Yalnız Mesajı Göster

İmparatorluğa Veda

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İmparatorluğa Veda




İMPARATORLUĞA VEDA

Muzaffer Taşyürek

Bu, çok hazin bir hikayedir 600 yüzyıl dünyaya adaletle hükmetmiş bir cihan devletinin yıkılış hikayesi İnsanlık semasında ihtişamla parlayan bir medeniyetin ışığını kaybediş hikâyesi Bu hazin bir hikâyedir Ama bir o kadar da ibretle öğrenilmesi, dersler çıkarılması gereken bir hikâye

Kendimizi inkar ederek, Batı’yı taklide başlayışımızın tarihi 1839 Yani Tanzimat’ın ilanı, yani sonun başlangıcı Tarih kitapları Tanzimat’ın ilanını “hayırlı” bir olay olarak anlatsalar da, o günden sonra Osmanlı’nın yüzü bir türlü gülmemiş, dağdan kopan bir çığ gibi uçuruma doğru sürüklenip gitmiş
O çalkantılar içinde kendi değerlerinden kopan birçok aydınımız toplum mühendisliğine soyunurlar
Toplumu asrileştireceklerdir Kendilerine “Jön Türkler” diyen bu grubun hocaları ise Osmanlı’nın kadim düşmanı Batılılar’dır Aslında proje çok açık: Osmanlı’yı kendi içinden çökertmek

Tanzimat mı, Tazminat mı?
Tanzimat Fermanı’nı “Islahat Fermanı” takib eder Çoğunlukla dosttan ziyade düşmanları memnun eden bir dizi “ıslahat” yapılır Ardından Meşrutiyet gelir Gayri müslimler, müslümanlarla eşit haklara kavuşurlar Sonra sıra ile, ekonomik, sosyal, kültürel haklar birbirini izler ve Balkan toplulukları milletleşmeye başlar Bağımsız Sırbistan, Bağımsız Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan ve benzeri devletler oluşmaya başlar
Müslüman ahali, apaçık parçalanmaya doğru götüren bu yeni akıma karşıdır Onların nezdinde asrileşmek “gâvurlaşmak”tır Ama halk çaresizdir, öndersizdir, güçsüzdür Yönetime hakim olan Jön Türkler, bir müddet sonra Selanik’te kurulan “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti” ile birleşerek, devletin başını yiyen İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni oluştururlar Bu parti görünümündeki çetenin faaliyetleri ile asıl facia başlar
İttihad ve Terakki ilk defa II Abdülhamid Han döneminde Arnavut İbrahim Temo adındaki bir gencin teşebbüsleriyle oluşur Birkaç kez İtalya’ya gidip gelen İbrahim Tema, buradaki Brendiz Mason locasına kaydolarak; İtalyan Masonları’nın telkin ve destekleriyle kısa zamanda İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kuruluşunun tamamlanmasını, Balkanlar ve İstanbul’da teşkilatlanmasını sağlar

Çöküşün Başlangıcı
İttihatçılarla beraber Türk siyasi tarihinde bir darbeler dönemi de başlamış olur Siyasi cinayetler, faili meçhul olaylar, entrikalar, suikastler birbirini izler Yeni Türk siyaseti ittihatçılarla tamamen Batı güdümüne girer İttihatçılar kendi aralarında bile birlik sağlayamazken, güya Osmanlı Devleti’nin birlik ve beraberliğini sağlayacaklardır İngiliz taraftarı Manastır teşkilatı ile Alman taraftarı Selanik grubu arasındaki mücadele 31 Mart Vakası’na yansır Avrupalılar Osmanlı mülkünü paylaşmada önlerinde en büyük engel olarak gördükleri II Abdülhamit Han’ı Almancı grup eliyle tasviye ederler
II Abdülhamid Han’ın etkisiz hale getirilmesiyle Balkanlar’daki çözülme hızlanır Yılmaz Öztuna bu konuda şu tesbitleri yapıyor:
“II Abdülhamid’in siyaseti, Makedonya’da Hıristiyan azınlıkları, Bulgar ve Makedonyalılar ile Yunanlılar, Sırplar ve Romenler’i denge halinde tutmak; daha açık tabirle birleşmelerine ve tek cephe halinde Türkler’in ve Arnavutlar’ın karşısına çıkmalarına engel olmaktı Esasen bu kavimler arasındaki düşmanlık pek şiddetli olduğu için, böyle bir siyaset gerçeklere dayanıyordu Rusya, Balkanlılar’ı Makedonya’daki Türk idaresini yıkmak için kışkırttığı gibi, Berlin Anlaşması’nın uygulanması için de Bab-ı Âli’ye şiddetli baskılar yaparak Avrupa’da bu yolda kamuoyu oluşturuyordu Abdülhamid Han bu baskılara karşı usta manevra ve politikalarla mukabelede bulunuyordu

Kim Kimden Yana?
Çete yöntemleri ile ve darbe mantığıyla hareket eden İttihatçılar, ne yazık ki büyük sultanın politikalarının ve Osmanlı Devleti’nin menfaatlerinin yanında yer alma yerine, Avrupalılar’ın maşası olarak Sultan’ı tahttan indirme aymazlığını gösterirler Devlet idaresi nedir bilmeyen, devrin şartlarını kavrayamayan İttihatçılar, çıkardıkları Kiliseler Kanunu ile Balkan milletlerinin birliğine zemin hazırlayıp, ecdad yadigârı toprakların kan, zulüm ve gözyaşı içinde elimizden çıkmasına sebep olan Balkan Savaşları’na ortam hazırlarlar
Takvimler 1912 yılı Ekim ayını gösterirken, Osmanlı Devleti için büyük bir felaket olan Balkan Savaşı patlak verir Bu bir savaş değil felakettir İlhan Bardakçı’nın tespitleri şöyledir:
“Balkan Faciası der bizim tarihçilerimiz 1912-1913 savaşına, doğrudur Kimsenin dört eski vilayet ve ilçemiz karşısında yenileceğimizi ummadığı bir savaşta, biz kırk gün içinde dört asırlık Rumelimiz’e ebediyen veda ediyorduk Zira her askeri birlik, birbirine hasım ve ayrı bir partinin mensubu haline gelmişti Artık bize acıyan da kalmamıştı Çatalca’ya kadar gelen düşmanlarımızı, onların kendi aralarındaki kavgadan yararlanarak ters yüz etmiştik ama Ne var ki artık sınırımız Edirne’de noktalanmıştı O güzelim fütuhat devrinden bize kala kala Tuna kıyılarının hayalleri, buruk ve hasret dolu Rumeli türküleri ve tek bir döşeğini ya da pekmez güğümünü sırtlamış ve kucaklamış, Trakya çamuru içinde ağlamayı bile unutmuş göçmen kafileleri kalmıştı


Alıntı Yaparak Cevapla