Yalnız Mesajı Göster

Rabia'tül Adeviyye ( R.A )

Eski 08-02-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rabia'tül Adeviyye ( R.A )




ÜÇ MÜHİM DERT


Bir gün çok ağlıyorken, Râbia-i Adviyye,

Sordular: “Ağlamanın sebebi nedir?” diye


Buyurdu ki: “Üç büyük derdim var şimdi benim,

Bunları düşündükçe, ağlayıp yaş dökerim


Bunlardan kurtulmağa, var ise bir kolaylık,

Bir garanti verin de, ağlamıyayım artık


Dediler: “Söyle bize, ne imiş o dertlerin?

Herhâlde hâllederiz, kolayı var her şeyin


Buyurdu: “Öyle zor ki, kasdettiğim o dertler,

Zannettiğiniz gibi, kolay hâlledilmezler


Biri son nefesimde, verirken ben canımı,

Kurtarabilir miyim, acaba îmânımı?


İkincisi mahşerde, acep amel defterim,

Sağımdan mı verilir, soldan mı, yok haberim


Üçüncüsü, herkesin, hesabı görülünce,

Ve lâyık oldukları, yere götürülünce,


Cennetlikler ile mi, giderim ben acabâ?

Yoksa atılır mıyım, kötülerle azâba?


Bu korkunç tehlikeler, var iken önümde hep,

Ben ağlamıyayım da, kimler ağlasın acep?”


Uzaktan bir misâfir, gelmişti hânesine,

Bir parça eti vardı, koydu tenceresine


Düşündü pişirip de, ona ikrâm etmeyi,

Ve lâkin konuşurken, unuttu pişirmeği


Nihâyet akşam olup, namazları kıldılar,

Hem kendi, hem misâfir, o gün oruçluydular


Dedi ki: “Et pişmedi, unutmak sebebiyle,

Bâri iftar edelim, “kuru ekmek, su” ile


Getirmeye giderken, su ve kuru ekmeği,

Leziz et kokuları, bir anda sardı evi


Baktı ki tencerede, duran et, o hâliyle,

Ateşsiz pişmiş idi, kudret-i ilâhiyle


Misâfir o yemekten, yiyince, ilk tadımda;

Dedi: “Böyle hoş yemek, yemedim hayatımda


Hem de sen demiştin ki, Unuttum, pişmedi et,

Hâlbuki bu et pişmiş, acaba nedir hikmet?”


Dedi: “Kul unutmazsa, eğer ibâdetini,

Onu da unutmazlar, pişirirler etini


Yine bir gün misâfir, var iken hânesinde,

Yemeğe koymak için, soğan yoktu evinde


Dediler; “Ey Râbia, şu komşudan istesek,

Zîrâ soğan olmazsa, iyi olmaz o yemek


Buyurdu: “Kırk senedir, söz verdim ki ben şuna,

Aslâ el açmıyayım, Rabbimden gayrısına


Râbia’nın bu sözü, bitmemişti ki, o an,

Bir kuş, ayaklarıyla, bıraktı iki soğan


Bir gece de dostları, geldiler ona, ancak,

Kandil yoktu evinde, gece aydınlatacak


Râbia hazretleri, üfledi bir avcuna,

Nûr geldi birden bire, parmakları ucuna


Kamış girdi gözüne, bir gün namaz kılarken,

Hiç farkına varmadı, acımasına rağmen


Öyle sarmış idi ki, onu aşk-ı ilâhî,

Hissetmedi kamışı, gözüne girse dahî


Selâm verip sordu ki, “Gözümde bir şey mi var?”

Baktılar kamış girmiş, güçlükle çıkardılar


Yâ Rabbî, bu mübârek velînin hürmetine,

Kavuştur bizi dahî, senin muhabbetine

Alıntı Yaparak Cevapla