Yalnız Mesajı Göster

Allah İle Dostluk

Eski 08-01-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Allah İle Dostluk




9 İtikaf ya da Bir Günün Tamamını Allah ile Geçirerek
Her ne kadar da kitaplar itikaf’ı;
‘Ramazanın son on gününde yapılan sünnet bir ibadettir’ olarak tanımlıyorsa da, bizler itikaf eylemine farklı bir anlam yükleyeceğiz
İtikaf;
Kalbi ve zihni meşgul eden dünya işlerinden ve içindekilerden (kadın, evlat ve diğer sorumluluklar) en az on gün uzaklaşıp Allah ile başbaşa kalarak kalbe iman doldurulan bir takva istasyonu
Hele de, şeytanın zincire vurulduğu, Kur’an’ların hatmedildiği, insanların biraz daha müslüman olduğu bu mübarek ramazan ayında, insan biraz daha fazla Rabbine bağımlıdır
Son on günde her hangi bir camide, gündüzü ve gecesiyle Rab’le geçen bir beraberlik; sevgi tohumunun atıldığı ve kısa sürede yeşerdiği bir beraberliktir
İtikafta geçen on günde kişi hem imanını tartmış olur, hem okuduğu Kur’an ve kıldığı namazlardan tad almaya başlamış olur, hem de sabır nimetini tatmış olur
On günde kazanılan enerji diğer ibadetlere de yansıyacağından salih amellerde gözle görülür bir artış olacaktır
Allah ile uzun bir süre başbaşa kalmak için Ramazanı beklemeye hiç gerek yok İmkanlar dahilinde ayda bir gün, ya da 2 ay da bir gün; günün yirmi dört saatini Allah ile paylaşabiliriz
Her hangi bir cami ya da kendi evimizin bir odasını musaidleştirerek Allah ile 24 saat başbaşa kalabiliriz
Rasulullah (sav)’ın Peygamberlikten önce Hira mağarasında uzlete çekilmesindeki sır ne acaba?

10 Allah’a İsyana Götürecek Amelleri İyi Tanıyıp Hayra Yorumlayarak
Yaratılışı icabı rahat yaşamayı seven bir insan, musibetlerle imtihana tabi tutulmak istemez İnsanlar istemese de Allah-u Teala insanları bir şekilde sıkıntılarla sınar
İmtihanların sıkıntılı geçmesiyle -şeytanın da yardımıyla- Allah’a karşı tek taraflı bir kırgınlık başgösterebilir:
– ‘Bu kadar insan varken; beni mi buldu?’ gibi
Ya da;
– ‘Daha ne kadar çekeceğim bu sıkıntıları?’ gibi
Özellikle de cana ya da mala gelen musibetler insanın canını sıkar ve pek de hayra yorumlanmaz Hele de Allah ile iletişim kurulmamışsa
Geçirmiş olduğu trafik kazasıyla bir bacağını kaybetmiş sıradan bir vatandaş bile ölmediğine şükreder Bunun şükrü, Allah ile dostluğunu kuvvetlendirmez Sadece o anlık sevincinden söylemiştir Ama daha sonra tek bacaklı bir hayatı kabullenmeyip isyan vari cümleler sarf edecektir
Allah’a dost olmaya çalışanlar her hangi bir musibet anında;
‘O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler
Aynı musibet isabet ettiğinde;
– Kalan bacağını işaret ederek;
– “Allah’ım! Sana hamdolsun ki bu bacağımı bağışladın! Kollarım da kopabilirdi!
İnşaallah günahlarıma keffaret olur” diyerek Allah ile dostluklarına zarar gelmesini engellerler
Musibetler, sadece trafik kazasıyla gelmez Ama her halukârda mutlaka hayra yorumlanacak bir tarafı vardır
Musibet sonrası hamdetmek, normal bir anda hamdetmekten daha ecirli olur Ve kurulacak bir dostluğa katkıları daha fazla olur
Resulullah (sav) bu konuda Allah dostlarını şöyle müjdeler:
‘Mü’minin işine şaşarım Allah musibet verir; sabreder, ecir alır Nimet verir; şükreder, yine ecir alır

11 En Sevdiğimiz (eşya, can, vb)i İnfak Ederek
Dünya malını insana sevdiren Allah-u Teala sevilip sevilmediğini test etmek için, emaneten verdiği bir eşyayı (bu ne olursa olsun, ev, araba, iş yeri, kalem, ceket, türban, para, tarla, bilezik, bisiklet, can vb) geri ister
Eşyayı pek de fazla seven insan, yerine yenisi gelmeyi verir düşüncesiyle pek de vermek istemez İlla da infak edecekse yerine çok rahat temin edeceği, ya da artık kullanmak istemediği bir eşyayı verir
Böyle bir infak durumunda;
– ‘Seni çok seviyorum Allah’ım! Bak, senin rızanı ve sevgini kazanmak için malımdan infak ettim’ mesajı Allah’a ulaşmaz
Sevildiğini somut bir şekilde görmek isteyen Allah-u Teala, kullarına sevgiye giden yollardan birini şöyle gösterir;
‘Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça “iyi”ye eremezsiniz Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir (Ali İmran: 3/92)
Olası bir infak durumunda, ‘Sevdiğimden mi versem, sevmediğimden mi?’ diye ikileme düşerseniz,
– ‘Hangi eşyanızı cennette kullanmak istiyorsanız onu verin’ derler
Sevilen bir nesneyi Allah için infak etmek eyleminin altında şöyle gerçekler yatar;
1 Allah’ı, eşyamdan daha çok seviyorum!
2 Allah’ın Er-Rezzak ismine güveniyorum
3 Nefse ağır gelen bir amelin pirimi yüksek olur
4 Cennetteki derecemin artabileceğine iman ediyorum
Bu başlığın açılımını yaparken, aklıma çok önceleri işittiğim bir fıkra geldi Konumuzun aydınlanmasına katkıda bulunacağı için yazma gereği duydum
Çok ünlü bir ressam kendisine ait olan bir tabloyu açık artırma ile satışa sunar Herkes bir fiyat verir Ve bu rakam 50 milyara ulaşır Tam satacakken genç bir çocuk satıcının yanına gelerek bir şeyler söyleyip 50 milyonu vererek çok değerli panoyu alır Alıcılar şaşkındırlar Ve sorarlar;
– Neden 50 milyara vermedin de Elli milyona verdin?
Satıcı şöyle yanıtlar:
– Bu tablo benim için çok değerli Tabloya en çok değer verene satmak istedim Bu tablom için, siz, onca servetinizden sadece bir kısmını vermek istediniz Ama bu çocuk boğazından kesip biriktirdiği harçlıklarını ve sattığı bisikletin parasını verdi Yani her şeyini
Zannedersem anlaşıldı
Sevdiklerimizden Vermek Nefsimize Ağır Geliyorsa, Ne Yapmalı?
a Bir defa, bu tür durumlarda unutmamanız gereken en önemli şey; O anda hangimizi daha çok seviyorsun! eşyanı mı yoksa beni mi? dersinden imtihan olmamız
Her infak eyleminde bu sesi işitirsek Rabbimize karşı mahçup olmamak için en sevdiğimizi verebiliriz Daha sonraları -sevginin temelleri atıldıktan sonra- en sevdiğimizden vererek ikilemde dahi kalmayız
b İnfak anında gönlümüz sevdiklerimizi vermekten yana değilse; Allah tarafından;
‘Demek eşyayı benden daha çok seviyorsun ha!’ diye bir ses işitelim
c Peygamberlerin ve sahabelerin infak anlayışlarını inceleyelim
d Gönlümüzün sevmediğimizi vermekten yana olduğunu hissedersek; Allah’ın şu sözünü hatırlayalım;
‘Kim Allah’a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükafatı da vardır
Sevdiklerimizden vermemiz Allah ile olan dostluğun ispatlarından sadece biridir

12 Bedenen Özürlü İnsanlar Görüldüğünde Sıcağı Sıcağına O an Hamd Ederek
Allah-u Teala yarattığı her insanı farklı şekillerde imtihan eder Kimine bol mal vererek şükür + infak ile imtihan ederken kiminin de rızkını daraltarak ‘sabır’la imtihan eder
Bir başkasına sıhhat ve afiyet verip şükretmesini isterken kimi kulunu da bedeninin her hangi bir organının işlevine son verdirip sabretmesini ister
Yaratılışı gereği unutkan olan insanoğlu, Allah’ın kendisine bahşettiği nimetleri unutur Ta ki özürlü birini görene kadar
Allah ile dost olma gayretinde olmayanlar özürlü bir vatandaş gördüğünde fıtri olarak üzülürler Bu üzüntü ne Allah sevgisinin ispatıdır ne de Allah dostluğunun
Ama Allah’a dost olmaya çalışanlar günün herhangi bir zamanında dünyanın neresinde olursa olsun,
‘Gözleri görmeyen, ya da bir gözü görmeyen birini gördükleri zaman olaya ilk önce kendi penceresinden bakıp sağ el işaret parmağıyla gören gözlerini işaret ederek;
‘Allah’ım! Sana hamdolsun bana göz verdin Yoksa ben göremezdim Göz emanetini hala almadığın için sana teşekkür ederim Allah’ım’ diyerek gördüğü özürlü şahsın sabrı için dua ederler
Eğer gördükleri özürlü ‘zihinsel’se, sağ işaret parmağıyla şakağını işaretleyerek;
– ‘Allah’ım! Sana hamdolsun bana akıl verdin Yoksa ben de bu şahıs gibi avare dolaşacaktım
Taşkalanın yoğun olduğu mekanlarda bu ve benzeri sıcağı sıcağına yapılan teşekkürler muhabbeti artırır Artan muhabbet salih bir amele dönüşür Her salih amel imanı artırır, artan iman da dostluğu perçinler

13 Sonunda Sabrı Getiren Ameller İşleyerek
Yani nefse ağır gelen ameller işleyerek Bu yerine göre değişir Kimi; en sevdiğini (arabasını) infak ederek otobüs kuyruğunda bekler, kimi; yaz sıcağına inat pazartesi-perşembe oruçlarını tutarak, kimi; gücü yettiği halde bağışlayarak, kimi; öfkesini yutarak, kimi; uykuya rağmen geceleri kıyamla geçirerek, kimi; müzmin hastalığa sabrederek vs
Allah ile dostluğunu kuvvetlendirmek isteyen bir insan, Allah’ın sabredenlerle beraber olduğunu bildiği için sonunda sabrı doğuran ameller işlemek ister
Canını infak etmek isteyen bir dost adayı en büyük ‘sabır’ nimetinin kapısını tıktıklar Bir çok kanaldan gelen sabır nimetinden faydalanır
Böylelikle hem en sevdiğinden infak etmenin heyecanını yaşar, hem bıraktıklarına sabrederek Allah ile beraber olur, hem de İslamın zirvesi olarak adlandırılan bir ameli işlemiş olur
Bir taşla kuş sürüsü

14 Helal ve Haramları; ‘Seviyor ve Sevmiyor’ Olarak Algılayarak;
Allah-u Teala, seçmiş olduğu bu dinin hudutlarını bazı helal ve haramlarla belirlemiştir
Sosyal bir hayatta insanlar bazen bu tel örgünün yanına kadar gelebilirler Kimi insan tel örgünün arkasını merak ederek atlamaya çalışır, kimi insan hafiften dokunmakla yetinir, kimi insan da tel örgünün arkasındaki cehennem sıcaklığını hisseder hissetmez uzaklaşmaya çalışır
Adına haramlar ya da Allah’ın sevmediği ameller adı verilen tel örgünün arkasında cehennem ve Allah’ın hoşnutsuzluğu vardır
– ‘Allah’ın sevmediği bir ameli ben ne diye seveyim ki’ diyen bir Allah dostu tel örgünün arkasında Allah’a karşı mahcubiyeti görür Huzurunda yüzünün kızaracağını hisseder Cehennemden beter olabilecek bu sıkıntılı durumu yaşamamak için çarçabuk uzaklaşır, hoşnutsuzluk örgüsünden
Her hangi bir yasaktan-haramdan:
– ‘Allah sevmiyor’ olarak bakıp ta uzaklaşmanın altında bazı gerçekler vardır Bunlar;
– ‘Allah beni her an görüyor
– Allah beni her an işitiyor
– Allah kalbimden geçenleri bile biliyor
– Yarın Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağım’ düşünceleridir
Bu havayı teneffüs eden bir Allah dostu, dostluğunun zedelenmemesi için dikenli yollarda paçalarını iyice sıvazlayarak az çizikle çıkmaya çalışır
Başka bir konuya geçmeden önce Peygamber efendimiz döneminde cereyan etmiş bir hadiseyi notlayalım Görelim bakalım cehennem ateşi mi caydırıcı olmuş, yoksa Allah’a karşı mahcubiyet duygusu mu?
Kadının biri Resulullah’a geldi ve
– ‘Ben zina ettim Ve zinadan da hamileyim Beni günahımdan temizle’ dedi Resulullah (sav):
– ‘Git, doğumunu yaptıktan sonra gel’ dedi Sonra kadın kucağındaki çocukla birlikte geldi
Resulullah (sav):
– ‘Git ve sütten kesildikten sonra gel’ dedi
Ve kadın, çocuğun elinde bir ekmek parçasıyla geldi Daha sonra Resulullah’ın emriyle recmedildi
Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber!
Tevbe kapısının ardına kadar açık olmasına rağmen Rabbinin huzuruna tertemiz çıkmak istiyor


Alıntı Yaparak Cevapla