Yalnız Mesajı Göster

Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri

Eski 08-01-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri




Bu sırada; "Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır, şüphesiz zorlukla beraber kolaylık vardır" mealindeki İnşirah suresinin beşinci ve altıncı ayet-i kerimelerini okuduğumda üzerimdeki ağırlıklar dağılıp, giderdi"
Şeytanlar çeşitli kılık ve kıyafetlere bürünüp toplu halde yanıma gelir, beni yolumdan çevirmek için uğraşırlardı Kalbimde büyük bir azim ve direnç hissederdim İçimden bir ses; "Ey Abdülkadir! Onlarla mücadele et, onlara galip geleceksin" derdi İçlerinde bir şeytan durmadan bana gelir; "Buradan git, şöyle yaparım, böyle yaparım" diye beni tehdit ederdi Canu gönülden, "La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim" okuyunca, onun tamamen yandığını görürdüm
Bir kere Abdülkadir Geylani hazretleri şöyle bir ses işitti: "Ey Abdülkadir! Ben senin Rabbinim! Sana haramları mubah, serbest kıldım” Bunun üzerine Abdülkadir Geylani Euzü çekti "Kovulmuş şeytandan Allahü teâlâya sığınırım Sus ey mel'un!" diye bağırdı Bunun üzerine aynı ses; "Ey Abdülkadir! Rabbinin izni ile çeşitli yerlerde bana aldanmayarak, şerrimden, kötülüğümden kurtuldun Halbuki ben bu yolda yetmiş kişiyi yoldan çıkardım" dedi Onun şeytan olduğunu nasıl anladığını sorduklarında; "Sana haramları helal ettim, sözünden anladım Çünkü Allahü teâlâ böyle şeyleri emretmez" buyurdu
Başka bir kere gayet çirkin ve pis kokulu birisi geldi "Ben iblisim, şeytanım Sana hizmet etmeye geldim, beni ve yardımcılarımı çok yordun" dedi "Sana inanmıyorum, buradan uzaklaş" dedim Bana vuracak oldu ise de onu perişan ettim İkinci defa elinde büyük bir ateş kıvılcımı ile hücum etmeye başladı Bu esnada elinde kılıç bulunan atlı birisi bana yardıma geldi Yine onu mağlub ettim Üçüncü olarak iblisi çok uzakta ağlar gördüm Gayet üzgün olarak; "Senden ümidimi kestim Galiba seni yoldan çıkaramayacağım" dedi "Sus ey mel'un!" dedim ve kovdum Allahü teâlâ her seferinde beni onlara karşı üstün kıldı
Şeytanı başımdan savdıktan sonra bana pek lezzetli süslü ve parlak şeyler göründü "Bunlar nedir?" dedim; "Dünya zevkleri ve zinetleridir" denildi Dünya ve onun göz kamaştırıcı lezzeti ve çabuk tükenen nimetleri kendine çekmek istedi fakat Allahü teâlâ beni onlardan da korudu Onlara hiç kıymet vermedim Bunun için kaybolup gittiler Sonra Allahü teâlânın rızasına kavuşma yolunda insanın önüne çıkan manileri, engelleri gördüm "Bunlar nedir?" dedim "Senin içinde bulunan manilerdir" denildi Bunlara üstün gelebilmek için bir sene uğraştım
Sonra içimi seyrettim Kalbimin birçok şeylere bağlandığını boş hayaller kurduğunu, kendini saraylarda sandığını gördüm "Bunlar nedir?" dedim "Arzu ve isteklerindir" denildi Tam bir yıl uğraştıktan sonra kalbimi onlardan temizleyebildim
Yine nefsim kendi şeklinde bana gelir, kendine dost olmam için yalvarırdı Yüz vermeyince zor kullanmak isterdi Bir kere onu, bütün hastalıkları üzerinde, arzu ve istekleri dipdiri, şeytanları emrine hazır olarak gördüm Bir sene mücadele ettim Allahü teâlânın izni ile hastalıklarını iyileştirdim, arzu ve isteklerini kırdım, şeytanlarını kovdum Kısaca nefsimle tedricen, safha safha mücadele ettim Onu iki elimle sımsıkı yakaladım Yıllarca ıssız, sessiz, sadasız yerlerde kalmaya mecbur ettim Kerh harabelerinde yıllarca kaldım Yiyecekler malum; otlar, ağaç yaprakları Dünya sevgisinden kurtulabilmek, nefse üstün gelebilmek için her çareye başvurdum Gördüğüm her yokuşa tırmandım Nefsime hiç fırsat vermedim Bir gece merdivende kitap mütalaa ediyordum Nefsim; "Biraz uyu, sonra kalkarsın" dedi Ona muhalefet olsun diye tek ayağım üzerinde durdum Kur'an-ı kerimi hatmedinceye kadar uyumadım
Bütün bunlara rağmen, henüz matluba, maksada ve asıl istediğime varamamıştım Bunun için, tevekkül, şükür ve zenginlik gibi kapıları denedim Aradığımı fakirlik kapısında buldum Burada büyük bir şerefe kavuştum, kulluk sırrına erdim, sonsuz hürriyete ulaştım Bütün arzu ve isteklerim buz gibi eridi Bütün beşeri sıfatlarım kayboldu Gönülden Allahü teâlâdan başka her şeyi çıkarıp, hep O'nunla olmak olan "fakr" mertebesine ulaştım"
Nihayet bütün varlıklardan yüz çevirdim Her şeyim Allah için oldu
Sahralarda dolaşırken "Ol" sözü ile ihsan olundum Allahü teâlânın izni ile istediğim olurdu Bunun için çok yiyecek buldum Dağdan bir parça koparırdım, helva olur, yerdim Kuma deniz suyu dökerdim, tatlı su olurdu Sonra böyle yapmaktan haya ettim Allahü teâlâya karşı edebi gözeterek hepsini terk ettim
Nihayet Abdülkadir Geylani hazretleri Bağdad'da insanları irşada, Allahü teâlânın beğendiği yolda bulunmaya davete ve nasihat etmeye başladı Bir gün kendini nurların kapladığını gördü Bu hal nedir diye sorunca, Resulullah efendimiz Allahü teâlânın sana verdiği yüksek dereceyi tebrik etmeye geliyor, denildi Nurun git-gide çoğaldığı bir anda Resulullah efendimiz görünerek bir elbise verdiler Sonra; "Bu, kutubluk denilen velilere ait evliyalık elbisesidir" buyurdular
Abdülkadir Geylani hazretleri tasavvuf bilgilerini herkesin anlayacağı şekilde sundu Peygamber efendimizin bereketiyle sözleri gayet tatlı ve tesirli idi
Birgün, minberde oturmuş vaaz ediyordu Birden süratle en son basamağa indi Ayakta, elini elinin üstüne koyarak, mütevazi bir şekilde durdu Bir müddet sonra minbere çıktı Eski yerine oturdu ve vaazına devam etti Oradakilerden birisi, ne oldu diye sual edince; "Ceddim Resulullah'ı gördüm Geldi ve minber önünde durdu Haya edip, son basamağa indim Kalkıp, gitmeye başlayınca, bana yerime oturmamı ve insanlara vaaz etmemi emr etti, dedi
Sohbetlerinde bazan birkaç kişi coşarak kendinden geçerdi Haftada üç gün, cuma, salı ve pazartesi gecesi halka vaaz ederdi Vaazında, âlim ve evliyadan zatlar da bulunur, hepsi büyük bir huzur içerisinde dinlerlerdi Kırk sene böyle devam etti Ders ve fetva vermeye yirmi sekiz yaşında başlamış olup, bu hal altmış yaşına kadar devam etti Huzurunda Kur'an-ı kerim tegannisiz gayet sade, tecvide riayetle okunurdu Dört yüz âlim onun anlattıklarından notlar tutar, izdiham, kalabalık sebebiyle birbirlerinin sırtlarında yazarlardı Sorulan suallere gayet açık ve doyurucu cevaplar verirdi
Derin ilim sahibi idi On üç çeşit ilimde ders verirdi
Önce lazım olan din bilgilerini öğrenmeyi tavsiye ederdi Cubbai ismindeki bir zat anlatır:
Evliyanın hayatından ve sözlerinden bahseden arabi Hilyet-ül-Evliya kitabını birisinden dinlemiştim Kalbim yumuşadı ve halktan uzaklaşıp yalnız ibadetle meşgul olmak istedim Gidip Abdülkadir Geylani'nin arkasında namaz kıldıktan sonra huzurunda oturdum Bana bakıp; "Eğer inzivaya çekilmek istersen, önce ilim, sonra da yetişmiş ve yetiştirebilen rehber zatların, yani mürşid-i kamillerin huzurunda edeb öğren Daha sonra inzivaya, yalnız ibadete başla Yoksa, ibadet ederken dinde bilmediğin bir şeyi öğrenmek icabeder de, yerinden ayrılmak durumunda kalırsın" buyurdu

Alıntı Yaparak Cevapla