Prof. Dr. Sinsi
|
Sabrın Anlamı Ve Çeşitleri
Pratik hayatta hiçbir faydası olmayan, realitede de değiştirilmesi imkansız olan mazinin, kalp ve zihindeki dağıtıcı tesirini silmek gerekir; zira çoğu zaman insanı isyana sürükleyen şey, geçmişte bitmiş bir şeydir Bunlar dikkat ve ilgimizi kendilerine çekerek, bizi Hak’tan gafil kılar Sabırla geçmişe sünger çekip, onların faydasız cazibesinden sıyrılıp, Hak ile meşgul olmak lazımdır Bu yüzden sufî’ye (İbn’ül-Vakt) denilir Sufî, geçmiş ve gelecek endişelerini bir tarafa atarak içinde yaşadığı anı, en iyi şekilde ihya eden ve değerlendirendir
Tasavvuf, ruhun, masivaya kulluğu değil; tam tersine bütün kudretlerinin Cenab-ı Hakk’a doğru yoğunlaşması, zeka ve iradenin en şiddetli ve en yoğun bir şekilde O’nu elde etmeye çalışması demektir Geçmişte olan şeylerle ilgilenmek, arzularımızı hapsedip bize rağmen bizi kendine bağlarsa, gafletle sürüklenmiş oluruz Bir örnek vererek konuyu biraz daha açalım:
“Bahçıvan, elma ağacını yetiştirmek için toprağa gübre verir, su döker Alttan fışkıran dalları keser ta ki bütün kuvvet yukarı dallardaki çiçeklere ve meyvelere gitsin İşte sabır, ruhun gönlün ve şuurun maziye doğru dağılımını önlemek ve onları Allah’a yöneltmek demektir
Bu manada âlimlerin şu ifâdelerini dikkatle değerlendirelim:
a- Acı şeyleri kaşlarınızı çatmadan yutunuz
b- Sabır sanki sıhhatmiş gibi, dert ile kaynaşarak yaşamaktır
c- Hakk’ın huzurunda mütevekkil olunuz, kaş çatmayınız ve gücenmeyiniz, onun darbelerini tebessümle karşılayınız
d- Konuşmaksızın ve sızlanmaksızın, darbeler altında eğiliniz
Burada işaret etmeye çalıştığımız sabır, yalnızca ibadet ve kullukta kemâl için değil; bir o kadar da yeryüzünde yaşayan insanoğlunun huzur ve mutluluğu için lüzumludur Geçmişteki olaylara üzülmenin ve sinirlenmenin getirdiği stres, gerilim ve bunların sebep olduğu devâsız hastalıklara karşı yegâne ilaç yine de sabrı öğrenmek ve sabırlıca yaşamaktır Hayatımızı allak bullak eden şeyler, yaşadığımız hâdiselere karşı duyduğumuz kaygı ve endişeler değil midir? Bunlar ancak sabırla silinebilir
İmanın efdali sabır ile cömertliktir Sabır her işin başıdır Sabredenler zafere nail olurlar Sabrın imandaki yeri, başın cesetteki yeri gibidir Sahibini cennete idhal eder, sevabı da köle azadından efdaldir, buyurulmuştur Sabır, gam ve kederlerden kurtulmayı, Allah’tan beklemektir Bu da amellerin efdali ve âlâsıdır Her şeyin bir cevheri vardır; insanın cevheri akıl, aklın cevheri ise sabırdır Sabır bir nevi nefsi ovmaktır Yani bir şey yumuşatmak için nasıl ovulursa, nefsi de böyle, ıslah edebilmek ve ondan lazım gelen faydaları elde etmek için ovmaktır Yani onu kendi hâline bırakmayıp, riyazetlerle Hakk’ın emirlerine inkıyâda ve rızasını talebe alıştırmaktır Nefeslerimizi nasıl ki tabiî olarak, hiç yorulmadan, zorlanmadan alıp veriyorsak, sabırla da tıpkı böyle, her şeyi tabiî hâlde karşılamalıyız
Menfi olan mekruhlardan ve mezmum olan şeylerden kaçınmada zahiren ve batınen sabretmelidir, yani yapmamak için dayanmalıdır Her ne kadar bunların iyi olmadığı ilimle bilinirse de sabır olmadıkça ilim kâfi gelmez Bu sebepten ilimle sabır birbirlerinden ayrılmayan iki refik veya ruh ile ceset gibidir Yani ruhsuz ceset gibi, cesetsiz ruh da bir şeye yaramaz, kemâli ikisinin de birleşmesiyle mümkündür Cenab-ı Allah (c c ) bütün peygamberlerine hep sabır tavsiye buyurmuştur Onların, ümmetlerinden görecekleri her türlü meşakkat ve sıkıntıları ancak sabırları sayesinde yenecekleri ve kendi nefisleri için değil; Allah için sabretmeleri gerektiği duyurulmuştur
Seriyy-i Sekati (k s ) Hazretlerinden sabrın mahiyeti sorulmuş, O da lazım gelen malûmatı verirken, ayağını bir akrep ısırmaya başlamış Kendisine, efendim niçin öldürmüyorsunuz veya defetmiyorsunuz? denilince:
- Allah’tan haya ederim, hem sabırdan bahsedeyim hem de bir akrebin ısırmasından dolayı feryat ve figan edeyim, olacak şey değildir, demiştir
Cüneyd (r a ), Allah Teâlâ Hazretleri’nin mü’minlere iman ile ikram ettiğini; imanın, mü’minin ziyneti; akılın, imanın ziyneti, sabırın da aklın ziyneti olduğunu beyan etmiştir
Şu hâlde sabır, imanda en mühim mevkiyi ihraz etmiş olacaktır Ahlâk umumiyetiyle iki kısımdır Bir kısmı peygamberlerde ve velilerde olduğu gibi vehbîdir Allah Teâlâ Hazretleri’nin bir lütuf ve ihsanıdır, onun için onlarda katiyen yorulmadan ve zorlanmadan tabiî hâliyle cereyan etmektedir; çünkü onlar bize numune olacaklardır Bu numunelerin her hâlde noksansız ve en güzel, en iyi şekilde, kemâl derecesinde olanları matluptur ve böyle olması tabiîdir Allah Teâlâ’nın sabırlıları sevmesi ve onlarla olmanın şerefiyle bahsetmesi, hangi tada ve lezzete denk olabilir
Fatma Keskin
[url=http://www ebediyyen biz/#_ftnref1] Naziat, 79/40-41
[url=http://www ebediyyen biz/#_ftnref2] Camiu’l-Usûl, Kitabu’s-Sabr, 6/434; Sahîh-i Buhârî, Kitabu'r-Rikak, 6
[url=http://www ebediyyen biz/#_ftnref3] Sünen-i Tirmizî, Kitabu'z-Zühd, 57; Sünen-i İbn Mace, Kitabu'l-Fiten, 23
[url=http://www ebediyyen biz/#_ftnref4] Enfâl, 8/46
[url=http://www ebediyyen biz/#_ftnref5] Bakara, 2/155
[url=http://www ebediyyen biz/#_ftnref6] Ra’d, 13/24
|