Yalnız Mesajı Göster

Sadreddîn-İ Konevî

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sadreddîn-İ Konevî




Şems-i Tebrizî hazretleriKonya'ya gelince, Mevlânâ hazretleri devamlı bununla sohbet edip, hiç dışarı çıkmaz oldu Konya'nın ileri gelen diğer âlimleri buna üzülüp, hep birden şehri terk ederek Denizli'ye gittiler Bunu duyan Selçuklu Sultânı çok üzüldü Çünkü âlimleri seven, onları koruyan biriydi Bir Cumâ günü Sadreddîn-i Konevî hazretlerinden ricâda bulunup; "Ben âlimler arasındaki şeylere karışamam Bu iş, pâdişâhların karışacağı bir iş değildir Ancak Cumâ namazında âlimlerin bulunmaması şânımıza noksanlık verir Lütfen bunları bulup getirin!" dedi Sadreddîn-i Konevî hazretleri hemen katırına binerek yola çıktı Bir anda kendisini Denizli'de buldu Orada âlimleri bulup; "Cumâ namazı vakti geçmeden Konya'ya dönmemiz lâzımdır Sultânın kalbini kırmayınız; pâdişâhlar, Allahü teâlânın emrini îfâya memur kişilerdir Onlara karşı gelmek, onları üzmek hiç uygun değildir SonraAllahü teâlânın gazâbına uğrarsınız" buyurdu Daha buna benzer birçok iknâ edici sözler söyledi Yanında evliyâdan Ahî Evren de vardı Âlimler iknâ olur gibi oldular Dediler ki: "Biz teklifinizi kabûl edip gelecek bile olsak, Cumâ vakti Konya'da bulunmamız imkânsızdır" Sadreddîn-i Konevî de; "Siz kabûl edin, Allahü teâlâ müslümanları sevindirenleri mahcûb etmez" buyurdu "Âlimler teklifi kabûl edip, hemen yola çıktılar Birkaç günlük yolu bir anda kat edip, Cumâ vaktinden evvel Konya'ya vardılar Sultan Alâeddîn buna çok memnun oldu Sadreddîn-i Konevî hazretlerine olan sevgi ve muhabbeti daha da arttı İslâm âlimlerine dâimâ yardımcı oldu

Sadreddîn-i Konevî hazretleri anlatır: "Rüyâmda Fahr-i kâinât efendimizi gördüm YanlarındaEshâb-ı kirâm olduğu halde medreseyi teşrif etmişlerdi Sofanın ortasına oturdular Bu sırada Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî de oraya gelip, uygun bir yere oturdu Peygamber efendimiz Mevlânâ'ya çok iltifât ettiler ve hazret-i Ebû Bekr'e dönerek; "Yâ Ebâ Bekr! Ben, Celâleddîn ile, diğer peygamberlerin arasında öğünürüm Çünkü onun öğrendiği ilim, işlediği amelin feyz ve nûru ile, ümmetimin gözleri aydın olur O benim oğlumdur" buyurdular Mevlânâ'yı sağ tarafına oturttular Peygamber efendimiz bu rüyâ ile talebelerinden Mevlânâ'nın derecesinin yüksekliğine işâret buyurdular Bu durumu diğer talebelere anlattım ki, onun hatırını gözetip ilminin yüksekliğini anlasınlar"

Bir gün büyük bir ilim meclisi kurulmuş ve Konya'nın büyükleri orada toplanmışlardı Sadreddîn-i Konevî hazretleri de orada bir seccâde üzerinde oturuyordu Mevlânâ içeri girince seccâdeye oturmasını teklif etti Bunun üzerine Mevlânâ; "Sizin seccâdenize oturursam, kıyâmette bunun hesâbını nasıl verebilirim?" dedi Sadreddîn-i Konevî hazretleri de; "Senin oturmada fayda görmediğin seccâde bize de yaramaz" deyip, seccâdeyi oradan kaldırdı Mevlânâ, Sadreddîn-iKonevî hazretlerinden önce vefât etti Vasiyeti üzerine, cenâze namazını Sadreddîn-i Konevî hazretleri kıldırdı

Ömrünü Allahü teâlânın kullarına hizmet etmekle, ilim ve edep öğretmekle geçiren Sadreddîn-i Konevî hazretleri duâlarında:

"Yâ Rabbî! Kalbimizi senden başka şeye yönelmekten ve senden başkasıyla meşgûl olmaktan temizle Bizi bizden al, bizim yerimize bizi kendinle doldur Bizi başkalarına ve şeytana oyuncak yapma Bize nûr bahşet Duâlarımızı çabucak, kendi istediğin şekilde kabûl buyur Sen işitensin Sen bize yakınsın Sen duâlara icâbet edensin" buyururdu

Sadreddîn-i Konevî hazretleri vefât ettiğinde cenâze namazı büyük bir kalabalık tarafından kılındı Vasiyetine uyularak kabri üzeri kapatılmayıp, açık bırakıldı

Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin kabrini ziyâret edenler, onun feyzlerinden istifâde ederler Onu vesîle ederek yapılan duâlar, bi-iznillah kabûl olur Sıkıntıda kalanlar ondan yardım isteseler, Allahü teâlânın izniyle rûhâniyetleri imdâda yetişir

1899 senesinde Sultan İkinci Abdülhamîd Hân, şahsî parasıyla, Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin câmiini ve türbesini îmâr ve ihyâ edip canlandırdı

Türbesine hizmet edenlerden biri rivâyet etti: "Zamânın devlet erkânından yüksek rütbeli bir subay türbeyi ziyârete geldiCâmide namazı kıldıktan sonra, Sadreddîn-i Konevî'nin nefsini terbiye etmek için yaptırdığı çilehânesini ziyâret etmek istedi Kapısını açtık Yalnız bir kişinin namaz kılabileceği büyüklükteki, feyz, bereket, huzûr ve saâdet mekânı olan çilehâneye girdi Uzun bir secdeden sonra cenâb-ı Hakk'a yalvarmaya başladı Daha sonra kabr-i şerîfin yanına Sadreddîn-iKonevî'nin huzûruna gelip, Allahü teâlâya, onu vesîle ederek uzun bir duâ ettiBiz de âmin dedik Duâ bitince bize dönerek; "Bizler, ellerimizdeki silâhlar ve diğer askerî güçlerimizle, memleketimizin görünürdeki bekçileriyiz Fakat huzûrunda bulunduğumuz Sadreddîn-iKonevî ve onun emsâli olan büyükler, bu memleketin hakîkî kumandanlarıdır Allahü teâlânın yardımı ve bunların mânevî destekleri olmadıkça, bizim görünürdeki güç ve kuvvetimizin hiçbir tesiri olamaz Onun için biz, bir memlekete vardığımız zaman, önce o memleketin mânevî kumandanlarını ziyâret ederiz" dedi

Konevî Câmiine devamlı gelenlerden biri anlatır: "Sadreddîn-i Konevî'yi iki defâ rüyâmda gördüm İlk gördüğüm gecenin gündüzünde, bir iş yüzünden birçok kimsenin kalblerini kırmış, onları çok üzmüştüm Rüyâmda heybetli bir şekilde görünüp bana buyurdu ki: "Kimseyi üzme, kimsenin kalbini kırma, kalb kırmaktan çok sakın" Bu ihtar bana çok tesir etti Bundan sonra kimsenin kalbini kırmamaya, herkesle iyi geçinmeye çalıştım

İkinci rüyâm da şöyle oldu: İlk rüyâmdan sonra artık devamlı onun kabrinin bulunduğu câmiye gitmeye başladım Câminin ve türbenin tâmiratı, bakımı ve temizliği ile uğraşıyordum Bir gece rüyâmda bana güler yüzle görünüp; "Hizmetlerinden memnunum Allahü teâlâ bu hizmetlerini karşılıksız bırakmaz" buyurdu Bu ikinci rüyâdan sonra Sadreddîn-i Konevî'ye karşı sevgi ve muhabbetim daha da arttı Bütün günümü, câmi ve türbenin işleriyle geçirmeye başladım

Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin Nüsûs, Hukûk, En-Nefehât-ül-İlâhiyye, Mefâtîh-ül-Gayb, Fâtiha Tefsîri, Şerhu Ehâdîs-i Erbaîn gibi eserleri vardır

FAKR NEDİR?

Bir defâsında Mevlânâ hazretleri Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin dergâhına gitmişti Karşılıklı durmuşlar, hiç konuşmuyorlardı Bu sırada Sadreddîn Konevî'nin hizmetini gören dervişlerden olan Hacı Mâruf Kâşifî içeri girdi Bu hizmetçi defâlarca yaya olarak hacca gitmişti Pekçok velînin sohbetinde bulunmuştu İçeri girince, Mevlânâ hazretlerine; "Fakr nedir?" diye bir suâl sordu Fakat hiç cevap vermediBunun üzerine tekrar; "Fakr nedir?" diye sordu Yine cevap vermedi Tekrar tekrar sorunca, Mevlânâ hazretleri kalkıp gitti Bunun üzerine Sadreddîn-i Konevî huzursuz olup; "Ey pîr-i ham! Neden vakitsiz suâl sorarsın? Sordun cevap verdiler Tekrar neden sordun?" deyince, derviş; "Ne cevap verdiler?" dedi "Fakrın târifini yaptı O; "Allahü teâlâyı tanıyınca, dil tutulur" hadîs-i şerîfi gereğince cevab verdi Şimdi lâyık olan şudur ki, derviş, şeyhi huzûrunda tam bir teslimiyetle bulunmalıdır"

SON VASİYET

Sadreddîn-i Konevî hazretleri ömrünün sonlarına doğru şöyle vasiyette bulundu:

"Rabbime hamd eder, Resûlullah efendimize salât ü selâm ederim

Ben yakînen inanıyorum ki, Cennet ve Cehennem haktır Amellerin tartılacağı mîzân haktır, doğrudur Ben bu inançla yaşadım ve bu îmânla vefât ediyorum

Sevdiklerim ve talebelerim vefâtımın ilk gecesinde Allahü teâlânın beni her türlü azâbdan bağışlaması ve kabûl etmesi niyetiyle, yetmiş bin kelîme-i tevhîd yâni Lâ ilâhe illallah diyerek tevhîd okusunlar

Defnedildiğim gün kadın, erkek, fakir, kimsesiz ve düşkünlere kör ve kötürüm olanlara bin dirhem sadaka dağıtılmasını vasiyet ediyorum

Bekâr olanlarınız Şam'a hicret etmeye çalışsın Çünkü yakında buralarda bir takım fitneler zuhûr edecek ve çoğunuzun rahatı kaçacak ve size söylediğimi hatırlayacaksınız Ben işimi cenâb-ı Hakk'a havâle ediyor ve O'na bırakıyorum Dostlarım duâlarında beni hatırlasın ve bana her türlü haklarını helâl etsinler Benim bıraktığım bilgiler de onlara helâl olsun

Allahü teâlâdan kendim ve sizin için mağfiret diliyorum Yâ Rabbî bana mağfiret et Şüphesiz sen merhâmet edicisin"

(Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin; "Yakında öyle bir fitne kopacak ki, çok kimseler bu zulümden kurtulamayacaktır Onun için, evlenmeyen kimseler bundan sonra Şam'a gidebilirler" sözleriyle, Moğolların Selçuklu Devletini yıkacaklarını ve çok zulüm edeceklerini işâret etmişlerdir)

MÂNEVÎ KUMANDAN

Mevlânâ hazretleri, Sadreddîn Konevî'den,
Önce göç etmiş idi, bu dünyâ âleminden

Cenâze namazını, vasiyet gereğince,
Sadreddîn-i Konevî, kıldırmak isteyince,

Birden bire ağlayıp, kendinden geçti, fakat,
Bu hâlinden hiçbir şey, anlamadı cemâat

Kendine geldiğinde, kıldırdı namazını,
Sonra suâl ettiler, ona, ağlamasını

Buyurdu: "Namaz için, geçtiğimde ileri,
Gördüm saf saf dizilen, binlerce melekleri

Peygamber efendimiz, îmâm olmuş onlara,
Cenâze namazını, kılarlardı o ara"

Sadreddîn Konevî'ydi, ona hoca ve üstad,
Mevlânâ'dan sonra da, o etti Hakk'a vuslat

Onu vesîle edip, duâ etse bir kişi,
Allah'ın izni ile, hâsıl olur her işi

O zamanlar orduda, yüksek rütbeli bir zât,
Sadreddîn Konevî'nin, kabrine geldi bizzat

Ziyâret eyliyerek, duâ etti bir nice,
Sonra da cemâate, hitab etti şöylece:

"Her ne kadar orduda, kumandan isek de biz,
Memleketin zâhirde, olan bekçileriyiz

Ve lâkin Sadreddîn-i Konevî gibi zevât,
Bu devletin hakîkî, bekçileridir bizzât

Biz böyle velîlerin, mânevî desteğiyle,
Kuvvetli oluyoruz, Allah'ın izni ile

Bunun için ilk defâ, bir yere gelince biz,
Önce bu velîleri, ziyârete gideriz,

Her ne kadar kumandan, isek de günümüzde,
Mânevî kumandanlar, onlardır önümüzde"

Bir mümin de bu zâtın, kabrine sık giderdi,
Onun feyz ve nûrundan, istifâde ederdi

Bir gün haksız olarak, bâzı müslümanları,
İncitip üzmüş idi, bir sebepten onları

Gördü gece rüyâda, Sadreddîn Konevî'yi,
Buyurdu ki: "Evlâdım, incitme hiç kimseyi

Bu, Kâbe'yi yıkmaktan, günahtır daha fazla,
Onun için kimsenin, kalbini kırma aslâ"

Öyle tesir etti ki, ona bu bir nasîhat,
İncitmedi kimseyi, ömrü boyunca bu zât

İstanbul'dan Konya'ya, gitmiş idi biri de,
Lâkin bir sıkıntısı, var idi o günlerde

Konya'daki dostuna, anlatınca derdini,
Dedi ki: "Ziyâret et,Konevî'nin kabrini

Onun vesîlesiyle, duâ eyle Rabbine,
Hallolur bu sıkıntın, o zâtın hürmetine"

O da, bu mübâreğin, türbesine giderek,
Duâ etti bu zâtı, vesîle eyleyerek

Sonra da İstanbul'a, Konya'dan çıktı yola,
Lâkin kısa bir müddet, Bursa'da verdi mola

Henüz vâsıl olmadan, İstanbul'a bu kişi,
Bursa'dayken bir gece, hâlledildi o işi

İşin çabukluğuna, kendi de hayret etti,
Dedi ki:"Hakîkaten, serî imiş himmeti"

O, Kur'ân-ı kerîmden, okusa her ne zaman,
Onun dahi rûhuna, gönderir muntazaman

Sadreddîn-i Konevî, hürmetine İlâhî,
Cümle sıkıntılardan berî kıl bizi dahi

1) Nefehât-ül-Üns; s632
2) El-A'lâm; c6, s30
3) Miftâh-üs-Se'âde; c1, s451, c2, s121, 212, 451, 452
4) Tabakât-üş-Şâfiîyye; c8, s45
5) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c1, s133
6) Tabakât-ül-Kübrâ; c1, s203
7) Esmâ-ül-Müellifîn; c2, s130
8) Tezkiret-ül-Huffâz; c4, s1491
9) Mu'cem-ül-Müellifîn; c9, s43
10) Kâmûs-ül-A'lâm; c4, s2944
11) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s1137
12) Regâib-ul-Menâkıb, Süleymâniye Kütüphânesi,Hacı Mahmûd Kısmı, No: 4618
13) Sefînet-ül-Evliyâ; s68
14) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c9, s247

Alıntı Yaparak Cevapla