Yalnız Mesajı Göster

Sarıkamış'ı Bilir Misiniz?

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sarıkamış'ı Bilir Misiniz?




Etrafında bulunan subaylar da ihtiras ve hayalcilikte ondan geri kalmıyorlardı Çetecilikleriyle meşhur Dr Bahaeddin Şakir ve arkadaşları Erzurum’a gelirlerken, yol kavşaklarına “Turan’a buradan gidilir!” diye işaret levhaları koyuyorlardı Alman Von der Goltz Paşa bunlar için şöyle demişti “Kafkasya’da maalesef Napolyon Bonapart olduğunu iddia eden ve cahil yetişen birçok adam vardır Bunlar, ordularına güçleriyle bağdaşmayan görevler vermişlerdir ve bu yüzden ordularını büyük zarara uğratmışlardır
Zararın asıl sorumlularından biri, ihtirasta Enver’den geri kalmayan Hafız Hakkı’ydı Bu adam hiçbir arazi araştırması yapmadan Enver Paşa’nın ihtiraslarını kamçılayacak şu telgrafı çekmişti: “Dağlar üzerindeki yolları keşfettim Bu mevsimde bu yollardan hareketin mümkün olduğuna inandım Buradaki kolordu ve ordu komutanları yeterli ölçüde inançlı ve kararlı olmadıklarından böyle bir saldırıya samimiyetle taraftar olmuyorlar Bu saldırı vazifesi rütbem düzeltilerek bana verilirse ben bu işi yaparım
Enver Paşa, Hocası Hasan İzzet Paşa’yı azlederek görevi sekiz gün önce yarbaylıktan albaylığa terfi eden Hafız Hakkı Paşa’ya verdi Hafız Hakkı Paşa artık tümen komutanı olmuştu ama gözü ordu komutanlığındaydı
Niçin olmasındı? Orduyu politikalarına alet eden bu darbecilerin başı Enver, 18 gün içinde yarbaylıktan paşalığa yükselmemiş miydi? Bunun yanı sıra harbiye nazırı (savunma bakanı) olmamış mıydı? Ondan neyi eksikti?
Politika ile rütbe alan bu komutanlar arazi ve yol incelemesini yanlış yapmış ve sonuçta “tekerlekli araçların geçmesine uygundur” raporu verilen yollardan askerler yaya zor geçmişlerdi Tekerlekli araçlar ve kısıtlı mühimmat karlara saplanıp kalmış, tek tek birerli sıralarla yürüyen askerler, güçleri tükenmiş, hasta ve mecalsiz olarak Rusların karşısına dikilmişler çoğu kurşun bile atamadan donarak ölüp gitmişlerdi

Kardan Heykeller
22 aralıkta Enver Paşa’nın emriyle 120-125 bin civarında Osmanlı askeri dondurucu soğuğa rağmen yollara sürülmüştü Bölge çoğu senenin dört ayı boyunca karlarla örtülüydü Kar yükseklikleri kimi yerlerde bir metreyi geçiyordu Zemheriler diye bilinen en soğuk günlerdi Sıfırın altında kırk dereceye düşen soğuk, düşmandan daha düşmandır Yapılan harekât plânına göre 9 Kolordu Sarıkamış Dağları’nı, 10 Kolordu ise Allahuekber Dağları’nı aşarak Rusları Sarıkamış’ta kuşatıp imha edecekti
Gündüz başlayan yürüyüşte çarıkları yumuşayan askerlerin çarıkları gece donmaya, bir mengene gibi ayaklarını sıkmaya başlar Adım atmak neredeyse imkansızdır Askerler olduğu yerde zıplar, atlar, kendini karların içine vurur ve ayaktan başlayan donma yavaş yavaş tüm vücuda yayılır Düşeni kaldırmamak için emir vardır Zaten kimsede de kimseyi kaldıracak güç kalmamıştır Neferler ordunun işaret taşları gibi yollara dizilirler Kimi çömelmiş, kimi oturmuş, kimi yuvarlanmış, kimi bir ağacın gövdesine dayanmış kardan heykellere dönüşürler

90000 şehit Tek Kurşun Atmadan
O yıl kurtlar insan etine doyar Birçok cesedin gözlerini kuşlar oymuştur Arkadan gelenler, gördükleri korkunç manzara karşısında moralmen yıkılmaktadır Ayrıca açlık da son haddine ulaşmıştır
Onbeş saatlik yürüyüşün sonunda, 16300 kişilik 30 tümenden geriye 1400 asker kalır Ölenler, düşmana karşı tek bir mermi atamamışlardır Diğer birliklerin de bunlardan farkı yoktur Kayıpların sayısı, en iyimser rakamla 70 bin kişidir Bazı kaynaklarda bu sayı 90 bin kişiye kadar ulaşır Sonuçta, sadece bir gecede binlerce asker beyaz karların üzerine cansız serpilmişti Kalanlar ise açlıkla, bitlerle, tifüsle, soğukalgınlığı ve kangrenle uğraşıyorlardı
Tarih ne böyle bir faciayı yazmış, ne de görmüştü Oysa İstanbul’a çekilen telgraflarda inanılmaz ifadeler vardır: “Kafkasya dağları ve tepeleri beyaz bir örtüyle örtülüdür Kar hemen hemen bir metreyi geçmiştir Harekâttaki sessizlik bundandır Kahraman askerlerimizde ilerleme isteği o kadar çoktur ki, ellerinden gelse soluklarıyla karları eritip yol açacaklardır Karı daha az olan kesimlerde kahramanlarımız başarılar elde ediyorlar Dün süngü saldırısıyla düşmandan iki mevzi ele geçirilmiştir
Enver Paşa inadından dönmedi Son bir gayretle Sarıkamış’a yüklenmek istiyordu Acımasız emrini verdi: “Saldırı sırasında her üst, bir adım geri atanı derhal tabancası ile öldürecektir” Askerler, bu durum karşısında dillerinde kelime-i şehadet ile bir kere daha bile bile ölüme yürümeye başladı Sonuçta Sarıkamış’a ancak bir avuç kahraman ulaşabildi O da geçici bir süre için

‘Onları Teslim Alamadım Çünkü
Rus Kurmay Başkanı Pietroroviç, anılarında Sarıkamış’a kavuşan o bir avuç kahramanı şöyle anlatacaktır:
“İlk sırada diz çökmüş beş kahraman Omuz çukurlarına yasladıkları mavzerleri ile nişan almışlar Tetiğe asılmak üzereler Ama asılamamışlar Kaput yakaları, Allah’ın rahmetini o civan delikanlıların yüreklerine akıtabilmek istercesine semaya dikilmiş, kaskatı Hele bıyıkları, hele hele bıyıkları ve sakalları! Her biri birer fütuhat oku gibi çelik misal Ya gözler? Dinmiş olmasına rağmen şu kahredici tipinin bile örtüp kapatamadığı gözleri! Apaçık! Tabiata da, başkumandana da, karşısındaki düşmana da isyan eden ama Allah’ına teslimiyetle bakan gözler Açık, vallahi apaçık!
İkinci sırada öyle bir manzara ki, hiçbir heykeltraş benzerini yapmayı başaramamıştır O ürkütücü ayaza rağmen, sağlarında fişekleri debelenerek üzerlerinden atmaya tenezzül etmemiş iki katırın yanında başları semaya dönük, altı masal güzeli Mehmed Sandıkları bir avuçlamışlar ki, hayatı biz ancak böyle bir hırsla avuçlayıvermişizdir Öylesine kaskatı kesilmişler
Ve sağ başta binbaşı Mustafa Nihat Ayakta Yarabbi, bu bir ayakta duruştur ki, karşısında düşmanı da, kâfiri de, lanetlisi de Allah’ın huzurunda diz çöküş halinde gibi Endamı, düşmanı dize getiren bir tekbir velvelesi gibi Belinde, fişeklerinin yuvalarını tipi ile kapatmaya bütün gece düşen kar bile razı olmamış Sol eli boynundaki dürbünü kavramış Havada donmuş, Kale sancağı gibi Diğer eli belli ki, semaya uzanıp rahmet dilerken öylesine taşlaşmış Hayrettir, başı açık Gür erkek kömür karası saçları beyaza bulanmış
Ve Moskova’daki askeri müzede sergilenen bu satırların sonu şöyle biter: “Allahuekber Dağları’ndaki Türk müfrezesini esir alamadım Bizden çok evvel Allah’larına teslim olmuşlardı 24121914 Perşembe
Ve bitişimizin itirafını olayın baş sorumlularından Hafız Hakkı Paşa, başkumandan vekiline şu sözlerle özetler: “Bitti paşam, ordumuzun kısm-ı küllisi mahvoldu
Enver Paşa hiçbir şey olmamış gibi İstanbul’a döner Arkasında binlerce kefensiz kar çiçeği bırakarak Basını ele geçirmiş bu darbeci güruh sıkı bir sansür uygulayarak halkın Sarıkamış cephesinde olup biteni öğrenmesine engel olurlar Faciayla ilgili bilgiler Ruslar vasıtasıyla Avrupa ve Dünya’ya yayılır ama herşey için artık çok geçtir Bir sohbet sırasında Harbiye Nezareti Ordu Daire Başkanı Behiç Bey’e bu facia için Enver Paşa şöyle der: “Bunlar nasıl olsa birgün ölecek değiller miydi!”
Birinci Cihan Harbi’nin alevleri, Sarıkamış’tan Çanakkale’ye, Galiçya’dan Trablusgarp’a kadar binlerce kilometre karede müslüman kanının ihtiraslar uğruna akmasına sebep olur Ve Akif gözyaşları içinde şöyle inler:
“Gitme ey yolcu beraber oturup ağlaşalım,
Elemim bir yüreğin payı değil, paylaşalım
Karşımda vatan namına bir kabristan yatıyor!”
İhtiras demiştik ya! Bazılarının ihtirası sadece kendilerini değil, milyonlarca vatan evladını ve tarihin gördüğü en ihtişamlı cihan devletlerinin birini yakabiliyor

Alıntı Yaparak Cevapla