08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Üstad Mehmet Akif Ersoy

Akif ’in yetiştiği aile iklimi
“Safahat”ın müellifi, “Millî şair” Mehmed Âkif’in babası Fatih Medresesi’nin müderrislerinden ipekli Mehmet Tahir Efendi’dir(1826- 1888) Tahir Efendi ipek’in şuşisa köyündendir Onun babası ise Nureddin Ağa’dır Ağa ümmidir ve halis bir Arnavut’tur
Âkif’in annesi Hacce Emine şerife Hanım’dır (1836- 1926) şerife Hanım’ın babası Buharalı tüccar Mehmet Efendi annesi de Buharalı şerife Hanımdır şerife Hanım Tokat’ta doğmuş, büyümüş hassas bir kadındır Mehmed Âkif, 1290/1873 şevval ayında istanbul’da Fatih’in Sarıgüzel Mahallesi’nde doğar Âkif’ten sonra Nûriye ismini verdikleri bir kız kardeşi olur
Memuriyeti ve seyahatleri
Baytar Mektebi’nden birincilikle mezun olur Âkif için artık kendi kendine çalışma, inceleme ve araştırma dönemi başlar Mehmed Âkif 1309/1893’te “Umur-u Baytariye ve Islahat-ı Hayvaniye şubesi Umumi Müfettiş Muavinliğine” tayin olunur Kur’ân’ın hıfzına çok heves eder Azmeder, kısa zamanda Kur’ân’ı ezberler Bir taraftan da Baytar ibrahim Bey’den Fransızca öğrenir ibrahim Bey faziletli ve kudretli bir zattır Âkif’in ona çok hürmet besler Bu zat Âkif’in üzerinde çok etkili olur Nitekim Âkif, ibrahim Bey’le ilgili olarak “Benim sebeb-i feyzim o idi” der, ayrıca ibrahim Bey için Safahat’ta uzun bir şiir kaleme alır
Memuriyetinde Osmanlı ülkesinde Rumeli, Anadolu ve Arabistan’ın çeşitli bölgelerinde dolaşır Bu süreçte Edirne’de Baytar Müfettişi, Adana’da Vilayet Baytarı gibi görevlerde bulunur Yirmi sene bu vazifede bulunduktan sonra başkasına yapılan bir haksızlık yüzünden gücenip istifa eder Halkalı Ziraat Mektebi’nde, hususi mekteplerde, Darü’l-hilafe medreselerinde edebiyat öğretmenliği yapar Dârülhikme başkâtibi olur Ankara Büyük Millet Meclisi’ne Burdur Mebusu olarak seçilir 1914’te bir Mısır seyahati yapar “El-Uksur’da” şiiri bu seyahatin bir mahsulüdür Almanlar, Umumi Harp’te itilaf Devletleri tarafından aldıkları esirlere karşı yaptıkları iyi muameleyi bütün islâm milletlerine göstermek ve duyurmak için muhtelif milletlere mensup Müslüman gazetecileri-yazarları davet etmesi üzerine, “Harbiye Nezaretine bağlı Teşkilâtı Mahsusa” tarafından diğer bazı zevat ile beraber Berlin’e gönderilir 1330/1915
O sırada islâm âlemine hitaben Âkif’in yazdığı beyannameleri Alman denizaltıları tâ Cava’lara kadar götürür “Berlin Hatıraları” şiiri de bu seyahatin mahsulüdür
Mehmed Âkif, Almanya’dan dönüşünden sonra bu kez de yine Teşkilat-ı Mahsusa tarafından mühim bir siyasi görevle “Necid”e gönderilir Kızgın çölleri aşarak yapılan bu yolculuğun mahsulü de “Necid çöllerinden Medine’ye” şiiridir Umumi Harp sonralarında ise ismail Hakkı izmirli ile birlikte Cebel-i Lübnan’a gider Millî Mücahede sırasında ise Konya, Kastamonu Eskişehir, Burdur, Sandıklı, Dinar, Antalya, Afyon… gibi vilayetleri dolaşarak halkı vahdet ve millî harekete davet eder istiklâl savaşından sonra islâmcıların etkin görevlerden uzaklaştırılmasından sonra istanbul’a döner Sonra Mısır’a gider Mısır’da hastalanır 
Cebel-i Lübnan’a ve Antakya’ya gider Endülüs’ü görmek, “El-Hamrâ”yı yazmak için ispanya seyahatini çok arzu eder 1341’de Mısır’dan ispanya’ya gitmek üzere iken bazı engeller sebebiyle bu seyahatten geri kalır Himalaya dağlarını, Ganj nehrini görmek, oralar hakkında şiirler yazmak için Hindistan’a gitmek ister En çok da “Haccet-ül-veda” şiirini yazmak için Mısır’dan Mekke’ye gitmeyi arzu eder Hira Dağı’na çıkarak Hazreti Peygambere vahyin geldiği Nûr mağarasında kalacak, oralardaki taşları, toprakları okşayıp öpecek ve ancak o zaman Peygamberin “son hutbesini” şiirleştirecektir Ne ki, ömrü vefa etmez ve bu ukdesini gerçekleştiremez
Sporculuğu
Mehmed Âkif, okul yıllarında sporla çok meşgul olur; bedenî ustalıklara, maharetlere çok meraklıdır Güçlü, kuvvetli de bir delikanlıdır Âkif, on yedi, on sekiz yaşlarında pehlivanlığa merak salar Güreş eder; hem de kıspet giyerek, zeytinyağı kullanarak  Pehlivanlığı kadar insanlığına da çok büyük sempati duyduğu Kıyıcı Osman Pehlivanla tanışır Gerçekten de Osman’ın pehlivanlığı kadar insanî vasıfları da çok üstündür Âkif’in dünyada en hürmet ettiği adamlardan biri de Osman Pehlivan’dır (Osman Pehlivan, Âkif’i, 40 sene sonra, son hasta günlerinde ziyaret eder Büyük şairin bütün çocukluk hatıraları canlanır, çok duygulanır, gözlerinden yaşlar dökülür )
Hatta Halkalı’da Baytar Mektebi’nde iken cuma günleri ve başka tatil günleri etraf köylere gider, düğünlerde güreşir Ayrıca yüzmek, atlamak, koşmak gibi bedenî sporlarla da meşgul olur Âkif, böyle en küçük yaştan itibaren imkânsızlıkların her türlüsüyle mücadele eder Bünyesi de, ruhu da hayatın güçlükleriyle yoksulluklarıyla çarpışarak güç ve kudret kazanır Onda pehlivanlık merakı mutlaka vücudundan ziyade ruhundaki taşkın kudreti sarf etmek için meydana gelmiş olacak  Herhalde irfan ve ruhu, bünyesinden fazla pehlivan olan Mehmed Âkif, spor gençliğine ibret olacak bir timsal!
|
|
|