08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Şeyh-Ül-Allâme Muhammed Senûsî
Şeyh-ül-allâme Muhammed Senûsî
Muhammed Senûsî hazretleri, Cezâyir’de Tilemsân şehrinde yetişen tasavvuf büyüklerindendir Hadîs, kelâm, mantık ve kırâat âlimidir Şerîf olup, soyu hazret-i Hasan’a dayanmaktadır Bunun için “Hasenî” diye nisbet edilmiştir Anne tarafından Senûs isimli şerefli bir kabîleye mensûb olup, buna nisbetle de “Senûsî” denilmiş ve bununla meşhûr olmuştur  
ÇOK MERHAMETLİYDİ  
Hayırlı, mübârek, fâdıl ve sâlih bir zât olarak yetişen Senûsî hazretleri, ilk olarak babasından ders aldı Sonra zamanının büyük âlimlerinden istifâde etti Kendilerinden ilim öğrendiği hocalarını çok sever, hürmet ve hizmette kusûr etmezdi İlim tahsîl etmekteki bu üstün gayret ve edebi sebebiyle, kısa zamanda yükselerek, zamânında bulunan âlimlerin önde gelenlerinden oldu Kendisine “Şeyh-ül-allâme” denildi Hakîkî İslâm âlimlerinin büyüklerinden, sâlih, âbid ve ârif bir zât oldu  
Muhammed Senûsî, yumuşak huylu ve çok sabırlı bir zât idi Başkalarından, kendisini üzecek, incitecek bir söz duysa, buna kızmadığı ve gücenmediği gibi, yüzünü bile ekşitmezdi Tebessüm ederek, güzel konuşmaya devâm ederdi
Mahlûklara karşı da çok merhametli idi Buyurdu ki:
“İnsanın, yürürken bile yumuşak ve mülâyim olması, önüne bakarak yürümesi, karınca gibi, yerde bulunabilecek ufak bir canlıya bile zarar vermemek için dikkatli olması gerekir ”
Muhammed Senûsî hazretleri, (H ) senesinde doğdu (H ) senesinde bir pazar günü Tilemsân’da vefât etti Vefâtında yaşlarında olduğuna dâir kayıtlara da rastlanmıştır
BU NASIL HÂLDİR? 
Senûsî hazretlerinin hanımı anlatır:
Gecenin ilk kısmında bir miktar uyuyup, sonra kalkar, kendi kendine sitem eder ve; “Hem Cehennem azâbından korkuyorsun, hem de Cennet’e gideceği kendisine haber verilmiş bir kimse gibi uyuyorsun Bu nasıl hâldir?” derdi Sonra da fecre, sabaha kadar ibâdet ve tâat ile meşgûl olurdu
Ölüm hastalığında mescide gidemez oldu Yatağından çıkamayacak durumda olduğu zaman bile namazını terk etmedi On gün hasta kaldı Vefât ederken buyurdu ki:
“Hak sübhânehü ve teâlâ bizlere ve bizleri sevenlere, vefât ederken Kelime-i şehâdeti söylemeyi nasîb etsin Ondan bunu dileriz ”
|
|
|