Prof. Dr. Sinsi
|
Behlül-İ Dânâ
BEHLÜL-İ DÂNÂ
Meczûb Hak âşığı Çok tanınmış evliyâdan biri Asıl ismi Vüheyb bin Ömer Sayrâfî'dir Behlûl-i Dânâ adıyla şöhret buldu Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir Kûfeli olduğu hâlde ömrünün çoğunu Bağdât'ta geçirdi Hârûn Reşîd'in kardeşi olduğuna dâir rivâyetler varsa da aslı yoktur Hârûn Reşîd'e nasîhat verirdi Herkese ders olacak hikmetli sözleri çok meşhûrdur 805 (H 190) senesi Bağdât'ta vefât etti Dicle kenarında Şunûziyye kabristanlığına defnedildi
Behlül-i Dânâ, zamânın büyüklerinin sohbetlerinde bulundu Eymen bin Nâbil, Amr bin Dînâr ve Âsım bin Ebi'n-Necîd'den hadîs-i şerîf öğrendi İbretli mânâlı sözler söyledi Menkıbeleri dilden dile aktarıldı
Oyun için yaratılmadık
Behlül-i Dânâ bir gün Bağdât sokaklarından birinde giderken, oynayan çocuklar gördü Çocuklardan biri ise bir köşeye çekilmiş onlara bakıyor ve ağlıyordu Behlül-i Dânâ o çocuğun yanına gitti ve;
"Ey çocuk niçin ağlıyorsun? Gel sana bir şeyler alayım da sen de arkadaşlarınla oyna " dedi ve çocuğun başını okşadı
Çocuk bakışlarını Behlül'e çevirdi ve;
"Ey aklı az adam! Biz oyun için yaratılmadık " dedi
Behlül bu söze şaştı ve çocuğa;
"Ey oğlum! Peki niçin yaratıldık " diye sordu
Çocuk;
"Allahü teâlâyı bilmek ve O'na ibâdet etmek için " dedi
Behlül hazretleri;
"Peki bunun öyle olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordu
Çocuk, Mü'minûn sûresinin 115 âyet-i kerîmesini okuyuverdi Meâlen; "Sizi ancak boşuna yarattığımı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?"
Hazret-i Behlül tekrar;
"Ey çocuk Sen hakîmâne konuştun Bana biraz daha nasîhat et " dedi ve ağlamaya başladı Kendinden geçmişti
Kendine geldiğinde çocuğa;
"Ey oğlum! Senin günâhın yok Sen bir çocuksun Nasıl oluyor da böyle düşünebiliyorsun?" diye sordu
Çocuk da;
"Ey Behlül! Babamı ateş yakarken gördüm İri odunları küçük çırpılarla tutuşturuyordu Ben de Cehennem'in yanan küçük odunlarından olacağımdan korkuyorum " dedi
Bu sözler üzerine Behlül-i Dânâ hazretleri tekrar ağladı Kendinden geçti Kendine geldiğinde çocuğu yanında göremedi Oradakilere bu çocuğun kim olduğunu sordu
Onlar;
"Tanımadın mı?" dediler
Behlül;
"Hayır " deyince, onlar;
"Bu, hazret-i Hüseyin evlâdından seyyid bir çocuktur " dediler
Behlül de; "Ancak böyle bir ağacın meyvesi bu kadar olgun olabilirdi " deyip oradan ayrıldı
Sayıya sığmaz
Bir gün Behlül-i Dânâ'ya;
"Basra'daki Hak âşıklarını sayar mısın?" dediler
O;
"Bunlar sayıya sığmaz İsterseniz öyle olmayanları söyleyeyim Zîrâ bunlar birkaç tânedir " diye cevap verdi
Soranlar özür dileyip oradan ayrıldılar
Sohbet
Bir gün Behlül'ü kabristanda gördüler Ayaklarını kabir taşları arasına sokmuş toprakla oynuyordu
Kendisine;
"Ey Behlül ne yapıyorsun?" diye sordular
Onlara gâyet sâkin olarak;
"Bana eziyet etmeyen, gıybetimi yapmayan insanlarla oturup sohbet ediyorum Bunlar sağ olanlardan daha emin " diye cevap verdi
Ne Nasihat İstiyorsun?
Bir gün devrin halîfesi Hârûn Reşîd ile karşılaştı
Halîfe;
"Seni gördüğüme çok sevindim Çünkü uzun zamandır seninle konuşmayı arzu ediyordum " dedi
Hazret-i Behlül güldü ve;
"Benim böyle bir arzum yoktu " cevâbını verdi Buna rağmen Hârûn Reşîd kendisinden nasîhat istedi "Ne nasîhatı istiyorsun? Şu sarayına bak, bir de kabirlere bak! Bunlardan ibret almayan, nasîhat almayan nelerden alır! Hâlin ne olacak, ey müminlerin emîri! Yarın Cenâb-ı Hakk'ın huzûruna çıkacaksın Büyük küçük yaptığın her şeyden suâl olunacaksın Bunlara nasıl cevap vereceksin iyi düşün! Bu hesap zamânında aç ve susuz olacaksın, çıplak bulunacaksın Orada bulunanlar sana bakıp gülecekler Perişan hâlin orada meydana çıkacak, başka nasîhatı ne yapacaksın?" dedi Adâleti ile meşhûr olan Hârûn Reşîd onun nasîhatlarından çok istifâde ettiğini bildirdi
Buğday tanesi bir dinar olsa
Bir zaman Bağdât'ta fiyatlar çok yükselmişti Hayat pahalılığı çekilmez bir hâl aldı Muhammed bin İsmâil bin Ebî Fudayl gelerek;
"Ey Behlül! Müslümanların ve bütün insanların hattâ hayvanların rahatlaması için Allahü teâlâya duâ etmez misin?" dedi
O şöyle cevap verdi:
"Allahü teâlâya yemin ederim ki, ben bu işe karışmam Eğer bir buğday tânesi bir dinar olsa, bize emrettiği gibi Allahü teâlâya ibâdet etsek, O bize vâdettiği gibi rızkımızı verir " Sonra ellerini birbirine vurarak; "Ey dünyâyı ve süslerini toplayan, gözleri uykudan lezzet almayan kimse, nefsinle uğraşıp âhirete bir tedârik yapmadın, kıyâmet gününde Allahü teâlâya ne cevap vereceksin?" dedi
Benim de Rabbimdir
Abdullah bin Mihran anlatıyor:
Hârûn Reşîd hacca gitti Dönüşünde bir müddet Kûfe'de istirahat etti Sonra yola çıkacağı zaman herkes kendisini yolcu etmek için sokağa döküldü Behlül de çıkmıştı Çocuklar onunla oynayıp eğleniyorlardı Tam o sırada Hârûn'un develer üzerinde muhteşem kâfilesi gözüktü Çocuklar da Behlül'ü bırakıp onun seyrine koyuldular Tam Hârûn'un geldiği sırada Behlül yüksek sesle:
"Ey Hârûn!" diye seslendi
Hârûn, perdeyi kaldırarak:
"Buyur Behlül, ne istiyorsun?" dedi Behlül:
"Ey Müminlerin Emîri! Eymen bin Nâil, Kudame bin Abdülâmir'den bize şöyle haber verdi ve dedi ki:
"Ben Resûl-i ekremi Arafat'tan dönüşte görmüştüm Kızıl bir deveye binmişti Yanında kimse dövülmediği gibi, kimse de kovulmazdı "Yol verin, yol verin!" diyen münâdileri de yoktu Sen de bu usûle riâyet eyle Bilmiş ol ki; tevâzu ile yolculuk etmen, kibir ile seyâhatinden hayırlıdır "
Behlül Dânâ yine;
"Bağdât ve etrafını nûrlandırıp aydınlatacak hediyeler götürüyor musun?" dedi
Halîfe;
"Bu hediyeler nasıl olur?" deyince,
Behlül hazretleri;
"İnsanlara Allahü teâlânın sevgisini, O'ndan korkmayı, onlara örnek olacak şekilde hâl ve hareketler, onlar hakkında temiz ve güzel düşüncelere sâhib olmak en güzel hediyedir " dedi
Bunu dinleyen Hârûn Reşîd ağlayarak;
"Ey Behlül, biraz daha anlat!" dedi
Behlül:
"Memleketinin bir köşesinde bir mazlum zulme uğrasa, sen memleketin diğer köşesinde bile olsan, Allahü teâlâ bunun hesâbını senden soracak Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen; "Şüphesiz ki iyiler Naîm Cenneti'ndedir Kötüler ise Cehennem'dedir " buyurdu (İnfitar sûresi: 13-14) Âhirette, Cennet veya Cehennem dışında gidilecek üçüncü bir yer yoktur O hâlde hazırlığını buna göre yap " dedi
Halîfe;
"Amellerimiz hakkında ne dersiniz?" diye sordu
Behlül hazretleri;
"Allahü teâlâdan korkarak ve emrettiğine uygun olarak yapılan amel makbuldür " buyurdu
Halîfe;
"Peygamber efendimizle, akrabâlık olarak yakınlığımız hakkında ne dersiniz?" diye sordu
Behlül;
"Peygamber efendimize akrabâlıktan ziyâde, bildirdiği hükümlere bağlılıkta yakın olmak daha mühimdir " dedi
Halîfe;
"Peygamber efendimizin şefâatine kavuşabilecek miyiz?" deyince de,
Behlül;
"Onu Allahü teâlâ bilir " buyurdu
Halîfe;
"Nasıl yaşayalım?" diye sordu
Behlül;
"Allah'tan kork Her hâlinde Muhammed aleyhisselâmın sünnetine tâbi ol Bu durumda en kârlı yolu seçmiş olursun " dedi
Halîfe;
"Çok güzel söylüyorsun, şu hediyemi kabûl et " dedi
Behlül hazretleri de;
"Onu kimden aldınsa ona ver Dünyâdaki sâhipleri yakana yapışmadan önce, verenin yoluna harca Bunu burada yap Âhirete kalırsa onlara bir şey bulup veremezsin, râzı edemezsin " diye cevap verdi
Parayı almayınca, Hârûn Reşîd;
"Para borcun varsa onu ödeyelim " dedi
Behlül:
"Kûfe'de birçok ilim sâhipleri vardır Borç ile borcun ödenmeyeceğinde ittifak etmişlerdir " dedi
Hârûn Reşîd:
"Bâri ihtiyâcını temin edelim " deyince,
Behlül hazretleri;
"Allahü teâlâ senin Rabbin olduğu gibi, benim de Rabbim'dir Seni hatırlayıp beni unutması muhâldir " buyurdu
Hârûn Reşîd, bu sözleri işitince ağladı
Her koyun kendi bacağından
Bir gün halka doğru yolu göstermek için söylediği sözlerden rahatsız olanlar, Hârûn Reşîd'e gidip;
"Sultanım, bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Bizi kendi hâlimize bıraksın Sonra her koyun kendi bacağından asılır " gibi sözlerle şikâyet ettiler Bunun üzerine Hârûn Reşîd, Behlül Dânâ'yı çağırtıp, halkın isteğini bildirdi
Behlül Dânâ hiç sesini çıkarmadan sarayı terk etti Birkaç koyun alıp kesti, bacaklarından mahallenin köşe başlarına astı Bunu gören halk gülerek; "Deliden başka ne beklenir, yaptığı işler hep böyle zâten " diyorlardı Aradan günler geçtikçe, asılan hayvanlar kokuyor, bundan da bütün mahalle zarar görüyordu Kokudan durulmaz hâle gelince, aynı kişiler Hârûn Reşîd'e gidip, durumu anlattılar Behlül Dânâ'yı çağırtıp, sorduğunda:
"Bir kötünün herkese zararı olduğunu herhalde anladılar Ben bir şey yapmadım, her koyunun kendi bacağından asıldığını onlara gösterdim " diye cevap verdi
Bazımızı Bazımıza
Hasan bin Sehl anlatır:
Bir gün çocuklar, hazret-i Behlül'e taş atmağa başladılar Taşın birisi vücûdunu kanatınca,
"Ey çocuklar! Ben, Allahü teâlâya tevekkül ettim O elbette bana kâfidir O ne güzel vekildir Ancak Allahü teâlâya yaklaşmak insana rahatlık verir İnsanlara ezâ ve cefâ yapanlar hiç merhametli olur mu?" dedi Ben dayanamadım
"Ey Behlül, çocuklar sana taşla vuruyorlar, sen onlara merhamet ediyorsun Bu nasıl iştir?" dedim
O da,
"Sus! Allahü teâlâ, benim üzüntü ve acımı, onların da sevincinin çokluğunu elbet biliyor Bâzımızı, bâzımıza bağışlaması umulur " buyurdu
Kaybolan deve
Adamın birisi namaz kılmaz, diğer ibâdetleri yapmaz ama her gece yatarken;
"Yâ Rabbî! Bana Cennet'ini ver!" diye duâ ederdi
Bir gece aynı şekilde yattı Geç vakitte, damdan bir tıkırtı geldiğini hissederek uyandı Hemen çıkıp;
"Kimsin, orada ne arıyorsun?" dedi
Damda bulunan Behlül Dânâ idi ve;
"Devem kayboldu da onu arıyorum " dedi
Ev sâhibi,
"Kaybolan deve damda olması mümkün mü? Bu akılsızlık değil midir?" deyince,
Behlül-i Dânâ;
"Senin, hiç ibâdet etmemen ve sonra da Allahü teâlâdan Cennet'i istemen daha akılsızlık değil midir?" buyurdu
Ev sâhibi O zaman, Behlül-i Dânâ'nın kendisine nasihat vermek için böyle yaptığını anladı Hatâsını anlayıp, tövbe etti ve ibâdetlerini aksatmadan yapmaya başladı
Bu kapıya gelecek
Bir gün Behlül-i Dânâ'nın evine hırsız girmiş, evde ne bulduysa götürmüştü Doğruca kalkıp kabristânlığa gitti ve kapısına oturdu Bunun farkına varanlar başına toplanıp;
"Niçin hırsızın peşinden gitmedin de buraya geldin?" dediler
Onlara;
"Yolunu şaşırmış o adamcağızı burada bekliyorum " diye cevap verdi
Bu söze oradakiler kahkaha ile güldüler ve;
"Hay Allah iyiliğini versin, o adamın burada işi ne?" dediler
Bunun üzerine Behlül hazretleri;
"Siz hiç merak etmeyin o mutlakâ bu kapıya gelecek Ecel onu buraya getirecektir " buyurdu Bu sözler üzerine herkes derin düşüncelere daldı
Boş Taht
Behlül bir gün Hârûn Reşîd'in taht odasını boş buldu ve çıkıp tahta oturuverdi Bunu gören askerler onu kamçı ile dövmeye başladılar Askerler vurdukça o;
"Vah Hârûn Reşîd Vah Hârûn Reşîd!" diyordu
O esnâda halîfe geldi ve manzara karşısında donup kaldı Askerleri uzaklaştırdıktan sonra;
"Ey Behlül! Bu ne hâl?" diye sordu
Behlül;
"Senin için ağlıyorum Burada tahtı boş bulup bir an oturdum Bu kadar kırbaç yedim Sen ise senelerdir bu tahtın üzerinde oturuyorsun Hâlin ne olur diye düşündüm "
Hârûn Reşîd;
"Peki ne yapmam lâzım?" dedi
ehlül;
"Mâdem ki bu yükün altına girdin Zulme meyletme Adâlet üzere ol Böylece tahtında otur " buyurdu
En çok
Behlül Dânâ hazretlerinin halîfe Hârûn Reşîd'e bir nasîhati de şöyle oldu
Bir gün halîfeye;
"Ey Hârûn Reşîd! Yer içinde, yer üzerinde ve göklerde çok olan nedir?" diye sordu
Hârûn Reşîd;
"Bunu bilmeyecek ne var? Yer içinde ölüler, yer üzerinde hayvanlar ve bitkiler, gökte ise meleklerdir " dedi
Behlül; "Değil " buyurdu
Halîfe;
"Nedir?" deyince,
Behlül-i Dânâ;
"Ey Halîfe! Yer içinde çok olan ölülerin pişmanlıkları, yer üzerinde insanların hırs ve tamahı, gökte ise âdil hükümdarların sevaplarıdır " buyurdu
Bu sözler üzerine Hârûn Reşîd ağlamaya başladı
Rüyadaki padişahlık
Bir gün Hârûn Reşîd, Behlül ile görüşmek, hikmetli sözlerini duymak istedi Bu şekilde adamlarını gönderip Behlül'ü getirmelerini söyledi Gidenler Behlül'ü boş bir mezar içinde uyur buldular Uyandırdıklarında;
"Siz ne yaptınız Beni pâdişâhlık makâmından indirdiniz Şimdi ben ne yapacağım " dedi
Görevliler gidip bu sözleri halîfeye bildirdiler Hârûn Reşîd onun bu hâline bir mânâ veremedi, huzûruna geldiğinde;
"Ey Behlül! Bu ne iş Sen hangi pâdişâhlıktan indirildin?" dedi
O, bu soru üzerine;
"Ey Halîfe! Rüyâmda kendimi hükümdâr olmuş gördüm Tahtımda oturuyordum Hizmetçilerim vardı Saltanat ve ihtişam içinde idim Lâkin senin adamların beni uyandırdı ve tahtımdan oldum "
Bu sözlere Hârûn Reşîd güldü ve;
"Ey Behlül! Rüyâdaki pâdişâhlığa îtibâr olur mu?" dedi
Bunun üzerine Behlül hazretleri;
"Ey müminlerin emîri! Benim hükümdarlığım ile seninki arasında ne fark var Ben gözlerimi açınca hayat buldum Sen gözlerini kapayacak olsan ebediyyen emirlikten düşecek saltanatından olacaksın ve nedâmet, pişmanlık günün başlayacak O halde hangimizin hükümdârlığına îtibâr yoktur siz söyleyin " dedi
Bunun üzerine Hârûn Reşîd söyleyecek söz bulamadı
Ne söylersen söyle
Behlül-i Danâ hazretleri bir gün Bağdât sokaklarından birinde giderken, iki kişinin kıyasıya kavga ettiklerini gördü Biri diğerine ağza alınmayacak şeyler söylüyordu
Behlül-i Dânâ onun yanına yaklaşıp;
"Sen bize gel ne söylersen söyle lâkin bizden bir tek kelime karşılık alamazsın " dedi
Öfkeden deliye dönmüş adam birden durdu ve;
"Ey Behlül; Beni o mağlûb edemedi Lâkin sen mağlûb ettin " dedi Böylece kavgacılar dövüşü bırakarak hatâlarını anladılar
Hırka
Bir gün halîfe Hârûn Reşîd Behlül-i Dânâ'ya kıymetli bir hırka hediye etmek istedi:
"Ey Behlül! Şu paha biçilmez hırkayı giy Benim sana hediyemdir " dedi
Behlül-i Dânâ hazretleri geri çekilip;
"Ben ancak pamuklu hırka giyebilirim Pederimin bana nasîhat ve vasiyeti şu idi: "Oğlum! Toprak üstünde yat Lâkin bir döşek kazanmak için kimsenin önünde eğilip, el etek öpme, pamuk hırka ile de yetin "
Birisi Behlül-i Dânâ'ya gidip; "Ey Behlül! Oğlum vefât etti Kabir taşına ne yazayım " dedi Behlül hazretleri buna gülüp; "Dün altımda olan çimenler bugün üstümde yeşerdi Ey yolcu, bil ki şu toprak, günahlardan başka her şeyi örtmektedir, yaz " dedi
Biz de vaktiyle güzel yiyeceklerdik
Halîfe Hârûn Reşîd bir gün Behlül-i Dânâ ile sohbet ederken;
"Ey Behlül! Sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul Yenilerini giy İnsanlar arasına karış " dedi
Bunun üzerine hazret-i Behlül;
"Müsâde ederseniz bir danışayım " dedi
Halîfe;
"Kime danışacaksın, kimsen yok ki?" diye cevap verdi
Behlül de; "Ben danışacağım yeri biliyorum " dedi ve oradan ayrıldı
Hârûn Reşîd arkasından adamlar salıp danışacağı yeri öğrenmek istedi Behlül gide gide şehir dışında bir mezbeleliğe gitti Başını eğip bir şeyler dinlermiş gibi yaptı Bir şeyler söylendi Daha sonra oradan ayrıldı Saraya yöneldi Sultanın adamları ondan önce saraya dönüp hâdiseyi halîfeye bildirmişlerdi Behlül huzûra girince, halîfe Hârûn Reşîd ona;
"Ey Behlül! Söyle bakalım vereceğin cevâbı " dedi
Behlül;
"Danıştım efendim Lâkin insanlar arasına karışmam mümkün değil " dedi
Halîfe heybetle;
"Ey Behlül! Sen gidip çöplere danışmışsın, haberim oldu " dedi
Behlül de;
"Doğru söylüyorsun ben de onlara danıştım Onlar bana cevap verdiler ve;
"Ey Behlül! Biz de vaktiyle en güzel ve nefis yiyecekler idik Bütün güzellikler bizde idi Sevgi ve itibarımız çoktu Ne zaman ki insanlar arasına karıştık İşte bu hâle geldik Çöpe atıldık Sen de sakın insanların arasına karışma " dediler Bu sözlerdeki ince mânâları anlayan Hârûn Reşîd: "Haklısın " deyip düşüncelere daldı
1) Fevâtü'l Vefâyât; c 1, s 228, 230
2) El-A'lâm; c 2, s 77
3) El-Beyân ve't-Tebyîn; c 2, s 230
4) Tabakâtü'l Kübrâ li'ş-Şa'rânî; c 1, s 68
5) Ravd-ur-Reyyâhîn; s 60
6) Muhâdarât-ül-Ebrâr; s 409
7) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c 2, s 137
|