08-02-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İmparatorluğa Veda
Asker politikaya bulaşırsa böyle oluyordu Aziziye Kahramanı Gazi Ahmed Muhtar Paşa sadarette askerlikte gösterdiği başarıyı gösteremiyordu Devlet-i Âli’nin dışişleri bakanı Ermeni Noradungiyan Efendi  Basiretsiz bir adam ve Rusya’nın savaş olmayacağına dair verdiği sözlerle dış politika yürütmeğe çalışıyor Harbiye nazırı Nazım Paşa eğitimsiz ve disiplinsiz birlikleri ordu diye cephelere sürüyor İttihatçılar ise hükümeti devirip iktidarı ele geçirmenin hesapları içinde iç politikayı kızıştırıyorlar Yüksek öğrenim talebelerini kışkırtarak “savaş! savaş!” diye bağırtıp hükümet aleyhtarı gösteriler yaptırıyorlar Balkanlar’da olup biteni izleyemeyen hükümet, dört Balkan devletinin ittifakından habersizdir Kısır politikalar ile birbirine düşmüş subayların komutasındaki acemi birlikleri cephelere sevkedilir ve büyük facia başlar “İttihatçı ve Halaskâran” yani kurtarıcılar diye ikiye ayrılan ordu birlikleri, ayrı ayrı adlar ve çeteler halinde dağlara çıkıp birbirlerini kırarlarken, ecdat yadigârı Balkan şehirleri birer birer elden çıkmaya başlar Evlad-ı Fatihanların torunları katliama tabi tutulurlar Alperenlerin ve akıncıların mirası yağma edilir
Esad Paşa, Şükrü Paşa gibi tecrübeli bazı eski komutanların küçük çaplı başarıları bozgunun önüne geçemez Bulgarlar Edirne kapılarına dayanır Şükrü Paşa eski Osmanlı payitahtı güzel Edirne’yi kahramanca savunur Lojistik desteğin ulaşmaması, yiyecek sıkıntısının had safhaya varması direnişi yavaş yavaş kırar Edirne’deki bütün otlar, kökler, hatta fareler yenir İşte bu halde bile İttihatçılar küçük hesaplar peşindedirler İşte bir anekdot:
“Seni hemen yarın Edirne’nin ortasında idam ettirmemi istemiyorsan, bugünden tezi yok, çek git buradan Talat bey oğlum! Sen ki eski dahiliye nazırısın, sen ki Edirne’ye vatanseverlik göstermek için er rütbesi ile gelmişsin! Ve sen ki, bana yardımcı olmak yerine orduyu ifsad ediyor, askere dövüşmemesini telkine çalışıyorsun! Çek git buradan! İttihat ve Terakki’yi yeniden iktidara getirmek için başka yerlerde çalış Unutuyorsun ki ben politikacı değil, askerim Ama sen ve arkadaşların, elimizde kalan şu son serhat şehrini de politika uğruna kaybettirmek istiyorsanız, o halde kazanmak istediğiniz nedir? Selimiye ki Rumeli’de cedlerimizin mührüdür Sen bu mabedi dinamitleyip berhava etmemi söylüyorsun Gözünü vatan ve ordu sevgisi değil, politika bürümüş İktidar için orduya bile acımıyorsunuz Sana Edirne kahramanı Şükrü Paşa olarak emrediyorum, hemen şimdi Edirne’yi terkedecek ve İstanbul’a gideceksin! Yoksa, istemeye istemeye seni, yani Îttihat Terakki’nin eski dahiliye nazırını asacak veya kurşuna dizdireceğim! ”
Süt beyaz sakalı hırsından dimdik kesilen Edirne kumandanı kahraman Şükrü Paşa’nın karşısında hazırol vaziyetinde duran Talat Paşa bir tek kelime söylemiyor Çıkıp dönüyor İstanbul’a  
Şükrü Paşa bu serhat şehrini tüm güçlüklere rağmen 156 gün savunur Çoğu kez askeri ile birlikte süpürge tohumu yemiş, İngiliz ve Fransız gazetecilerin “ele geçirilmez kahraman” dedikleri bir asker Tüm imkanların tükendiği noktada teslim olur Bulgar Kralı bu yiğit kumandana kılıcını iade ederek “sizi tanıdığım için ve sizin gibi cesur bir düşmanla savaştığım için şeref duydum!” diyecektir Şükrü Paşa bilahare İstanbul’a döndüğünde ne yazık ki İttihatçı sergedelerden aynı karşılığı ve teşekkürü göremeyecek, aksine Cemal bey tarafından bir arabaya atılarak halkın sevgi ve tezahüratlarından kaçırılacaktır
40 Günde 6 Asra Veda
Bu arada Ege Adaları Yunanlılar’ın eline geçer Balkanlar Sırplar, Bulgarlar ve Karadağlılar arasında taksim edilir Arnavutluk Osmanlı topraklarından koparılır 550 yıllık Türk yurdu kırk günde elden çıkar Edirne işgal edilir, Bulgarlar büyük bir kinle yağma ve katliam yaparlar Müslümanların haremleri kirletilir Müslüman kadınlar başlarına gelebilecek bu en korkunç saldırı karşısında sessizce intihar ederler Mimar Koca Sinan’ın “ustalık eserim” dediği Selimiye’nin halıları Bulgar askerlerinin çamurlu ve kanlı çizmeleri altında ezilir Bulgarlar aylardır açlık çeken halka ekmek dağıtmak için ilanlar yapar ama hiçbir müslüman gidip Bulgarlardan ekmek almaz
Selanik’in işgali karşısında, buraya İttihatçılar tarafından sürgün edilmiş olan Abdülhamid Han gemiyle tekrar İstanbul’a getirilirken büyük bir üzüntüyle şu bedduayı yapar:
“Allah bu hallere sebep olanları Kahhar ism-i şerifiyle kahretsin! devleti batırdılar  ”
Orduyu politika içine çekerek iktidar ve güç savaşı yapanlar Devlet-i Âli Osman’ı tarihe gömdüler İktidar hırsı gözlerini öyle bürümüştü ki, Balkan Savaşı’nın en ateşli günlerinde dahi yardım eli ulaştıracaklarına, hükümet darbesi yaptılar İttihatçı subaylar 23 Ocak 1913’te Bab-ı Âli’ye baskın yaptılar Bu sırada bakanlar kurulu toplantısı yapılmaktaydı Silah seslerini duyarak dışarı çıkan Nazım Paşa, karşısında elinde silahı ile Enver Bey’i görünce şöyle demişti:
“Sen daha geçen gün bana siyasetle uğraşmayacağına dair şahsi ve askeri namusun üzerine söz vermemiş miydin?” Bana verdiğin söz bu muydu? Alçak herif! ”
Paşa daha fazla konuşamadı, tek kurşunla oracıkta öldürüldü İşte darbeci mantığı buydu Rakibi karşısında silahına davranmak, devlete silahla hakim olup, silahla yönetim sağlamaya çalışmak  
Fatura çok ağır oldu İmparatorluk kısa zamanda Cihan Harbi’nin eşiğine getirildi Ve şanlı mazisine elveda diyerek tarihe gömüldü
|
|
|