08-02-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Fransıza Vurulan Tokat: Akka Zaferi
Maskenin Arkasındaki Yüz
İstanbul, Memlûk Beyleri’nin haddinin bildirilmesine memnun olmakla beraber olayları kaygıyla izliyordu Kafasına “Doğunun İmparatoru” olma hedefini koymuş bu genç subayın ihtiraslarının önü kesilmeliydi
Mısır harekatını başlattığında Piramitler’in önünde mağrur bir eda ile askerine “Burada dörtbin yıllık tarih sizi seyrediyor ” diye hitap eden, Avrupa’nın en büyük birleşik kuvvetlerini birkaç saatte bozan kumandan Mısır’a ilk ayak bastığı günlerde izlediği hoşgörü politikasını bırakarak asıl yüzünü ortaya çıkartıp, Gazze’ye oradan da Filistin’e doğru ilerlemeye başladı Yafa’yı ele geçiren Napolyon, şehirdeki on bin kadar asker ve sivili kılıçtan geçirdi Amacı bu hareketiyle Filistin, Lübnan ve Suriye üzerinde tesir kan ve şiddetle psikolojik bir tesir oluşturmak ve kısa zamanda bu topraklara hakim olmaktı Ama tam tersi bir durum doğdu Akıttığı kan Napolyon’un sağlamış olduğu kısa süreli olumlu izleri bir anda sildi
Napolyon 19 martta, Filistin’in kuzeyinde çok stratejik bir konumu olan Akka Kalesi önüne geldi
Napolyon’un Akka muhasarası 18 Mart Pazartesi günü başladı Filistin’in kuzeyinde küçük bir liman olan Akka, padişah tarafından vezirlik rütbesi de verilmiş olan Cezzar Ahmed Paşa adlı yetmişlik bir komutan tarafından müdafaa edilmektedir ve bu ihtiyar vezir, hayatının elli yılından fazlasını savaş meydanlarında geçirmiştir
Bir İhtiyarla Savaşmak
Mısır ve Filistin’i kolaylıkla zapteden Napolyon, Akka Kalesi’nin de bir-iki gün içinde düşeceğini hayal etmiş ve Cezzar Ahmed Paşa’ya şu mektubu yazmıştı:
“İşte kalenin duvarları önüne geldim Bir ihtiyarın geri kalmış birkaç günlük ömrünü almak bana birşey kazandırmaz Seninle savaşmak istemiyorum Benimle dost ol ve kaleyi teslim et! ”
Cezzar Ahmed Paşa’nın bu mektuba verdiği cevap şudur:
“Hamdolsun gücümüz yetiyor ve elimiz silah tutuyor Geri kalmış birkaç günlük ömrümüzü de, küffar ile cenklerde geçiririz!”
Ünlü Fransız generali Paşa’nın bu cevabını okuyunca etrafındakilere: “Anlaşıldı, bu ihtiyar bizim birkaç günümüzü heba edecek ama merak etmeyin, iki gün sonra şehrin ortasındayız ” demiş ve bu hayal ile 19 mart günü savaş başlamıştır
Napolyon’un Akka muhasarası tam altmışdört gün devam eder Her gün biraz daha artan baskı hiç bir netice vermez, Fransızlar’ın her hücumu püskürtülür ve ağır kayıplar verdirilir
Yenilmez ünvanı taşıyan Napolyon, kale müdafilerinin akıllara durgunluk veren kahramanlığı karşısında şaşırıp kalmıştır İki gün içinde şehrin ortasında olacağı hayaliyle saldırıya girişen mağrur general, ummadığı bu durum karşısında yeni bir arayışla yüksek rütbeli bir subayını kaleye gönderir ve direnmenin netice vermeyeceğini, şehir teslim edilirse Paşa’nın ordusu ve ağırlıklarıyla beraber istediği yere gitmesine güya müsaade edeceğini bildirir Ama Cezzar Ahmed Paşa’dan aldığı cevap şudur:
“Devlet bizi bu kaleyi teslim etmek için vezir yapmadı Ben Cezzar Ahmed Paşa, şehitlik mertebesine ulaşmadan bir karış toprak vermem! ”
Paşa’nın bu cevabı Napolyon’u çileden çıkarır Yaptığı yeni planlarla topçularına gece-gündüz Akka Kalesi’ni dövdürür Ne var ki, açılan gediklerden şehre girebilenler Osmanlı süngüsü ile yok edilirler Bu müthiş hezimetle “kader beni bir ihtiyarın oyuncağı yaptı!” diye avaz avaz haykıran yenilmez ünvanlı Napolyon, gece bile meşaleler ışığında Akka’ya hücum eder Cezzar Ahmed Paşa ise, askerlerinin başında bir delikanlı gibi kılıç sallamakta ve saldırganlara göz açtırmamaktadır
Akka kuşatmasında ordusunun yarısını kaybeden Napolyon, nihayet 21 Mayıs’ta geri çekilmeye karar verir ve ağırlıklarını kumlara gömüp, Kahire’ye geri döner
Hayalden Kabusa
Cezzar Ahmed Paşa’nın karşısında hayatının ilk yenilgisini yaşayan Napolyon o acıyla Kahire’ye doğru çekilirken, işgal altında tuttuğu Mısır’da da işler umduğu gibi gitmemektedir Mısır halkının gösterdiği infialle otoritesi sarsılmaya başlayınca, ağız değiştirerek gerçek yüzünü orada da göstermeye başlamıştır İlk geldiğinde Osmanlı idaresine muhalif Memlûk Beyleri için söylediği sözleri Osmanlılar için de söylemeye başlar ve halkı ayaklanmaya teşvik etmeye çalışır Fakat Mısır’ın perişanlığından Osmanlılar’ı sorumlu tutmaya çalışan bu propagandalar için artık çok geçtir Padişah’ın “kâfir vahşilere” karşı ilan ettiği cihad fermanı etkisini gösterir 21 Ekim günü Kahire’de büyük bir isyan patlak verir ve ikibin Fransız askeri öldürülür
Napolyon, 25 Temmuz 1799’de iki gemiyle gizlice Mısır’dan kaçarken, ordusunu Mısır’da bırakmış bir başkomutan olarak ve hayatını en büyük dersini Osmanlı’dan almış olarak acılar içindedir
Tarih, Napolyon Bonapart’ın şu sözünü kaydediyor:
“Akka’da durdurulmasaydım, bütün Doğu’yu ele geçirebilirdim! ”
Napolyon bir daha Osmanlılar’a karşı savaşmadı Padişah III Selim ise bu savaştan sonra Fransızlar’a karşı dirayetli politikalar geliştirmeye çalıştı ise de, artık saraya kadar giren batıcılık hastalığı ile bu siyasetini sürdüremedi 1802’de Fransızlarla dostluk anlaşmaları yenilendi İşin daha da garibi, Napolyon yazdığı mektuplarla Osmanlı politikalarında belirleyici olmaya çalıştı Bir mektubunda özetle şöyle diyordu:
“Büyük Osmanlı soyundan gelen, dünyanın en büyük imparatorluklarından birinin başında bulunan siz, devleti şahsen yönetmiyor musunuz? Ruslar’ın size emir vermesine nasıl izin veriyorsunuz? Kendi çıkarlarınızı gözünüz görmüyor mu? Harekete geç ve seni destekleyenleri harekete geçir Selim! ”
Osmanlı’nın kurtlar sofrası olan emperyalist politikalar karşısındaki konumuna ışık tutan bu ilişkiler, Devlet-i Aliye’nin çöküşünün de ipuçlarını vermiyor mu? Güçsüz ve ufuksuz politikalar, parlak zaferleri arkasına alsa da sonuçta hezimetle noktalanıyor
Dün böyleydi, bugün ondan farklı değil
|
|
|