Yalnız Mesajı Göster

Hacı Bayram-İ Veli

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hacı Bayram-İ Veli




"Ankara'da Hacı Bayram isminde biri, etrâfına adamlar toplayıp, Pâdişâhımıza başkaldırmış Onu yakalayıp pâdişâhın huzuruna götüreceğiz" dediler Çavuşların bu sözünü bekleyen ihtiyâr zât;

"O aradığınız Hacı Bayram bu fakîrdir" diyerek, kendisini gösterdi Çavuşlar bir fermâna baktılar, bir de Hacı Bayram-ı Velî'ye Aradıkları isyâncı bu olamazdı Bu nûr yüzlü, hoş sözlü zât, hiç isyân edecek birine benzemiyordu Hacı Bayram-ı Velî'ye tekrar tekrar dikkatle baktıktan sonra, birbirlerine;

"Gidelim, Sultanımıza gidelim Bu zâtın mâsûm olduğunu, söylenilenlerin yanlış olduğunu bildirelim" dediler

Hacı Bayram;

"Evlatlar! Sizin geleceğinizi biliyorduk Onun için yola çıkıp sizi bekledik Pâdişâhımızın fermânı başımız üzerindedir Haydi durmayınız, elimi zincirle bğlayınız ve bir an önce buradan gidelim" buyurdu

Bu sözlere iyice hayret eden çavuşlar;

"Sizi yanlış anlatmışlar efendim Size karşı edepsizlik etmeye hayâ ederiz Hele zincire vurmak hiç aklımızdan geçmez Mâdem ki emrediyorsunuz, buyurunuz gidelim" dediler

Hacı Bayram ile yanındaki genç talebesi Akşemseddîn, çavuşlarla birliket Edirne'ye doğru yola koyuldular Hacı Bayram-ı Velî, yol boyunca çavuşlarla sohbetler etti, onlar nasîhatlerde bulundu Günler sonra Çanakkale Boğazından geçip, Edirne'ye geldiler Sarayda Sultan İkinci Murâd Han, söylentilere göre devletin selâmetine kasdeden ve tahtına göz diken bir eşkıyâ beklerken, karşısında; nûr yüzlü, kâmil bir velî gördü Hayretini saklamayarak, onu baş köşeye oturttu Utancından bu büyük velînin yüzüne bakamadan;

"Yolculuğunuz zahmetli oldu herhalde" dedi

Hacı Bayram-ı Velî ise tebessümle;

"İyi bir vesîle oldu Birçok yerde ve buralarda epeyce mâneviyât âşıkları gördük ve tanıştık" diyerek, pâdişâhı rahatlattı

Sohbete başladılar Sultan Murâd, şehzâdeliğinden beri ilme pek meraklıydı ve büyük bir âlim olarak yetişmişti Hacı Bayram-ı Velî konuştukça, ilminin yüksekliğini daha iyi anladı Tâ Ankara'dan buraya kadar getirttiğine çok üzüldü, tanışmakla şereflendiği için de çok sevindi Tasavvuftaki bâzı müşkillerini Hacı Bayram-ı Velî'ye sordu Aldığı cevaplardan ziyâdesiyle memnun oldu Pekçok ihsânda bulunup, hediyeler verdi Fakat Hacı Bayram-ı Velî;

"Sultânım! Bizim dünyâ malında gözümüz yoktur Siz onları, ihtiyâcı olanlara veriniz" diyerek nâzikçe reddetti

Pâdişhâh ısrar edince de;

"Mutlaka ihsânda bulunmak istiyorsanız, talebelerimizin, devlete vereceği vergilerden muaf tutulmasını arzu ederiz" dedi

Pâdişâh da memnuniyetle kabûl etti Hacı Bayram-ı Velî'yi günlerce sarayda misâfir etti, izzet ve ikrâmda bulundu



İstanbul'un Fethi


Başbaşa sohbet ettiği günlerden birinde; konu İstanbul'un fethine gelmişti Murâd Han Gâzi;

"Allahü teâlânın izniyle, evliyânın himmet ve bereketleriyle İstanbul'u almak istiyorum Rahmetli dedem Yıldırım Bâyezîd Han bu işe girişti Fakat bir netice elde edemedi Devlet-i âl-i Osman'ın toraklarının ortasında bir Bizans Devletinin olmasına hiç gönlüm râzı değil Sevgili Peygamberimizin de fethini müjdelediği bu İstanbul bize lâzım Bunu almak için de himmetinizi, yardımınızı bekliyorum" dedi

Murâd Han bu sözleri söylerken, Hacı Bayram-ı Velî derin bir tefekküre dalmış, onu dinliyordu Sultanın sözü bittikten bir süre sonra şöyle konuştu:

"Sultânım! Bu şehrin alınışını görmek ne size, ne de bize nasîb olacak İstanbul'u almak, şu beşikte yatan Muhammed'e (Fâtih Sultan Mehmed Han) ve onun hocası, bizim Köse Akşemseddîn'e nasîb olsa gerektir" müjdesini verdi Sonra geleceğin Fâtih'ini kucağına aldı Onun gözlerine bakarak, uzun uzun teveccühlerde bulunda Sultan Murâd Han, bu müjdeye çok sevindi Oğlu şehzâde Muhammed'e ve Akşemseddîn'e artık başka bir nazar ile bakmaya başladı




Bu kitabı yazacağına


Hacı Bayram-ı Velî hazretleri Edirne'de bulunduğu müddet içinde, câmilerde vâz verip, halka nasîhatlerde bulundu Edirneliler de onu çok sevdiler Onun hangi câmide nasîhat edeceğini öğrenip, oraya akın akın giderlerdi Pâdişâh da onun Edirne'de kalmasını istiyordu Fakat Hacı Bayram-ı Velî, Ankara'ya talebelerinin başına dönüp, onları yetiştirmeye devâm etmek istediğini bildirdi

Pâdişâha nasîhatlerde bulunduktan ve onunla vedâlaştıktan sonra yola koyuldu Önce Gelibolu'ya geldi Orada Yazıcızâde Ahmed Bîcân ve Muhammed Bîcân kardeşlerle görüştü Bir müddet onları yetiştirmek için orada kaldı Onların Bayramiyye yoluna girerek, tasavvufta ilerlemelerine sebeb oldu Muhammed Efendi, yazdığı Muhammediyye'yi hocası Hacı Bayram-ı Velî'ye takdim ettiğinde;

"Ey Muhammed! Bu kitabı yazacağına, kalbinin nûrlanması için çalışsan, nefsini terbiye etmek için uğraşıp onu yola getirseydin daha iyi olmaz mıydı?" buyurduğunda, Muhammed Bîcân bir "Âhh!" çekti ki, o anda kitabın açık olan sahifeleri "Âhh" ateşinden kararıp simsiyah oldu Hacı Bayram-ı Velî, kısa zamanda bu iki kardeşe icâzet, diploma vererek, insanları hak yola dâvet ve bu yolda ilerletmekle görevlendirdi



Kurban


Hacı Bayram-ı Velî, Ankara'ya Sultan Murâd Hanın verdiği fermânla geldi Fermanda, Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin talebelerinin, yalnız ilim ile meşgûl olmaları için, onların vergi ve askerlikten muâf tutulduğu bildiriliyordu Bunu duyan pekçok kişi, vergi ve askerlikten kurtulmak için Hacı Bayram-ı Velî'nin talebesi olduğunu söylemeye başladı Bunlar o kadar çoğaldı ki, Ankara'nın mâlî ve askerî düzeni bozuldu Sonunda Sultan, Hacı Bayram-ı Velî'den talebelerinin bir listesini istemek zorunda kaldı

Hacı Bayram-ı Velî de, Ankara'nın Kanlıgöl mevkiinde bir çadır kurdu ve;

"Bize intisâb edenler, talebe olanlar burada toplansın" diye ilân etti Hacı Bayram-ı Velî'nin talebesi olduğunu söyleyen herkes, akın akın gelip meydanı doldurdu

Hacı Bayram-ı Velî;

"Dervişlerim, müridlerim! Bana intisâb eden talebelerimi bugün burada kurban etmem emrolundu Canını, malını bana feda eden, çadıra girsin" buyurdu

Bütün talebeleri bir korku aldı Bir uğultu yükseldi Vergiden kaçmak için talebe görünenler;

"Bu ne biçim mürşit; bu nasıl müritlik" diye söylenip duruyorlardı

Hacı Bayram-ı Velî de, eline keskin bir bıçak ile çadırın kapısında beklemeye başladı Bu sırada topluluktan, bir erkek ile bir kadın kalabalığı yararak doğruca çadırın içine girdiler Arkalarından Hacı Bayram-ı Velî de girdi Daha önceden çadıra koyduğu koyunu içeride hemen kesti Kırmızı bir kan, çadırdan dışarı çıktı Kanı gören herkes hemen kaçtı Meydanda kimse kalmadı Daha sonra dışarı çıkan Hacı Bayram-ı Velî;

"Anladık ki, bu kadar talebemiz varmış Bunlardan başka herkes, vergi vermek ve asrelik yapmak sûretiyle, devlete olan borcunu ödemelidir" buyurdu



Alıntı Yaparak Cevapla