Prof. Dr. Sinsi
|
Ömer Bin Abdülazîz
Ömer bin Abdülazîz hazretleri Allahü teâlânın emir ve yasaklarını yerine getirmede ve halka bildirmede çok dikkatliydi Onun devrinde halk dahi ibâdet ve tâat yoluna girdi Meclislerinde: Bu gece ne okudun? Kur’ân-ı kerîmden kaç âyet ezberledin? Bu ay kaç gün oruç tuttun? gibi sözler söylenmeye başlandı
Ömer bin Abdülazîz hazretleri dîne sokulan bid'atleri ortadan kaldırıp, unutulmuş sünnetleri meydana çıkarmaya çalıştı
Hadîs-i şerîfleri toplatıp, kitap hâline getirdi Mezhepler hakkında; “Eshâb-ı kirâmın ictihadları farklı olmasaydı, dinde ruhsat, kolaylık olmazdı ” buyurdu Hazret-i Ali ile ictihad ayrılığından muharebe edenler için buyurdu ki: “Allahü teâlâ, ellerimizi bu kanlara bulaşmaktan koruduğu gibi, biz de dilimizi tutup, bulaştırmayalım!” İmâm-ı Şâfiî hazretleri de böyle söylemiştir
Ömer bin Abdülazîz hazretleri Evzâî’ye yazdığı bir mektubunda; “Biliniz ki, ölümü çok hatırlayan kimse, az bir dünyâlık ile iktifâ eder, konuştuğu kelimelerin hesâbını vereceğini düşünen çok az konuşur, ancak lüzumlu sözleri söyler ” buyurdu Yine buyurdu ki: “Kendimi överim korkusu ile bir çok sözleri söylemekten kaçınırım ”
Meymûn bin Mihran anlatır: “Ömer bin Abdülazîz ile berâber bir kabristana uğradık O, kabirleri görünce ağladı “Ey Meymûn! Şu gördüğün kabristanda yatanlar, babalarım Emevîlerdir Bunların hepsi gelip geçtiler Lâkin şimdi sanki dünyâya hiç gelmemişler, dünyâ lezzetlerini hiç tatmamışlardır Şu anda toprak altında yatıyorlar ve cesetlerini kurtlar yemektedir  ” Hem böyle söylüyor, hem de ağlamaya devam ediyordu Sonra buyurdu ki: “Vallahi burada, kimin azâbda olduğunu, kimin Allahü teâlânın azâbından emin olduğunu bilemiyorum ”
Ömer bin Abdülazîz hazretleri yine buyurdu ki: “Geçen gece ölüleri düşündüm En samîmi bir dostun ölse, onu üç gün sonra mezarında görsen, oradan kaçarsın Orada dolaşan kurt ve böcekleri, akan irinleri, pis kokular arasında kurtların kendisini nasıl parçaladığını, kefeninin bozulduğunu, vücûdunun pis hâle geldiğini görüp kendisinden nefret ederdin ” Bunları söyledikten sonra bayılıp düştü
Âlimlerden birisi Ömer bin Abdülazîz’i ziyâret etti Çok ibâdet etmekten yüzünde ve rengindeki değişikliği görerek; “Bu ne hâldir?” dedi Ömer bin Abdülazîz “Sen beni ölümümden bir kaç gün sonra mezarımda ziyâret etsen, gözlerimin çıkıp, yanaklarımın üzerine akdığını, dudaklarımın dişlerimi kapayamadığını, ağzımın açık kalıp oradan irin ve cerahatin akmakta olduğunu, karnımın şişip göğsümün üzerine geldiğini, bağırsaklarımın döküldüğünü, burun deliklerinden irin ve kurtların çıktığını görmekle şimdi gördüğünden çok daha feci bir manzara ile karşılaşırdın ” dedi
Halîfeliğinde, yanına bir heyet gelmişti Heyetten bir genç nutuk söylemeye başladı Bunun üzerine; “Sen dur, yaşlınız konuşsun ” diyerek genci uyarmak istedi Genç: “Ey Emir-ül-müminîn! İş yaşa göre ise, müslümanların içinde senden daha yaşlı olanlar yok mu?” deyince; “Konuş bakalım ” diyerek gence söz verdi Genç; “Biz senden bir şey isteyen ve senden korkan bir heyet değiliz Bir şey istemiyoruz Çünkü lütuf ve ihsânınız o kadar çok ki, bu bize kadar ulaşmıştır Senden korkmuyoruz Çünkü adâletin bizi korkmaktan emin kılmıştır ” dedi “Siz kimsiniz?” deyince, “Teşekkür heyetiyiz Teşekkür edip geri dönmek için geldik ” dedi
Yezîd-i Rakkâşî, Ömer bin Abdülazîz’in huzûruna geldi Ömer bin Abdülazîz, Rakkâşi'ye; “Bana nasîhat et ” dedi O da “Ey müslümanların emîri! Senden önceki halîfeler öldüğü gibi sen de öleceksin ” dedi Ömer bin Abdülazîz bunu duyunca ağladı ve “Devam et ” dedi Yezîd-i Rakkâşî: “Âdem aleyhisselâmdan sana gelinceye kadar hiç bir baban hayatta değildir Hepsi vefât ettiler ” dedi Ömer bin Abdülazîz ağlıyarak, yine “Devam et” dedi Yezîd-i Rakkaşî; “Öldükten sonra Cennet ile Cehennem’den başka gidilecek yer yoktur ” dedi Halîfe Ömer, bunu duyunca düşüp bayıldı
Ömer bin Abdülazîz hazretlerinin yanına birisi gelerek; “Falanca kimse, sizin için şöyle, şöyle söylüyor ” dedi Ömer bin Abdülazîz; “İstersen bu işi araştıralım Eğer yalancı isen, Hucurât sûresinin altıncı âyet-i kerîmesinin hükmüne göre; söylediğin yanlış ise, Kalem sûresi on birinci âyet-i kerîmesinin hükmüne göre mesûl olursun Her iki hâlde de mesûl olursun İstersen üçüncü hâli tercih edip, seni affedelim ve bu meseleyi kapatalım ” dedi Bunun üzerine o kimse tövbe edip, bir daha böyle bir şey yapmam dedi
Bir kimse, Ömer bin Abdülazîz hazretlerine gelip, birinin kendisine zulmettiğini söyledi Gelen kimseye; “O kimseden hakkını almış olarak, Allahü teâlânın huzûruna gitmektense, o kimsede hakkın olarak Allahü teâlânın huzûruna gitmen daha iyidir ” buyurdu
Bir Cuma namazını kıldırdıktan sonra, insanların arasında oturdu Sırtındaki elbisenin iki tarafı da yamalı idi Birisi kendisine; “Ey müminlerin emîri! İmkânlarınız var Daha kıymetli elbise giyseniz olmaz mı?” dedi Ömer bin Abdülazîz hazretleri bir müddet düşündü ve başını kaldırıp; “Varlıklı halde iken iktisad etmek ve hakkını almaya gücü yettiği halde affetmek, hakkını helâl etmek çok makbûl ve çok fazîletlidir” buyurdu
Ömer bin Abdülazîz hazretleri bir sarhoşu gördü Onu yakalayıp cezâlandırmak istedi Ama sarhoş, ona hakâret etti O da sarhoşu bıraktı Cezâlandırmaktan vaz geçti “Niçin, size hakâret edince bıraktınız?” dediler Buna cevâben; “O hakâret etmekle beni öfkelendirdi Eğer ona cezâ verseydim, kendim için cezâ vermiş olurdum, kendi şahsım için bir müslümanı cezâlandıramam ” buyurdu
Kendisine Allahü teâlâ kimleri çok sever diye sordukta o; “Allahü teâlâ şu üç kimseyi çok sever: 1) Gücü yettiği halde affedeni, 2) Hiddetli ânında öfkesine hâkim olanı, 3) Allahü teâlânın kullarına şefkatli olanı ” buyurdu
İnsanlara olduğu gibi hayvanlara da merhametliydi Bir katırı vardı Bunu pazarda çalıştırır, gelen parayla da ihtiyaçlarını temin ederdi Katırı çalıştıran işçisi, bir gün normalden fazla para getirince: “Neden böyle fazla para geldi?” dedi “Pazar kalabalık ve bereketliydi ” cevâbına karşılık; “Hayır, böyle değil Sen katırı çok çalıştırıp, yordun Katırı, üç gün dinlendir ” emrini verdi
Bir gün hanımına; “Bir dirhemin var mı? Biraz üzüm alalım ” dedi Hanımı; “Senin gibi bir Sultanın bir dirhemi olmazsa, benim olur mu ” deyince, hanımına; “Doğru söylüyorsun ey Fâtıma! Fakat böyle olması, Cehennem'de kızgın zincirleri boğazımda taşımaktan iyidir ” dedi
Ömer bin Abdülazîz hazretleri, oğlunun bin dirheme bir yüzük taşı satın aldığını haber aldı Hemen bir mektup yazarak, o yüzük taşını satmasını ve bin kişinin karnını doyurmasını emretti Ayrıca iki dirhemlik bir yüzük kullanmasını ve yüzüğün üzerine; “Allahü teâlâ haddini bilene merhamet eylesin ” diye yazmasını istedi
Bir gün etrafındakiler Ömer bin Abdülazîz’e; “İnsanların en ahmağı kimdir ” diye sorunca; “Âhiretini dünyâ için satan, ahmaktır, âhiretini başkasının dünyâsı için satan daha da ahmaktır ” buyurdu
Ömer bin Abdülazîz hazretleri, hutbe okurken kalbine ucb (kendini beğenmek) hâli gelirse hutbeyi yarıda keser, yazı yazarken olursa o kâğıdı yırtardı ve; “Allah’ım nefsimin şerrinden sana sığınırım ” derdi
Ömer bin Abdülazîz hazretleri bir gece namaz kıldı Namazda; “Boyunlarında demirden halkalar ve zincirler bulunduğu zaman, bu vaziyette sıcak suyun içinde sürüklenecekler, sonra ateşte yakılacaklar " meâlindeki (Mü’min sûresi: 71-72) âyet-i kerîmelerini okudu Namazdan sonra bu âyet-i kerîmeyi tekrar tekrar okudu ve çok ağladı
Yer altında bir mahzeni vardı Gece olunca oraya iner, boynuna demir bağlardı Sabaha kadar böylece, Allahü teâlânın korkusuyla göz yaşı döker ve O’na yalvarırdı
Ömer bin Abdülazîz hazretleri akrabâlarından birisine gönderdiği bir mektupta şunları yazdı: “Eğer gece ve gündüzünde ölümü hatırlamağı şiâr edinmek istersen fânî ve geçici olana rağbet etmeyip, bâkî ve devamlı olana yönel Vesselâm ”
Ömer bin Abdülazîz, Şam’da, bir mimber üzerinde hutbe okudu Allahü teâlâya hamd ve senâdan sonra üç şey söyledi “Ey insanlar! İçinizi, kalblerinizi düzeltirseniz, zâhiriniz, dışınız da iyi olur Âzâlarınız, gözünüz, kulağınız, elleriniz, ayaklarınız, hayır işler, Allahü teâlânın beğendiği şeylerle meşgûl olur Âhiretiniz için sâlih ameller işleyiniz Böylece dünyânızı da korumuş olursunuz Hazret-i Âdem’den îtibâren, kendisine kadar bütün dedeleri ölüp gitmiş olan kimse de bir gün ölecektir ”
Ömer bin Abdülazîz başka birisine yazdığı mektubunda; “İmdi, sana Allahü teâlâdan korkmayı, Allahü teâlânın sana ihsân ettiği şeylerle, âhirete hazırlanmayı tavsiye ederim Sen sanki ölümü tatmış, ölümden sonra olan şeyleri görür gibi amel yap Günler ve geceler, süratle gidiyorlar Ömür her gün noksanlaşıyor Ecel ise yaklaşıyor Kötü amellerimizden dolayı Allahü teâlâdan af ve magfiret dileriz Günahlarımızdan ve bu yüzden bize gazab etmesinden O’na sığınırız ”
Ömer bin Abdülazîz hazretleri, veliahd Yezîd bin Abdülmelik’e şöyle yazdı: “Bismillâhirrahmânirrahîm Müminlerin emîri Ömer bin Abdülazîz’den, Yezîd bin Abdülmelik’e Sana selâm eder ve sana kendisinden başka ilâh olmayan Allahü teâlâya hamdimi bildiririm Ben hastayım Ağrı ve sızıya tutuldum Buna rağmen üzerime aldığım işlerden mesûlüm Allahü teâlâ yarın beni bunlardan hesâba çekecek, orada yaptıklarımı gizleyemeyeceğim Eğer Rabbim, benden râzı olursa, ancak orada zelîl ve hakîr olmaktan kurtulurum Bir de râzı olmazsa, yazık bana O zaman benim hâlim nasıl olur Allahü teâlâ bizi, yüce rahmetiyle Cehennem’den muhafaza buyurup, rızâsına kavuştursun Bu bakımdan sana Allahü teâlâdan korkmanı, haram kıldığı şeylerden sakınmayı tavsiye ederim İnsanlar hakkında Allahü teâlâdan kork, zulüm ve haksızlıktan uzak dur
En güzel söz, Allahü teâlâya hamdetmek (Elhamdülillah demek) ve O’nu anmaktır Kim Cennet’i seviyorsa, Cehennem’den kaçar Şimdi ecel gelmeden, ameller sona ermeden, Allahü teâlâ insanları ve cinleri hesâba çekmek için huzûruna getirmeden önce, tövbeyi fırsat bilmeli ve af ve magfirete kavuşmayı kazanç bilmelidir Kıyâmette, hesap gününde, mâzeret kabûl edilmez O zaman bütün gizli şeyler ortaya çıkarılır Herkes kendi başının çâresini arar İnsanlar, amelleriyle gelirler Herkesin amellerine göre durumu ayrı ayrıdır O gün, dünyâda Allahü teâlâ ve Resûlünün emirlerine uyup, yasaklarından uzak kalmış olanlara ne mutlu! Dünyâda Allahü teâlâya isyân ederek âhirete göçenlere o gün çok yazık! Onların o gün çok acınacak hâlleri var Allahü teâlâ seni, zenginliklerle imtihan ederse, onda orta yolu tut Onu Allahü teâlânın rızâsına uygun yerlere sarfet, ondan fakirleri de faydalandır Allahü teâlânın emri olan zekâtını ver Sakın övünme! Kendini beğenme! Kendini başkalarından üstün görme!” dedi
|