Prof. Dr. Sinsi
|
Veysel Karânî
VEYSEL KARÂNÎ (Rahmetullahi Aleyh)
GECELERİ UYUMAZDI
Rebî’ der ki: “Üveys”i, gittim bir gün görmeye
Sabahı kılıyordu, başladım beklemeye
"Tesbîh"ini bitirip, "duâ" etti çok uzun
Ben, yine beklerdim ki, duâsı bitsin onun
En nihâyet bitirip, başladı "zikr"e tekrar
Yerinden hiç kalkmadı, kuşluk vaktine kadar
Kuşluk vakti olunca, "namâz"a kalktı hemen
Sonra kalktı öğleye, hiç de ara vermeden
Bir namâzı bitirip, başlardı diğerine
Görüşmek ümîdiyle, bekliyordum ben yine
Böyle, üç gün üç gece, uyumadı, yemedi
Dördüncü gecesinde, şöyle duâ eyledi:
(Sana sığınıyorum yâ Rabbî şu şeylerden:
Çok yiyen karın ile, çok uyuyan gözlerden )
Ben bunu işitince, dedim:“Yeter bu bana
Lüzum yok artık onun, başka nasîhatına ”
“Bu, kıyâm gecesidir” diyerek, bâzı gece,
Uyumadan, kıyâmda dururdu hep öylece
“Bu, rükû' gecesidir” deyip hem başka zaman,
Rükû'da geçirirdi geceyi uyumadan
Bâzı gece, “Bu, secde gecesidir” diyerek,
Secdede geçirirdi geceyi, sabaha dek
Üveys’e sordular ki: (Namâzda huşû nedir?)
Dedi ki: (İğne batsa, bir şey hissetmemektir )
Ona, “Nasılsın?” diye, suâl etti bir mü’min
Buyurdu: (Bir insan ki, kalkınca sabahleyin,
Akşama sağ çıkar mı, çıkmaz mı, yok haberi
Böyle âciz bir kulun, nasıl olur ahvâli?)
Bir gün, ziyâretine gitmişti onun bir zât
Dedi: (Eder misiniz bana biraz nasîhat?)
“Peki” deyip, o zâta yaptı nasîhatını
Sordu ona: (Ey kişi, bilir misin Rabbini?)
O “Bilirim” deyince, buyurdu: (Öyle ise,
Ondan gayrilerini, lüzum yok bilmenize
Bir kul ki, Sâhibini biliyorsa o şâyet,
Ondan başkalarını, bilmesine yok hâcet )
O kişi, böyle bir söz duymamıştı kimseden
Duygulandı be gâyet onun bu cümlesinden
Dedi ki: (Bir tek daha nasîhat edin şu an )
Sordu ki: (Rabbin seni bilir mi ey müslümân?)
“Elbet bilir” deyince, buyurdu ki: (Ey kimse!
Seni, Ondan gayrisi bilmesin öyle ise
Bir kul ki, onun Rabbi bilirse onu şâyet,
Ondan gayri birinin bilmesine yok hâcet )
Buyurdu ki: (Yükselmek istiyorsa bir insan,
"Tevâzû" etmelidir herkese muntazaman
Kim ki şeref ararsa, sarılsın "ibâdet"e
Kim zenginlik ararsa, tutunsun "kanâat"e
|