Yalnız Mesajı Göster

Ölümü Düşünerek Dirilmek

Eski 08-01-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölümü Düşünerek Dirilmek




Ölüm, bir nimettir, ilâhî bir ihsandır Dolayısıyla o, kötü bir şey olamaz Kötü olan şey, ondan korkmaktır Ölümden korkan da onun gerçek yüzünü bilmeyendir “Ölümden korkusu olanlar ölür / Hayatı maddede bulanlar ölür / Gidenlere öldü diye ağlarız / Aslında geride kalanlar ölür” Ölüm! Güzel gerçeğimiz bizim! “Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber / Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?”

Nasıl bir ölüm isteriz? Madem ki ölüm var, ölümden kaçış yok; öyleyse nasıl ölümle ölmek bize daha kolay, daha güzel gelir? Sonra, ölümün şeklini seçme hak ve imkânımız var mı? Ölümün şekli, hayatın nasıllığına bağlıdır Kutlu vaad veya acı gerçek öyle: "Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz Nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz" Örneğin Hz Ali gibi, bir çöl ortasında, hiçbir şeye dayanmadan dimdik ayakta ölmeye ne dersiniz? Ya da Hz Süleyman gibi Mescid inşâsında cinleri kullanırken, çaktırmadan ölüvermek; ölüvermek ama dimdik; ölüvermek ama devrilmemek, sürünmemek! Halkın deyimiyle, “elden ayaktan düşmeden”, “Üç gün yatak; dördüncü gün toprak”, ama imanla, ama müslümanca, ama insanca ölmek! Bunun için de mü'mince yaşamak şart Kimin yolunda, hangi gâye uğruna yaşanılırsa, onun yolunda ve o amaç için ölüm gelecektir Allah yolunda O'nun rızâsı doğrultusunda yaşayanlar, elbet O'nun yolunda ve O'nun istediği gibi öleceklerdir

Ölüm Bir Son Değil; Başlangıçtır, Köprüdür Ölümü, yok oluş, bitiş ve neticesiz olarak gören insan, hayatın mânâsından da uzaktır Onun için hayat, tesadüfler oyuncağıdır, kabir karanlıklara açılan bir kapı, ecel bütün sevdiklerinden bir daha kavuşmamak üzere bir ayrılıştır Bunun için âhirete inanmayan kimsenin ruhu acı ve ıstırap içindedir; dehşet ve vahşet içindedir, mânen kıvranmaktadır Böyle bir insana hangi şey teselli verebilir? Cansız ve şuursuz cisimlerin bir zerresi bile kaybolmaz iken ve dağılan yıldızların atomlarından yeniden bir başka yıldız yaratılırken; büyük emânete tâlip, yeryüzünün efendisi/halîfesi insanın ölümden sonra bir avuç toprak olacağını düşünmek, insafsızlık olsa gerek O, ölümünün ardından, sahip olduğu nimetlerden, yüklendiği emânetten hesaba çekilecek, mükâfat veya ceza için Cennet ya da Cehenneme gönderilecektir

Ölmemenin tek çaresi, doğmamaktır Ama, canlı cenâze şeklinde, hayat süren leş gibi yaşamanın tercih edilebildiği gibi; ölümsüzleşmek, güzel ölümden sonra çok güzel bir hayata terfî etmek de mümkün Ölüm meleğinin bizi nerede beklediği belli değil; iyisimi biz onu her yerde bekleyelim Ama elbette ona hazır bir vaziyette "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın" (59/Haşr, 18) Yolculuğa hazır mıyız? Yanımızda götürebileceğimiz ne var? Asıl önemli olan bu Dünkü yediğimiz çok lezzetli yiyeceklerin veya zevkli saatlerin bugüne bir faydası yok; yarına kalacak olan da sadece sevaplar veya günahlar Dünya bir oyun ve eğlenceden, bir masaldan ibâret Âhiret ise daha hayırlı ve devamlı

Ölüme Hazır Olmak: Allah'ın dışında tüm canlılar için ölümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunu unutmamak ve ölüme hazırlıklı olmak her insanın gayreti ve özelliği olmalıdır Ölümü anmak ve hazırlıklı bulunmak müslüman olarak ölmek isteyen her mü'min için gereklidir Hz Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Lezzetleri yok eden ölümü çok anın" (Tirmizî, Zühd 4, Kıyâme 26; Nesâî, Cenâiz 3; İbn Mâce, Zühd 31) Başka bir hadiste, kabir içinde olanların hatırlanması istenir: "Ölümü ve öldükten sonra kemiklerin ve cesedin çürümesini hatırlayın Âhiret hayatını isteyen dünya hayatının süsünü terk eder" (Tirmizî, Kıyâme 24; Ahmed bin Hanbel, I/387) Ensardan bir adam Peygamberimiz’e sordu: “Mü’minlerin hangisi en akıllıdır?” Aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm: “Ölümü en çok hatırlayan ve ölümden sonrası için en iyi hazırlığı yapanlar; İşte bunlar en akıllı kimselerdir buyurdular (Kütüb-i Sitte Terc 17/598)

Kabir ziyaretinin orada yatan ölü için değil; ziyaret eden dirinin ibret alması, ölümü hatırlaması için meşrû kılındığını hatırlamakta fayda var Tevhidi zedeleyecek davranışlardan uzak durmak şartıyla kabirleri ziyaret etmek, insana âhiret bilinci verir İslâm’da yasak olan kabrin üzerine bina yapmak, kubbe koymak, yani türbe, kabirleri mescit veya tapınak hale getirmenin, şiddetle yasaklanmış hurâfe ve bu konudaki aşırılıkların şirk unsuru olduğu bilinmelidir Ölümle ilgili küfür sözlerinden de cehennemden korkar gibi sakınmak gerektiğini unutmamalıyız Ölüm meleği olması itibarıyla Azrâil'e hakaret etmek, onu eleştirmek, eli tırpanlı çirkin bir insan şeklinde onu resmetmek, "Azrâil onun canını yanlış yere aldı" , "Azrâil'le savaşıyor" , “zamansız öldü” gibi sözlerin insanı küfre götürebilecek büyük yanlışlar olduğunu değerlendirmek zorundayız

Ölümle başlayan esas hayatı dünya görüşünün merkezine alamayan tek dünyalı insanın ufku, sadece bu geçici âlemle sınırlıdır Ölümü düşünmek, hatırlamak istemez; yatırımını sadece dünyaya yapan, mutluluğu salt dünyevî ölçülere göre tanımlayan insan Yaşayışından ölümü kovmaya çalışır; çünkü adına ölüm dedikleri şey dünyevîleşmiş insan için, gerçeği tokat vurur gibi haykıran uyarıcı bir vâiz, sorgulayıp itham edici bir yargıç ve fâni zevklerini kemiren korkunç bir canavardır Modernleşen şehirlerde artık mezarlıklar, bu tür insanları "rahatsız" etmeyecek kadar uzak yerlere yapılır oldu Mezarın içini cennet bahçesine çevirmeyi düşünmeyenler, mezarlarını anıt gibi süslemeyi tercih ediyor Halbuki İslâm, kendi insanlarına ölümle dost olarak, onunla içli dışlı yaşamayı öğretmişti Ölümün korkulup kaçılacak bir şey değil; gereğinde baş tâcı edilecek bir şey olduğuna inandırmıştı

“Güzel ölüm”ün şefkatli kollarından “çirkin hayat”ın merhametsiz kucağına terkedildi insanımız Ölümün kronik korkusunu da yenemedi, hemen tüm filmlerde o işlendi, çoğu rüyaları o böldü, bunalımların kaynağının o olduğu söylendi Ölümü unutmaya çalışmak, başka güzellikleri de unutturdu Sadece dünyayı düşündüğü halde, ona da sahip olamadı; "hırsızı yakaladım" derken, yakasını yavuz hırsız dünyanın elinden kurtaramadı İslâm'ın insanındaki ölüm sevgisi, yerini; dünyevîleşmiş insanda "ölüm korkusu" nun stresine terk etti Ölümü hatırlamamak için çeşitli eğlencelere, uyutucu ve uyuşturuculara yönelen modern insan, 60-70 yaşlarında hükmü infaz edilecek olan (konforlu da olsa dünya zindanında yatan) müebbet hapisteki bir idam mahkûmu gibidir

Her ne kadar ölüm, geride kalanlar için acı ve hasret dolu bir olay ise de, imanlı gönüller için fânîlikten ebedîliğe geçişi sağlayan bir vâsıtadır O yüzden birçok ayette ölüm ve ahiret hayatı “buluşmak, sevdiğine kavuşmak” anlamındaki “lika (likaullah, likau’l-âhire) kelimesiyle ifade edilmiştir Asıl hayatın ikinci âlemde başlayacağına iman edenler, ölümün ebedî yokluk olmadığını kabul ederler Henüz hayattayken, bu gerçek vatanın, baba yurdunun, sonsuz mutluluk hayatının özlemini duyar ve ona göre yaşarlar Ölümün korkulmayacak, aksine can atılacak güzelliklerin anahtarı olduğuna şâhitlik eden, ölümü öldürerek ölümsüzleşen şehâdet erleri ise, şehidlerdir




Alıntı Yaparak Cevapla