Yalnız Mesajı Göster

Müslüman Oluş Sıralarınıza Göre İlk Müslümanlar

Eski 08-02-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Müslüman Oluş Sıralarınıza Göre İlk Müslümanlar




HZ ABBAS B ABDÜLMUTTALİB (ranh)



Hz Abbas b Abdülmuttalib peygamberimizin amcasıdır Yaşça peygamberimizden üç yaş büyüktür

Hz Abbas’ın annesi Hazrecîlerden Nüteyle bint-i Ceneb b Küleyb’tir

Hz Abbas, Hz Abbas’ın hanımı Ümmül Fadl ve kölesi Ebu Rafi peygamberimizin Allah’ın (cc) emri üzerine en yakınlarını islamiyete davet ettikten, İslamiyet ev halkı içinde konuşulmaya başladıktan sonra Müslüman olmuştur

Hz Abbas ticaretle uğraşan zengin bir kişi idi Pek çok serveti vardı Fakat servetinin büyük bir kısmı kavmi içinde veresiyede dağınık dururdu Hz Abbas bu durumunu göz önüne alarak Müs-lümanlığını açıklamak istemedi, gizli tuttu Müşriklerden yana gö-ründü Onun bu tutuma daha sonra İslamiyet açısında pek çok hayırlara vesile olmuştur

Kendisi Haşim oğullarının yöneticisi idi Akılda herkesten üs-tündü

Nübüvvetten sonra onuncu yılda yapılan Akabe bey’âtinde

Peygamberimizin yanındaydı

Peygamberimizin Müslüman olan Medineliler ile birlikte gitmeye niyetlendiğini öğrenince Medinelilerin karşılarına çıkmış ve:

-Ey Hazrecîler topluluğu! Bilirsinizki Muhammed bizdendir O dostu da düşmanı da çok olan ulu ve şerefli bir kişidir

Biz kendisini düşmanlarının, muhaliflerinin tecavüzünden ko-ruduk ve koruyoruz O kavmi arasında, memleketi içinde izzet ve şerefiyle emin bir surette yaşamaktadır

Halbuki şimdi size katılmaya, sizinle birlikte gitmeye karar vermiş bulunuyor O sizinle giderse bizim korumamız altından çı-kıp, sizin korumanız altına girmiş olacaktır Sizlerse bu konuda aht ve misak vermiş, Ona biat etmiş bulunmaktasınız

Ona verdiğiniz sözü yerine getirebilecek ve muhalafet edip düşmanlık gösterenlerden kendisini hakkıyle koruyabilecek misiniz? Bunu hakkıyle ifa edebilecek misiniz?

Bunu hakkıyle yerine getirebilecekseniz ne âlâ?

Yok eğer Mekke’den çıktıktan sonra kendisini bırakıp hüsranla karşılaşmasına sebep olacaksanız şimdiden bu işten vazgeçiniz Onu bırakınız, kendisi yine kavmi arasında ve yurdunda aziz ve emin bir surttte yaşasın demiş, kavmi içinde olduğu gibi Medine’de de korunup kollansın diyerek kesin himaye ve yardım teminatı al-madan peygamberimizin onlarla gitmesine razı olmamıştı

Hz Abbas peygamberimizin emriyle Mekke’de Mekke’nin fet-hine kadar Müslümanlığnı gizli tutmuş, Mekke’de olan bitenleri peygaberimize bildirerek İslam davasına büyük hizmetlerde bu-lunmuş, ayrıca hicret edemeyip Mekke’de kalmak zorunda kalan Müslümanlara da destek olmuştur

Peygamberimizi Hz Abası çok sever ve saygı gösterir, onun hak-kında:

-Abbas bendendir bende Abbastanım O benim amcamdır Ki-şinin amcası babasının bir eşidir derdi

Yine Onun hakkında:

-Kim Abbas’a eza ederse Bana eza etmiş olur buyurmuştu

Hz Abbas ashab-i kiram arasında da saygın bir mevkiye sahipti Onlar Onun faziletini ikrâr ve tasdik ederler, mühim işilerini Ona danışırlar, Onun görüşünü almadan bir karara varmazlardı

Peygamberimizin irtihalinden sonra kıtlık ve kuraklık sırasında Hz Abbas’a tevessül edilerek yağmur duasına çıkılır:

-Ey Allah’ım! Bizler peygamberimizle tevessül ederek Senden niyazda bulunurduk da bize yağmurlar ihsan ederdin Şu kişi pey-gamberinin amcasıdır Şimdi de peygamberimizin amcasıyla teves-sül ederek senden yağmur niyaz ediyoruz Bize yine yağmur ihsan et diye dua eder ve yağmur ihsanında bulunurlardı

Şanı yüce Allah (cc) Hz Abbas’ın yağmur duasını kabul buyu-rur, O’nun duasından sonra yapmurlar yapmaya başlayınca halk Ona ellerini sürer:

-Ey Harameynin suvarıcısı! Bu ihsan senin yüzü suyun hürme-tinedir derler Ona teşekkür ederlerdi

Ashab-ı Kiram hayvan üzerinde bulundukları zamanlarda Hz Abbas’a rastlasalar ona olan hürmetlerinden dolayı hemen hay-vanlarından inerlerdi

Hz Abbas Mekke’nin fethinde bulundu Huneyn, Taif ve Tebük gazalarına katıldı Hicretin otuz ikinci yılında Hz Osman’ın halifeliği döneminde vefat etti

Vefat edeceğini anlayınca yetmiş köleyi birden azat etmişti

Hz Ali ve üç oğlu Abdullah b Abbas, Ubeydullah b Abbas ve Kusem b Abbas tarafından yıkandı

Cenaze namazın Hz Osman kıldırmış olup, Baki kabristanına, Haşim oğulları kabirlerinden birine defnedildi

Hz Abbas uzun boylu, ak ve nazik tenli, güzel yüzlü, iki bölüm örülmüş uzun saçlı, iri gövdeli, gösterişli ve heybetli, gür sesli bir zat-ı Muhterem idi

Öyle gür sesli idi ki Medine otlaklarında yüksek bir yere çıkıp seslendiğinde sesini Medine’ye duyururdu


Allah (cc) ondan razı olsun



======================



ÜMMÜLFADL LÜBÂBETÜLKÜBRÂ Bint-i HÂRİS (ranha)



Ümmülfadl Lübâbetülkübrâ bint-i Haris peygamberimizin am-cası Hz Abbas’ın zevcesidir

Annesi Zi Huleyl’el’Cüreşî’lerden Hind Havle bint-i Avf olup peygamberimizin zevcelerinden ve müminlerin annelerinden Hz Meymune’nin kız kardeşi yani peygamberimizin baldızı ve Halid b Velid’in halasıdır

Hz Abbas’ın Abdullah, Ubeydullah, Mâbed, Kusem ve Abdurrahman isimli erkek çocuklarıyla Ümmü Habib ismindeki kız evladı bu hanımından doğmuştur

Ümmülfadl Medine’ye, peygamberimizin yanına geldikten sonra peygamberimiz ona sık sık ziyarete gider, bazen öğle uykusunu onun evinde uyuduğu olurdu

Ümmülfadl hatun oğlu Kusem ile birlikte Hz Hüseyin’i emzir-miştir


Allah (cc) ondan razı olsun




================





EBÛ RÂFİ (ranh)



Ebu Râfi Mısır Kıptîlerindendir Kaynaklarda ismi Eslem, İb-rahim, Hürmüz veya Salih olarak bildirilmektedir Bunların dışında başka isimlerinin de olduğu rivayet edilir Kendisi isimlerinden çok Ebu Râfi künyesiyle anılırdı

Ebu Rafi Hz Abbas’ın kölesiydi Hz Abbas onu peygamberi-mize hediye edince peygamberimiz hemen azat etmiş ve azatlı kölesi Selma hatunla evlendirmişti

Selma hatun peygamberimizin Hz Mariye’den olan oğlu Hz İbrahim’in doğum ebesidir

Ebu Râfi Hz Abbas ve Ümmülfadl ile birlikte müslüman oldu Bedir savaşından sonra Medine’ye hicret ederek peygamberimizin yanında oturdu Bedir’den sonraki bütün savaşlarda peygamberi-mizin yanında bulundu

Ebu Rafi marangozdu Mescid-i Nebevinin acı ılgın ağacından üç basamaklı minberini o yapmıştır

Peygamberimiz onu Ehl-i Beytinden kabul ederdi Bu nedenle bir pay karşılığı zekat tahsil işini yapmasını engel olmuş:

-Ey Ebu Rafi! Biz Ehl-i Beytiz Zekat ve sadaka bize helal de-ğildir Bir kavmin azatlısı o kavimden sayılır buyurmuştu

Ebu Rafi Hz Osman’ın veya Hz Ali’nin halifeliği döneminde vefat etti

Allah (cc) ondan razı olsun



=================


AMR B ABESE (ranh)


Amr b Abese Halid b Huzeyfe Süleymî olup annesi Remle bint-i Vakia’dır Remle bint-i Vakia hatun Benî Gıfarlardandı

Amr b Abese Ebu Zerr’el’Gıfarî’nin aynı anneden olma karde-şidir

Amr b Abese peygamberimize peygamberlik verilmeden önce putlara tapmaktan yüz çevirmişti Tapılan putların boş olduklarını görüyor, insanların putlara taparak nasıl bir dalâlet içine düştük-lerini daha iyi anlıyordu Onlar bir takım taşlara tapıyorlardı ki taptıkları o taşlar kendilerine ne yarar, nede zarar verebilirdi Put-lara tapmanın boşluğunu iyice anlayıp bilmişti Fakat içinde yaşa-dığı evreninde bir yaratıcı tarafından yaratıldığını, tesadüfler so-nucunda oluşamayacak kadar girift ve dengeli olduğununda far-kındaydı

Amr b Abese işte o zaman Âlemleri Yaratan’ı aramaya başladı Bu arayış sırasında Teyma halkından bir ehl-i kitaba rastladı Ona:

-Ey kişi! Ben bir yere konduklarında yanlarında put bulunma-yınca içlerinden birisi giderek dört taş gitiren, sonrada üçü ile ten-ceresi için ocak çatan, en yakışıklısı olan dördüncüsüne Tanrı diye tapan, oradan gideceği zaman da onu orada bırakan, her konduğu yerde bulduğu daha yakışıklı taşlara tapan kabile halkından bir kimseyim

İnsana ne yarar ne de zarar veremeyen bir şeyi put edinmenin bâtıl ve boş dolduğunu sanıyorum Eğer sen elinden geliyorsa beni daha hayırlısına kıvaluzla dedi

Ehl-i kitapta:

-Ey doğru yola kılavuzlanmak isteyen kişi! Sen aradığını başka yerlerde arama O senin hemen yanındadır Mekke’de bir zat zuhur edecek, kavminin tapa geldikleri putlardan yüz çevirip halkı onlardan başkasına davet edecektir Onun çıkışını gördüğün ya da duyduğun zaman sen Ona hemen tabi ol Bu konuda kimse seni geçmesin Çünkü o dinin üstününü getirecektir dedi

O günden sonra Amr b Abese Mekke yolunun üzerine oturur, deve üzerinde Mekke’den gelen kimselerin önlerini kesip:

-Mekke’de bildiklerimiz dışında her hangi bir haber var mı? Diye sorar, onlarda:

-Hayır yok derlerdi

Yine bir gün Amr b Abese Mekke yolunun üzerine oturmuş gelen gidenleri gözetlemekteydi Deve üzerinde bir adam çıka geldi Amr b Abese hemen onu durdurarak:

-Ey kişi! Nereden geliyorsun? Diye sordu

Deve üzerindeki adam:

-Ben Mekke’den gelmekteyim dedi

Amr b Abese her zamanki gibi:

-Mekke’de bildiklerimiz dışında bir haber var mıdır? Diye sor-du

Adamda:

-Evet vardır Bir Zat zuhur etti de kavminin putlarına yüz çevi-rip halkı onlardan başkasına, tek bir İlaha imana ve ibadete davet ediyor dedi

Bu haber üzerine Amr b Abese hemen ev halkının yanına dö-nerek:

-Ben ne zamandır beklediğim haberi duymuş bulunmaktayım deyip hemen devesinin üzerine atladı, Mekke’nin yoluna tuttu Mekkeye gelince devesini ıhdırdı, önüne gelen ilk kişiye Resulallah’ı sordu

-O şimdi ortada yoktur, gizlenmiştir dediler

Amr b Abese:

-O niçin gizlenmiştir? Diye sordu

Sorduğu kişilerde:

-Çünkü getirdiği yeni dinden dolayı kavmi ona karşı çok cüretli ve şiddetli davranmaktadır Geleceleyin Kâbe’yi tavaf ettiği zaman dışında sen Onu görmeye kadir olamazsın dediler

Bunun üzerine Amr b Abese Kâbe kapısının önüne yatıp uyu-du Tehlil ve telbiye sesi duyunca hemen yerinden fırlayıp kalktı Hem Ses Sahibi’nin yanına vardı, ona selam verdi Sonrada:

-Ey tehlil ve telbiye getiren kişi! Sen kimsin ve nesin? Diye sordu

Resulallah’ta:

-Ben Allah’ın (cc) şu kavme göndermiş olduğu peygamberiyim buyurdu

Amr b Abese onun ne demek istediğini anlayamadı Bu kez:

-Ey kişi! Peygamber ne demektir? Diye sordu

Peygamberimiz:

-Peygamber Allah’ın (cc) kulu ve resulü olan Zattır buyurdu

Amr b Abese:

-Ey kişi! Seni peygamber olarak kim gönderdi? Diye sordu

Peygamberimiz:

-Beni yüce Allah (cc) göndermiştir Emrettiklerinin haberini bana Ruhulkudüs ile bildirmektedir dedi

Amr b Abese iyice meraklanarak:

-Ey kişi! Söyle bana! Yüce Allah (cc) seni neyi emretmen için göndermiştir? Diye sordu

Peygamberimizde:

-Beni Allah (cc); bir olan Allah’a (cc) eş ve ortak koşmaksızın ibadet etmek, putları kırıp atmak, akrabalara yardım etmek, kan dökmemek, yol emniyetini sağlamak gibi nice vazifelerle gönder-miştir Bu emirler yüce Rabbimin emirleridir buyurdu

Amr b Abese hemen:

-Ey Allah’ın (cc) resulü! Sen ne güzel emirlerle gönderilmişsin Ben sana ve getirdiklerini inandım ve iman ettim Rabbimden ge-tirdiklerini eksiksiz tasdik ediyorum Uzat elini de sana biat edeyim dedi

Resulallah elini ona doğru uzatınca Amr b Abese hemen İsla-miyet üzere biat edip, müslüman oldu

Amr b Abese bey’at ettikten sonra:

-Ey Resulallah! Gönderildiğin hususta yardımcıların var mıdır? Sana kimler yardım etmektedir? Diye sordu

Resulallah:

-Şu anda yanımda Bana yardımcı olan bir hür ile bir köle vardır buyurdu

Amr b Abese biraz daha dikkatle bakınca Resulallah’ın geri-sinde, karanlıklar içinde bekleşmekte olan iki kişi gördü Onlar Hz Ebu Bekir ile Bilâl-i Habeşîydi

Bunun üzerine Amr b Abese:

-Ey Resulallah! Bende iman etmiş bulunuyorum Artık bundan sonra bende yarin ve yardımcınım Sen bana yeterki emret Yanın-da mı kalayım? Yoksa ev halkımın yanına mı döneyim Ne buyu-rursun? Ne istersen yaparım dedi

Reulallah’ta:

-Ey Amr b Abese! Sen şu günde yanımda kalamazsın Benim durumumu, Allah’tan (cc) getirip tebliğ ettiğim şeylere karşı in-sanların tutumunu, Bana karşı nasıl katı ve sevimsiz davrandıkla-rını görmüyor musun?

Sen şimdi hiç durma, hemen ev halkının yanına dön Onların yanında selametle otur Benim gideceğim yere çıkıp gittiğimi işittiğin zaman yanıma gel O zaman bana tabi ol buyurdu

Bunun üzerine Amr b Abese yurduna döndü Fakat Resulallah hakkında soruşturmaktan, haberlerini almaktan da geri durmadı Resulallah’ın Mekke’den Medine’ye hicret ettiğini duyuncaya ka-dar ailesinin yanında oturdu Nihayet bir gün Yesrip’lilerden (Me-dine’lilerden) bir grup yanına geldi

Amr b Abese:

-Ey Yesripli kadeşler! Mekke’den yurdunuza hicret eden o Zat ne yapıyor? Diye sordu

Yesriplilerde:

-Kavmi onu öldürmek istemiş fakat muvaffak olamamışlardır Kavmi ile aralarında birbirlerine karşı tedbirler alma var Halk ona doğru akın, akın koşmaktadır dediler

Bunu üzerine Amr b Abese hemen devesine binip Medine’ye geldi Resulallah’ın huzuruna çıkıp:

-Ey Resulallah! Sen beni tanıdın mı? Diye sordu

Resulallah’ta:

-Evet tanıdım Sen Mekke’de yanıma gelip iman etmiş olan Süleymî’sindir Sen bana şunları sormuştun Bende sana şöyle şöyle cevaplar vermiştim buyurdu

Amr b Abese’de:

-Ey Resulallah! Her zaman olduğu gibi yine doğrulardansın dedi Amr b Abese Resulallahın yanından hiç ayrılmadı


Allah (cc) ondan razı olsun




===================





EBÛ ZERR’EL’GIFARİ (ranh)



Ebu Zerr’el’Gıfarî’nin asıl adı Cündüb b Cünâde olup Gifar kabilesindendir Annesi Remle bint-i Vakîa hatunda Benî Gıfarlardandı

Ebu Zerr’el’Gıfarî ile Amr b Abese aynı anneden doğma kar-deş idiler

Ebu Zerr’el’Gıfarî’de cahiliye devrinde putlara tapmaktan hoş-lanmaz, Allah’a ibadet eder, Onu bir tanırdı

Müslüman olduktan ve Medine’ye peygamberimizn yanına gel-dikten sonra yakın arkadaşlarına:

-Ben Resulallah Aleyhiiselama kavuşmadan üç yıl önce Rabbim beni ne yöne döndürürse o yöne dönerek namaz kılardım Namaz kılışım Allah (cc) için olurdu Bu namazım yatsı namazı gibiydi Gecenin sonu gelipte güneş üzerime vuruncaya kadar bir örtü gibi serilir kalırdım

Yine Ebu Zerr’el’Gıfarî ashaptan arkadaşlarına:

-Ben kavmimin taptığı putlardan yüz çevirmiş bir kişiydim Al-lah’tan (cc) başkasını tapmıyordum demiştir

Ebu Zerr Gıfarlara ait yurtta otururken Mekke halkından bir adam yanına gelip:

-Ey Ebu Zerr! Mekkede bir Zat zuhur etmiş olup senin dediğin gibi Lâ ilâhe illâllah diyor ve kendisinin peygamber olduğunu söy-lüyor diye haber vermişti

Ebu Zerr yerinden fırlayarak:

-Şu söylediğin Zat kimlerdenmiş? Diye sordu

Gelen kişi de:

-O Zat Kureyştendir diye cevap vermişti

Ebu Zerrin kalbine Lâ ilâhe illâllah sözün duyunca İslam sevgisi düşüverdi Ne zamandır arayıp durduğunu bulduğunu anladı Hemen kardeşi Üneys’in yanına giderek:

-Ey Üneys! Sen hemen hayvanına bin ve Mekke vadisine doğru git Kendisine gökten haber geldiğini söyleyen adamla konuş Söy-lediklerini iyi dinleyip ezberle Kendisi hakkında benim için bilgi edin Haberini bana tez getir dedi

Üneys peygamberimizle buluştu söylediklerni dinledikten sonra Ebu Zerr’in yanına geldi

Ebu Zerr kardeşine:

-Ey Üneys! Ne yaptın, bana ne haber getirdin? Diye sordu

Üneys:

-Ben Mekke’de senin ne zamandır üzerinde bulunduğun dinde bir Adama rastladım ki kendisini Allah’ın (cc) gönderdiğini, Al-lah’ın (cc) resûlü olduğunu söylüyor dedi

Ebu Zerr:

-Sen bana halkın onun hakkında ne söylediğinden haber ver dedi

Üneys:

-Halk onun kâhin, şair ya da sihirbaz olduğunu söylüyor Fakat ben şair bir kişiyim Şiirin her çeşidini bilirim Onun söyledikleri şiir değildir Onun söylediklerini şiirin her çeşidine tatbik ettim Vallahi benden sonra ona şiir demeye kimsenin dili varmaz

Ben kahinlerin sözlerini de dinlemiş bir kişiyim Onun söyledik-leri kahinlerin söylediklerinden değildir

Vallahi O muhakkak Sadıktır Kahinler ise muhakkak ki ya-lancıdır

Ey kardeşim! Ben öyle bir Zat gördüm ki hayrı, iyiliği ahlakî faziletleri emrediyor, şerden kötülükten de sakındırıyor

Onu ahlakî faziletleri emrederken ve öyle bir söz söylerken gördüm ki o söz şiir değildir dedi

Ebu Zerr kardeşine:

-Ey Üneys! Ben senden daha üstün bir şair bilmiyorum Gör-düm ki sen o zatın söylediklerinin etkisinde kalmışsın Sen bana bu hususta arzu ettiğim gönlüme şifa verir, müşküllerimi giderir bir haber getirmedin Ben kendim gidip onu göreceğim dedi

Üneys:

-Ey kardeşim! Sen onu görmeye git Fakat gidersen Mekke hal-kından sakınıcı ol Çünkü onlar Ona karşı son derecede kin besli-yorlar Ondan bahsedildiğinde suratlarını asıp duruyorlar Taraf-tarlarına da işkencelere uğratıyorlar dedi

Ebu Zerr hemen azık dağarcığını hazırladı, su tulumunu yük-ledi Eline bir asa alıp yollara düştü, Mekke’ye ulaştı Fakat Resulallah’ı şahsen tanımadığı gibi tanımadığı kimselere Onu sor-mayı da uygun bulmuyordu

Mescidi Harama gelip zemzem kuyusunun başında oturdu Orada ne yapacağını karar vermeye çalıştı

Bu ara yanına birisi gelip ona:

-Şu adam her halde gariplerden bir gariptir dedi

Ebu Zerr’de:

-Evet! Ben garip ve şu bulunduğum yere yabancı bir kişiyim dedi

Yanına gelen kişi Hz Ali b Ebu Talip’ti Fakat EbuZerr onun Hz Ali b Ebu Talip olduğunu bilmiyordu

Hz Ali Ebu Zerr’e:

-Madem ki garip ve yabancısın, hadi kalk, benimle birlikte bizim eve gel dedi

Yol boyunca hiç bir şey konuşmadılar Birbirlerinden haberleri olmadı Ebu Zerr o gece Hz Ali’nin evinde misafir oldu

Sabah olunca Ebu Zerr evden çıkıp Resulallah’ı sormak üzere tekrar Mescid-i Harama geldi Fakat kime sorduysa Resulallah hakkında bir bilgi vermedi Akşam yaklaşınca Hz Ali tekrar yanına gelip:

-Bu adam için daha yerini öğrenmek zamanı gelmedi mi? Diye sordu

Ebu Zerr:

-Gideceğim yeri henüz öğrenemedim dedi

Hz Ali tekrar:

-O halde benimle bizim eve gel dedi

Eve vardıklarında Hz Ali Ebu Zerr’e:

-Ey kişi! Senin şuradaki işin nedir? Sen bu şehre ne için geldin? Diye sordu

Ebu Zerr:

-Ben işim hususunda sana bilgi verebilirim Yalnız işimi gizli tutacağına, işim hakkında bana kılavuzluk edeceğine söz vermen gerek dedi

Hz Ali:

-Ben senin istediğin sözü verir, istediğini yaparım dedi

Bunun üzerine Ebu Zerr:

-Ben Gifarlardan bir adamım Bize erişen haberlere göre bura-da bir Zat çıkmış kendisine gökten haberler geldiğini, peygamber olduğunu söylüyormuş Onunla konuşmasını işittiklerini ezberleyip bana haberini getirmesi için kardeşimi göndermiştim Fakat kar-deşim gönlüme şifa verecek haberlerle gelmedi Kardeşimin getirdiği haber gönlüme şifa vermediği için onunla kendim konuşmak üzere buraya gelmiş bulunuyorum dedi

Hz Ali:

-Sen geldiğine isabet ve akıllılık etmişsin Senin şu yaptığın uzak görüşlü olmaktır Muhakkak ki doğru yol üzerindesin O haberini aldığın Zat Allah’ın (cc) resulü olup, hak peygamberdir

Sabaha çıktığımızda Ona ulaşmak için sen beni takip et Fakat çok dikkatli ol Ben senin için korkulacak bir şey görürsem ya ayakkabımı düzeltiyormuş gibi duvara doğru yönelir dururum, ya da su döküyormuş gibi yaparım O zaman sen beni beklemeden burnunun doğrultusunda git

Ben bir şey yapmadan geçer gidersem arkam sıra gel ve girdi-ğim yere sende gir dedi

Ebu Zerr Hz Aliyi takip etti Hz Ali onu peygamberimizin ya-nına götürdü

Ebu Zerr yanına girince peygamberimizi:

-Eselâmü aleyke yâ Resulallah diyere İslam selâmıyla selamladı

Peygamberimiz ona:

-Ey kişi! Sen kimsin? Diye sordu

Bu Zerr’de:

-Ben gifar oğullarından bir adamım deyip ilave etti:

-Ya Muhammed! Sen insanları nelere davet ediyorsun?

Resulallah onun bu sorusuna karşılık:

-Bir ve şeriki olmayan Allah’a (cc) imana ve putları inkâr et-meye ve gidermeye, benimde Resulallah olduğuma şehadet etmeye davet ediyorum buyurdu

Ebu Zerr:

-Ey Muıhammed (as)! Davet ettiklerin ne güzel şeylerdir Sen bana nasıl Müslüman olacağımı bildir dedi

Peygamberimiz bildirince Ebu Zerr:

-Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve resûluhü diyerek şehadet getirdi

O Müslüman olunca Resulallahın yüznde sevindiğinin belirtisi olarak bazı işaretler göründü Sonra Ebu Zerr’e dönerek:

-Ey Ebu Zerr! Sen artık bizim kardeşimizsin Fakat sen bu işi şimdilik Mekke’lilerden gizli tut Memleketine dönüp git ve orada selametle otur buyurdu

Fakat Ebu Zerr inançlarını gizlemeye uygun görmeyecek kadar açık yürekli ve cesur bir kişi idi

Peygamberimize:

-Ya Resulallah! Şu müşrik kişiler batıl üzere oldukları halde dinlerini açıkladıkları, açıkça yaşadıkları halde biz hak üzerinde olduğumuz halde gizlememiz doğru olmaz Ben dinimi açıklamak istiyorum dedi

Resulallah onun yüzne endişe ile bakarak:

-Ey Ebu Zerr! Ben senin hakkında Mekkelilerden korkmakta-yım Onlar bizlere karşı son derece sert ve haşin davranan bir ka-vimdir Seni öldürürler buyurdu

Ebu Zerr kararlılıkla:

-Ey Resulallah ben öldürüleceğimi bilsem bile muhakkak bunu yapacağım dedi

Onun bu isteğine karşılık Resulallah sustu ne yap, ne de yapma demedi Yapmak itediği iş konusunda kararı Ebu Zerr’e bıraktı

Bunun üzerine Ebu Zerr:

-Ey Resulallah! Seni hak dinle peygamber gönderen varlığım kudret elinde bulunan Allah’a (cc) yemin ederim ki Mescid-i Ha-ram’da, onların arasında Müslüman olduğumu haykıracağım İslamiyeti açıklamadan yurduma dönüp gitmeyeceğim dedi

Peygamberimiz yine ses çıkarmayınca Ebu Zerr müşriklerin Mescid-i Haram’da halkalanarak oturdukları, konuştukları Mescid-i Haramın yüksek yerlerinden birine çıkarak yüksek sesle:

-Ey Kureyş cemmati! Biliniz ki ben Allah’tan (cc) başka ilah olmadığına Muhammed’in (as) Onun kulu ve resulü olduğuna şehadet ederim diye bağırdı

Müşrikler ona doğru şaşkınlıkla bakarak:

-Şu adam muhakkak ki sapıtmış, aklını kaçırmıştır dediler Bir kaçı yerlerinden silkinip kalkarken:

-Ey ahali! Yürüyünüz şu sapıtmışın üzerine diye bağırıp Ebu Zerr’in üzerine çullandılar Onu öldüresiye dövdüler

Bu bağırışmalara Abbas b Abdülmuttalib koşup gelmişti Kavminin bir Gifarîyi öldüresiye dövdüklerini görünce hemen Ebu Zerr’in üzerine kapanıp:

-Yazıklar olsun size diye bağırdı Siz Gıfar kabilesinden olan bir adamı döve, döve öldürüyorsunuz ha! Onun Gıfar kabilesinden olduğunu, tüccarlarınızın Şam’a giden yolunun bu kabilenin yur-dundan geçtiğini bilmiyor musunuz?

Ey Kureyş cemaati! Sizler tüccar insanlarsınız Ticaret yolunuz şu öldürmek üzere olduğunuz adamın yurdundan geçmektedir Eğer onu öldürürseniz Gıfarîler size yurtlarından geçirmezler Ti-caret yollarınızı kapatırlar Sizler ticaret yolunuzun kesilip ka-panmasını mı istiyorsunuz?

Müşrikler Abbas b Abdülmuttalib’in bu haklı çıkışması üzerine Ebu Zerr’i bıraktılar, başından dağıldılar

Ebu Zerr yüzü gözü morarmış, başı yarılmış bir halde peygambeimizin yanına geldi ve onun yanında sabahladı

Sabah olunca yine Mescid-i Haram’a vardı Bir gün önce yaptığı gibi yine yüksekçe bir yere çıkarak:

-Ey Kureyşiler! Bilinizki ben Muhammed’in (as) dinine girmiş bulunmaktayım Eşhedü en lâ ilâhe illalllah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve resulü diye bağırdı

Kureyşilerden kimileri yerinden silkinip kalktılar Ebu Zerr’in üzerine çullandılar Onu öldüresiye dövmeye başladılar Döve, döve yere serdiler Abbas b Abdülmuttalib yine koşup gelinceye kadar dövdüler Onu öldü zannettiler Abbas b Abdlmuttalib kavmini bir kez daha azarlayıp çıkıştı ve öldü zannettiği Ebu Zerr’i pey-gamberimizin yanına götürdü

Peygamberimiz onun içler acısı halini görünce:

-Ey Ebu Zerr! Ben seni şu yaptığın iş konusunda men etmemiş mi idim? buyurdu

Ebu Zerr’de:

-Ey Resulallah! Bu kalbimde Allah (cc) için bir istek idi Bende onu yerine getirdim dedi

Ebu Zerr iyileşinceye kadar Resulallah’ın yanında bulundu İyileşince:

-Ey Allah’ın Resulü! İstediğini bana emret dedi

Peygamberimizde:

-Ey Ebu Zerr! Emrin sana gelinceye imanını kabilene haber ver Onlara İslamı tebliğ et Ortaya çıkışımız haberi sana eriştiği zaman hemen yanına gel buyurdu

Bunun üzerine Ebu Zerr:

-Ya Resulallah! Ben şimdi ev halkımın yanına döneceğim Senin ortaya çıktığın haberi gelinceye kadar bekleyecek, o zaman yanına gelip sana katılacağım dedi

Ebu Zerr yurduna dönünce Gazal seniyesinin aşağısında bir yere yerleşti

Gazal seriyesi Herşa yolu üzerinde Huzâalara ait bir dağ üstü olup, bol kuyuları bulunan bir yerdir

Herşa ile Cuhfe arasında üç vadi vardır Kureyşilerin Şam tica-ret yolu buradan geçmekteydi

Ebu Zerr burada durur, Kureyş kafilelerin yolunu keser ve:

-Sizler Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve resulü diyerek şehadet getirmedikçe kervan mallarınız-dan hiç bir şeyi geri vermeyeceğim der, şehadet getirenlere mallarını iade eder, getirmeyenlerin mallarını ise iade etmez, yanında alıkordu

Peygamberimiz Medine’ye hicret edinceye kadar böyle dav-ranmakta devam etti

Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarından sonra Medine’ye pey-gamberimizin yanına geldi

Ebu Zerr’el’Gıfarî ilimde Abdullah b Mes’ud ile denk sayılır; zühdte, dünyadan yüz çevirmede, doğru sözlülük ve doğru özlülük-te ise başta gelirdi

Peygamberimiz onun hakkında:

-Ebu Zerr’den daha doğru sözlüsünü ne gök kubbesi gölgelemiş, ne de yer yüzü taşımıştır

-İsa b Meryemn zühdünü görmek isteyen Ebu Zerr’in zühdüne baksın

-Ebu Zerr’e Allah rahmet etsin O yalnız başına yürür, yalnız başına ölür ve yalnız başınada haşr olur buyurmuşlardı

Son hadiste belirtilenlerden birincisi Ebu Zerr’in Tebük sefe-rinde Tebük’e kadar yalnız başına yürüyerek gitmesiyle gerçek-leşmiştir

İkincisi ise şöyle gerçekleşmiştir

Ebu Zerr peygamberimizin vefatından sonra en çok hadis riva-yet eden sahabilerden birisiydi

Ebu Zerr orta cemrede oturup başına biriken halkın sorularını yanıtlar peygamberimizden duyduğu hadisleri onlara anlatırdı

Onun bu tutumundan bazı kişiler rahatsız oldular ve hadis ri-vayet etmesini yasakladılar

Yine böyle hadis rivayet ederken başına dikilen bir adam:

-Ey Ebu Zerr! Müminlerin emiri fetva vererek seni hadis rivayet etmekten men etmedi mi? Diye sordu

Bunun üzerine Ebu Zerr:

-Sen benim üzerimde gözcü müsün? Diye sordu Sonra boynunu işaret ederek:

-Keskin kılıcı şurama koysanız bende Resulallah Aleyhisselamdan işittiğim bir sözü siz kılıcı çalıncaya kadar rivayet edebileceğimi kanaat getirsem hiç tereddüt etmeden muhakkak o hadisi rivayet ederdim demişti

Bir müddet sonra Ebu Zerr’el’Gıfarî Medine’nin dışında bulu-nan Rebeze denen mahalde ikamete mecbur bırakıldı Oraya sür-gün edildi

Ebu Zerr burada otururken ölüm deöşeğine düştü Yanında bulunan hanımı ağlamaya başladı

Ebu Zerr ona:

-Ey hanımım! Sen niye ağlıyorsun? Diye sordu

Hanımı da:

-Ey Ebu Zerr! Sen şu ıssız yerde ölüm döşeğine düşmüş bulun-maktasın Eğer ölürsen elimde avucumda hiç bir şey yoktur Seni saracak bir kefene bile sahip değilim dedi

Bunu üzerine Ebu Zerr:

-Ey hanımım! Sen hiç ağlama! Bu konuda hiç üzülme Resulallah bir gün bize sizden birisi kırlık, ıssız bir yerde vefat edecek, onun cenazesinde müminlerden küçük bir topluluk hazır bulunacaktır buyurmuştu O mecliste bulunan kimselerden benden başka sağ kalan olmadı Gördüğün gibi kırlık ıssız ve bir yerde ölmek üzereyim Sen yolu gözetmeye bak Söylediğim sözlerin doğru olduğunu göreceksin! Vallahi ben şimdiye kadar ne yalan söylemiş, nede söylediğim bir sözden ötürü yalanlanmış bir kimseyim dedi

Kadıncağız umutsuzca başını sallayarak:

-Ey Ebu Zerr! Şu dediğin nasıl mümkün olabilir? Ben bunu nasıl umabilirim? Burası ıssız ve kırlık bir yerdir Hac yolcularının ise ardı kesilmiş bulunmaktadır dedi

Bunun üzerine Ebu Zerr:

-Ey hanımım! Sen benim dediğimi yap Vefat edince cenazemi yolun ortasına koy Muhakkak ki beni defnedecek bir grup müslüman gelecektir dedi

Ebu Zerr vefat edince cenazesini çıkarıp yolun ortasına koydu-lar Bu sırada umre yapmak için Irak’tan içlerinde Abdullah b Mes’ud’un bulunduğu küçük bir kafile çıka geldi Yol üzerinde gördükleri cenaze önce onları korkuttu Develer ürkünce az kalsın cenazeyi çiğniyorlardı

Ebu Zerr’in hanımı bulunduğu yerden çıkıp:

-Bu Resulallah’ın sabahilerinden Ebu Zerr’in cenazesidir O sizin geleceğinizi bize sağlığında bildirmişti Onun gömülmesi hu-susunda bize yardım ediniz dedi

Bunu duyan Abdullah b Mes’ud hüngür, hüngür ağlamaya başlayarak:

-Ey yanımda bulunan kişiler! Dinleyiniz Resulallah Aleyhisselam onun hakkında; Ey Ebu Zerr! Sen tek başına yürüye-cek, tek başına ölecek, tek başına ba’s olunup diriltileceksin bu-yurmuştu Muhakkak ki Resulallah her zaman doğru söylemiştir dedi

Abdullah b Mes’ud ve yanındakiler Ebu Zerr’in cenaze nama-zını kılıp defnettiler

Cenazeden sonra Abdullah b Mesud arkadaşların Tebük sefe-rinde olanları anlattı

Ebu Zerr dünyadan ve dünya mallarından yüz çevirmiş bir in-sandı Şam valisi ona:

-Ey Ebu Zerr! Ben sana üç yüz altın dinar gönderiyorum Sen geçim işinde bu altınlardan yararlan diye haber ve altın gönder-mişti Ebu Zerr bu altınları kabul etmemiş ihtiyacı olmadığını bil-dirip; ben fazla olan şeylerden korkarım demişti

Yine zengin zat kendisine geçimlik vermek isteyince:

-Ey cömert kişi! Yanımızda sütünü içeceğimiz keçilerimiz, bizi taşıyacak bir merkebimiz, üzerimizdeki elbiseden fazla olarak bir de abamız var Ben şu fazla olan abadan dolayı hesap vermekten korkmaktayım demişti

Ebu Zerr’in en zengin olduğu dönemlerde iki dişi ve bir erkek merkebi ile bir miktar keçi ve bir kaçta yük devesi bulunmaktaydı

Ebu Zerr’el’Gıfarî uzun boylu, esmer tenli, sık ve ak saçlı, ak-sakallı, iri yapılı, kuru ve zayıf bir Zat-ı Muhterem idi


Allah (cc) ondan razı olsun



================

Alıntı Yaparak Cevapla