Yalnız Mesajı Göster

Fahreddîn-İ Râzî

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fahreddîn-İ Râzî




Kitaplarıma gelince, onlarda çok şeyler yazdım Onları mütâlaa edip okuyan, ihsân ederek iyi duâ ile beni ansın Eğer böyle bir duâda bulunmazsa, hiç olmazsa hakkımda kötü sözde bulunmasın Benim meseleleri geniş yazmaktan maksadım, mevzuu genişletmek, derinlemesine ele almak, zihinleri açmaktır Bütün bunlarda, Allahü teâlâya güvenip, dayandım"

Daha birçok şeyleri vasiyet eden İmâm-ı Râzî hazretleri, sonra şunları söyledi: "Talebelerime ve üzerinde hakkım olanlara şunu vasiyet ediyorum: Ben vefât edince, benim ölümümü her tarafa yaymasınlar Dînin emirlerine uygun olarak defnetsinler Beni defnettikleri zaman, okuyabildikleri kadar bana Kur'ân-ı kerîm okusunlar Sonra; yâ Rabbî! Sana fakîr ve muhtaç birisi geldi, ona lütuf ve ihsânda bulun, desinler" sözleriyle vasiyetini bitirdi

1209 (H606) senesi Ramazan Bayramında Şevvalin ilk Pazartesi günü Herat'ta rûhunu teslim eden Fahreddîn-i Râzî hazretlerinin kabir yeri belli değildir

Fahreddîn-i Râzî hazretleri orta boylu, iri cüsseli, omuzları ve göğsü geniş, güzel görünümlü, gür sesli, heybetli ve vakarlıydı Sohbet, vâz ve ilim meclislerinde kendisine sükûnet ve dikkat hâkimdi Herkes kendisini sayar ve değer verirdi Meşhûr tarihçi Safedî'ye göre Allahü teâlâ şu beş hasleti emsalleri arasında sâdece Râzî'ye tahsîs etmiştir

1) Parlak ve işlek bir zihin, 2) Güçlü bir hâfıza, 3) Çok bilgi, 4) Sağlam bir muhâkeme, 5) Mükemmel bir ifâde gücü

Fahreddîn-i Râzî hakkında müstakil eserler yazılmıştır Onun derin ve büyük âlim olduğunu herkes tasdîk etmiştir Hattâ tefsîr kitaplarında "Kâle-el-allâme" denilince, Fahreddîn-i Râzî kasdedilmiştir

Fahreddîn-i Râzî tefsir, fıkıh, kelâm ve usûl-i fıkıh gibi dîni ilimlerde pek derin bir âlim olduğu gibi, edebî ilimler, matematik, kimyâ, astronomi ve tıb gibi zamânının fen ilimlerinde de söz sâhibiydi O zaman İslâm âleminde ortaya çıkmış olan bid'at ve bozuk îtikâd sâhiplerinin ve filozofların bozuk düşüncelerini en ince teferruâtına kadar tedkik etmiş, onların bozukluğunu ve yanlış olduğunu delilleriyle isbât etmiş, müslümanları bozuk ve yanlış sözlere aldanmaktan kurtarmıştır

İmâm-ı Fahreddîn-i Râzî hazretleri, Âl-i İmrân sûresinde, 61 âyet-i kerîmeyi tefsîr ederken buyuruyor ki:

Hârezm şehrindeydim Şehre bir hıristiyanın geldiğini işittim Yanına gittim Konuşmaya başladık

Hıristiyan: "Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğunu gösteren delîl nedir?" dedi Şu cevâbı verdim:

"Mûsâ'nın, Îsâ'nın ve diğer peygamberlerin (aleyhimüsselâm) hârikalar, mûcizeler gösterdiği haber verildiği gibi, Muhammed aleyhisselâmın da mûcizelerini okuyor ve duyuyoruz Bu haberler, sözbirliği hâlindedir Mûcize göstermek, Peygamber olduğunu isbât etmez diyecek olursanız, diğer peygamberlere de inanmamanız lâzım gelir Diğerlerine inandığınız için, Muhammed aleyhisselâmın da Peygamber olduğuna îmân etmelisiniz"

Hıristiyan: "Îsâ aleyhisselâm peygamber değildir, ilâhdır, tanrıdır!"

Fahreddîn-i Râzî: "İlâh, tanrı, her zaman var olması lâzımdır O hâlde madde, cisim, yer kaplıyan şeyler tanrı olamaz Îsâ aleyhisselâm cisimdi Yokken var oldu ve size göre öldürülmüştür Önce çocuktu, büyüdü Yerdi, içerdi, bizim gibi konuşurdu Yatardı, uyurdu, uyanırdı, yürürdü Her insan gibi yaşamak için, birçok şeye muhtâçtı Muhtâc olan, ganî olur mu? Yokken sonradan var olan bir şey, ebedî sonsuz var olur mu? Değişen bir şey, devamlı, sonsuz var olur mu? Îsâ aleyhisselâm kaçtığı, saklandığı hâlde, yahûdîler yakalayıp astı diyorsunuz Îsâ aleyhisselâmın o zaman çok üzüldüğünü söylüyorsunuz İlâh veya ilâhtan parça olsaydı, yahûdîlerden korunmaz mı? Onları yok etmez miydi? Niçin üzüldü ve saklanacak yer aradı? Üç türlü söylüyorsunuz:

1 O İlâh imiş, tanrı imiş, öyle olsaydı, asıldığı zaman yerlerin tanrısı ölmüş olurdu Bu âlem tanrısız kalacaktı Yahûdîlerin, yakalayıp öldürdüğü âciz, kuvvetsiz kimse, âlemlerin tanrısı olabilir mi?

2 O, tanrının oğludur diyorsunuz

3 O tanrı değildir Fakat, tanrı ona hulûl etmiş, yerleşmiştir diyorsunuz Bu inanışlar da yanlıştır Çünkü ilâh, cisim ve araz değildir ki, bir cisme hulûl etsin Cisme hulûl eden şey cisim olur ve hulûl edince, iki cismin maddeleri birbirine karışır Bu da, ilâh parçalanıyor demektir Eğer ilâhın bir parçası onda hâl oldu derseniz, ona hulûl eden parça tanrı olmakta tesirli ise, bu parça ilâhtan ayrılınca ilâhlığı bozulur Hem de o doğmadan önce ve öldükten sonra kıymeti tam olmazdı Eğer tanrılık kıymetinde değilse, tanrının parçası olmamış olur Sonra Îsâ aleyhisselâm ibâdet ederdi İlâh kendi kendine ibâdet eder mi?"

Hıristiyan: "Ölüleri dirilttiği, anadan doğma körlerin gözünü açtığı ve Baras denilen, derideki çok kaşınan beyaz lekeleri iyi ettiği için o tanrıdır"

Fahreddîn-i Râzî: "Bir şeyin, delîli, alâmeti bulunmazsa, o şey de bulunmaz denilir mi? Bulunmaz, o şey de var olmaz dersen, ezelde, hiçbir şey yok idi deyince, delîl, alâmet de yoktur demek olur Yaradanın varlığını reddetmen lâzım gelir Bir şey delîlsiz var olabilir dersen, sana sorarım ki; tanrı, Îsâ aleyhisselâma hulûl ederse, bana, sana ve hayvanlara, hattâ otlara ve taşlara hulûl etmediğini nereden biliyorsun?"

Hıristiyan: "Onda mûcizeler bulunduğunu söylemiştim Bizde ve hayvanlarda bulunmadığı için, başkalarına hulûl etmediği anlaşılmaktadır"

Fahreddîn-i Râzî: "Bir şeyin delîli, alâmeti bulunmazsa, o şeyin bulunmaması lâzım olmaz demiştik Mûcizeler bulunmayınca, hulûl edemeyeceğini niçin söylüyorsun O hâlde kediye, köpeğe, fâreye de hulûl ettiğine inanman lâzım gelir İlahın, bu aşağı mahlûklara hulûl ettiğini inandırmaya varan bir din, çok âdî, pek bozuk bir din değil midir?

Âsâyı, bastonu ejder, yılan yapmak, ölüyü diriltmekten daha güçtür Çünkü, baston ile yılan, hiçbir bakımdan birbirine yakın değildir Mûsâ aleyhisselâmın âsâyı ejdere çevirdiğine inanıyorsunuz da, ona tanrı veya tanrının oğlu demiyorsunuz Îsâ aleyhisselâma niçin tanrı veya şöyle, böyle diyorsunuz?"

Hıristiyan, bu sözüme karşı diyecek bir şey bulamadı, susmaya mecbur oldu

Fahreddîn-i Râzî hazretlerinin pekçok eseri olup şunlardır:

1) Mefâtih-ül-Gayb: Tefsîr-i Kebîr diye bilinir Burhâneddîn Nesefî, bu tefsîri telhis etmiş (kısaltmış) ve Vâdıh ismini vermiştir Muhammed bin el-Kâdı Ayasuluğ da telhis etmiştir 2) Muhassalu Efkâr-il-Mütekaddimîn vel-Müteahhirîn minel-Ulemâ vel-Hükemâ vel-Mütekellimîn, 3) İrşâd-ün-Nüzzâr ilâ Letâif-il-Esrâr, 4) Uyûn-ül-Mesâil, 5) El-Mahsûl, 6) El-Burhân, 7) Nihâyet-ül-Îcâz fî Dirâyet-il-Îcâz, 8) Meâlimü Usûl-id-Dîn, 9) KitâbüFedâil-is-Sahâbe, 10) Kitâb-ül-Ahlâk, 11) Şerhü Vecîz-lil-Gazâlî, 12) Menâkıbu İmâm-ıŞâfiî (Matbudur), 13) Tehzîb-üd-Delâil, 14) Kitâb-ı Esrâr-ül-Kelâm, 15) Şerhü Nehc-ül-Belâga, 16) Kitâb-ül-Kazâ vel-Kader, 17) Kitâbu Ta'cîz-il-Felâsife, 18) Kitâb-ül-Berâhin-il-Behâiyye, 19) Kitâb-ül-Hamsîn fî Usûl-id-dîn, 20) Kitâb-ül-Hak vel-Ba's, 21) Kitâbu İsmet-il-Enbiyâ, 22) Risâletün fin-Nübüvvât, 23) Esrâr-ül-Mevedde fî Ba'dı Süver-il-Kur'ân-il-Kerîm, 24) Kitâb-ül-Firâset, 25) Kitâbün-fî Zemm-id-Dünyâ, 26) Kitâb-üz-Zübde, 27) El-Mulehhas, 28) El-Metâlib-ül-Âliyye, 29) Kitâbün fil-Hendese, 30) Kitâb-ül-Câmi'il-Kebîr, 31) Kitâbu Musâderet-i Oklides, 32) Kitâbün fil-Kabz, 33) Risâletün fin-Nefs, 34) Kitâb-ı Umdet-ün-Nezzâr ve Zînet-ül-Efkâr, 35) Risâletün fit-Tenbîh alâ Ba'd, 36) Meâlimü Usûl-id-dîn

HAYAT BOYU YAPILAN TECRÜBE

İbn-i Sübkî şöyle der:

İmâm tefsîrinde buyurur ki: Hayâtım boyunca tecrübe etmişim Ne zaman bir işte, bir kimse, Allahü teâlâdan başkasına îtimâd eylese, bu îtimâdı onun, belâ, mihnet, sıkıntı ve zorluk çekmesine sebeb olur Ama Allahü teâlâya güvenip, yalnız O'na dayansa, istediği şey en güzel şekilde hâsıl olur İşte bu tecrübe, küçüklüğümden şu anda içinde bulunduğum elli yedi yaşına kadar devâm etmiş ve kalbime iyice yerleşmiştir İnsan için, Allahü teâlânın fadl ve ihsânından başka bir şeye güvenip îtimâd etmesinde, Allahü teâlâdan başkasından istemesinde hiçbir fayda yoktur İnsan birisinden bir şey isterken, istediği şeyin o kimsede emânet bulunduğunu bilmeli, onun hakîkî sâhibinin Allahü teâlâ olduğunu hatırdan çıkarmamalı, isteklerini Allahü teâlâdan istemelidir

1) Tabakât-üş-Şâfiiyye (Sübkî); c8, s81
2) Şezerât-üz-Zeheb; c5, s21
3) Miftâh-üs-Se'âde; c2, s116
4) Esmâ-ül-Müellifîn; c2, s107
5) Vefeyât-ül-A'yân; c4, s248
6) Mu'cem-ül-Müellifîn; c11, s79
7) Kâmûs-ül-A'lâm; c5, s3345
8) Et-Tefsîr vel-Müfessirûn; c1, s290
9) Tabakât-ül-Müfessirîn; c2, s213
10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c8, s273
11) İslâm Târihi Ansiklopedisi; c4, s192

Alıntı Yaparak Cevapla