durum karşısında
utancından başını önüne eğmiş beklemektedir
Selim Han, hocasının edebi ve mahcubiyeti karşısında
kızarır ve ilme ne kadar değer verdiğini anlatan
şu sözleri söyler: “Hocam üzülmeyiniz! Sizin gibi
bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur bizim için
bir şereftir, ziynettir ” Ve kaftanını çıkarıp vezirine uzatırken:
“Vasiyetimdir, öldüğüm zaman bu kaftanı sandukamın
üzerine sersinler!” diye emir buyurur Gerçekten
de vefat ettiğinde ulu hakanın vasiyeti yerine
getirilmiş ve sözü edilen kaftan Yavuz Sultan Selim’in
sandukasını süslemiştir Böyle Peygamber sevgisine,
böyle alçak gönüllülüğe, böyle ilme ve âlime değer
veren insana 160 bin beyit medhiye de yazılsa
azdır Hangi milletten, hangi ırktan, hangi meşrepten
olursa olsun hiç fark etmez… İdris-i Bitlisî işte böyle
değerli, böyle faziletli bir komutanın, devlet adamının
yanında olmuştur Yani “Hadimu'l-Haremyni
Şerifeyn”’in şerefli bir nedimi olmuştur
Yaşadığı asrın ileri gelen âlimlerinden olan Bitlisî’nin
sohbetlerine padişahlar, devlet ileri gelenleri büyük
bir ilgi gösterirlerdi Bir müddet Yavuz Sultan Selim
Han ile sohbet arkadaşlığı da yapan İdris-i Bitlisî, 1520
tarihinde, Yavuz Sultan Selim Han’ın öldüğü sene İstanbul,
Eyüp Sultan’da vefat etti Mezarı, Eyüp Sultan-
Gümüşsuyu yolundan, kendi adı ile anılan İdrisköşkü
Caddesi’ne dönülen köşede, Kerimağa Sokağı girişinde
soldadır Bu mezarın hemen yanı başında muhterem
zevceleri Zeynep Hatun’un vakfederek yaptırdığı
mescit yer almaktadır Rivayetlere göre Zeynep Hatun,
vakfettiği bu mescidi bizzat kendi el emeği-göz
nuru ile eğirip, ördüğü çorap ve benzeri el işlerini satarak,
biriktirdiği para ile yaptırmıştır Buradaki mescit
ve mezarın çok yakınındaki bir parka İdris-i Bitlisî
adı verilmiştir Bugün İdris-i Bitlisî gibi aklıselim devlet
adamlarına ve muhterem hanımefendileri gibi annelere
ne kadar da çok ihtiyacımız var öyle değil mi
aziz dostlar? Kabirleri nur, mekânları cennet olsun…
Nidayi Sevim
Yenidünya dergisi aralık ayı sayısından alıntı
|