Yalnız Mesajı Göster

Kimi Yansıtıyoruz ?

Eski 08-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kimi Yansıtıyoruz ?




KİMİ YANSITIYORUZ ?

Dr Zafer TEL

Güneşi bilmeyen bir insan, parlak bir şeyde güneşi görse o parlak şeyi sevmeye başlar Çok hoşuna gider, ufacık bir yerde etrafını aydınlatan bir ışık çok enteresan gelir ona O parlak şeyi korur ve muhafazasına çalışır, koynunda saklar, ta ki içindeki güneşçiği kaybolmasın Gerçek güneşi görmediği için o parlak şeyin ışığının kendinden olduğunu zanneder ve aldanır Ne vakit o insan o parlak şeyin parlaklığının gitmesiyle güneşin ölmediğini anlasa bütün dikkatini ve sevgisini gökteki güneşe çevirir O vakit anlar ki parlak cisimde, örneğin aynada görünen güneş aynaya ait değil, varlığı da o aynanın varlığına bağlı değildir Bilakis güneş o aynayı parlatıyor ve onun parlamasına neden oluyor Güneşin varlığı aynanın varlığına bağlı değil, belki aynanın parlaması ve varlığı güneşin varlığı iledir ve ona bağlıdır
İşte insanın kalbi, ruhu, kişiliği, hamuru, mahiyeti bir ayna gibidir İnsanın yaradılışında ve kalbinde bulunan beka (sonsuzluk) duygusu bu aynaları muhafaza etmek verilmemiştir, yani insanın kendi kalbini, ruhunu, kişiliğini, mahiyetini korumak ve muhabbet etmek için verilmemiştir Bilakis bu duygular ve özellikler insana Kim tarafından verildiyse, O kişinin Kendini tanıtması, bildirmesi ve anlatması için vermiştir
Ölçülü Mukayese!
Örneğin hiç görmeyen bir insan, görmenin ne demek olduğunu bilemez Ama gören bir insan görmenin ne demek olduğunu bilir ve anlar Dolayısı ile kendisine gözü ve görmeyi verenin gördüğünü anlayabilir Aynı zamanda Görmeyi verenin, görebilen her şeye görmeyi verdiğini anlayabilir Ancak bundan sonra Görmeyi Verenin her şeyi gördüğünü anlayabilecektir
Hiç işitmeyen bir insan, duymanın ne demek olduğunu hiç bilmez Ama duyan bir insan duymanın ve işitmenin ne demek olduğunu bilir ve anlar Dolayısı ile kendisine kulağı, duymayı ve işitmeyi verenin işittiğini anlayabilir Aynı zamanda kendisi gibi işitebilen her şeye işitmeyi verdiğini de anlayabilir Ancak bundan sonra işitmeyi verenin her şeyi işittiğini anlayabilecektir
İlmi olmayan bir insan bilmenin ne demek olduğunu hiç bilmeyecekti Ama ilmi olan bir insan kendisine ilmi verenin ilmi ve bilmesi olduğunu anlayacak ve bilecektir Bu ilmi verenin, ilim sahibi her şeye ilmi verdiğini bilecek, dolayısıyla her şeyi bildiğini bilebilecektir
Aklı olmayan bir insan anlamanın ve düşünmenin ne demek olduğunu anlayamaz Ama aklı olan bir insan kendisine aklı, anlamayı ve düşünmeyi verenin anladığını ve düşündüğünü anlayacak ve düşünecektir Bu aklı, düşünceyi ve anlamayı verenin aklı, düşüncesi ve anlaması olan her şeye aklı, düşünceyi ve anlamayı verdiğini akledecek, düşünecek ve anlayacaktır Dolayısıyla her şeyi düşündüğünü ve anladığını düşünecek ve anlayabilecektir
Tüm bu örnekler çoğaltılabilir; Şefkat, muhabbet, merhamet, aşk hakeza, ne kadar duygu ve hislerimiz varsa (4 binden fazla) hepsi, bizleri yoktan var eden yüce Allah'ımız tarafından Kendisini tanımamız, tanıttırmamız, bilmemiz, anlamamız ve itaat etmemiz için verilmiştir Yani bunların kaynağı Yüce Yaratıcımızdır Bizdekiler ise küçük yansımalardır Peki Yaratıcımız kendinden olan bu özelliklerin bir küçük numunesini niçin insana vermiştir?
Ölçülmeyen bilgi bilgi değildir!
İşte 4 bini aşan bu duyu, duygu ve hislerimiz hepsi de bir ölçüdür Bir şeyleri ölçer Değer biçer, adını kor, anlaşılır kılar Gözümüz bir ölçüdür Görmenin ne demek olduğunu bildirir Görmeyi Vereni hatırlatır Kulağımız bir ölçüdür İşitmenin ne demek olduğunu bildirir İşitmeyi Vereni hatırlatır Hayatımız bir ölçüdür Hayatın ne demek olduğunu anlatır En büyük Hayat Sahibini ve bu hayatımızı Kimin verdiğini anlatır, hatırlatır Ruhumuz bir ölçüdür Ruhun ne demek olduğunu onunla biliriz ve en büyük Ruh sahibini hatırlarız Tüm bu hatırlamalar ise insana daimi huzuru kandırır İhsan etmek, birilerinin ihtiyacını gidermek, yardım etmek, sevmek, vermek birer ölçüdür Bunların ne demek olduğunu anlatır ve en büyük ihsan ediciyi, en büyük ihtiyaç gidericiyi, en büyük yardım ediciyi, en çok sevgiye sahip olanı, en çok vermek isteyeni hatırlatır
Vermek istemeyen
istemeyi verir mi?
Görmeyen görmeyi nasıl versin? İşitmeyen işitmeyi nasıl versin? Şefkat ve merhameti olmayan merhameti ve şefkati nasıl versin? Yaratanımız bizleri sevmesiydi sevmek (duygusunu) vermezdi, bizlere “vermek istemeseydi elbette istemek (duygusunu) vermezdi”
İnsandaki bu özelliklerin hepsi ilahi birer kuvve, his ve duygudur Kişinin kendinden değildir, olamazlar da Çünkü insan henüz bu özelliklerden birçoğunun mahiyetini bile anlayabilmiş değildir Örneğin şefkatin hangi duyu ile ölçüldüğünü ve nasıl bir maddeden meydana geldiğini ya da madde olup olmadığını bile bilmemektedir İşin garibi insan bu özelliklerle donatılmış bir şekilde dünyaya gelmektedir Demek ki başkası tarafından donatılmıştır İşte bunları bilmeyen bir insan ilk paragrafta anlatılan, güneşi bilmeyen bir insan gibidir Kendindeki bu özelliklere bakıp özelliklerin gerçek kaynağı olan Yaratanını bilmezse ne olur? Ne olmaz ki; nemrutlar!, firavunlar!, şeytanlaşmış hatta daha da ileri gitmiş insanlar! (bir rivayete göre şeytan cehennemin 5 katında yanacak, 6 ve 7 kattakiler kimler olsa gerek!)
Demek ki; bize takılan cihazlarla bir şeyleri ölçeceğiz, biçeceğiz Bu sayede eşyanın mahiyetini anlamaya çalışacağız Öncemizi-sonramızı, geçmişimizi-geleceğimizi, içimizi-dışımızı anlayacağız-aydınlanacağız Daha sonra sınırımızı çizip, “buradan buraya kadar benim, buradan sonrası beni ve kainatı yaratanındır” diye sonuca varacağız Bunu yapmazsak Allah korusun nemrutlaşmak ve firavunlaşmak ihtimali var! Evet görebiliyoruz ama ne kadar? İşitebiliyoruz ama ne kadar? Anlayabiliyoruz ama ne kadar? İlmimiz var ama ne kadar? Bunları ölçeceğiz ve kıyaslayacağız Eğer her şeyi görebileceğimizi, işitebileceğimizi ya da anlayabileceğimizi iddia edersek, halimiz yukarıda anlatılan “hiç güneş görmeyen bir adamın haline benzer” Bizdeki esere bakıp eser sahibini tanımalıyız, bilmeliyiz ve anlamalıyız Arzusuna uygun hareket ederek kendimizi O'na sevdirmeliyiz İsimlerinin cilvelerine mazhar olduğumuzu gösterip kul olduğumuzu izhar etmeliyiz

Alıntı Yaparak Cevapla