Yalnız Mesajı Göster

Rabia'tül Adeviyye ( R.A )

Eski 08-02-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rabia'tül Adeviyye ( R.A )




Râbia-i Adviyye bir gece; "Yâ Rabbî! Ya kalb huzûru ile namaz kılmamı nasîb

et, veya kalb huzûru ile kılamadığım namazımı kabûl buyur Allah'ım benim

bütün dünyâdaki arzum ve işim, seni yâdetmek, âhirette de Cemâl-i ilâhiyene

kavuşmaktır Ne olur, beni bu anlayışıma bağışla!" diye yalvardı


Bir gün Râbia Hâtun ağlıyordu "Ey Allahü teâlânın sevgili kulu niçin ağlıyorsun?

Rabbinle yakınlığın var" dediler Buyurdular ki: "Ayrılıktan korkuyorum, belki

ölüm vaktinde (Sen bana gerekmezsin ey Râbia) diye Allahü teâlâ hazretleri

hitâb buyurursa benim hâlim nice olur? Eyvah, eyvah!" deyip ağladı


Tevekkülü o dereceye ulaşmıştı ki; "Gök tunç olsa, yer demir kesilse, gökten

bir damla yağmur düşmese, yerden bir bitki bitmese ve dünyâdaki bütün

insanlar benim çocuğum olsa, Allahü teâlâya yemîn ederim ki onlara nasıl

bakacağım düşüncesi kalbime gelmez Çünkü, Allahü teâlâ hepsinin rızkını

vereceğini bildirmiş ve üzerine almıştır" derdi


Bir zaman hasta olmuştu Ziyâretine gelenler; "Ey Râbia! Sana gelen bu

hastalık çok ızdırap vermektedir Duâ et de Allahü teâlâ çektiğin bu ızdırâbı

hafifletsin" dediklerinde, buyurdu ki: "Siz biliyor musunuz ki, bu ızdırâbı

çekmemi Allahü teâlâ irâde etmiştir""Evet biliyoruz" dediler O da; "Bunu

bildiğiniz halde, O'nun irâdesine muhâlefet etmemi, O'ndan tersini dilememi

nasıl istiyebiliyorsunuz?" dediği zaman, onlar; "Ey Râbia, peki senin arzun

nasıldır?" diye sordular O da; "Allahü teâlâ benim hakkımda ne irâde ve ne

takdir etmişse ona râzı olmak" buyurdu


Bir gün kendisine sordular ki: "Ölümü arzu ediyor musun?" Buyurdu ki:

"İnsanlardan birine karşı bir kabahat işlemiş olsam, o insanla karşılaşmaktan

utanırım HalbukiAllahü teâlâya karşı olan kabahatlerimiz o kadar çok ki,

huzûruna varmayı (ölümü) nasıl arzu ederim?"


"Bu yüksek derecelere ne ile kavuştun?" dediklerinde; "Beni ilgilendirmeyen her

şeyi terk ve ebedî olanın dostluğunu istemekle" buyurdu


Râbia-i Adviyye devamlı inlerdi ve onu hep dertli bir hâlde görürlerdiYakınları;

"Hiç bir hastalığınız yok, ağlayıp sızlanmanıza, yakınmanıza sebep nedir?"

dediler O da; "Benim gönlümde öyle bir dert var ki, tabibler tedâvisinde âciz

kaldılar Yaramın merhemi Allahü teâlâya vuslattır (kavuşmaktır) Böyle yanıp

yakılıyorum ki, belki maksadıma kavuşurum Bu benim yaptığım ise, bu işte en

az olanıdır" diye cevap verdi


Yaşı sekseni bulmuştu Yolda yaşlılığın tesiriyle yürümekte güçlük çekerdi

Öyle ki görenler, ha düştü, ha düşecek zannederlerdi Böyle olmakla beraber

kimsenin yardımını kabûl etmezdi Vefâtı yaklaşınca yakınlarından Abede

bintiŞevvâl adında bir hâtunu yanına çağırdı Her zaman yanında taşıdığı

kefeni göstererek; "Vefât ettiğim zaman beni bu beze sar ve defnet" diye

vasiyet etti


Vefât etmeden önce hasta yatağının başucunda bekleyen sevdiklerine;

"Kalkınız, burayı boşaltıp, yalnız bırakınız Allahü teâlânın melekleriyle başbaşa

kalayım" deyince, oradakiler odayı boşalttılar Kapıyı örttüler İçerden meâlen

şu âyet-i kerîmenin okunduğu işitiliyordu: "Ey mutmainne nefs, râzı olmuş ve

râzı olunmuş olarak Rabbine dön! Has kullarımın arasına katıl ve Cennetime

gir"(Fecr sûresi: 89) Aradan biraz zaman geçti ses kesilmişti İçeri

girdiklerinde vefât ettiğini gördüler Vefâtından sonra Abede binti Şevvâl

vasiyyetini yerine getirdi Tur Dağı üzerine defnedildi


Abede binti Şevvâl şöyle anlatmıştır: "Râbia'yı vefatından bir sene sonra

rüyâda gördüm Yeşil elbiseler giymiş, başında da yeşil bir örtüsü vardı Ben;

"Seni sardığım kefenine ne oldu?" dedim "Allahü teâlâ onları çıkardı ve bana

bunları verdi" dedi


Vefâtından sonra kendisini rüyâda görenler; "Münker ve Nekir melekleri ile

aranızda ne gibi bir şey oldu?" diye sordular "O iki heybetli melek gelip de

bana Men rabbüke (= Rabbin kim?) suâlini sorunca, onlara dedim ki, ey

melekler! Hemen geri gidip Rabbime şöyle arzediniz: (Ey Allah'ım! Dünyâda

bunca halk arasında, ihtiyar bir kadıncağızı unutmadın Ben, seni hiç unutur

muyum?)"


Nakledildiğine göre Muhammed bin Eslem Tûsî ile Nu'mân Tûsî, Râbia-i

Adviyye'nin kabri başına gelip; "Hâlin nasıldır?" diye sordular Allahü teâlânın

izni ile şöyle cevap verdi: "Allahü teâlâ bana çok nîmet ihsân etti Nîmetler

içindeyim elhamdülillah"


Bessâr bin Gâlib en-Necrânî diyor ki: "Râbia-i Adviyye için vefâtından sonra

hep duâ ederdim Bir defasında onu rüyâmda gördüm Bana; "Hediyelerin

nûrdan mendil içinde ve nûrla kaplanmış tabaklarla bize sunulmaktadır" dedi

"Bu nasıl oluyor?" dedim "Hayatta olan müminler ölüler için duâ ettiklerinde,

ipek mendiller içinde nûrdan tabaklara konup, ölüye götürülür ve (Bu, sana

filân dostunun hediyesidir) denilir" buyurdu

Alıntı Yaparak Cevapla