Konu: Gazâlî
Yalnız Mesajı Göster

Gazâlî

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gazâlî




Dünyâya niye sarılıyorsun? Bütün dünyâ senin olsa ve dünyâdaki insanların hepsi sana secde etse, az zaman sonra sen de, onlar da toprak olacaksınız!İsimleriniz unutulacak, hatırlardan silinecek Geçmiş pâdişâhları hatırlayan var mı? Hâlbuki sana dünyâdan az bir şey vermişler O da bozulmakta, değişmektedir Bunlar için, sonsuz Cennet nîmetlerini fedâ ediyorsun O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Bir kimse, kıymetli ve sonsuz dayanıklı bir mücevheri verip, bununla, kırık bir saksı satın alırsa, ona nasıl gülersin? İşte dünyâ, alınan saksı gibidir Onu kırıldı bil ve ebedî cevheri, elinden çıktı say ve sana pişmânlık ve azâb kaldı bil!

Bunlar ile ve bunlar gibi sözlerle, herkes nefsini azarlayarak, kendi hakkını ödemeli ve nasîhate, önce kendinden başlamalıdır! Allahü teâlâ, doğru yolda gidenlere selâmet ihsân buyursun! Âmin

İmâm-ı Gazâlî hazretlerine senelerce hizmet edip, tam ve geniş ilim öğrenen talebelerinden biri, birgün kendi kendine düşünüp: Senelerce zahmet çekip çok şey öğrendim Bu kadar çok ilimden bana en lüzûmlu ve faydalısı acabâ hangisidir? Âhirette imdâdıma yetişecek, mezarda dünyâ dostlarım beni yalnız bırakıp gittikleri zaman, bana arkadaş olacak, mezardan kalkınca, ananın evlâdından, kardeşin kardeşinden, dünyâdaki dostların birbirlerinden kaçıp, herkes başının çâresini aradığı vakit beni kurtaracak olan acabâ hangisidir? Dünyâda, âhirette faydası olmayan acabâ hangileridir? Bilsem de bunlardan uzaklaşsam Çünkü, Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem;

"Faydasız ilmi öğrenmekten ve Allahü teâlâdan korkmayan kalpten ve dünyâya doymıyan nefisten ve Allah için ağlamayan gözden ve kabûle lâyık olmayan duâdan Allahü teâlâ bizi korusun" buyurmuştur, diye uzun zaman düşündükten sonra, anlamak için hocası olan Hüccet-ül-İslâm İmâm-ı Gazâlî'ye (Allahü teâlâ, onun kabrini nûr ile doldursun) mektup yazdı Bununla berâber birkaç zaman hayırlı duâ etmesini yalvardı ve bana kısa, açık ve faydalı cevap veriniz de, her sabah okuyup, ona göre hareket edeyim, dedi

Hüccet-ül-İslâm İmâm-ı Gazâlî, şu cevâbı yazıp gönderdi:

"Ey sevgili oğlum ve sâdık dostum! Allahü teâlâ, sana uzun ömürler verip, ömrünü ibâdetle ve O'nun gösterdiği yolda gitmekle geçirmek nasîb eylesin! Bütün nasîhatler Peygamberimiz Muhammed sallallahü aleyhi ve sellemden alınmıştır O'ndan gelmeyen nasîhatler faydasızdır Dünyâya yayılmış olan bu nasîhatlerden, birisini bile almadın ise, senelerce yanımda niçin kaldın ve niçin okudun?

Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyâya yayılan nasîhatlerinden biri şudur: "Allahü teâlânın, bir kuluna rahmet etmeyeceğine, ona gazab ve azâb edeceğine alâmet, dünyâya ve âhirete faydası dokunmayan şeylerle meşgûl olması, zamanlarını lüzûmsuz şeylerle öldürmesidir Bir kimsenin ömründen bir saati, Allahü teâlânın beğenmediği bir şeyde geçerse, ne kadar çok pişmân olsa, üzülse yeridir Bir kimse kırk yaşını geçtiği hâlde onun hayırlı işleri, yâni sevapları, kötü işlerinden, yâni günahlarından ziyâde olmadı ise, Cehennem'e hazırlansın"

Bu hadîs-i şerîfin mânâsını iyi anlayanlara, bu nasîhat yetişir

Ameli, ibâdeti elden bırakma! Kalbe âit hâlleri ve bilgileri unutma! Yâni hareketlerin ilme, hâllerin de, tasavvufa uygun olsun!

İyi bil ki, amelsiz ilim, insanı kurtaramaz Bunu sana bir misâl ile anlatayım: Bir kimse, dağda bir arslana rastlasa, yanında tüfeği ve kılıcı bulunsa ve bunları kullanmasını iyi bilse ve ne kadar cesûr olursa olsun, bu âletleri kullanmadıkça, arslandan kurtulabilir mi? Sen de bilirsin ki, kurtulamaz İşte bunun gibi, bir kimse ne kadar ilim sâhibi olursa olsun, bildiğine göre hareket etmezse, ilminin faydası olmaz Diğer bir misâl, bir tabîb hastalansa, hastalığını teşhis edip ilâcını da bilse ve bu ilâç hakîkaten o hastalığa çok iyi gelse, ilâcı kullanmadıkça, yalnız bilgisinin onu iyi edemeyeceğini pekâlâ bilirsin

Bir insan ne kadar ilim edinse, ne kadar kitap okusa, bildiklerini yapmadıkça faydası yoktur

İyi bil ki, çalışmayınca, din yolunda yürümedikçe sevap kazanamazsın! Benî-İsrâil'den birisi senelerce ibâdet etmişti Allahü teâlâ, bunun ibâdetlerini meleklere göstermek istedi Yanına bir melek gönderip şöyle sordurdu: Daha ne kadar ibâdet edeceksin? Cennetlik olmadın mı? Cevâbında dedi ki: Benim vazîfem kulluk yapmaktır Emir sâhibi O'dur Melek bu cevâbı işitince: "Yâ Rabbî, sen her şeyi bilirsin O kulunun cevâbını da duydun" dedi Cenâb-ı Hak; "O kulum, alçaklığı ile aşağılığı ile berâber bizden yüzünü çevirmiyor, biz de ihsân ve merhamet sâhibi olduğumuzdan, elbette onu bırakmayız Ey meleklerim! Şâhid olunuz, onu affettim" buyurdu

İlim öğrenmek ve kitap okumak için çok gecelerini fedâ ettin ve çok tatlı uykularını kendine haram eyledin Bilmem ki, niçin kendini bu kadar harâb ettin? İlim öğrenmekten maksadın eğer dünyâ menfaatlerini toplamak, şöhret, mevki sâhibi olmak ve müslümanlara büyüklük göstermekse, sana yazıklar olsun! Çok aldanmışsın, kendini azâba sürüklemişsin! Yok eğer maksadın İslâmiyete ve Muhammed aleyhisselâmın dînine yardım etmek ve ahlâkını temizlemek ve nefsini kırmaksa, sana müjdeler olsun! Kendine ne güzel ve ebedî istikbâl hazırlamışsın İstikbâl, saâdet-i ebediyyeye kavuşmaktır

Nasîhatlerin hülâsası, özü, Allahü teâlâya kulluk ve itâat etmenin ne demek olduğunu bildirmektir Tâat demek ve ibâdet demek, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma tâbi olmak demektir Yâni, bütün sözlerini ve hareketlerini O'nun emir ve nehylerine uydurmak demektir Yâni her söylediğin ve her yaptığın, söylememen ve yapmaman, hep, O'nun emri ile olmaktır Şunu iyi bil ki, ibâdet şeklinde yaptığın işler, eğer O'nun emrine göre değilse, ibâdet olmaz, belki günah olur Eğer namaz ve oruç da olsa, böyledir Nitekim, Ramazan Bayramının birinci günü ve Kurban Bayramının her dört günü oruç tutmanın günah ve isyân olduğunu biliyorsun Hâlbuki, oruç bir ibâdettir Fakat, emir ile olmadığından günah oldu Bunun gibi, başkasından zorla alınan elbise içinde veya böyle bir yerde namaz kılmak da günahtır Hâlbuki namaz bir ibâdettir Fakat, emirle olmayınca isyân oluyor Bunlar gibi, bir kimsenin, nikâhlı hanımı ile her türlü oyun ve latîfeler yapması ibâdettir, yâni sevaptır Bunun sevâbı hadîs-i şerîf ile bildirilmektedir Hâlbuki yapılan şey oyun ve eğlencedir Fakat emirle olduğundan sevaptır Şu halde, ibâdet demek, yalnız namaz kılmak, oruç tutmak değildir İbâdet demek, İslâmiyetin emirlerine uymak demektir Çünkü, namaz ve oruç, İslâmiyete uygun olunca, ibâdet olurlar

O hâlde, bütün sözlerini ve bütün hareketlerini İslâmiyete uydur!Çünkü, kim olursa olsun, İslâmiyete uymayan ilimler ve çalışmalar, doğru yoldan sapmaktır ve Allahü teâlâdan uzaklaşmaya sebeb olur Peygamber efendimiz bunun için, eskiden kalma ilimleri ve âdetleri neshetti, değiştirdi O hâlde, İslâmiyetin müsâadesi olmadan ağzını açmamak lâzımdır ve iyi bil ki, senin öğrendiğin ilimlerle Allah yolunda gidilemez Şunu da bil ki, bu yol, kendilerine sûfî, yâni tarîkatçi ismini vererek, tarîkat büyüklerinin yolunda olduklarını iddiâ eden câhillerin, mânâlarını anlamadıkları, İslâmiyete uymayan sözleriyle de gidilemez Bu yolda ancak, nefisle mücâdele edenler gidebilir Nefsin arzularını, şehvetlerini İslâmiyetin dışına taşırmamak lâzımdır Laf ile gidilmez İslâmiyette yeri olmayan sözler ve ilimler ve şehvet ile karışmış gâfil kalb, şekâvet ve felâket alâmetleridir

Ömrünü İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğrenmek ve öğretmekle geçiren İmâm-ı Gazâlî hazretleri 1111 (H505) senesi Cemazil-evvel ayının 14 Pazartesi günü, büyük kısmını zikir, tâat ve Kur'ân-ı kerîm okumakla geçirdiği gecenin sabah namazı vaktinde, abdest tâzeleyip namazını kıldı, sonra yanındakilerden kefen istediKefeni öpüp yüzüne sürdü, başına koydu: "Ey benim Rabbim, mâlikim! Emrin başım gözüm üzere olsun" dedi Odasına girdi İçeride, her zamankinden çok kaldı Dışarı çıkmadı Bunun üzerine orada bulunanlardan üç kişi içeri girdiklerinde, İmâm-ı Gazâlî hazretleri kefenini giyip, yüzünü kıbleye dönüp, rûhunu teslim ettiğini gördüler

Vefâtı, Tûs'ta ve duyulduğu İslâm ülkelerinde büyük bir acı uyandırdı İlim, irfan ehli ve halk onu kaybettiklerine günlerce yanıp, ağladılar Birçok edîb, âlim ve ârif, ölümüne mersiyeler yazdı Çünkü öyle bir kimse vefât etmişti ki, yerinin doldurulması çok güçtü

İmâm-ı Gazâlî hazretleri, kendisini mezarın içine Şeyh Ebû Bekr en-Nessâc'ın koymasını vasiyet etmişti Şeyh, bu vasiyeti yerine getirip mezardan çıktığında, hâli değişmiş, yüzü kül gibi olmuş görüldü Oradakiler; "Size ne oldu? Niçin böyle sarardınız, soldunuz efendim!" dediler Cevap vermedi Isrâr ettiler, gene cevap vermedi Yemîn vererek tekrar ısrârla sorulunca, o da mecbur kalarak şunları anlattı:

"Ne zaman ki, İmâm-ı Gazâlî hazretlerini mezarın içine koydum Kıble tarafından nurlu bir sağ elin çıktığını gördüm Hafiften bir ses bana şöyle seslendi Muhammed Gazâlî'nin elini, Seyyid-ül-mürselin Muhammed Mustafâ'nın (sallallahü aleyhi ve sellem) eline koy Ben denileni yaptım İşte, mazardan çıktığımda benzimin sararmış, solmuş olmasının sebebi budur Allah ona rahmet eylesin"

"Hüccet-ül-İslâm" adıyla meşhûr olan İmâm-ı Gazâlî, üç yüz binden fazla hadîs-i şerîfi râvîleriyle birlikte ezbere biliyordu İslâmın yirmi temel ilmi ile, bunların yardımcıları olan müsbet ilimlerde de söz sâhibiydi Tasavvuf ilminde de yüksek derece sâhibi olup güzel ahlâk ve hâl sâhibi velîydi Hadîs ve Usûl-i hadîs ilimlerinde ilim deryâsı olan bu büyük âlimin kitaplarında mevdû hadîs var diyerek, İmâm-ı Gazâlî'de eksiklik aramak, ilmin hakîkatını, İslâm âliminin derecesini bilmemektir Zamânında yaşayan ve sonra gelen âlimler, onun kitaplarını senet kabûl etmişler ve netice olarak İmâm-ı Gazâlî'nin kitaplarını ancak mezhepleri kabûl etmeyenlerin dinde reform yapmak için uğraşanların beğenmediklerini bildirmişlerdir

İmâm-ı Gazâlî hazretleri asrının müceddididir Vazifesi; din bilgilerinden unutulmuş olanlarını meydana çıkarmak, açıklamak ve herkese öğretmektir

Hocası İmâm-ül-Harameyn el-Cüveynî şöyle der: "Gazâlî, ilimde büyük bir denizdir" Talebesi, Muhammed bin Yahyâ da; "İmâm-ı Gazâlî, ikinci İmâm-ı Şâfiî'dir" demiştir

Es'ad Mîhenî de şöyle der "Gazâlî'nin ilmi ve üstünlüğü, kolay kolay anlaşılmaz Bunu ancak, onun derecesinde olanlar veya onun aklının kemâline yaklaşabilenler anlar"

Ebû Zeyd Endülüsî yine şöyle anlatmıştır:

Bir defâsında rüyâmda gördüm ki, İmâm-ı Gazâlî, bir hınzırın (domuzun) boynuna zincir takmış çekip götürüyordu

"Bunu neden böyle gezdiriyorsun?" dedim

"Bu öyle betbaht bir kimsedir ki, zulmete dalmıştır Bize dil uzatanların hâli ve cezâsı budur" buyurdu

İmâm-ı Gazâlî hazretleri şöyle anlatmıştır: "Bir gün bana bir taş lâzım oldu Dışarı çıkıp almak için hangi taşa elimi uzatsam, taş altın veya cevher oluyordu Baktım, elimi uzattığım her taş cevher oldu Nihâyet bir taş bulamadan eve geri döndüm"

Eserleri: İmâm-ı Gazâlî, ömrü boyunca gece gündüz devamlı yazmış büyük bir İslâm âlimidir Eserlerinin sayısının bine ulaştığı, Mevdû'ât-ül-Ulûm kitabında bildirilmektedir Bunlardan 400'ünün isimleri Şeyh Ebû İshâk Şîrâzî'nin Hazâin kitabında yazılıdır Eserleri üstünde Avrupalılar geniş ve uzun süren incelemeler yapmışlardır Bunlardan PBouyges adlı müsteşrik, Essaie de Chronologie des Oeuvres de al-Ghazâli kitabında, İmâm-ı Gazâlî'nin 404 kitabının ismini yazmıştır Meşhûr müsteşrik Brockelmann da Geschichte Der Arabischen Litterature adlı eserinde, İmâm-ı Gazâlî'nin eserlerinden 75 tânesinin listesini vermiştir 1959'da, dört Alman ordinaryüs profesörü, İmâm-ı Gazâlî'nin kitaplarını okuyarak, İslâm dînine âşık olmuşlar ve İmâm'ın kitaplarını Almancaya çevirmişler ve İslâmiyeti kabûl etmişlerdir

İslâm dünyâsının mâruz kaldığı Moğol felâketi esnâsında, yakıp yıkılan binlerce kütüphâne içinde, İmâm-ı Gazâlî'nin birçok eseri de yok edilmiştir Bu sebepten, bu güne kadar eserlerinin tam bir listesi ve tasnifi yapılamamış, ilim dünyâsı, bu husustaki eksikliğini tamamlayamamıştır

Eserlerinden bir kısmı şunlardır:

1) İhyâu Ulûmid-Dîn, 2) Kimyâ-i Seâdet, 3) Vasît, 4) Basît, 5) Vecîz, 6) Hulâsâ, 7) Erbeîn, 8) El-Maksad-ül-Esnâ, 9) Mustasfâ (Usûl-i fıkha dâirdir), 10) Bidâyet-ül-Hidâye, 11) Tahsin-ül-Meâhiz, 12) El-Münkızü Aniddalâl, 13) Şifâ-ül-Celil fî Beyâni Meslek-üt-Ta'lil, 14) El-İktisâd fil-İ'tikâd, 15) Mi'yâr-ün-Nazar, 16) Mehakk-ün-Nazar (Mahall-ün-Nazar), 17) Beyân-ül-Kavleyn, 18) Mişkât-ül-Envâr, 19) El-Müstazhirî (Bâtınîlere reddiyedir), 20) Tehâfüt-ül-Felâsife, 21) El-Makâsıd fî Beyâni İ'tikâd-ül-Evâil (Makâsıd-ül-Felâsife), 22) İlcâm-ül-Avâm an İlm-il-Kelâm, 23) El-Gâyet-ül-Kusvâ, 24) Cevâhir-ül-Kur'ân, 25) Beyânü Fedâih-il-İmâmiyye, 26) Gavr-üd-Devr (Gâyet-ül-Gavr fî Dirâyet-üt-Devr), 27) Dürret-ül-Fâhire (Kıyâmet ve Âhiret adıyla İhlâs Holding AŞ yayınladı) 28) Er-Risâlet-ül-Kudsiyye, 29) Fetâvâ, 30) Mîzân-ül-Amel, 31) Kavâsım-ül-Bâtıniyye (Bâtınîlere reddiyedir), 32) Hakîkât-ür-Rûh, 33) Kitâbü Esrârı Muâmelât-id-Dîn, 34) Akîdet-ül-Misbâh, 35) El-Minhâc-ül-A'lâ, 36) Ahlâk-ül-Envâr, 37) El-Mi'râc, 38) Hüccet-ül-Hak, 39) Tenbîh-ül-Gâfilîn, 40) Kıstâs-ül-Müstekîm, 41) Hülâsât-üt-Tasnîf fit-Tasavvuf, 42) Acâib-ül-Mahlûkât (İlcâm-ül-Avâm, el-Münkızü Aniddalâl ve Kimyâ-i Seâdet kitapları İhlâs AŞ tarafından bastırılmıştır), 43) El-İmlâ fir-Reddî Alel-İhyâ Bu eseri, İhyâu Ulûmiddîn adlı eserini tenkid etmeye kalkışanlara cevap olarak yazmıştır

Eyyühelveled kitabı Arapçadır Farsça tercümesi, Bursa'da Orhan Câmii Kütüphânesinde mevcuttur Bu kitap, 1945'te kurulmuş olan Milletlerarası İlim Yayma Teşkilâtı (UNESCO) tarafından 1951'de Fransızca, İngilizce ve İspanyolcaya tercüme edilerek hepsi basılmıştır Türkçesi Hak Sözün Vesikaları adlı kitabın içinde bir bölüm olarak İhlâs AŞ tarafından yayınlanmıştır

EY MUSTAFÂ ÜZÜLME

Seyyid Mustafâ Bekri anlatır: "Ben, Medîne-i münevverede Mescid-i Nebevî'nin hizmetkârı, temizleyicisiydim Her akşam Resûlullah efendimizi rüyâda görüyordum Her gördüğümde de tebessüm buyururlardı Ben de vazîfemi iyi yapmışım, diye sevinirdim Bir akşam Resûlullah efendimizi ağlarken gördüm ve çok üzüldüm Resûlullah efendimiz bana dönerek buyurdu ki: "Ey Mustafâ, sen üzülme! Hizmetinde bir kusûr işlemedin Benim ümmetimin âlimlerinden, benim ismimi taşıyan birisi vefât etti"

Sonra öğrendik ki, o gün İmâm-ı Gazâlî hazretleri vefât etmiş

RÜYÂDA YENEN SOPA

Batıda Ebü'l-Hasan ibni Harezhem adında bir imâm vardı İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin İhyâ kitabını okuyunca beğenmeyip onu yakmayı emretti Halkın elinde bulunanları da toplayıp bir Cumâ günü yakılmasını kararlaştırdılar O Cumâ gecesinde Ebü'l-Hasan rüyâsında: Kendi ders okuttuğu câminin kapısından içeri girdi Bir de ne görsün; câminin içinde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve yanında Ebû Bekr radıyallahü anh ve Ömer radıyallahü anh oturuyorlardı İmâm-ı Gazâlî de orada ayakta duruyordu ve elinde İhyâ kitabını tutup: "Ey Allah'ın Resûlü! Şu kimse benim hasmımdır" deyip, sonra dizleri üzerine çöktü İhyâ kitabını Resûlullah'a verip: "Yâ Resûlallah, şu kitaba bakınız, eğer bu kimsenin dediği gibi bunda sünnete uymayan, esâsa muhâlif bir yanlışlık varsa, ben Allahü teâlâya tövbe ettim Eğer sizin bildirdiğiniz dîne uygunsa, bu adamdan hakkımı alıp beni sevindirin" dedi Bunun üzerine Resûlullah, İhyâ kitabını baştan sona kadar inceledi ve; "Vallahi bu elbette güzel bir kitaptır" buyurdu, sonra onu hazret-i Ebû Bekr'e ve hazret-i Ömer'e verdiler Onlar da inceleyerek, bu kitap elbette güzeldir, dediler Bunun üzerine Resûlullah:

"Adı geçen Ebü'l-Hasan'ın elbisesini soyun, iftirâ edenlere vurulduğu gibi had vurun" buyurdu Beşinci sopadan sonra hazret-i Ebû Bekr; "Yâ Resûlallah böyle yapması yine senin sünnetini tâzim içindi Fakat yanıldı" dedi İmâm-ı Gazâlî de affetti

Ebü'l-Hasan uyanınca gördüklerini talebelerine anlattı Tövbe ettiBir ay, rüyâsında yediği sopaların acısından rahatsız oldu, canı yandı Sonra geçti, fakat ölünceye kadar sopaların izi sırtında görüldü Bu rüyâsından sonra dâimâ İhyâ kitabını okur, ona hürmet ederdi

1) Tabakât-üş-Şâfiiyye; c6, s191
2) Miftâh-üs-Se'âde; c2, s332
3) El-Bidâye ven-Nihâye; c12, s173
4) Tebyînü Kizb-ül-Müfterî; s291
5) Şezerât-üz-Zeheb; c4, s10
6) Vefeyât-ül-A'yân; c4, s216
7) Menâkıb-ı Gazâlî; v 1a-b, 2a-b, 3a-b, 4a-b, 5a-b, 6a-b, SüleymâniyeKütüphânesiHacı Mahmûd Efendi kısmı, No: 4609
8) Menâkıb-ı İmâm-ı Gazâlî v4b, 5a, 9a, 13a, 14b, 23a-b, 24a-b, Süleymâniye Kütüphânesi, Hacı Mahmûd EfendiKısmı, No: 4651
9) İhyâu Ulûmiddîn; c1, s3, 4, 5, 95, c2, s112, c3, s62, c4, s3, 11, 450, 558, 562
10) Kimyâ-i Seâdet; c1, s61, 109, 283, 288, c2, s427, 444, 647, 673, 771, 862
11) El-Münkızü Aniddalâl; s11
12) Tehâfüt-ül-Felâsife; s3,4
13) Tam İlmihâl Seâdet-iEbediyye; (48 Baskı) s1063
14) Kıyâmet ve Âhiret (5 Baskı); s66
15) Hak Sözün Vesîkaları (Eyyühelveled) (2 Baskı); s323
16) Fâideli Bilgiler; s310
17) El-A'lâm; c7, s22
18) Mu'cem-ül-Müellifîn; c1, s266
19) Keşf-üz-Zünûn; c1, s12, 23, 24, 36, 148, 244, 607, 887, c2, s1304, 1918, 2007, 2048
20) İzâh-ül-Meknûn (Keşf-üz-Zünûn Zeyli); c2, s43, 103, 370, 536
21) Esmâ-ül-Müellifîn; c2, s79, 81
22) Mevdû'ât-ül-Ulûm; c1, s804
23) Kâmûs-ul-A'lâm; c5, s3277
24) Nefehât-ül-Üns; s404
25) Rehber Ansiklopedisi; c6, s137
26) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c1, s107
27) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c6, s283

Alıntı Yaparak Cevapla