Yalnız Mesajı Göster

Ebü'l-Hasan-İ Eş'arî

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ebü'l-Hasan-İ Eş'arî




Daha sonra Allahü teâlâ, her şeyin yaratıcısı olduğuna, bir olduğuna, işlerinin intizam ve tertip dâiresinde cereyân etmesi ile delil getirdi Allahü teâlâ işlerinde hiç bir ortağı bulunmadığını; "Eğer yer ile gökte, Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de fesâda uğrar, yok olurdu" meâlindeki Enbiyâ sûresi 28 âyet-i kerîmesi ile bildirdi

Sonra, önce yaratıldıklarını kabûl ettikleri halde, öldükten sonra tekrar diriltilmeyi inkâr edenlere karşı tekrar yaratılmalarının mümkün olduğunu bildirdi Onlar tekrar yaratılmayı uzak görerek, çürümüş kemikleri kim diriltecek dedikleri zaman, meâlen; "(Ey Resûlüm) de ki: "Onları ilk defâ yaratan diriltir ve O her yaratılanı tamâmiyle bilir" (Yâsîn sûresi: 79) buyurdu Sonra bunu onlara meâlen; "O (Allah) ki, size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da, şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz" (Yâsîn sûresi: 80) âyet-i kerîmesi ile beyân eyledi Yaş ve yeşil iki ağaç olan ve rüzgâr sebebiyle biri diğerine sürtülünce tutuşan uşar ve murah denilen ağaçlardan ateşin çıkarılmasını, çürümüş kemiklere, parçalanmış derilere, hayâtı iâde etmenin câiz olduğuna delil getirdi (Uşar ile murah, eskiden Arapların ateş çıkarmak için kullandıkları iki ağaçtır)

Peygamber efendimizin son peygamber olduğunu bildiren ve O'nun peygamberliğini kabûl etmeyen yahûdî ve hıristiyanlara cevap veren Ebü'l-Hasan-ı Eş'arî hazretleri buyurdu ki: "Allahü teâlâ Resûlullah'a sallallahü aleyhi ve sellem peygamber olduğu ve bildirdiklerinin doğru olduğu hakkında mûcizelerle yardım eyledi Resûlullah'a en büyük mûcize olarak Kur'ân-ı kerîm verildi Müşrikler, Kur'ân-ı kerîmin Allahü teâlânın kelâmı olduğuna inanmıyorlar, hazret-i Muhammed'in sözüdür, diyorlardı Allahü teâlâ, o zaman en fasîh ve edebiyâtta zirveye ulaşmış olanlarından, Kur'ân-ı kerîmin on sûresi veya bir sûresi gibi bir söz söylemelerini istedi İnsanlar ile cinlerin bir araya gelip çalışsalar, bunu yapamayacaklarını bildirdi Nitekim onlar, böyle bir söz söylemekten âciz kaldılar Böylece onların, Resûlullah'a îmân etmeme husûsunda özürleri ortadan kalkmış oldu

Hazret-i Mûsâ da Firavn'ın sihirbâzlarını, asâsıyla rezîl ve rüsvâ edip, hem sihirbazların, hem de diğer insanların kendisine îmân etmeme mâzeretlerini ortadan kaldırdı Mûsâ aleyhisselâmın asâsından meydana gelen hârikulâde hâllerin kendi güçleri dışında olduğuna, böyle bir şeyi yapabilmenin hatırlarından bile geçmediğine, böyle bir şeyi ancak Allahü teâlânın yapacağına, hem sihirbazlar, hem de başkaları kanâat getirdi (Nihâyet, bu mûcize karşısında sihirbazlar, hazret-i Mûsâ'ya îmân ettiler)

Hazret-i Îsâ da ölüleri ilaçsız diriltmek, anadan doğma körleri ve derisi alaca, abraş olanları iyileştirmek, o zamanda insanları âciz bırakan şeylerle (mûcizelerle), o devre göre tıpta en yüksek dereceye ulaşan tabiplerin kendisine inanmama mâzeretlerini ortadan kaldırdı (Çünkü böyle işleri, ancak Allahü teâlânın yardım ettiği bir kimse yapabilirdi)

Resûlullah efendimiz, kendi kavminden olan, edebiyâtta yüksek dereceye ulaşan ediblerin, kendisine îmân etmeme husûsunda bu mâzeretlerini bertaraf etti Çünkü, Kur'ân-ı kerîmin edebî yüksekliğini onlar da kabûl ediyorlardı

İşte Resûlullah efendimiz yukarıda bildirilen yanlış yollara sapmış kimselere, getirdiği deliller ve mûcizelerle, gittikleri yolun bozukluğunu, dâvet ettiği yolun en doğru olduğunu anlatıyordu Resûlullah efendimiz, onlara dâimâ karşısında duramayacakları deliller getirdiği, aralarında uzun müddet kaldığı halde, fevkalâde ihtiraslarından dolayı îmân etme şerefine kavuşamadılar

Allahü teâlânın Resûlullah efendimize verdiği mûcizelerden bâzısı şöyledir: Şiddetli açlık vakitlerinde, kalabalık cemâatı, az bir yiyecek ile doyurması, susuzluk zamanlarında, mübârek parmakları arasında fışkıran sudan hayvanlar ile sâhiplerinin kanıncaya kadar içmeleri, kurdun kendisine konuşması, kızartılmış koyunun zehirli olduğunu haber vermesi, ayın ikiye bölünmesi, çağırması üzerine ağacın köklerini sürüyerek huzurlarına gelip, emri üzerine tekrar yerine gitmesi, insanların kalplerinde saklayıp da haber vermesini istedikleri sırları haber vermesi

"İnsanlar Allahü teâlâyı görecekler midir?" diye soran birisine buyurdu ki: "Âhirette müminler Allahü teâlâyı göreceklerdir Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen; "Nice yüzler vardır ki, o gün (kıyâmette) güzelliği ile parıldar (O yüzler) Rablerine bakar" (Kıyâme sûresi: 22-23) buyurmaktadır Resûlullah efendimiz de; Ayı gördüğünüz gibi, kıyâmet gününde Rabbinizi mutlaka göreceksiniz O'nu görmekte güçlük çekmeyeceksiniz" buyurmaktadır

Ebü'l-Hasan-ı Eş'arî hazretleri insanların âhiretteki hallerini soran bir kimseye de buyurdu ki:

Allahü teâlâ mahlûkâtını iki kısma ayırdı Birisini Cennet'i için yarattı Onları, isimleri ve babalarının isimleri ile berâber yazdı Diğer kısmını Cehennem için yarattı Onların isimlerini de yazdı Resûlullah efendimizle hazret-i Ömer arasında şöyle bir konuşma oldu Hazret-i Ömer Peygamber efendimize; "Yâ Resûlallah! Bizim evvelce hesap ve kitabımız görülüp bitmiş midir, yoksa, daha yeni başlanmış bir iş midir?" diye sorunca, Resûlullah efendimiz; "Bunlar, hesâbı ve kitabı görülüp bitmiş işlerdir" buyurdu Bunun üzerine hazret-i Ömer; "Öyleyse niçin ameller yapıyoruz (çalışıp, çabalıyoruz) yâ Resûlallah?" diye sorunca, Peygamber efendimiz; "İbâdet yapınız! Herkese ezelde takdîr edilmiş olan şeyi yapmak kolay olur" buyurdu

Bir kimse Ebü'l-Hasan-ı Eş'arî hazretlerine gelerek ehl-i kıble olan bid'at ehlinin îmânıyla ilgili olarak sordu Ebü'l-Hasan-ı Eş'arî buyurdu ki:

"Allahü teâlâya ve Peygamber efendimizin îmân etmeye dâvet ettiği şeylere îmân eden kimseleri, küfürden başka hiç bir günah îmândan çıkarmaz Îmânlarını, ancak küfür giderir Ehl-i kıble, günahları sebebiyle îmândan çıkmayıp, dînin bütün emirleriyle mükelleftirler, yapmaları gerekir

Ehl-i kıbleden olup, günahkâr olanları da, Allahü teâlâ; "Ey îmân edenler! Namaza kalktığınız zaman yüzünüzü ve ellerinizi (dirseklerinizle berâber) yıkayın, başınızı mesh edin ve ayaklarınızı yıkayın Eğer cünüp iseniz boy abdesti alın" meâlindeki Mâide sûresi 6 âyet-i kerîmesi ile mümin diye isimlendirmiştir Eğer akîdesi (inanışı) bozuk olan Kaderiyyenin dediği gibi, günahkârlar, günahları sebebiyle îmândan çıkmış olsalardı, onlara abdest farz olmazdı Allahü teâlânın hitâbı da bütün müminlere değil, yalnız itâat edenlere olurdu Yine Allahü teâlâ Cumâ sûresi 9 âyetinde meâlen; "Ey îmân edenler!Cumâ günü namaz için ezân okunduğu zaman, Allahü teâlânın zikrine (hutbe dinlemeye, namaz kılmaya), koşunuz Alış-verişi bırakın" buyurdu Bu hitâbı yalnız itâat edenlere tahsîs buyurmadı Bu hitâb aynı zamanda günahkârları da içerisine almaktadır

Bid'atten başka herhangi bir günahı yaparak, günahkâr olanlardan hiç bir kimse hakkında, Cehennemliktir diye hükmedilemez Resûlullah efendimizin Cennet'le müjdelediklerinden başka Ehl-i tâattan kimse hakkında Cennetliktir denilemez

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde; "Muhakkak ki, Allahü teâlâ kendisine ortak koşanları bağışlamaz Bu günahtan başkasını dilediği kimseden magfiret buyurur (affeder)" meâlindeki Nisâ sûresi 6 âyet-i kerîmesi ile delâlet ediyor Çünkü Allahü teâlâ kendisi haber vermedikçe, âsîler hakkındaki irâdesinin ne olduğunu bilmeye kimse için yol yoktur Peygamber efendimiz; "Ehl-i kıbleden hiç kimseyi, kendi kendinize Cennet'e, yâhut Cehennem'e koymayınız" buyurdu

İnsanların amellerini yazan hafaza melekleri vardır Allahü teâlâ bu husûsa; "Halbuki üzerinde gözetleyici melekler var (Amellerinizi yazan ve Allah katında) kerîm olan kâtib melekler var" meâlindeki İnfitar sûresi 10 ve 11 âyet-i kerîmeleri ile delâlet buyurdu

Kabir hayâtı ve âhiret halleriyle ilgili olarak buyurdu ki:

"Kabir azâbı haktır İnsanlar, kabirlerinde diriltildikten sonra imtihân edilecek Kabirde suâl sorulacak, Allahü teâlâ dilediği kimseye cevap vermeyi kolaylaştıracaktır Kıyâmet günü ilk sûr üfürülünce, göklerde olanlar ve Allahü teâlânın diledikleri bayılıp düşecek (ölecekler) İkinci sûrun üfürülmesi üzerine hepsi bakarak ayağa kalkacaklar (dirilecekler) Allahü teâlâ insanları, ilk yaratmasında olduğu gibi, yalın ayak ve çıplak olarak diriltecek (Dünyâda iken) Allahü teâlâya itâat eden ve isyân eden bedenler, kıyâmet günü diriltilecektir Yine dünyâda iken sevap ve günah işleyen eller, ayaklar ve diller de diriltilecek, sâhipleri hakkında şâhidlik edeceklerdir Allahü teâlâ insanların amellerini tartmak için terâzi koyacak Kimin sevâbı ağır gelirse, o kurtulacaktır Kimin de sevâbı hafif gelirse, hüsran ve zarara uğrayacaktır Kıyâmet gününde insanlara, amel defterleri verilecek ve amel defteri sağ eline verilen kimsenin hesâbı kolay görülecektir Amel defterini sol elinden alanlar ise azap göreceklerdir

Sırat, Cehennem üzerine kurulmuş bir köprüdür İnsanlar oradan amellerine göre süratli veya yavaş olarak geçecekler (Yalnız kıyâmette köprü, terazi vardır denince, dünyâdaki köprü ve terâziler akla gelmemelidir Sırat köprüsü için de durum böyledir Âhirette amellerin tartılması için terâzi kurulacağına inanmalı, fakat nasıl, ne şekilde olduğunu düşünmemelidir)

Kalbinde zerre mikdarı îmânı olan, günahı kadar yandıktan sonra, Cehennem'den çıkarılacaktır

Peygamber efendimizin şefâatinin hak olduğunu bildiren Ebü'l-Hasan-ı Eş'arî hazretleri şöyle buyurdu:

"Resûlullah efendimizin şefâatı, ümmetinden büyük günah sâhipleri için olacaktır Ümmetinden bir topluluk yanıp, kara kömür olduktan sonra ateşten çıkarılarak hayat nehrine atılacaklar, vücutları hiç azap görmemiş gibi taptâze olacak Kıyâmet gününde Resûlullah efendimizin havzı bulunup, içmek için ümmeti oraya gelecektir Ondan içen, bir daha susamayacaktır Tuttukları doğru yolu; Peygamber efendimizden sonra değiştirenler, o havuzdan uzaklaştırılacaklar"

İyilikleri emretmek, kötülüklerden sakındırmak husûsunda buyurdu ki:

"Müminlerin üzerine, emr-i mârûf ve nehy-i anil-münker, iyiliği emredip, kötülükten alıkoymak vâcibtir Muktedir olurlarsa, yapılan kötülüğe el ve dil ile mâni olurlar Güçleri yetmezse kalpleri ile o işi kötü görürler"

Sevgili Peygamberimizin Eshâb-ı kirâmının üstünlüğü ve bunlar arasındaki derece farklarını da şöyle bildirdi:

"Peygamber efendimizin hadîs-i şerîfi gereğince, asırların hayırlısı, Eshâb-ı kirâmın (ranhüm) zamânıdır (asrıdır) Sonra Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînin asırlarıdır Eshâb-ı kirâmın en üstünleri, Bedir muhârebesine katılanlardır Bunların en üstünü, Aşere-i mübeşşeredir (Cennet'le müjdelenen on Sahâbî) Aşere-i mübeşşerenin en üstünü dört halîfedir (Hazret-i Ebû Bekr, hazret-i Ömer, hazret-i Osman, hazret-i Ali) Bunların halîfelikleri, o zamandaki müslümanların rızâsı ile olmuştur Müslümanlar bu tertîbe göre ittifak edip, birleştiler

Muhâcir ve Ensârdan ibâret olan Bedir ehli arasında, Aşere-i mübeşşereden sonra efdaliyet, hicret ve önce müslüman olmaya göredir Peygamber efendimizin dâvet ettiği şeylere îmân ederek, bir saat olsun kendisi ile görüşen yâhut onu bir defâ gören Eshâb-ı kirâm, Tâbiînden üstündür

Eshâb-ı kirâm için, haklarında söylenen hayır sözlerden başkasından sakınmalıdır Onların iyiliklerini yaymalı, yaptıkları işler için sahîh ve doğru te'vîl yolları aramalı, tâkib ettikleri yolun en iyi yol olduğuna hüsn-i zân etmeli, iyi düşüncelere sâhib olmalıdır

Ehl-i sünnet vel-cemâat mezhebinin îtikâddaki iki imâmından biri olan Ebü'l-Hasan-ı Eş'arî, zâhirî ilimlerde yüksek âlim olduğu gibi, tasavvuf yolunda da yüksek bir velî idi İnsanlara karşı gâyet tatlı, açık ve iknâ edici konuşurdu Güzel ahlâkıyla insanlara örnek olurdu Hakkın, doğrunun ortaya çıkması için münâzarayı sever; yazarak ve anlatarak hak uğrunda müdâfaadan çekinmezdi

Eserleri: İmâm-ı Eş'arî'nin eserleri, beş grubta toplanır:

1- Kırk yaşından önce mûtezile iken yazdığı eserler Bunları sonradan iptâl etmiştir

2- Felsefecilere, yahûdî, hıristiyan ve mecûsîlere yazdığı reddiyeler

3- Hâriciye, mûtezile, şia ve zâhiriyye fırkalarına yazdığı reddiyeler

4- Makâleler

5- Kendisine sorulan suâllere cevap olarak yazdığı risâleler ve diğerleri

El-Umed adlı eserde bildirilen kitaplardan bâzıları:

1) Kitab-ül-Füsûl: Mülhidler (dinsizler), tabiatçı felsefeciler, dehrîler, zamanın ve âlemin kadîm olduğuna inananlara reddiyedir Bu kitapda; brehmenler, yahûdîler, hıristiyanlar ve mecûsîlere de cevaplar vermiştir Bu kitap büyük bir eserdir

2) El-Mûcez: On iki kitaptan ibârettir

3) Halk-ül-Ef'âl

4) İstitâa hakkındaki kitap

5) Sıfâtlar hakkındaki kitap

6) El-Luma' fi'r-Reddi alâ Ehli'z-Zeyği ve'l Bid'a: Kur'ân-ı kerîm, Allahü teâlânın irâdesi, Allahü teâlânın görülmesi, kader, istitâa, va'd ve va'îd ve imâmet meselelerinden bahseden on bölüm ihtivâ eden kıymetli bir kitaptır İmâm-ı Eş'arî hazretlerinin bu mevzularda söyledikleri hakkında iyi bir kaynaktır Yakın zamanda Mısır'da ve Beyrut'ta basılmıştır Beyrut baskısında, ayrıca Richard JMc Carthy tarafından bir mukaddime ve İngilizce tercümesi vardır Spitta, bu eseri hülâsa etmiş, Joselp Hell tarafından Almancaya tercüme edilmiştir

7) Risâlet-ül-Îmân; Spitta, Almancaya tercüme etmiştir

8) Kitâb-ul-Fünûn: Mülhidlere (dinsizlere) cevap olarak yazılmıştır

9) Kitâb-ün-Nevâdir: Kelam ilminin inceliklerini anlatır

10) Dehrîlerin (dinsizlerin) Ehl-i tevhid'e karşı yaptıkları bütün îtirâzlarının toplandığı bir kitap

11) El-Cevher fi'r-Reddi alâ Ehli'z-Zeygi ve'l-Münker

12) Nazar, istidlâl ve şartları hakkında Cübbâî'nin suâllerine verilen cevaplar

13) Mekâlât-ül-Felâsife: Felsefecilere cevap olarak yazılmış bir eserdir Kitap üç makâleyi ihtivâ eder Eserde İbn-i Kays ed-Dehrî'nin bâzı şüpheleri, Aristo'nun semâ (gök) ve âlem hakkındaki fikirleri çürütülmüştür; hâdiseleri, saâdet ve şekâveti yıldızlara bağlıyanlara lâzım gelen cevaplar verilmiştir

14) Cevâb-ül-Horasâniyyîn: Çeşitli meseleleri ihtivâ eder

El-Umed'de bildirilenlerden başka, İbn-i Fûrek'in zikrettiği eserlerinden bâzıları da şunlardır:

1) Tenâsühe inananlar hakkındaki eser

2) Mantıkçılara dâir yazılan eser

3) Hıristiyanlar hakkında yazılan kitap

4) Delâil-ün-Nübüvve hakkındaki kitap

İmâm-ı Eş'arî'nin ayrıca: Risâle Ketebehâ ilâ Ehli's-Sagr bi Bâb-ül-Ebvâb adlı eseri vardır Kitap, Kafkas Dağlarının Hazar Denizi ile bitiştiği yerde Bâb-ül-Ebvâb (Demirkapı yâhut Derbend) denilen kasabanın âlimlerine yazılmıştır Bu eser, Ehl-i sünnet vel-cemâat akâidini geniş olarak anlatmaktadır

Bunlardan başka şu eserleri de meşhûrdur:

Makâlât-ül-İslâmiyyîn: Bu eserinde îtikâdî fırkalardan ve kelâm ilminin ince meselelerinden bahsetmektedir Mezhebler târihinin temel kitaplarından olan eser matbûdur

El-İbâne an Usûl-id-Diyâne; Ehl-i sünnet dışı fırkaların reddi için yazılmış olup, bu husustaki delilleri içinde toplamaktadır İngilizce tercümesi ile birlikte basılmıştır

Kavl-ül-Cumlât, Eshâb-ül-Hadîs ve Ehl-üs-Sünne fi'l-Îtikâd (Basılmamıştır) Risâlet-ül-İstihsân el-Havdu fî İlm-il-Kelâm, basılmıştır İngilizce tercümesi vardır

Îzâh-ül-Bürhân et-Tebyîn alâ Usûliddîn, Kitâb-ül-Ulûm, Tefsîr-ül Kur'ân eş-Şerh vet-Tafsîl, İbn-i Asâkir'in bildirdiğine göre, Ebü'l-Hasan Eş'arî'nin tefsîri 70 veya 300 cild idi

SÜNNETİME YARDIM ET

Ebü'l-Hasan-ı Eş'arî'nin, Mûtezile denilen bozuk yoldan dönmesi şöyle olmuştur:

Bir Ramazân-ı şerîf ayının ilk günlerinde rüyâsında Peygamber efendimizi gördü Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem ona; "Yâ Ali! Benden nakledilen yola yardım eyle" buyurdular Bu rüyâdan sonra Ramazân-ı şerîf ayının ortasında, ikinci defâ Peygamber efendimizi sallallahü aleyhi ve sellem rüyâda görmekle şereflendi Rüyâsında; "Sana emrettiğim şey ne oldu, ne yaptın?" buyurdu "Benden bildirilen yola, sünnetime yardım et, bu yola uy!" buyurdular Bu rüyâdan sonra kelâm ile uğraşmayı terketti Üçüncü defâ Ramazân-ı şerîfin yirmi yedinci gecesi, Peygamber efendimizi sallallahü aleyhi ve sellem tekrâr rüyâda gördü "Sana emrettiğim şey ne oldu?" buyurdu "Kelâm ilmini terkedip, Kur'ân-ı kerîm ve hadîs ilmine sarıldım" dedi "Benden rivâyet edilen, bildirilen yola, sünnetime yardımcı olmanı emrettim" buyurdu Bunun üzerine İmâm-ı Eş'arî özür dileyip; "Meselelerini ve delillerini öğrenmek için otuz yıl harcadığım yolu (Mû'tezileyi) nasıl terk edeyim?" dedi Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem; "Allahü teâlâ sana, ilâhî yardımı ile yardım eyledi Bunu yakînen bilmeseydim sana bunu emretmezdim" buyurdu İmâm-ı Eş'arî bu rüyâyı da gördükten sonra uyanıp; "Haktan öte, sapıklıktan başka bir şey yok" diyerek, Mûtezile yolundan dönüp, Ehl-i sünnet itikâdına girdi Bu rüyâsından sonra on beş gün evinden çıkmadı Meseleleri derinlemesine inceleyip, gözden geçirdi Sonra Basra Câmiine gidip, kürsüye çıktı O sırada Mûtezile yolunun meşhûr ve kuvvetli âlimlerinden sayılan ve böyle bilinen İmâm-ı Eş'arî, kürsüden cemâate şöyle hitâbetti: "Ey insanlar! Çoktan beri size görünmez oldum Dikkatle düşündüm İnsafla inceledim Yanımdaki delilleri gözden geçirdim Tercih husûsunda zorlandım Sonunda Allahü teâlâdan beni hidâyete, doğru yola kavuşturmasını istedim, duâ ettim Allahü teâlâ beni hidâyete, doğru yola kavuşturdu Mûtezile yoluna âit îtikâdlarımın hepsinden vazgeçip, kurtuldum" diyerek, Ehl-i sünnet îtikâdına girdiğini herkese ilân etti

1) Tebyînü Kizbi'l-Müfteri; s38
2) Nazmü'l-Ferâid; s17
3) Kavlü'l-Fasl; s3
4) Tabakâtü'ş-Şâfiiyye; c3, s347
5) Târih-i Bağdâd; c11, s346
6) El-Milel ve'n-Nihâl; c1, s94
7) Temhid (Bâkıllânî); s3, vd
8) Risâle-i Kuşeyrî; s1,3
9) Şezerât-üz-Zeheb; c3, s131
10) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye (49 Baskı); s1070
11) Tathîrü'l-Fuâd min Denîsi'l-Îtikâd; s5
12) Esâsü't-Takdis; s98
13) Fetevây-ı Hadsiyye; s111
14) Rehber Ansiklopedisi; c4, s323
15) Mu'cemü'l-Müellifîn; c7, s35
16) Vefeyâtü'l-A'yân; c1, s326
17) Miftâhus-Seâde
18) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c4, s54
19) Esmâü'l-Müellifîn; c1, s676
20) Brockelman; Gal1, s194, Sup1, s345
21) El-A'lâm; c4, s263

Alıntı Yaparak Cevapla