|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ölümü Düşünerek Dirilmek
ÖLÜMÜ DÜŞÜNEREK DİRİLMEK
Ahmed KALKAN
İnsan açısından ölüm, Allah’ın mümît isminin tecellî etmesiyle, ecel denilen belirli bir zamanda, ruhun bedendeki tasarrufuna son verip vücuttan ayrılması olayına denir Ölüm, insan için yok olmak değil; bir âlemden diğerine intikal etmektir, bir hicrettir, fânî/ölümlü dünyadan ebedî hayata göç etmektir
Ölüm, hiçbir zaman, anladığımız şekilde "ölmek" değil; gerçekte "dirilme"dir, hayat bulmadır, uykudan uyanmaktır Hayatın kaynağını örten maddî perdelerden sıyrıldıktan sonra, insanın gerçeği en çıplak şekliyle tanıması nasıl ölmek olabilir? Ölmek, geçici ve gölge bir hayat olan dünyadan göçmekten ibarettir Dünya hayatında diri olabilenler, ölümle daha bir diriliğe kavuşur ve "sıla"sına kavuşmuş, gurbetten kurtulmuş insanların sevincini yaşar, özlemlerini giderirken, dünyada ölü olanlar ise, ölmekle acı bir dirilmeyi tatmakta ve gerçek hayatın ne olduğunu görmektedirler Peygamberlerin getirdiği hayat verici nefeslerle (8/Enfâl, 24) dirilemeyenler, Kur'an'ın deyişiyle, akılları çalışmayan, gözleri görmeyen, kulakları işitmeyen, gerçek hayata sahip olmayan "ölüdürler "
Allah’ın 99 esmâü’l-hüsnâsından biri, “el-Mümît”tir El-Mümît, canlı mahlukların ölümünü yaratan anlamına gelir Hayatı nasıl Allah veriyorsa, ölümü de yine O yaratmaktadır Allah'ın hayatı/diriliği ve ölümü yaratmasının sebebi, Kerîm Kitapta şöyle açıklanır: "O (Allah), hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yarattı " (67/Mülk, 2) Ölüme göre hayatı/dünyayı önceleyen ters gözlüklü insan, bu âyetteki ifadede bir terslik varmış gibi görebilir Çünkü diğer canlılar gibi insanlar da, önce yaşar sonra ölürler; ama âyette önce ölüm, sonra hayat denilmiş Burada Allah bize işaret yoluyla şunu anlatıyor: "Hayatı anlamak, doğru ve güzel yaşamak istiyorsanız, önce ölümü anlamalısınız!" İnsanın hayatı nasıl anlamlandırdığı, her şeyden önce ölümü nasıl anladığına bağlıdır Eğer siz ölümü bir bitiş ve yok olma şeklinde anlarsanız, hayatı da "nasıl olsa ölüm var; o halde ölmeden önce ne yaparsam kârdır" anlayışıyla değerlendirir ve öyle yaşarsınız Ama ölümü bir bitiş değil de, aksine bir diriliş ve gerçek hayat olarak anlarsanız, o zaman hayatı; "en ince teferruatına kadar hesabının verileceği bir olay" olarak kabul eder ve o şekilde yaşarsınız Herhangi bir şey yapmadan önce, onun hesabını yapar, hesaba çekileceğiniz bilinciyle hesaplı ve ölçülü davranırsınız İkinci anlam olarak, doğru bir gözlükle baktığımızda görürüz ki canlılar, varlık sahasına çıkmadan önce ölü idiler Yani, ölüm hayattan önce var kılınmış, daha önce yaratılmıştı Hayat Kitabımız, bu gerçeği şöyle vurgular: "Allah'a karşı nasıl küfr içinde olursunuz ki, siz ölüydünüz, size hayat verdi; sonra sizi öldürür, sonra da diriltir " (2/Bakara, 18)
Allah'ın İmâte/Öldürme Faâliyeti: Allah'ın yaratma fiili her an faâliyet gösterdiği, Allah devamlı yarattığı gibi; imâte fiili, öldürme sıfatı da aralıksız işlemektedir Günde ortalama 300 bin kişi ölmekte, hergün bir koca şehrin nüfusu kadar insan dünyasını değiştirmektedir Her saniye dünyadan dört kişi hayattan göçmektedir Bu rakam, insanlık âlemi için Buna hayvanlar âlemi de katıldığında, bu ilâhî fiilin nasıl aralıksız faâliyet gösterdiği daha iyi anlaşılır Her sâniye, ölen hücrelerin, alyuvarların, akyuvarların, hele mikropların haddi hesabı yok Bütün bu işler imâte fiiliyle, sonsuz bir ilim ve hikmetle icrâ edilmektedir
İmâte, yok etme değil; varlığı daha mükemmel hale getirmedir İmâte, kabir âlemine doğuştur, ileri bir rahmet tecellîsidir Çekirdeklerin ölümleriyle, bitkiler sümbül hayatına geçtikleri gibi, ölüm de en az hayat kadar bir nimettir Her ölümü bir diriliş takip etmekte ve ikinci safhaların birincilerden daha mükemmel olduğu gözlenmektedir Ölüm, yeni bir mükemmelliğe, güzel bir değişim ve dönüşüme atılan adımın adıdır Ölümü kabir hayatı takip edecek ve dirilişle insan yeniden beden-ruh beraberliğine kavuşacak; dünyadakinden daha ileri bir yaratılışla Ölümü böyle değerlendiren insan, onu severek gülerek karşılar
Kur'ân-ı Kerim'de ölüm anlamındaki "mevt" kelimesi ve türevleri 165 yerde geçer Vefat gibi değişik kelime ve ifadelerle ölümden 190 yerde söz edilen hayat veren Kitabımızda, bütün âyetlerin üçte biri öldükten sonra dirilmeyle, âhiret ve oradaki ödül ve cezayla ilgilidir Âyet-i kerimelerde yaratan ve öldürenin Allah olduğu, O'nun insanları tekrar diriltip hesaba çekeceği, ölümden sonra insanların O'na döneceği belirtilir Sahte tanrıların kimseyi öldürüp diriltemeyeceği, kendilerine bile fayda ve zarar veremeyecekleri vurgulanır Yaşayanların ömürlerinin Allah katında belli bir eceli/süresi olduğu, o süre dolup ecelleri geldiğinde canlıların bir an bile geciktirilmeden veya öne alınmadan ölüm acısını tadacakları ifade edilir
Kur'an'da uyku, ölümle eş anlamlı gibi kullanılır (39/Zümer, 42) Demek ki ölümle uyku bir bakıma aynıdır; çünkü uykuda, nefs/ruh, bedenden kısmen ayrılır; en azından, şuur olarak bedenin farkında değildir Ölümde ise bu kopuş, bütün bütündür Uyku, ölümün yarısıdır "Neylersin ölüm herkesin başında / Uyudun uyanmadın olacak, / Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? / Bir namazlık saltanatın olacak / Taht misali o musalla taşında ” Başta hasta yatan ve musîbet çekenler olmak üzere, herkes için uyku nasıl ki bir istirahat ve rahmettir; uykunun büyük kardeşi olan ölüm de dert çekenler ve intiharı düşünenler için de bir nimet ve rahmettir Her gece bir ölüm, her sabah bir diriliştir Uyku, ölmenin provasıdır Mezara benzeyen yatağa girdikten belirli bir zaman sonra uyanırız Yani ölümden dirilişe geçeriz Bunu her gün tekrarlarız Gündüz yaşar, gece ölür, sabah diriliriz Uyku, kardeşi olan ölümü unutturmaya değil; hatırlatmaya vesile olmalı; insan, yatağa girerken mezara da gireceğini unutmamalı, uyuduğunda uyanma garantisinin olmadığını düşünmeli ki, dört elle dünyaya sarılmasın ve ölüme hazırlanabilsin
|