Yalnız Mesajı Göster

Muhammed Bâkî-Billah

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Muhammed Bâkî-Billah




Vefâtından sonra, en sâdık talebeleri, karar verdikleri bir yere mezârlarını kazdılar Fakat tâbutu oraya götüremediler Telâşla bir başka yere götürdüler Tâbutu yere indirdikten sonra, ne görsünler! Orası bir defâsında Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin talebeleri ile geldikleri bir yerdi Beğendiği bu yerde abdest alıp, iki rekat namaz kılmıştı O temiz yerden bir mikdâr toprak eteğine yapışmıştı ve; "Bu yerin toprağı bizim eteğimizi tuttu" buyurmuştu Ana caddeye yakın olan bu yerde kabrini kazdılar Bu irşâd memleketinin pâdişâhını, içli üzüntülerle mezâra indirdiler Hâce Hüsâmeddîn hazretlerinin gayretleri ile, mezârın etrafına; ağaçlar, meyveler, çiçekler dikip, orasını gâyet güzel bir bahçe yaptılar Kabr-i şerîfini ziyâret edenler bereket ve şifâ bulurlar

Beyt:

Magfiret nûru parlasın, mezârında mum yerine,
Kapına gelenin kalbi gark olsun nûr denizine

Fazîletli zâtlar ve ârifler vefât târihi için mersiyeler yazdılar Bu şiirlerden birinin son mısraında geçen "Bahr-ı ma'rifet" ifâdesi, ebced hesâbına göre, Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin vefât tarihi olan hicrî "1012" senesini göstermektedir Bu şiirin tercümesi şöyledir:

Bir zât ki mahbûbu ile bâki oldu,
Ve sıfatlarından hep fâni oldu

Hâlıkına âşık, tam bir aşk ile,
Mahlûkâta çok merhametli oldu

Onun vasl senesi susuz dilime,
Bak ne güzel "Bahr-i ma'rifet" oldu

Mîr Muhammed Nûmân şöyle anlatmıştır: "Horasanlı bir genci, Akra'da hastahânede hasta yatar gördüm Hastalığını sorduğumda; "Ben sağlam bir insandım Dekken'de Hazret-i Hâce Bâkî'yi rüyâda gördüm Onların aşkı ile buraya kadar geldim Vefâtı haberlerini duyunca, çok üzüldüm ve şimdi hastayım Bu hastalığım ve harâb hâlim, o büyüğe olan muhabbetimdendir" diyerek hüngür hüngür ağladı

Muhammed Bâkî-billah'ın eserleri şunlardır:

1) Külliyât-ı Bâkî-billah: Bir kitapta toplanmıştır 2) Mektupları, 3) Rubâiyyât: Bu eserini İmâm-ı Rabbânî hazretleri Şerhu Rubâiyyât adıyla şerh etmiştir

Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin mektuplarından kırk bir tânesi, Zübdet-ül-Makâmât kitabında ayrı bir bölüm olarak yazılmıştır Mektuplarından bir tânesi:

6'ncı Mektup (Bu mektup, Şeyh Tâceddîn'e gönderilmiştir):

"Devamlı abdestli bulunmak, helâl yemek yemeye dikkat etmek, bütün günahlardan, gıybetten, söz taşıyıcılıktan, mümini aşağılamaktan, müslümana düşman olmaktan, kin tutmaktan, eli altında olanlara kızmaktan ve sert davranmaktan sakınmak lâzımdır Bizim yolumuzun esâsı budur Bunlarsız iş sağlam olmaz Ama bu sayılanlarda arada bir gevşeklik olursa, bu işi, yâni büyüklerin verdiği vazifeleri ve o yolun îcâblarını terk etmemeli, aksine tövbe ve istigfâr etmeli, aldığı ve yapmakta olduğu vazifelere daha sıkı sarılmalıdır Meâlen: "Muhakkak ki sevâplar, günahları götürür" âyetinin sırrı ortaya çıksın Doğru yolda bulunanlara selâm olsun!"

Muhammed Bâkî-billah hazretleri buyurdular ki:

"Kalbinde mârifet-i ilâhî isteği olmayanla sohbet etme, arkadaşlırk yapma İlmini: mevkî, makam ve övünmek için vesîle eden âlimlerden, aslandan kaçar gibi kaçınız"

"Câhil tarîkatçılarla berâber bulunmaktan sakınınız"

"Mârifetin kısım ve mertebeleri çoktur İşin esâsı, dînimizin esâsı üzere olmaktır"

"Oruç tutmak, Allahü teâlânın sıfatıyla sıfatlanmaktır Zîrâ Allahü teâlâ yemekten ve içmekten münezzehtir"

"Bu yolun büyükleri son derece gayretli ve nâziktirler Onların yolu, hiç eksiksiz Resûlullah'ın yoludur"

"Rızâ sâhiblerine, belâlar musîbet değildir Onlar belâları beğenmemezlik etmezler Çünkü, belâları veren yine Allahü teâladır"

"Resûlullah'a tâbi olmak, Ehl-i sünnet vel-cemâat îtikâdında bulunmak ve bu büyüklerin nisbetini (bağlılık ve muhabbetlerini) kalbinde saklamak, dünyânın her nîmetinden iyidir"

"Sâdıklar ve hakîkate erenler sözbirliği ile diyoruz ki: "Sırât-ı müstakîm, yâni şaşmayan doğru yol, Ehl-i sünnet vel-cemâatin yoludur"

"Müslümanlık; yapmak, yaşamak, ahkâm-ı ilâhîyeyi yerine getirmek demektir"

"Sözün özü şudur ki: Gönül dostla olmalı, beden de işte bulunmalıdır"

"Sakın helâl ve haramdan her bulduğunu korkusuzca yiyenlerden olma!"

"Haram ve şüpheli bir lokma yememek için, çok gayret ve dikkat etmelidir"

"Ümîd ipinin ucunu hiçbir zaman elden bırakmamalıdır"

ANA DUÂSI

Yine ilk günlerine temasla şöyle anlatmıştır: "O günlerde muhterem annem; kararsızlığımın, kudretsizliğimin ve zayıflığımın çokluğunu görünce, kırık ve mahzûn bir kalb ile ihtiyâç ve acz içinde ağlayarak Allahü teâlâya yalvarıp, şöyle duâ etti: "Ey benim ve seni istemekte her şeyden vaz geçmiş ve gençliğin lezzet ve arzularından el çekmiş olan oğlumun Rabbî! Ya onu maksadına kavuştur veya beni daha yaşatma ki, oğlumun maksadına kavuşmamasına ve elemine dayanamıyorum"Annem çok defâ gece yarıları sahralara çıkar, Allahü teâlâya böyle münâcât ve duâ ederdi O duâ ve yalvarmaları sebebiyle,Allahü teâlâ benim kalb gözümü açtı Allahü teâlâ bizim tarafımızdan ona en iyi karşılıklar versin"

BEN DEĞİLİM

Horasanlı bir genç, bir müddet, Hâce Kutbüddîn-i Bahtiyârî Üveysî'nin feyz ve nûr saçan mezârına gider Bu mübârek zâtın rûhâniyetinden, hayatta olan bir mürşid-i kâmilin kendisine bildirilmesini ister Muhammed Bâkî-billah Delhi'ye geldiği gece, bu genç rüyâda, Nakşibendî büyüklerinden birinin geldiğini görür Emre uyarak, Muhammed Bâkî-billah'ın huzûruna gelip, rüyâda gördüklerini arz eder ve kabûl edilmesi için yalvarır Fakat cevâbında; "Bu miskîn kendimi bu işe lâyık göremiyorum, herhâlde başkası olsa gerek" buyurur Çok fazla tevâzu gösterdiği ve çeşit çeşit özürler dilediği için, genç tekrar kaldığı yere döner Ertesi gece rüyâda kendisine; "O büyük, huzûruna çıktığın ve sana inkisârını beyân eyleyen zâttır" buyururlar Sabahleyin tekrar huzûruna gelir, fakat bir daha geri çevrilmez İhtimâmla kabûl edilip, her ne gördüyse orada görür

SEN ÖYLE SANIRSIN

Muhammed Bâkî-billah'ın komşularından bir genç içki içer ve her çeşit kötülüğü yapardı Bunu duyar ve ıslâhı için bekleyip tahammül ederdi Bir gün HâceHüsâmeddîn'in haber vermesiyle, görevliler o genci yakaladılar ve hapse attılar Muhammed Bâkî-billah bunu duyunca, Hâce Hüsâmeddîn'i çağırıp darıldı Hâce Hüsâmeddîn: "Öyle fâsık, öyle kötü bir kimsedir ki, kötülükleri sayısız ve başkalarına zarar verir hâldedir" deyince, üzüntülü bir şekilde, derin bir âh çekip buyurdu ki: "Sen kendini sâlih, temiz ve hayırlı gördüğünden senin nazarında o, fâsık, kötü ve şerîr görünüyor Fakat biz ki, hiçbir şekilde kendimizi ondan farklı görmüyoruz Nasıl olur da onun zararına bir söz söyleriz?" Sonra o genci, araya girerek hapisten çıkardılar O genç, komşusu Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin yakın alâkası ve şefkati karşısında son derece memnun olup, günahlarına tövbe etti Kötü işlerden vaz geçti ve sâlihlerden oldu

ANA DUÂSI

Muhammed Bâkî-billâh, kerâmet hazînesi,
Velîler zincirinin, yirmi sekizincisi,

İmâm-ı Rabbânî’yi, yetiştiren büyük zât,
Kırk yaşına gelince, eyledi Hakk’a vuslat

Çocuk yaşta başladı, din ilmini tahsîle,
Zâhirî ilimleri, öğrendi tamâmiyle

Tasavvufa girmeye, pek çoktu muhabbeti,
Herkesi şaşırtırdı, bu yoldaki gayreti

Feyz alacak bir velî, bir büyük arıyordu,
Her nerede işitse, o yere varıyordu

Öyle çok arardı ki, böyle kâmil bir zâtı,
Yetmezdi fazlasına, bir insanın tâkatı

Hattâ Lâhor şehrinin, killi olup toprağı,
Çok çamurlu olurdu, yollarıyla sokağı

Bu çamurlu yollarda, bir miktar yol yürümek,
Çok meşakkatli olup, insanı yorardı pek

Lâkin o, hiç aldırış, etmezdi zerre bile,
Bir gönül sâhibini, arıyordu şevk ile

Bir üstad bulmak için, çırpınıp duruyordu
Annesi bu hâline, hiç dayanamıyordu

Gece yarılarında çıkarak sahralara,
Oğluna duâ için, yalvarırdı Allaha:

“Yâ Rabbî, evlâdımın, murâdı neyse şâyet,
Sevdiğin kullarının, hürmetine ihsân et!

Ya kavuştur oğlumu, ne ise, murâdına,
Ya beni yaşatma ki, tâkatim yoktur buna

Böyle duâ ederdi, göz yaşları dökerek,
Dergâhta her hizmeti, o yapardı severek

Hem dahî birden fazla, hizmetçiler var iken,
O yapardı her işi, yaşlı hâline rağmen

Tâze pişen ekmeği, verip talebelere,
Kendisi kuru ekmek yer idi pek çok kere

Zevk ile yapıyordu, bilumum hizmetleri,
Bir hasır üzerinde, yatıyordu ekseri

Oğlu bunu görerek, çok acıdı hâline,
Yemek yapma işini, verdi başka birine

Ve lâkin vâlidesi, öğrendi bu haberi,
Çok üzülüp ağladı, fazlalaştı kederi

Dedi: “Ne kabahatim, oldu ki, bilmiyorum,
Bu kıymetli hizmetten, mahrum ediliyorum

Ömrümün sonlarında, şu mübârek dergâha,
Hem dahî fazîletli, oğlum Bâkî-billâh’a,

Hizmet etmekten gayri, yok idi bir sermâyem,
Bu idi bu dünyâda, yaşamaktan tek gâyem

Âhirette kurtuluş, ümîdim bu hizmeti,
Ne yazık ki, kaçırdım, elimden o da gitti

O, böyle söyleyerek, ağlardı kederinden,
Lâkin söyleyemezdi, oğluna, edebinden

Onun bu üzüntülü, hâlini öğrendiler,
Gelip Bâkî-billâh’a, bunu haber verdiler:

“Efendim olsun şundan, mâlûmatı âlîniz,
Hizmetten oldum diye, çok ağlıyor anneniz

Buyurdu ki: “Ben ona, merhamet ettiğimden,
Yemek hizmetlerini, almış idim kendinden,

Mâdemki üzülüyor, hizmetin gittiğine,
Eski hizmetlerini, verin yine kendine

Vâlidesi sevinip, şükreyledi Allah'a,
Ve teşekkür eyledi, oğlu Bâkî-billâh’a,

Ganîmet biliyordu, o yaşta bu hizmeti,
Kuvveti az olsa da, pek fazlaydı gayreti

İlâhî, bu anneyle, oğlunun hürmetine,
Dâhil et bizleri de, Cennet ve cemâline

HAKÎKÎ TEVEKKÜL

Muhammed Bâkî-billah hazretleri buyurdu ki: "Tevekkül, sebebe yapışmayıp, tembel oturmak değildir Çünkü böyle olmak, Allahü teâlâya karşı edepsizlik olur Müslümanın meşrû olan bir sebebe yapışması lâzımdır Sebebe yapıştıktan ve çalışmaya başladıktan sonra tevekkül edilir Yâni istenilen şey, bunun hâsıl olmasına sebeb olan şeyden beklenilmez Çünkü Allahü teâlâ sebebi, istenilen şeye kavuşmak için, bir kapı gibi yaratmıştır Bir şeyin hâsıl olmasına sebeb olan işi yapmayıp da, sebepsiz olarak gelmesini beklemek, kapıyı kapayıp pencereden atılmasını istemeye benzer ki, edebsizlik olur Allahü teâlâ ihtiyâçlarımıza kavuşmak için kapıyı yaratmış ve açık bırakmıştır Onu kapamamız doğru değildir Bizim vazifemiz kapıya gidip beklemektir Sonrasını O bilir Çok zaman kapıdan gönderir Dilediği zaman da pencereden atarak verir"

1) Mektûbât-ı İmâm-ıRabbânî
2) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s1115
3) Mebde' ve Me'âd Risâlesi; s59
4) Mükâşefât-ı Gaybiyye; s241
5) Eshâb-ı Kirâm; (6 Baskı) s314
6) Zübdet-ül-Makâmât; s5
7) Umdet-ül-Makâmât; s84
8) Hadarât-ül-Kuds; s34
9) Hadâik-ül-Verdiyye; s178
10) İrgâm-ül-Merîd; s68
11) Behçet-üs-Seniyye; s77
12) Hadîkat-ül-Evliyâ; c1, s92
13) Külliyât-ı Bâkî-billah
14) İrfâniyyât-ı Bâkî; s7, 8, 9, 10
15) Hulâsât-ül-Eser; c4, s288
16) Rehber Ansiklopedisi; c12, s287
17) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c16, s66

Alıntı Yaparak Cevapla