|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ölümü Düşünerek Dirilmek
Hayata birkaç damla su ile başlayıp ölümden sonra sonsuzluğa uzanan biz insanların ölüm sonrası hakkında ciddi endişe ve gayretlerimiz yoksa; bu, hem dünyevî hayatımız, hem de uhrevî hayatımız için büyük bir tehlikedir Bugün insanların uğraşlarına, şikâyetlerine bakınca; hemen tamamının dünyevî endişeler olduğunu görüyoruz Çağdaş insan, kendi kapısını yüzde yüz çalacak ölüm dâvetini ve hesaba çekilmeyi düşünmeden, ot gibi yaşamayı; fıtratına, aklına, dinin diriltici çağrısına rağmen başarabilmek(!) için, kendi yaptığı putların, paranın, sporun, müziğin, sinemanın, eğlencenin, teknolojinin  kulu olmayı kabullenmiş, tersine ve olumsuz anlamda ölmeden önce ölmeyi, yani intiharı ve katliâmı ebedî hayata tercih edebilmiştir
Müslüman, hayata tevhid penceresinden bakmak zorundadır Tevhid, birlemek demek olduğuna göre, laik bir anlayışla hayatı ve ölüm ötesini, dünya ile âhiret arasını ayırmak bu inanca zıt olacaktır Âhiretten ayırdığımız dünyayı, tekrar ebedî ve gerçek hayatla birleştirmek zorundayız Sadece ölüme kadar olan süre olarak algıladığımız istikbâl (gelecek) kavramını, ölümden sonrasını da içine alacak şekilde anlamaya ve bu anlayışı gündelik yaşayışa geçirmek, kulluk görevimizdir
Her şeyin bir anlamı vardır Hayatın, ölümün, ağaçların, dağların, insanların, hayvanların  Ölümü anlamlandırdığımız zaman, her şey bir anlam kazanacaktır Ölüm, bir yok olma değil; yeni bir hayatın başlangıcıdır Ölümlü, fâni sıkıntılarla dolu bir diyardan, ölümün olmadığı, ebedî, mükâfatlarla dolu, zahmet ve sıkıntının bulunmadığı, sevdiğimiz her şeyin bulunduğu bir diyara yolculuktur Onun için müslüman ölümden korkmaz; sadece ona hazır olur Hatta, yeri geldiğinde seve seve canını verir, ahiret karşılığında dünyayı satar "Ölüm yok olmak değil; bir diriliştir, yeni bir hayata geçiştir" cümlesinden hareketle, yaşadığımız hayatı ve varlıkları seyredelim:
Güneşin her batışı bir ölüm, her doğuşu bir diriliştir Her gece, bir ölüm, her sabah bir dirilişi yaşar güneş altındaki bütün canlılar Bakmasını bilenler, baktıklarında görenler için güneşin doğuş ve batışı, her an ölümün ve hayatın yaratılışını ispatlayan, âhirete imanı seslendiren bir âyettir Mevsimler de bize ölüm ve ardından dirilişi anlatır Her kış bir ölüm, her bahar bir diriliştir Kışın, nice sineklerin kaybolması bir ölüm, baharla ortaya çıkması bir diriliştir Kışın odun haline gelen ağaç için bu bir ölüm, baharla çiçek açıp meyve vermesi bir diriliştir Tabiat, kendi diliyle haykırır: "Ey insan! Bir gün sen de böyle ölecek ve dirileceksin!" Rabbimiz, kış ve bahar mevsimlerini yaşatırken aynı zamanda ölümleri ve dirilişleri de aylarca seyrettirir Tohumların toprağa atılışı bir ölüm, günler sonra topraktan çıkışı bir diriliştir Tohumun toprağın içinde yok olduğunu zannederiz; halbuki yokluk yoktur O, toprağın altında diriliş sürecini yaşamaktadır Nihayet bir müddet sonra, bahar rüzgârı borusunu öttürecek, tohum, kıyameti yaşayarak kıyam edecek, yeşillikler içinde yeni bir hayata kalkacaktır İnsan da böyle bir tohum gibidir Yaşarken bir gün toprağın altına düştüğünü görürüz İnsanın düştüğü yer, onun kabridir Tohum gibi o da bir gün düştüğü yerden kalkacaktır Kıyamet günü, zaten kalkış günü demektir (Bkz 50/Kaf, 9-11; 30/Rûm, 19) Doğum da bir diriliştir Doğum, ölü gibi olan bebeklerin ana rahminde dirilişe geçip dünyaya adım atmasıdır Bakmasını ve görmesini bilenler için bir damla suyun (atılan pis suyun milyonlarca parçasından birinin) dirilişe geçmesidir (Bkz 2/Bakara, 28; 36/Yâsin, 77-79)
Sadece bu dünyada yaşayacağınızı düşünerek yaşarsanız ölü yaşarsınız Ama öleceğinizi düşünerek yaşarsanız diri yaşarsınız Çevremizdeki insanlar hep dirilişin etkisiyle, âhiret şuuruyla yaşasalar! Seyredin o zaman hayatın güzelliğini İkinci asr-ı saâdet olur çağımız İnanın, iman ettiğimiz cenneti daha burada iken yaşamaya başlarız Fakat biz, tüm yatırımlarımızı bu dünyaya yönlendirerek yaşadığımız hayatı ve yeri sahte cennet haline getirmeye koyulunca cenneti de unuttuk
İmam Gazali diyor ki: "Mezardakilerin pişman oldukları şeyler yüzünden dünyadakiler birbirlerini kırıp geçiriyor "Ölüm öncesindeki kavgaların ölümden sonra pişmanlık getireceğini hissederek yaşayan insan, hiç pişman olacağı şeyin kavgasını verir mi? Hırsla hayatın ve eşyaların, burada kalacak şeylerin ardına bir ömür boyu düşer mi? (Bkz 44/Duhân, 25-28; 9/Tevbe, 38) Ölümü tefekkür ederek yaşamak, hayatta "gidici" olarak yaşama sonucunu doğurur Böyle yaşayan insan da hesabını ve yatırımını gideceği yere göre yapar Aksi halde, insan gideceği saate kadar kalacakmış gibi yaşar ve tercihini ona göre yapar "Ama siz, dünya hayatını tercih ediyorsunuz Oysa âhiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır " (87/A'lâ, 16-17)
Hayatı güzelleştirmek istiyorsak, ölümü güzelleştirmek, ölümötesi güzelliklere lâyık hayat sürmek gerektiğini unutmamalıyız Ölmeden evvel ölmeye çalışmalı, ama öldükten sonra yaşamanın sırrını bulmaya gayret etmeli Ölümü ancak bu iki şekilde öldürebiliriz Ölümün korkusu, ölmenin kendisinden çok daha beterdir Ölümü bu iki şekilden biriyle öldüren "bir gün" ölür; ölümden korkup kaçmaya çalışan ise "her gün" ölür Âhiret yanında dünya bir gün kadar kısadır Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmek için geceler büyük fırsattır Gündüzü dünya hayatının, geceyi ölümün, yatağı kabrin karşılığı kabul ederek her yatağa girdiğimizde, günlük amel defterimizin kâr ve zarar hânelerini önce kendimiz değerlendirmeli, zararımız fazla ise, onu tevbe ve gözyaşı silgisiyle silmeli ve daha hatasız ticaret için kararlar alıp eyleme geçirmeliyiz Yeniden bir dirilişi yaşayacağımız ertesi günü, önceki günden daha güzel yapma gayreti içinde olmalıyız
Her gün ve her gece, namaz sonlarında, işimizin arasında, her fırsatta; tefekkür edelim, özellikle ölümü, dirilişi, kıyâmeti, mahşeri, cenneti, cehennemi, günahlarımızı, Allah'ın nimetlerine teşekkürdeki kusurlarımızı derin derin düşünelim Oralarda ölümle kolkola yaşayacağımız günleri düşünmek amacıyla, hele gece karanlığında mezarlığa gidip şu ölümcül yaşayıştan silkinip dirilelim Ölüm ve şehâdet râbıtası yapalım Allah'ın dinini yaşayamıyor, müslümanca hayat süremiyorsak müslümanca ölmenin de zor olduğunun bilincine varalım Mezarlarda ve hayalinde düşünerek canlandırdığın kabir hayatında düşün ki, bir-iki metrelik çukur, içinde birkaç kemik parçası ve mezar taşında da senin adın, evet senin adın, benim adım yazılı Artık Rabbinle karşı karşıyasın Büyük kıyâmetin kopmasını bekliyordun veya beklemiyordun Ama öldün, yani senin kıyâmetin koptu İşte bu kıyâmete hazırlandın mı? Yaptın mı yapacaklarını? Sakındın mı yapmaman gerekenlerden? Hazır mısın ölüme? Borçların-harçların, ümitlerin, beklentilerin, yatırımların  neresi için? Ölüm  Ne zaman? Evet ey insan! Tohumun toprağın üstüne yeni bir hayatla çıktığı gibi bir gün kabrinden çıkartılacağını, Rabbinin huzuruna gidip yaptıklarının ve yapmadıklarının hesabını vereceğini düşün ve hayatını ona göre düzenle Çünkü, ölüm bir yok oluş değil; diriliştir Ölüm uzakta değil; çok yakınımızdadır “Ölümse / Gel dese / Tak tak tak / Mu-hak-kak ”
Ölümden korkmayan, ölümü sevebilen, ölümle dostluk kurabilen, ölüm ötesine hazırlanıp canlı şehid gibi yaşayarak ölümsüzleşenlere selâm olsun!
|