Yalnız Mesajı Göster

Mevlâna’Nın Tebrizli Güneşi Şems

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mevlâna’Nın Tebrizli Güneşi Şems




Mevlâna’nın Tebrizli Güneşi Şems

(Bilim ve Hikmet ışığında bu değerli büyüğümüzü seyretmek)



Doç Dr Bayram Ali ÇETİNKAYA*


Horasan’dan Tebriz’e gelip yerleşen basit bir dokumacının oğlu olan Şems-i Tebrizî, aldığı terbiyeden, garip olmakla beraber manalı ve hesaplı hareketlerinden onun bir tasavvuf eğitimi aldığı, birçok mutasavvıfla görüştüğü anlaşılmaktadır

Tebrizli Yalnız Sûfî

Tebrizli Şemseddin, Konya’ya gelmeden önce, şehirleri gezerek, büyük ariflerle birlikte olur Bazen okul müdürlüğü yapar, bazen de şalvar uçkuru örmek gibi önemsiz işlerde çalışırdı Ücret verildiği zaman onu almamak için mazeretler ileri sürer, “alacağım biriksin, sonra alırım” der, Ansızın şehirden uzaklaşır, kaybolurdu Böylece belirli bir yerde, uzun süre kalmadan ve aynı işte fazla çalışmadan hayatını sürdürürdü

Zahirî İlimlerde Müderris

Gizemli ve yalnız bir sûfî olan Şems’in kendisi hakkındaki en önemli bilgileri Makâlât adlı eserden almaktayız Mâkâlât, Şems’in bilinen tek eseridir Ancak bu kitap bizzat Şems tarafından kaleme alınmış değildir Eser, yalnız Şems’in ve Mevlâna’nın hayatı ve fikriyatı hakkında değil, dönemi ile ilgili ve canlı bilgiler veren önemli bir eserdir Makâlât’la Mesnevi arasında güçlü bağlantılar bulunmaktadır Mevlâna Makâlât’ın birçok hikâyelerini, meselelerini, bahislerini Mesnevi’sinde toplamıştır Makâlât, bize zahirî ilimlerde mahir olan Tebrizli Şemseddin’in, tefsir, hadis, fıkıh, felsefe ve kelam bilimlerinde de önemli bir seviyede olduğunu haber vermektedir
Şems’i, sadece Mevlâna’yı coşturan, heyecanlandıran bir derviş saymak, onun ilmini ve irfanını göz ardı etmek demektir Nihayetinde öyle bir mertebeye ulaşır ki, ilimler onu tatmin etmez; aşkın alanın bilgisini, marifetullahı öncelikle Mevlâna’ya, sonra da diğer insanlara tattırmaya gayret eder

İlk Şeyhi Ebû Bekr Sellebâf

Şems, ömrü boyunca iki gönül sultanıyla muhatap olmuştur Onun sözleriyle ifade edecek olursak: “Benim Tebriz’de Ebûbekr Sellebâf isminde bir şeyhim vardı, veliliğin bütün feyz ve esrarını ondan aldım Ama bende bir şey vardı ki, onu şeyhim görmüyordu Ve hiç kimse de görmemişti Onu ancak Hüdavendigârım Mevlâna gördü
Şemseddin-i Tebrizî’nin makamı ve mertebeleri o dereceye ulaşmıştı ki artık bunlarla kanaat etmiyor, daha yüksek bir makam arayışından ziyade, makamsızlık derecesine ulaşma anını bekliyordu Bu arzu ile dünyayı dolaştı Şemseddin’e, Tebriz’de, tarikat pirleri ve hakikat arifleri, “Kâmil-i Tebrizî”, gönül sahibi seyyahlar ise, çok yer dolaştığı için “ Şemseddin-i perende: Uçan Şemseddin” derlerdi

“İkiz Ruhlar”ın İlk Vuslatı

Tebrizli Şemseddin, Erzurum’da öğretmenlik yaparken ani bir kararla şehirden uzaklaşıp, kaybolur Şam’a varıp burada bir yıl kadar kalır Mevlâna’yla Anadolu’da vuslata ermeden önce, Şems’e “maksadına ulaşman için Rum diyarına git”, diye ilham gelir Yola çıkan Şems, nihayetinde Konya’ya varınca doğruca Şeker-fıruşân= Şekerciler hanına gider Kaldığı hücrenin kapısına da kendisini büyük bir tacir sansınlar diye iki üç dinar kıymetinde nadir bir kilit takar Hâlbuki kaldığı han odasında eski bir hasır, kırık bir ibrik ve bir tuğla yastıktan başka bir şey yoktu On, on beş günde bir, kuru ekmeği paça suyuna batırıp tirit yapar, onunla ayakta kalmayı başarırdı
Şems’in Mevlâna’yla ilk karşılaşması farklı şekillerde anlatılmasına rağmen ilginçtir Şems Mevlâna’ya bir takım cevabı güç sorular yöneltir Cevaplarını alınca da bir rivayete göre bayılır
Mevlâna, Şems’le ilk buluşmalarında tam altı ay birliktelik sergilemişlerdir Artık ders vermeyi terk eden Mevlâna, zahirî ilimlerle ilgisini keserek münzevî olarak yaşamıştır Çünkü o, daima Şems’i arar onunla görüşür, onunla gezer ve halvette bulunurdu “Bazılarının anlattığına göre Şemseddin Tebrizî Konya’ya gelince Mevlâna’nın meclisine gitti Mevlâna bir huzurun yanında oturuyordu Önünde birkaç tane kitap vardı Şems-i Tebrizî: Bu kitaplar nedir? diye sordu Mevlâna: Buna kîl ü kâl derler Şems, Senin bunlarla ne işin var? dedi ve bütün kitapları suya attı Hz Mevlâna çok üzüldü ve: Behey derviş ne yaptın! O kitaplardan bazıları babamın notları idi ki, bulmak mümkün değildir, dedi Şeyh Şemseddin elini suya sokup o kitapları bir bir sudan çıkardı Hiç birisi ıslanmamıştı Hz Mevlâna: Derviş bu ne sırdır? diye sorunca, Şemseddin: Bu zevk ve haldir Sen bundan ne anlarsın! dedi Sonra birbiri ile sohbete başladılar
Şems-i Tebrizî’nin gelişiyle, fünye ateş aldı, bomba infilak etti Maneviyat dünyası, “Konya Okulu”nu kazanmış Doğu ve Batı birleşmişti Anadolu ruhunun yüksek fırınlarından biri hararetle çılgınca yanmaya başlamıştı
Emirlerin, bilginlerin ve sufîlerin cenderesinde sıkışıp kalan Mevlâna, Şems’le buluşmasıyla, medresenin tekdüze hayatından koparak yenilenme evresine geçti Kendisi için kapı aralandı Bu kapı ki, sonsuzluğa açılır, bir daha da asla kapanmaz
Tazyik, tahrik ve tacizlere dayanamayan Şems, habersiz olarak Şam’a gider Gidiş Mevlâna’nın içerisinde parlayan aşk ateşini, ayrılık ateşiyle körüklemek içindir Böylece Mevlâna yandıkça yanacak ve sonunda pişecektir
Bu ayrılıştan sonra Mevlâna, herkesten uzaklaşır ve köşesine çekilir Bir süre o dert ve keder içinde zamanını geçirir Birdenbire Şam’dan, yani Şems’ten mektup gelir Bundan sonra Mevlâna aşk ve şevk içinde tekrar semâ’ya başlar; insanı aşan şiirler ve gazeller, görünmeyen âlemden gelerek görünen âleme düşer

Konya’ya İkinci Geliş

Bu ani gelişmenin neticesinde Sultan Veled, Şemseddin’i aramak üzere müridlerden bir topluluk ile Şam’a gittiler Ayrıca Mevlâna, Şemseddin’in gelmesi isteği ile bir gazeli Sultan Veled’le birlikte gönderdi


Alıntı Yaparak Cevapla