Yalnız Mesajı Göster

İmam-İ A’Zam Ebu Hanife Hazretleri

Eski 08-01-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İmam-İ A’Zam Ebu Hanife Hazretleri




Onu hazret-i Ebu Bekire benzetirlerdi

İmam-ı A’zam ticaret yapardı Onun kanaatkarlığı, cömertliği, emanete riayeti ve takvası ticaret muamelelerinde de daima kendini göstermiştir Tacirler ona hayret ederler ve ticarette onu hazret-i Ebu Bekire benzetirlerdi Ticareti ortakları ile beraber yapar ve her yıl kazancının dört bin dirhemden fazlasını fakirlere dağıtır, âlimlerin, muhaddislerin, talebelerinin bütün ihtiyaçlarını karşılar ve ayrıca onlara para dağıtarak, tevazu ile şöyle buyururdu: “Bunları ihtiyacınız olan yere sarf edin ve Allaha hamd edin Çünkü verdiğim bu mal hakikatte benim değildir, sizin nasibiniz olarak Allahü teâlânın ihsan ve kereminden benim elimden size gönderdiğidir” Böylece ilim ehlini, maddi bakımdan başkalarına minnettar bırakmaz, rahat çalışmalarını temin ederdi Kendi evine de bol harcar, evine harcettiği kadar da fakirlere sadaka verirdi Zenginlere de hediyeler verirdi Her Cuma günü anasının, babasının ruhu için fakirlere ayrıca yirmi altın dağıtırdı Meclisine devam edenlerden birinin elbisesini çok eski gördü İnsanlar dağılıncaya kadar oturmasını söyledi Kalabalık dağılınca o kimseye; “Şu seccadenin altındakileri al, kendine güzel bir elbise yaptır” buyurdu Orada bin akçe vardı

Buyurdu ki :
“Kırk seneden fazla oluyor ki, dört bin akçeye malikim Bundan fazla param olunca, dağıtırım Daha fazla para bulundurmayışımın sebebi, Hazret-i Ali’nin şu sözüdür: (Dört bin ve ondan aşağı akçe nafakadır) Eğer halife ve valilere müracaat etmek ve onlardan bir şey istemek korkusu olmasa, bir akçe bile yanımda bulundurmaz*dım

İmam-ı A’zam bir gün yolda giderken onu gören bir adam, yüzünü ondan saklayıp başka bir yola saptı Hemen o adamı çağırıp; “Neden yolunu değiştirdin?” diye sordu Adam cevabında; “Size on bin akçe borcum var Uzun zaman oldu ödeyemedim ve çok sıkıldım, utandım” dedi İmam-ı A’zam; “Sübhanallah, ben o parayı sana hediye etmiştim Beni görüp sıkıldığın ve utandığın için hakkını helal et!” dedi

Bir defasında ortağına, sattığı mallar içinde kusurlu bir elbise olduğunu söyleyip, bunu satarken özrünü göstermesini tenbih etti Fakat ortağı bu elbiseyi satarken elbisenin kusurunu söylemeyi unuttu Satın alan kimseyi de tanımıyordu İmam-ı A’zam bunu öğrenince o mallardan alınan doksan bin akçeyi sadaka olarak dağıttı

Müşteri fakir veya ahbabından olursa onlardan kar almaz, malı aldığı fiyata verirdi Bir defasında ihtiyar bir kadın gelip, ben fakirim, bana şu elbiseyi maliyeti fiyatına sat, dedi Dört dirhem ver, onu al, deyince, bu elbisenin maliyetinin daha fazla olduğunu tahmin eden kadın; “Ben, ihtiyar bir kadıncağızım Yoksa benimle böyle alay mı ediyorsun?” dedi “Hayır, bunda alay yok” deyip elbiseyi ihtiyar kadına dört dirheme verdi

Bir malı satın alırken de, satarken de insanların hakkına riayet ederdi Birisi ona satmak üzere bir elbise getirdi Fiyatını sordu O da yüz akçe istediğini söyleyince, İmam-ı A’zam bunun değeri yüz akçeden daha fazladır, dedi Satan kişi yüzer yüzer arttırarak dört yüze çıktı Hayır daha fazla eder, deyip, bu işten anlayan bir tüccar çağırarak, fiyat takdir ettirdi ve o elbiseyi beş yüz akçeye satın aldı

Hizmetimdeki kusurumu bu anlayışıma bağışla!

İmam-ı A’zam, kırk sene yatsı namazının abdesti ile sabah namazını kıldı Elli beş defa hac yaptı, son haccında Ka’be-i muazzama içine girip burada iki rekat namaz kıldı Namazda bütün Kur’an-ı kerimi okudu Sonra ağlayarak; “Ya Rabbi! Sana layık ibadet yapamadım Fakat senin akıl ile anlaşılmayacağını iyi anladım Hizmetimdeki kusurumu bu anlayışıma bağışla!” diyerek dua etti O anda bir ses işitildi ki: “Ey Ebu Hanife sen beni iyi tanıdın ve bana güzel hizmet ettin! Seni ve kıyamete kadar senin mezhebinde olup, yolunda gidenleri af ve mağfiret ettim buyruldu

Yedi sene koyun eti yemedi!
Kufe şehrinin köylerini haydutlar basıp koyunları çalmışlardı İmam-ı A’zam bu çalınan koyunlar şehre getirilip satılır düşüncesiyle, “koyunun en fazla yedi sene yaşadığını” bildiği için, yedi sene koyun eti yemedi Geceleri namaz kılar, ağlamasını ve inlemesini yakınları işitirdi Esed bin Amr der ki: “Ebu Hanife'nin ağlamasını geceleri komşular duyar ve ona acırlardı

Allahü teâlâ dinini onunla kuvvetlendirir, ihya eder
İmam-ı A’zam, bir gece rüyasında Peygamberimizin kabrini açmış, mübarek bedenine sıkıca sarılmıştı Uyanınca bu fevkalade rüyasını Tabiinin büyüklerinden İbn-i Sirin’e gidip anlattı İbn-i Sirin; “Bu rüyanın sahibi sen değilsin, bunun sahibi Ebu Hanife olsa gerek” dedi “Ebu Hanife benim!” deyince, İbn-i Sirin; “Sırtını aç göreyim” dedi Sırtını açınca iki omuzu arasında bir “ben” gördü ve; “Sen o kimsesin ki, Peygamberimiz senin hakkında; (Benim ümmetim içinde, iki omuzu arasında bir “ben” bulunan biri gelir Allahü teâlâ dinini onunla kuvvetlendirir, ihya eder) buyurdu” dedi

Âlimlerin kanı zehirlidir!
İmam-ı A’zam talebeleri arasında bulunduğu bir sırada vücudunu bir akrep soktu ve yere düştü Talebeleri bu akrebi öldürmek isteyince; “Onu öldürmeyiniz, kendimi onunla tecrübe etmek istiyorum, bakalım haklarında hadis-i şerifte, “Âlimlerin kanı zehirlidir buyrulan âlimlere dahil miyim?”dedi Talebeleri akrebe baktılar, kıvrandı, büzüldü ve hemen öldü

Sabah ezanına kadar

Bir gece yatsı namazını cemaatle kılıp çıkarken, bir ayağı kapının dışında, bir ayağı daha mesciddeyken bir konu üzerinde talebesi Züfer ile sabah ezanına kadar konuşup diğer ayağını çıkarmadan sabah namazını kılmak için tekrar mescide girmiştir

Allahü teâlâyı nasıl inkâr edersin!

Allahü teâlâyı inkâr eden bir dehriye (ateiste, dinsize) İmam-ı A’zam şöyle demiştir: “Sana birisi, ben kasırgalı bir havada, dalgaları çok şiddetli olan bir deniz üzerinde, içinde kaptanı ve mürettebatı olmayan, fakat kendiliğinden deniz üzerinde doğru istikamete giden bir gemi gördüm dese, acaba bu kimsenin söylediği şeye, doğru, diyebilir misin?” Dehri; “Hayır, bunu akıl ve mantık kabul etmez, bu asla mümkün değil! Onu bir sevk eden olması lazımdır” deyince, İmam-ı A’zam; “O halde bu muazzam kainatın ve onda cereyan eden mükemmel hadiselerin yaratanı olan Allahü teâlâyı nasıl inkâr edersin?” dedi Dehri, bir şey söyleyemedi ve düşüp bayıldı

Annemin emrine muhalefet etmem

İmam-ı A’zam hazretleri, oğlu Hammad’la beraber teravih için Ömer bin Zerr’in mescidine giderlerdi Bu gittikleri mesafe 3 mil (yaklaşık 6 km) idi Bir defasında İmam-ı A’zamın annesi, bir meseleyi öğrenmek istedi ve oğluna dedi ki, “Git bu meseleyi Ömer bin Zerr’e sor!” İmam-ı A’zam hazretleri gidip bu meseleyi Ömer bin Zerr’e sordu Ömer; “Sen bu meseleyi benden daha iyi bilirsin” deyince, İmam-ı A’zam; “Ben annemin emrine muhalefet etmem” dedi Ömer bin Zerr; “Bu meselenin cevabı nedir?” diye sordu İmam-ı A’zam meselenin cevabını söyleyince, Ömer bin Zerr de; “Öyle ise git, annene böyle söylediğimi bildir” dedi

Alıntı Yaparak Cevapla