Prof. Dr. Sinsi
|
Sarıkamış'ı Bilir Misiniz?
SARIKAMIŞ'I BİLİR MİSİNİZ?
Muzaffer Taşyürek
Tarihimiz ihtişamlı zaferler kadar facialarla da dolu Zaferlerimizle övündüğümüz kadar, yaşadığımız hezimetlerden de dersler çıkarmak zorundayız Bunu yapmadığımız sürece tarih bizim için ne ölçüde anlamlı olabilir?
Facialardan söz ederken, Sarıkamış’ı özellikle dikkate almamız gerekir Orada, hiç de uzak olmayan bir zamanda 100 000’e yakın yiğidimizi karlara gömdük Üstelik tek kurşun atamadan  Üstelik sadece bir hayalperestin kişisel ihtirası uğruna  
İhtiras  Bu kavramı iyi düşünmeliyiz Kimi kendi ebediyyetini bu ateşle yakıp kül ederken, kimileri de koca memleketi harabeye döndürebiliyor
Tarih, 16 Aralık 1914 Soğuk bir kış günü Talebesi öğretmenini azarlamaktadır: “Hatalı davrandınız! Başarılı olamadınız! Rus ordusu burada yok edilmeliydi Şimdi hemen harekete geçip, Rus ordusunu Sarıkamış’ta yok edeceksiniz!”
Cephelerin ve harp okulunun emektar komutanı Hasan İzzet Paşa, küstahlaşan öğrencisine pervasızca cevap verir: “Olmaz! Havaları görüyorsunuz Her yerde kar var Karakış başlamıştır Bu şartlar altında, bu mevsimde harekât bir faciaya dönüşebilir Kış şiddetini kaybetsin, yollar açılsın, düşmana haddini bildiririz ”
Her verdiği emrin hemen yerine getirilmesine alışkın padişah damadı ve orduların başkomutan vekili 34 yaşındaki Enver Paşa, asabileşerek şu tehdidi savurur: “Eğer hocam olmasaydınız, sizi idam ettirirdim!”
Bir facianın eşiğinde, Hasan İzzet Paşa istifa ederek ordudaki görevinden ayrılır
Çöl Ateşinden Köprüköy Ayazına
Çok geçmeden, tarihler 21 aralığı gösterirken, tarihe “Sarıkamış Faciası” olarak geçen harekât başlatılır 125 bine yakın iman abidesi insan, kış kıyamette paltosuz, postalsız, gömlekle, çarıkla cehennemî tipinin ortasına sürülürler O günlere şahit olan bir askerin mektubu, facianın küçük bir boyutunu günümüze şöyle taşır:
“Bu yaz, iki alayımızla Yemen’den buraya naklonulduk Yola koyulmamızdan dört ay sonra buraya ulaştık ki, Arabistan’ın cehennemî sıcağı Köprüköy’deki ayaz yanında nimet-i ilâhi imiş Burada çadırın perdesi buza kesmiş oğlak kulağı gibi kırılmakta ve kopmakta Bölük kumandanım, beni sıhhiyeye nakletmiş ise de, tabip ve ilaç yokluğundan çaresiz kalıp tekraren takımıma döndüm Akşam yaklaşınca Köprüköy’e civar dağlardan tipi boşanır Kumandanımız, gelecek cuma Başkumandan Enver Paşa Hazretleri’nin teftiş ve hücum için geleceğini müjdeledi O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltoların verileceğini ve Yemen yazlıklarını atacağımızı müjdeledi Allah, devlete ve millete zeval vermesin Başkumamandan Paşa Hazretleri’nin gelmesi ile, Moskof’un kahrolacağından ve kâfirin, karşımızdaki tepelerde geceleri seyrettiğimiz ocaklı ve mutfaklı karargâhlarını ele geçireceğimizden subaylarımız çok emin Şafak söktüğünde 2059 rakımlı Kızkulağı Tepesi’nden Moskof obüs yağdırır ama şükrolsun, zafer bizim olacak Gece bastırdığında, tepelerdeki Moskof ocaklarının ateşi gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eyler Başkumandan Paşa Hazretleri acele gelse ki, ateşe kavuşsak  ”
Iğdırlı Ali Çavuş yazlık giysiler içerisinde titreye titreye bu mektubu yazıp İstanbul’dan gelecek olan kışlık giysileri beklerken, Karadeniz’de başka bir facia yaşanıyordu Ruslar Osmanlı ordusuna erzak, mühimmat ve giyecek getirmekte olan gemileri sulara gömmüşlerdi Bu durumu askere bildirmeyen Enver Paşa, ihtiraslarına mağlup olarak bütün birliklere şu mesajı çeker:
“Askerler! Hepinizi ziyaret ettim Ayağınızda çarık, sırtınızda paltonuz olmadığını gördüm Lâkin karşınızdaki düşman sizden korkuyor Yakın zamanda Kafkasya’ya gireceğiz Orada her türlü nimete kavuşacaksınız İslâm Alemi’nin bütün ümidi sizsiniz ”
Böylece “Turan Fatihi”, “Sarıkamış Fatihi” olma uğruna, binlerce insan dehşetli bir can pazarına sürülür
‘Üç Beyinsizin Uğruna Üç Milyon Halk’
Koca bir cihan devleti olan Osmanlı, şahsi ihtiraslar uğruna böylesine yanlış kararlarla askeri harekâta girme aşamasına nasıl gelmişti?
Sultan Abdülhamid Han’ın bir entrika sonucunda darbe ile tahtından uzaklaştıran İttihatçılar, 1914 yazında Avrupa’da esmeye başlayan savaş rüzgarlarında Almanların yanında yer alırlar Sultan Abdülhamit Han’ın Avrupa’da yıllarca emek vererek sağladığı dengeler bir anda alt üst olur ve İngiltere ve Fransa’nın sömürgecilik yarışından pay kapmak isteyen Almanya’nın aleti oluruz Almanlar, Fransız ve İngilizlerin yanında yer alan Ruslara karşı Osmanlı askerini kullanarak batı cephesinde rahatlamanın plânlarını yapmaktadırlar Bunun için Kayser’in “Alman ordusuna eklenen bir süngü” olarak tasvir ettiği Osmanlı neferleri kullanılır Sömürgecilik yarışında hiçbir çıkarı olmayan Osmanlı, felaketlerle sonuçlanacak olan bir macereya sürüklenmektedir
Darbe ile iktidara gelmiş, ayak oyunlarıyla rütbe almış ittihatçı subaylar, milletin geleceğini, refahını, kalkınmasını değil, gazete sayfalarına kahraman olarak geçmeyi düşünüyorlardı Hiç yoktan girilen Birinci Cihan Harbinde, 1 Kasım 1914’te Kafkas Cephesi açılır ve Ruslar Doğu Anadolu’ya girerler
Ziya Gökalp’in “melekler bu milletin kurtulacağını ona fısıldarlar” diye yücelttiği “hürriyet kahramanı” Enver Paşa’nın halkın dini duygularını galeyana getiren beyannamesi ile Şeyhülislam’ın mukaddes cihad fetvası yayınlanır Ziya Gökalp’in “turancılık” fikriyle yazdığı şiirler üniversite gençliğinin sloganı olmuştur:
“Düşman ülkesi viran olacak Türkiye büyüyüp Turan olacak!”
Ama Türkiye büyümek bir yana gün geçtikçe erimekte, küçülmekte ve parça parça koparılmaktadır
Devlet-i Ebed Müddet’ten Enverland’a
“Turan Fatihi” olmanın hayallerini kuran Başkumandan vekili Enver Paşa (başkumandan paşidahtır), padişah damadı olarak birçok yetkiyi elinde tutmaktadır Padişahın bir çok şeyden haberi bile olmamaktadır Enver Paşa, verdiği harekât emrinde hedef olarak Tahran ve Akşabat’ı gösterir Tahran harekat merkezine 1350 km Aşkabat ise 2000 km uzaklıktadır
Almanlar, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine “Enverland’a (Enver’in Ülkesi’ne) gider” yazmaktadırlar Kibir ve ihtiras demiştik ya! Paşa’nın şu ifadelerine bakın: “Beni Napolyon’a benzetmişlerrdi Kabul etmem Çünkü ben ikinci adam olamam ”
|