Yalnız Mesajı Göster

Müslüman Oluş Sıralarınıza Göre İlk Müslümanlar

Eski 08-02-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Müslüman Oluş Sıralarınıza Göre İlk Müslümanlar




HZ ÖMER B HATTAB (ranh)



Nübüvvetin altıcı yılında peygamberimizi sevinçlere boğan bir başka olay ise Ömer b Hattab’ın iman ederek Hz Ömer b Hattab olmasıdır

Hz Ömer’in iman etme hikayesi gerçek bir ibret vesikasıdır İslam nurunun insan ruhunda oluşturduğu o büyük değişimin en büyük kanıtıdır Öyleki; bu büyük nur, insanlara işkence etmekten zevk alan katı kalpli, sert tabiatlı Ömer b Hattab’tan Dicle kena-rında kaybolan bir keçi yavrusunun sorumluluğunu ruhunun de-rinliklerinde duyarak Allah (cc) korkusuyla ağlayan Hz Ömer b Hattab’ı meydana getirmiştir

Ömer b Hattab’ın müslüman olarak Hz Ömer b Hattab olması aynı zamanda peygamberimizin bir duasının sonucudur

Peygamberimiz bir pazartesi günü Dar-ı Erkamda bulunduğu sırada ellerini semaya açarak:

-Ey yüce Rabbim! Ebu Cehil b Hişam veya Ömer b Hattab’tan Sana sevgili olanıyle İslamı güçlendir Onlardan biriyle aziz kıl diye dua etmiş, bu duayı yanında bulunan müslümanlar duymuştu

Bu duadan dört gün sonra gelen ilk Cuma günü Müslümanlar-dan nefret edip, durmadan onlara sataşan, onları işkencelerden işkencelere uğratan; katı kalpli, sert tabiatli Ömer b Hattab müslüman olarak Hz Ömer b Hattab olacaktır

HzÖmer’in müslüman olması Hz Hamza’nın müslüman olma-sından üç gün sonradır

İbret alanlar için bu olay tam bir mucizedir

Ömer b Hattab Adiyy oğullarından olup annesi Hanteme bint-i Hişam’dır Hanteme hatun Ebu Cehil’in amcakızı olduğundan Ebu Cehil, Amr b Hattab’ın dayısı mevkiinde idi

Ömer b Hattab Kureyş kavminin ileri gelenlerindendi Kendisi okuryazardı Cahiliye devrinde daha başka ek görevlerle birlikte elçilik işi Ona verilmişti

Kureyşiler gerek kendileri gerekse diğer kabileler arasında çı-kan anlaşmazlıklarda elçi ya da arabulucu olarak onu gönderirler-di

Herhangi bir hususta hakem veya kabileler arasında övünme yarışmacısı seçileceği zaman muhakkak o seçilirdi

Kendisi aynı zamanda Kureyşilerin güçlü pehlivanları arasın-daydı Ûkaz panayırında tertiplenen güreşlere çıkar; kâh yıkar, kâh yıkılırdı

Şam ve Irak’a pek çok seferler yapmış, bu seferler sırasında Acem kralları ile görüşmüştü

Ömer b Hattab peygamberimize ve müslümanlara karşı en sert, en katı davrananların başında gelmekteydi

Ömer b Hattab İslamiyetten nefret etmekteydi Fırsat buldukça peygamberimize ve Müslümanlara sataşır, elinden gelen her kötülüğü yapardı

Onun hışmına uğrayan zayıf ve korumasız müslümanların ba-şında Zinnire hatun, kızı Ümmü Übeys hatun, Nehdiye ve Lübeyne hatunlar gelmekteydi

Ömer b Hatttab canı sıkıldıkça bu dört kadının başlarına dikilip boğazlarına sarılır; elleri iki yanlarına düşünceye, gözleri pörtleyip yuvalarından fırlayıncaya, artık öldü denilinceye kadar sıkardı Artık o ölmüştür denilmeden bırakmazdı

Ömer b Hattab içki içmeyi çok severdi İçki onu neşelendirirdi Bu nedenle sık sık içki meclislerine katılırdı

Ömer b Hattab İslamiyetten, peygamberimizden, tüm Müslü-manlardan nefret etmekteydi ama Kur’anın o eşsiz fesahat ve bela-gatinin de etkisinde kalmakta, gizli gizli Kur’an dinlemekten kendini alamamaktaydı

Bir gün evinden çıktığında Resulallah aleyhissselamı Mescid-i Harama doğru giderken gördü

Yetişip sataşmak için arkasından aceleyle yürüdü fakat pey-gamberimiz ondan önce Mescid-i Harama gelmiş ve âdeti olduğu üzere namaza durmuştu Peygamberimiz burada namaza durdu-ğunda Şam’a doğru yönelir; Kâbe, Şam ile kendi arasında kalırdı

Ömer b Hattab gelip tam peygamberimizin arkasında durdu Okuduklarını rahatlıkla duyabiliyordu Niyeti peygamberimizi sataşmak, Onu üzmek, rencide etmekti ama okudukarına kulak kabartmaktan da kendini alamadı

Peygamberimiz namazının birinci rekâtında Hakka suresini okumaya başlamıştı Yüce Allah (cc) bu Sure-i Celilesinde şöyle buyurmaktaydı

“-Gerçekleşecek olan Hak nedir? Nedir o gerçekleşecek olan Gün?

Gerçekleşecek olanın ne olduğunu Sana kim ve nasıl öğretti?

Semud ve Âd kavimleri tepelerine inip yüreklerinde patlayacak bu gerçeği yalanladılar Bu nedenle Semud kavmi zorlu bir sesin getirdiği sarsıntı ile yok edildi

Âd kavmi de bu nedenle önünde durulmaz, dondurucu ve uğul-tulu bir rüzgarla helak edildi

Allah köklerini tamamen kurutmak üzere o soğuk ve uğultulu rüzgârı yedi gece, sekiz gün üzerlerinde estirip durdu

Sen o gün onların hallerini bilebilseydin kökünden çıkarılmış hurma kütükleri gibi yıkıldıklarını görürdün

Onlardan arda kalmış bir şey görebiliyor musun?

Firavun, ondan öncekiler ve alt üst olmuş kasabalarda oturan-larda hep bu suçu işlemişler, Rabbin peygamberine baş kaldırmış-lardı Bunun üzerine Allah onları perçemlerinden şiddeti artıkça artan bir dehşetle yakaladı

Ey insanlar! Su dağları aşıp taştığı vakit bir ibret olmak üzere anlayışlı kulaklar anlasın diye süzülen gemi de sizi Biz taşıdık

Sûra bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman; işte o gün olacak olur, kıyamet kopar

Gök baştanbaşa yarılır ve düzeni bozulur Meleklerse onun çevresindedirler O gün Rabbinin arşını onlardan sekiz saf yüklenir

Ey insanlar! O gün geldiğinde sizler huzura arz olunacaksınız Hiç bir sırrınız gizli kalmayacaktır

Kitapları sağından verilenler; alın, amellerimin kitabını okuyun Doğrusu ben bir hesaplaşma ile karşılaşağımı umuyor ve bili-yordum der

Artık onlar meyveleri sarkmış yüksek bir cennet içinde hoş bir yaşayış içine gireceklerdir

Onlara şöyle denilecektir Şu nimetler geçmiş günlerde peşinen işlediklerinize karşılıktır Sizler afiyetle yeyiniz, içiniz

Kitapları sol ellerine verilen kimselerde; ahh! Keşke şu kitap bana verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim Keşke bu iş ölünce son bulmuş olsaydı da diriltilmeseydim Mallarımda, saltanatımda bana bir fayda vermedi Gücümde kalmadı derler

Onlarla görevli olan zebanilere tarafımızdan şöyle buyrulur

Onları tutup ellerini boynuna sıkıca bağlayın, sonrada Cehen-neme götürüp oraya yaslayın Orada onları boyu yetmiş arşına varan bir zincirde vurun Çünkü onlar yüce Allah’ı inanmayıp in-kâr edenlerdendi

Açları doyurmaz, yoksulları acımazlardı

Bu nedenlerle burada onların acıyanı da yoktur

Onların tek rızıkları gıslîn denilen kanlı irinlerdir

(El Hakka 1-37)

Ömer b Hattab dinlediği kelamın belagatına, fasahâtine, düz-günlüğüne hayran oldu Gerçi azap ayetleri birer şamar gibi ruhu-na inmişti ama bu hayranlığa engel olmuyordu Fakat ruhunun gözlerinde henüz açılmamış kalın bir perde vardı Bu nedenle kendi kendine:

-Vallahi şu Kişi Kureyşilerin dedikleri gibi bir şairdir Ben böy-lesine güzel bir şiir ne gördüm, ne de dinledim demekten kendini alamadı

O böyle düşünürken Resulallah surenin devamını okumaya başladı

“-Görebildikleriniz ve göremedikleriniz adına yemin ederim ki Kur’an, şerefli bir elçinin Allah katından vahy yoluyla alıp getirdiği Sözdür Dikkat edin! O şair sözü bir şiir değildir Mucizelerimiz gözleriniz önünde olduğu halde sizler ne kadar az inanıyorsunuz” (El Hakka 38-41)

Ömer b Hattab bu ayetleri işitince irkildi Sanki Resulallah onun içinden geçenleri biliyordu Bunun üzerine Ömer b Hattab:

-Galiba şu adam aynı zamanda bir kahindir Sanki içimi okudu demekten kendini alamadı

Resulallah surenin devamını okumaya devam ediyordu Ömer b Hattab elinde olmadan dinlemeye başladı

“-O kahin sözü de değildir Sizler ne kadar kıt düşünüyor sunuz?

Şüphesizki Kur’an alemlerin Rabbinden indirilmedir

Eğer Muhammed bize karşı Ona, kendinden bazı sözler katmış, uydurmuş olsaydı Biz Onu kuvvetle yakalar, gücünü kuvvetini elinden alır, şah damarını koparıverirdik Hiç birinizde Onu koru-yamazdınız

Kur’an Allah’a karşı gelmekten sakınanlara güzel ve kesin bir öğüttür

İçinizde yalanlayanların olduğunu şüphesizki bilmekteyiz Doğ-rusu Kur’an inkârcılar için sadece bir üzüntü kaynağıdır

O şüphesiz kesin bir gerçektir

Öyleyse ey insan! Rahman ve rahim olan, ilmiyle her şeyi ku-şatmış Rabbinin adını tesbihe devam et (El Hakka 42-52)

Sure bitince Ömer b Hattab’ın iki eli böğründe kaldı Duyduk-larının şaşkınlığıyla hemen oradan uzaklaştı Giderken ruhunda minik bir şüphenin sızısı vardı

Ömer b Hattab ilk defa kendine:

-Muhammed gerçekten Allah’ın resulü mü? Diye sormaktan kendini alamadı


Aradan bir müddet geçtikten sonra Ömer b Hattab bazı arka-daşlarıyla toplanıp eğlendikleri yere gitti Niyeti arkadaşlarıyla buluşup içki içmek, sarhoş olmaktı Fakat gittiği yerde kimseyi bu-lamadı Oralarda dolanırken aklına bir başka içkici arkadaşının yanına gitmek geldi Kendi kendine:

-Ben filancanın yanına gideyim Muhakkak ki onun yanında içki vardır Ondan içki alır içerim dedi

Gideceği arkadaşı Mekke’nin içki satıcısı idi Fakat Ömer b Hattab bu arkadaşını da bulumadı İyice sıkılıp bunalınca kendi kendine:

-Bari Kâbe’yi yedi yada yetmiş defa tavaf edeyim Böylece can sıkıntım biraz giderilmiş olur dedi

Kabe’yi tavaf için Mescid-i Harama gelince orada peygambe-rimizi namaz kılarken gördü Daha önce duyduklarıyle içinde oluşmuş o minik şüphe yeniden depreşti Kuran dinlemek için içinde engel olamadığı bir istek oluştu Yine kendi kendine:

-Vallahi ne olursa olsun bu gece Muhammed’in söylediklerini işitmek için durup dinlemek istiyorum deyip peygamberimize doğru yaklaşmak istedi Fakat o Müslümanlar arasında çok kötü bir üne sahipti Hangi Müslüman onu görse muhakkak korkar, ondan uzaklaşır, yönünü değiştirir, uzak durmaya çalışırdı Peygamberimizinde onu görünce tedirgin olacağı kesin gibiydi

Ömer b Hattab peygamberimize yaklaşarak Onu rahatsız et-mek istemedi Kendi kendine:

-Dinlemek için yaklaşırsam belki Onu korkutup tedirgin edebi-lirim O da Kur’an okumaktan vaz geçer En iyisi Onu fark ettir-meden yaklaşmak dedi

Ömer b Hattab biraz geri giderek Hacer köşesine kadar geldi Orada Kâbe’nin örtüsü altına gizlenip yavaş yavaş peygamberimize doğru yürüdü Tam peygamberimizin karşısına gelip durdu Peygamberimz onun orada olduğunu fark etmedi Kuran okuyup namaz kıldı Ömer b Hattab peygamberimiz namazını bitirip ora-dan ayrılıncaya kadar ortaya çıkmadı Duyduklarından bir kez daha son derece etkilenmişti Daha önce ruhuna düşmüş olan şüphe kurdu biraz daha büyümüş, sızısı biraz daha artmıştı

Muhammed (as) gerçekten Allah’ın (cc) resulü olamaz mıydı?

Ömer b Hattab evine giderken aklı yanıtını bulamadığı pek çok sorularla doluydu

Muhammed (as) kırk yaşına kadar aralarında normal bir Kureyşli gibi yaşamıştı Son derece güvenilir, doğru sözlü, yalan nedir bilmeyen bir kişiydi Gerçi son derece beliğ ve fasih konuşur-du ama kırk yaşından Allah’ın (cc) rasulü olarak ortaya çıkıp ge-tirdiği Kitabın belagat ve fesahati hiç kimsenin erişemeyeceği kadar yüksekti Kendisi ümmi olup okuryazar olmadığından getirdiği Kitapta yazılanları bir başkasından öğrenmesi ya da eski kitaplar-dan aşırması da mümkün değildi

Kendisi Allah’ın (cc) rasulü olarak ortaya çıktıktan bir müddet sonra müşrikerin ileri gelenleri koruyucusu ve hamisi durumunda olan Ebu Talib’in yanına varmışlar, Ona mal, mülk, şan, şeref teklif etmişlerdi ama o:

-Güneşi sağ elime ayı da sol elime verseler yine de davamdan vazgeçmem demişti

Aynısını Utbe b Rebia da daha yakın bir zamanda Ona teklif etmiş, istersen senin için aramızda mal toplayarak en zenginimiz yapalım, istersen başımıza kral ol demişti ama O ona sadece Rab-binden vahiy yoluyla geldiğini söylediği muhteşem ayetlerle cevap vermişti

Muhammed (as) ne yapmak, nereye varmak, neyi elde etmek istiyordu?

Kureşy kabilesiyle beraber bütün Arapların yıldırımlarını, tek yaydan oka tutulma tehlikesini hangi gaye için üzerine çekiyordu?

Onun ailesine ve kızlarına son derece düşkün bir baba olduğunu biliyordu Muhammed (as) bu hareketiyle hem kendisinin hemde ailesinin hayatlarını tehlikeye attığının elbetteki farkındaydı Hem ailesinden, hemde evlatlarından daha kıymetli ne olabilirdi?

Ömer b Hattab bütün bu sorulara yanıt aramaktaydı ama ne yaparsa yapsın bu yanıtı bulamıyordu Bu yanıtı bulamama onu derin bir şüphenin içine itmekteydi

Bu şüphe Muhammed’in getirdiği yeni dine olduğu kadar içinde bulunduğu babalarından, atalarından kalan dine de yönelikti

Ömer b Hattab bunu fark edince ağır bir suçluluk duygusu içine girdi Bu duygu ise onu Müslümanlara karşı daha sert ve daha haşin davranmaya itti Bir bakıma her şeyi alt üst eden bu yeni dine karşı sert ve katı davranarak bu şüphelerden kurtulup temiz-leneceğini, eski haline döneceğini zannediyordu

Ebu Cehil ise Ömer b Hattab’ın ruhunda gezinip duran bu yanıtsız sorulardan habersiz ruhunun ve aklının gözlerini sıkı sıkıya kapatmış bir halde bu yeni dine nasıl engel olabilirim telaşı için-deydi Ömer b Hattabın aklında ve ruhunda gezinen bu sorular onunda aklında ve ruhunda gezinse o da onun gibi bir şüphenin içine düşecek:

-Muhammed (as) gerçekten Allah’ın (cc) resulü olamaz mı? Sorusunu kendisine soracaktı

Bu soru aynı zamanda körü körüne bağlandığı eski dinine olan bir şüpheyi de içerecekti Belki de bu şüphe onu doğru yolu kıla-vuzlayacaktı Fakat o aklından çok taassuba varan kara duyguların etkisindeydi Gerçeği aramadığından gerçeği bulamıyordu

Ebu Cehil sık, sık yaptığı gibi müşrik ileri gelenlerini başına toplayıp:

-Ey Kureyş cemaati! Muhammed ilahlarımıza dil uzatmaya, akıllarımızı akılsızlık saymaya devam ediyor Sizden önce gelip geçmiş atalarınızın Cehennemde ateşe yaslanmış bir halde azap çektiklerini söylemektedir Ne yaparsak yapalım Onu bundan vaz geçiremedik Artık çaresiz kaldık

Haberiniz olsun ki Muhammed’i öldürecek kimseye benden yüz kızıl veya siyah deve, bin ukiye gümüş, bin ukiye altın şu kadar misk göbeği, şu kadarda elbise var Bilesiniz ki bunun dahası da var dedi

Muhammed’i (as) öldüren kimse Ebu Talib’in ve haşim oğulla-rının hışmını ve düşmanlığını üzerine çekecek demekti ki muhte-melen kendisi de öldürülecekti

Bu nedenle orada bulunanlardan hiç kimse Ebu Cehil’in bu teklifini evet diyemedi Yalnız Ömer b Hattab:

-Ey Ebul Hakem! Ben bu işe talibim Ben bu işi yaparım dedi

Ömr b Hattab’ın bu işe talib olması diğer müşrikleri sevindirip, rahatlattı

Ona:

-Ey Hattab’ın oğlu! İçimizde bu işi yapacak en uygun kişi sensin dediler

Ömer b Hattab Ebu Cehil’e dönerek:

-Ey Ebul Hakem! Vaat ettiklerin için sağlam kefilin var mı? diye sordu

Ebu Cehilde:

-Evet! Vaat ettiklerim için sağlam kefilim vardır dedi

Ömer b Hattab’la Ebu Cehil Amr b Hişam bu hususta bir an-laşma yaptılar Ömer kılıcını kuşandı, peygambermizi öldürmek üzere yola çıktı

Ömer b Hattab’ın kız kardeşi Fatıma bint-i Hattab, eniştesi Said b Zeyd Müslüman olmuşlar fakat Müslümanlıklarını gizli tutmaktaydılar

Ömer b Hattab’ın kabilesi olan Adiyy oğullarından Nuaym b Abdullah Nahham’da müslüman olmuştu Kavminden korktuğu için Müslümanlığını gizli tutuyordu

Habbab b Eret okuryazar olan az sayıda Müslümanlardandı Sık sık Fatıma bint-i Hattab ile Said b Zeyd’in yanına gelir, onlara Kuran okur ve okuturdu

Ömer b Hattab ise peygamberimizin nerede olduğunu sorup soruşturmuş; Safa tepeciğinin yanındaki Erkam’ın evinde olduğunu öğrenince öldürmek üzere o tarafa yönelmişti Gerçekten de peygamberimiz yanında kadınlı erkekli kırk kadar sahabi olduğu halde Erkam’ın evinde oturmakta, yanında yeni müslüman olmuş olan amcası Hz Hamza bulunmaktaydı

Ömer kılıcını kuşanmış, pür hiddet Erkam’ın evine doğru gi-derken Nuaym b Abdullah Nahham ile karşılaştı

Nuaym onu bu halde görünce:

-Ey Ömer! Böyle kılıcını kuşanmış bir halde nereye gidiyorsun? Diye sordu

Ömer b Hattab’ta:

-Kureyşilerin işlerini darmadağın eden, akıllarını akılsızlık sa-yan, dinlerini ayıplayan, ilahlarını dil uzatan, ata dinini bırakıp yeni din tutan Muhammed’e gitmek istiyorum Onu öldürüp kavmimin başını, sardığı beladan kurtaracağım dedi

Nuaym b Abdullah Nahham önüne gerilerek:

-Vallahi ey Ömer seni nefsin aldatmıştır Sen Muhammed’i öl-dürünce Abd Menaf oğullarının seni yeryüzünde gezer bir halde bırakacağını mı sanıyorsun?

Ömer b Hattab kararlılıkla:

-Vallahi sonuç ne olursa olsun onu öldüreceğim dedi

Nuaym:

-Ey Ömer! Sen istesen bile bunu yapamazsın Çünkü Onu Allah (cc) korumaktadır dedi

Ömer b Hattab Nuaym b Abdullah Nahham’ın yakasını yapı-şarak:

-Demek Onu Allah korumaktadır ha! Demek sende onlardansın ha! Önce seni öldüreyim de gör diye bağırdı

Nuaym can havliyle:

-Ey ömer! Sen beni bırakta ev halkının yanına dön Önce onla-rın işini bak Onların işi üzerinde durmak sana, yapmak istediğin şu işten daha gereklidir dedi

Onun bu sözleri üzerine Ömer B Hattab irkilerek:

-Ey Nuaym! Sen benim ev halkımdan hangisini kastediyorsun? Bunu bana söyle de seni bırakayım dedi

Nuaym b Abdullah Nahham çaresiz bir halde:

-Onlar enişten ve amcanın oğlu Said b Zeyd ile kız kardeşin Fatıma bint-i Hattab’tır Onların ikisi de Muhammed’e (as) uyup Müslüman olmuşlardır Sen beni bırakta önce onlarla ilgilen dedi

Ömr b Hattab Nuaym b Abdullah Nahham’ın yakasını bıraktı Hiddeti bir kat daha artmış bir halde burnundan soluyarak kız kardeşinin evine doğru yürüdü

O sırada Habbab b Erett onların yanında olup, yeni nazil olmuş olan Taha suresini okumakta, okutmaktaydı

Ömer b Hattab kız kardeşinin evine yaklaşınca onun sesini duydu, Kuran okunduğunu anladı, bu onu daha da hiddetlendirdi Kız kardeşinin kapısını yumrukladı

Fatıma hatun Ömer’i pür hiddet, kılıcını kuşanmış bir halde görünce çok korktu Önce Habbab b Erett’i evin bir köşesine giz-lediler Ardından Fatıma hatun üzerine Taha suresi yazılı sahifeyi alıp uyluğuna sakladı Her şey hazır olunca Ömer’e kapıyı açtılar

Ömer içeri girince:

-Az önce işitmiş olduğum şey ne idi? Diye sordu

Kız kardeşi ve eniştesi:

-Ey Ömer! Sen bir şey işitmiş değilsin dediler Dinlerinden döndürülme korkusuyla yalan söylemeyi mübah gördüler

Onların bu itirazları Ömer b Hattab’ı daha da kızdırdı

Hışımla eniştesi Said b Zeyd’in üzerine yürürken:

-Bana yalan söylemeyin Evet! Vallahi ikinizinde Muhammed’e uyduğunuzu ve Onun dinine girdiğinizi haber aldım Az önce Mu-hammed’in şiirlerinden birini okuyordunuz Kulaklarım onu duydu diye bağırdı

Ömer b Hattab eniştesi Said b Zeyd’i tartaklayıp dövmeye başlayınca Fatıma hatun onu kocasından ayırmak, uzaklaştırmak istedi Bu ara Ömer b Hattab onun yüzüne de şiddetli bir şamar yapıştırdı Fatıma hatunun ağzından, burnunda kan boşandı, şid-detle yere düşünce başı yarıldı

Fatıma Hatun kana bulanmış yüzünü Ömer b Hattab’a çevire-rek:

-Ey Hattab’ın oğlu! Evet ben ve kocam Müslüman olduk Al-lah’a (cc) ve resulüne iman ettik Sen istediğini yap İstersen bizi öldür Yine de biz dinimizden vazgeçmeyiz diye bağırdı

Ftıma hatunun söylediklerini Said b Zeyd’de söyledi, hanımını tasdik etti

Her ikisi de bunları söylerken gözlerinde içinde şek ve şüphe bulunmayan kesin bir imanın keskin ışıkları vardı

Ömer b Hattab kız kardeşinin ve eniştesin gözlerinde parılda-yan keskin ışıklarla ifade bulan imanlarını fark edince bir an du-rakladı Ne yaparsa yapsın; isterse öldürsün imanlarından asla vazgeçmeyeceklerini hemen anladı Bu anlayış ne zamandır aklında dolanıp duran, zihnini bulandıran soruları canlandırdı

Evet! Kızkardeşi ve eniştesi ne yaparsa yapsın hatta öldürse bile dinlerinden vaz geçmeyeceklerdi Hayatlarından bile daha değerli tuttukları bu inanç gücünü nereden alıyordu? Muhammed’de (as) dünyaları önüne serdikleri halde; bir elime Dünyayı diğer elime Ayı verseniz bile ben davamdan vazgeçmem dememiş miydi? Bu uğurda bütün baskılara, işlencelere katlanmış, malını mülkünü feda etmekten, canını ve hatta ailesini, çocuklarını tehlikeye atmaktan bile çekinmemişti

Ömer b Hattab az önce aklında şekillenen bu soruya; onlarda inançlarının bu karşı konulamaz, engelenemez gücünü Muham-med’in (as) aldığı yerden alıyorlar diye yanıtlamaktan kendini alamadı

Ne zamandır yanıtını bulamadığı bir kurt gibi içini kemiren soru bir kere daha zihninde şekillendi

Gerçekten Muhammed Allah’ın (cc) rasulü müydü?

Birden ruhunda bazı değişiklikler oldu Ne zamandır yanıtını aradığı fakat yanıtını bulmaktan çekinip, kaçındığı sorunun ceva-bını buldu İçinde ne zamandır duran o koyu şüphe kayboldu Ru-hunun ve aklının gözlerindeki perdeler aralandı O anda Ömer b Hattab’ın önünde sadece imanla imansızlık arasında incecik bir çizgi vardı

Hâlâ ağzından, burnundan kan gelen kız kardeşini o halde gö-rünce yaptılarından bin pişman oldu Yüreği cız etti

Fatıma Hatunun ağzından, burnundan kan gelilyordu ama o bunu umursamıyor, yıkılmaz bir abide gibi karşısında durmaktay-dı

Ömer b Hattab onun imanının gücünü ve derinliğini bir kez daha anladı Bu anlayış az önce duyduğu pişmanlığı artırdı, Ömer’in içinde bir yerlerini kanatıp acı verdi

Ömer b Hattab bir anlık bir tereddütten sonra:

-Demin okuduğunuzu sizden duyduklarımın yazılı bulunduğu sahifeyi bana verinde Muhammed’in getirip size okuttuğunu bende göreyim ve bileyim dedi

Fakat kız kardeşi:

-Ey Ömer! Ben o sahifeyi sana veremem Orada yazılanlar Rabbimden gelmedir Ona bir zarar vermenden korkarım deyip vermek istemedi

Ömer b Hattab:

-Ey kız kardeşim! Korkma! Ona bir zarar verecek değilim Bu-nun için ilahlarım adına sana söz veririm dedi

Onun bu sözleri Fatıma hatunu rahatlattı ama yinede sahifeyi getirmek istemedi Ömer’e:

-Ey kardeşim! Sen putlara tapan pis bir kişisin Ona pak ve temiz olanlardan başkası dokunamaz Bu nedenle Onu sana vere-mem dedi

Ömer daha da yumuşayarak:

-Peki! Ben şimdi kalkıp yıkansam, pak ve temiz olsam Onu bana verir misin? Diye sordu

Fatıma Hatunda:

-Ey Ömer! Sen şu söylediğin işi yap, bende sana sahifeyi vereyim deyince Ömer b Hattab yıkanıp temizlendi Kendisine verilen sahifeyi okumaya başladı Sahifede Tâ-Hâ suresi yazılıydı Bu Sure-i Celilerinde Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktaydı

“-Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla,

Tâ, Hâ

Ey Muhammed! Biz Kur’anı sana sıkıntıya düşüp zahmet çeke-sin diye değil ancak Allah’tan korkanlara bir öğüt ile yeri ve yüce yüce gökleri Yaratanın katından azar, azar verilen bir kitap olarak indirdik

Rahman ve Rahim olan yüce Allah bütün arşı hükmetmektedir Göklerde ve yerde, her ikisi arasında ve toprağın altında bulunanlar Onundur

Sen istersen sesini yükseltip sözü açığa vur Şüphesiz O gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir Allah’tan başka Tanrı yoktur En güzel isimler Onundur” (Tâ Hâ 1-8)

Ömer b Hattab buraya gelince biraz soluklandı Okuduğu ayelerde fesahat ve belagatı, mânâ derinliğini hayran kalmıştı Daha büyük bir şevk ve istekle devam etti

Yüce Allah surenin devamında şöyle buyuruyordu

“-Musa’nın başından geçen olayları Sen biliyor musun? O bir ateş görmüştü de ailesine; durun, ben bir ateş gördüm Belki ondan size bir kor getiririm ya da ateşin yanında bir yol gösterici bulurum demişti

Musa ateşin yanına gelince Ona; Ey Musa diye seslenildi Ben şüphesiz Senin Rabbinim Ayağındakileri çıkar, çünkü Sen kutsal bir vadi olan Tuvâ’dasın

Ey Musa! Peygamber olarak Ben Seni seçtim Artık tarafımdan vahyolunanı dinle Şüphesiz Ben Allah’ım Benden başka Tanrı yoktur Yalnız Bana kulluk et Beni anmak için namaz kıl Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye zamanını gizli tuttuğumuz kıyamet mutlaka gelecektir

(Tâ Hâ 9-16)

Ömer b Hattab buraya gelince bir an başını kaldırıp:

-Şu okuduğum sözler ne kadar güzel, ne kadar değerli demekten kendini alamadı

Habbab b Erett gizlendiği yerden onları gözlemekte ve dinle-mekteydi

Gizlendiği yerden çıkarak:

-Ey Ömer! Vallahi Allah’ın (cc) peygamberinin duasının sana nasip olacağını umuyorum

Ben daha dün peygamber aleyhissselamdan işittim ki; O, mü-barek ellerini semaya doğru kaldırarak:

-Ey yüce Allah’ım! İslamı Amr b Hişam ya da Ömer b Hattab ile güçlendir Onlardan birini hidayet nasip eyle diye dua etmişti Sen Amr b Hişam’ın önüne geçmesine izin verme Sen onun önüne geç

Ey Ömer’ Artık Allah’tan (cc) korkma zamanın gelmedi mi? Diye sordu

Ömer b Hattab bir an duyduklarının şaşkınlığıyla irkildi Bir bakıma duyduklarına inanamadı

Ömer b Hattab ile Ebu Cehil b Hişam müşriklerin içinde pey-gamberimize ve müslümanlara karşı en sert, en katı, en acımasız davrananların başında gelmekteydiler Ömer b Hattab peygambe-rimize ve müslümaları baskı altında tutmuş işkencelerden işkence-lere uğratmıştı Onu böylesine bir utanca sürükleyen neden ise bü-tün bu yaptıklarına rağmen Muhammed’in (as) onlar için Rab-binden hidayet istemesi, bunun için dua etmesiydi

Ömer b Hattab’ın bütün bunlar hatırına gelince yüzü kızardı ve utançla başını yere doğru eğerken önünde duran o incecik çizgiyi aştığının farkına varamadan:

-Muhammed (as) muhakkak ki Allah (cc) resulüdür diye dü-şünmekten kendini alamadı Bu düşünceyle Ömer b Hattab’ın ruhuda tıpkı tırtıl kozasından çıkan bir kelebek gibi değişime uğ-ramıştı ama o henüz bunun farkında değildi O henüz frkında değldi ama Habbab b Erett bunun az da olsa farkına varmıştı

Yüzü güçlü bir ümitle aydınlanarak Ömer b Hattabın yüzüne baktı

Ömer:

-Ey Habbab! Sen bana Muhammed’in (as) bulunduğu yeri gös-ter ya da haber verde yanına gidip Müslüman olayım dedi

-Ey Ömer! O şimdi Safa tepeciğinin yanındaki Erkam’ın evinde, sahabilerinin yanındadır dedi

Ömer kalkıp kılıcını kuşandı Yanında Habbab b Erett ve Said b Zeyd bulunduğu halde peygamberimizin bulunduğu yere doğru yola çıktı

Peygamberimiz Erkam’ın evine geldiğinde etrafı kollasın; geleni, gideni haber versin diye sahabilerinden birisini kapıya nöbetçi bırakırdı O günkü nöbetçi ise Bilal-i Habeşî idi

Bilal-i Habeşi Ömer b Hattab’ın kılıcını kuşanmış, yanında Habbab b Erett ve Said b Zeyd olduğu halde oraya doğru geldiğini fark edince korku ve telaş ile peygamberimizin yanına gelerek:

-Ya Resulallah! Ömer b Hattab kılıcı kuşanmış Habbab b Erett ile Said bZeydi de yakalamış olduğu halde buraya gelmektedir dedir

Ömer b Hattab’ın kılıcını kuşanmış bir halde oraya doğru gelmesi müslümanlar arasında bir dalgalanmaya neden oldu Hiç kimsemin aklına onun müslüman olacağı gelmiyordu Çünkü onlara göre Amir b Rebia’nın ifadesiyle Hattab’ın eşeği Müslüman olurdu ama Ömer b Hattab yinede Müslüman olmazdı Bir bakıma Müslümanlar Ömer b Hattab’ın Müslüman olmasından tamamen ümitlerini kesmiş gibiydiler

Bu nedenle ashab-ı Kiramın en yiğitlerinden biri olan Hz Hamza kılıcını çekerek:

-Ey Allah’ın resulü! İstersen Ona izin ver Eğer iyilik için geldi ise kendisine bol bol iyilik ederiz Eğer kötülük için geldiyse onu kendi kılıcıyla öldürürüz dedi

Bu arada Cebrail (as) peygamberimizin yanına gelerek Ömer b Hattab’ın müslüman olmak üzere yanına geldiği haberini getirmişti Bu nedenle peygamberimizin yüzünde güller açarak:

-Siz ona izin veriniz ve ona dokunmayınız buyurdu

Ömer yanında iki sahabi olduğu halde Erkam’ın evinin kapısını çalınca kapıcı görevinde bulunan Bilal-i Habeşi onlara kapıyı açıp buyur etti Peygambermizde yerinden kalkmış ona doğru yürü-müştü İkisi evin avlusunun ortasına yakın bir yerinde karşılaştılar

Peygamberimiz Ömer b Hattab’ın kuşağından tutup kendine doğru çektikten sonra:

-Ey Hattab’ın oğlu? Bize ne getirdin? Buraya ne ile geldin? Vallahi Allah’ın (cc) sana bir musibetiyle vurup indirinceye kadar şu halinde duracağını sanmıyorum buyurdu

Ömer b Hattab gözlerni yere indirirken:

-Ey Allah’ın resulü! Ben Allah’a (cc), Allah’ın resulüne ve Ona allah’tan gelen şeylere iman edeyim diye yanına gelmiş bulunuyo-rum dedi

Onun bu sözleri üzerine peygamberimiz:

-Allah-ü Ekber diyerek tekbir getirdi Ashabından yanında bu-lunanlarda Ömer b Hattab’ın Müslüman olduğunu anladılar, on-larda tekbir getirdiler Tekbir sesleri bütün Mekke’de duyuldu Müşriklerin irkilerek yerlerinden silkinip kalkmalarına neden oldu

Ömer b Hattab o ince çizgiyi geçmiş, artık müşrik Ömer b Hattab müslüman HzÖmer b Hattab olmuştu ve bu değişimi bir heyecan halinde yeni yeni farkına varıyordu

Müslüman oluşu Müslümanları çok sevindirmişti ve Onu bütün içtenlikleriyle kendilerinden kabul etmişler, bağırlarına basmışlardı Fakat Hz Ömer b Hattab derin bir eksiklik duygusu içindeydi İçinde bulunduğu Müslüman kardeşleri inançları için nice yıllardan biri türlü baskılar altındaydılar Pek çoğuda işkencelerden işkencelere uğratılmışlar, bu işkencelerin izleri bir madalya gibi vücutlarında kalmıştı Şüphesizkı bu baskı ve işkencelere sabrede-rek her ne olursa olsun inançlarını bırakmayarak manevi yoldan çok büyük mesafeler almışlar çok ama çok yükseklere çıkmışlardı

Hz Ömer b Hattab kendin ulu bir dağın eteğinde minik bir fare gibi hissediyor, onlar gibi olmak için derin, güçlü ve engel olunamaz bir arzu hissediyor, yerinde duramıyordu

Dini için diğer kardeşleri gibi baskılar altında tutulmak, işken-celerden işkencelere uğratılmak ve sonuçta onlar gibi Allah (cc) katında makbul bir yere yükselebilmek en büyük ereği olmuştu Din kardeşlerinin uğradığı baskı ve işkencelerinden kendinede bir pay istiyordu Bu payı alıp sabredebilirse ancak onlarla eşit bir duruma gelebileceğinin farkındaydı

Bu nedenle kendi kendine:

-Ey Ömer! Şu kardeşlerin dinleri için işkencelerden işkencelere, musibetlerden musibetlere uğratılırken bunlardan bir pay almaman senin için çok büyük bir eksiklik ve ayıptır

Ben şimdi Mekke halkından Resulallah’a ve Müslümanlara düşmanlıkta en azılı olan kim ise onun yanına varayım da Müslü-man olduğumu haber vereyim O da elinden geliyor, gücü yetiyorsa bana diğer kardeşlerim gibi işkencelerden işkencelere, musibetler-den musbetlere uğratsın dedi

Hz Ömer b Hattab Ebu Cehil b Hişamdan daha sert, daha katı, düşmanlığını inatla sürdüren bir başka kişi daha tanımıyordu Bu nedenle müşriklerin en azılısı olarak kabul ettiği Ebu Cehil Amr b Hişam’ı aramaya başladı

Amr b Hişam evindeydi Hz Ömer varıp Ebu Cehil’in kapısını çaldı Ebu Cehil kapısını açınca onu gördü Hemen:

-Ey kızkardeşimin oğlu! Hoş geldin, sefalar getirdin Sende be-nim için o anlaştığmız konuda bir haber var mı? Diye sordu

Hz Ömer Ebu Cehil’e biraz daha yaklaşarak:

-Ey Allah’ın (cc) ve Resulü’nün düşmanı! Evet vardır Ben ya-nına Allah’a (cc) ve onun resulü olan Muhammed’e (as) iman ve kendisinin getirip bildirdiği şeyleri tasdik ettiğimi sana haber vere-yim diye geldim Artık sen benim için elinden gelen bir şey varsa onu yapmaktan kendini alı koyma dedi

Ebu Cehil onun bu sözleri karşısında kapıyı çarparcasına yü-züne kaparken:

-Ey Ömer! Ey Hattab’ın oğlu! Allah (cc) seni de, getirdiğin haberi de çirkin ve iyiliklerden uzak etsin Allah (cc) senin de belanı versin Getirdiğin haberinde belasını versin diye bağırdı

Hz Ömer b Hattab Ebu Cehil’in yanından bir bakıma eli boş dönünce Müslümanların bir diğer azılı düşmanı olan dayısı Velid b Mugire’nin yanına gitti Kapısını çalınca içerden:

-Kim o? Denildi

O da:

-Ey Ebu Halid! Ben Hattab’ın oğluyum Senin için bir haberle gelmiş bulunmaktayım deyince Velid b Mugire kapıya, Hz Ömer’in çıktı

Ömer onu görünce:

-Ey dayı! Sen benim müşriklikten çıkıp yeni dine girdiğimi, Mu-hammed’e (as) tabi olduğumu duydun mu? Diye sordu

Velid b Mugire ondan böylebr söz beklemiyordu Bu nedenle söylediklerine inanmadı Bu nedenle:

-Ey Ömer! Ey kız kareşimin oğlu! Sen gerçekten şu söylediğini yaptın mı? Diye sordu

Ömer:

-Evet, yaptım dedi

Velid b Mugire irkilerek:

-Ey Ömer! Sen şu dediğin işi sakın yapma, Sen o işten sakın dedi

Ömer:

-Ey Dayı! Ben sakınmamı tavsiye ettiğin işi çoktan yapmış bu-lunuyorum Ben Allah (cc) ve Resulüne iman ettim Allah’tan (cc) başka ilah bulunmadığına, Muhammed’in (as) kulu ve resulü ol-duğunu şahadet ederim Sen şu yaptığım işi git kavmine haber ver dedi

Velid b Mugire onu döndürebileceğini sanarak:

-Ey kız kardeşimin oğlu! Sen eski işin üzerinde sebat et Halk seni eski halin üzerinde bilsin Er kişi kendi halinde sabahlar, kendi halinde akşamlar dedi

Hz Ömer b Hattab:

-Vallahi ey dayı! Benim için iş açıkça belli olmuştur Ben artık dönülmeyen bir yola girmişimdir Sen benim Müslüman olduğumu kavmine haber ver dedi

Velid b Mugire geriye doğru çekilerek:

-Ey kız kardeşimin oğlu! Vallahi senin şu işini kavmine haber veren ilk kişi ben olmayacağım deyip Ömer’in yüzüne kapıyı ka-pattı

Hz Ömer dayısından böyle bir tepki beklemiyordu Müslüman olduğunu işitince bağırıp çağıracağını, hatta üzerine yürüyeceğini zannediyordu Bir bakıma Velid b Mugire’nin bu kaçar gibi dav-ranışı onu hayal kırıklığına uğratmıştı

Kendi kendine:

-Vallahi şu dayımın bana yaptığı hiç bir şey değildir Ben ondan bana karşı daha sert davranmasını beklerdim diye söylendikten sonra bir başka müşrikin kapısını çaldı

Müşrik kapıya çıkınca:

-Ey kişi! Benim Müslüman olduğumu biliyor musun? Diye sor-du

Adam Ömer’in söylediklerini inanmayarak:

-Gerçekten sen babanın dinini bırakıp da Muhammed’e mi tabi oldun? Diye sordu

Ömer’de:

-Evet! Ben şu söylediğini yapmış bulunuyorum dedi

Adam:

-Ey Ömer! Sen şu söylediğini sakın yapma diye bağırdı

Ömer:

-Ben söylediğimi pişman olup geri dönmemek üzere yapmış bulunuyorum dedi

Adam bunu sözleri duyunca kapıyı Ömer’in yüzıne hışımla ka-padı

Ömer müşrikin kendisine karşı sert davranmasını bekliyordu Bu nedenle bir kez daha hayal kırıklığına uğradı

Kendi kendine:

-Şu adamın bana yaptığı iş bir şey değildir Onlar Müslüman halkı dövüyorlar ama bana hiç kimse dövmüyor dedi

Ömer’in içi müslüman olduğunu kavmine bir an önce duyur-mak, onlardan gelecek olası tepkileri karşılamak için yanıp tutuş-maktaydı Önüne gelen müşriklere müslüman olduğunu söylüyor; adam hayretle yüzüne bakıyor, sonrada hemen yanından kaçarca-sına uzaklaşıyordu

Karşılaştığı bir müslüman Ömer’e:

-Ey Ömer! Sen Müslüman olduğunu bütün kavmine bildirmek mi istiyorsun? Diye sordu

Ömer’de:

-Evet! Öyle yapmak istiyorum dedi

Müslüman:

-Ey Ömer! O halde sen boşuna buralarda dolanıp durma Sen Cumah oğulllarında Cemil b Mamer’in yanına git O şimdi Ka-be’de Hıcr mevkiinde yalnız olarak oturmaktadır O sır saklamayı bilmeyen, dedikoduyu pek seven bir kişidir Sen ona Müslüman olduğunu söyle O senin yerine Müslüman olduğunu bütün Kureyş kavmine yayıp bildirir dedi

Ömer Müslüman’ın dediğini yaptı Cemil b Mamer’in yanına gidip:

-Ey Cemil! Biliyor musun? Ben Müslüman olmuş bulunuyorum Atalarımın dinini bırakıp Muhammed’e (as) tabi oldum Onun dinine girdim Sen bu sırrımı yanında tutta kimseye söyleme dedi

Cemil b Mamer Ömer’in bu sözlerini duyunca hemen ayağa fırladı Ridasını toplayarak müşriklerin topluca oturdukları yere doğru seğirtti Kabenin kapısı yanına dikilerek avazı çıktığı kadar:

-Ey Kureyş cemaati! Haberiniz olsun ki Ömer b Hattab dinin-den çıkmış başka bir dine, Muhammed’in dinine girmiştir diye bağırdı

Ömer’de Cemil’in yanına dikilerek:

-Şu adam doğru söylemektedir Ben Müslüman olmuş, Mu-hammed’in (as) dinine girmiş bulunmaktayım Allah’tan (cc) başka ilah olmadığına Muhammed’in (as) de Onun kulu ve resulü olduğuna şahadet ederim dedi

Onun bu sözlerini duyan müşrikler silkinip yerlerinden fırladı-lar, Ömer’in üzerine saldırdılar, güneş başlarının üzerinde yükse-linceye kadar çarpışıp, dövüştüler

Sonunda Ömer yorulup bir kenara oturarak:

-Ey müşrikler! Ben şimdi elinizdeyken istediğinizi yapınız Al-lah’a (cc) yemin ederim ki biz üç yüz kişi olsaydık ya biz yenilir burayı sizlere bırakırdık, ya da siz yenilir burayı bizlere bırakırdınız diye bağırdı

Ömerle müşrikerin çarpışmaları, döğüşmeleri sırasında çıkan gürültüyü, şamatayı duyan müşriklerin ileri gelenlerinden üzerinde yemen işi çizgili bir gömlek bulunan yaşlı bir kişi gelerek onlara:

-Sizler burada ne yapmaktasınız? Nedir bu haliniz? Diye sordu

Müşrikler:

-Hattab’ın oğlu atalarının dininden çıkmış, bir başka dine girmiş dediler

Adam da:

-Onu kendi haline bırakınız O kendisi için yeni bir din seçmiş ise bundan size ne? Ne istiyorsunuz ondan? Sizler ne kadar aptal, ne kadar cahil insanlarsınız Adiyy b Kab oğullarının onu size böylece teslim edeceklerini mi sanırsınız? Şu yaptığınızla sizler kavminiz araında kin ve nifak tohumları saçmaktasınız Şunu iyi biliniz ki ben onun koruyucusuyum Onun başından dağılınız, Onu rahat bırakınız diye bağırdı

Müşrikler Ömer’in başından bir elbisenin insan bedeninden sıyrılılıp ayrılışı gibi sıyrılıp ayrıldılar

Gelen adam Kureyş kavminin ileri gelenlerinden Sehm oğulla-rının ulusu ve seyyidi Âs bVail’di

Ömer müşrik olmasına rağmen Âs b Vail’in bu hareketini ömrü boyunca unutmamış, onu hep hayırla anmıştır

Ömer Kureyş kavminin ileri gelenlerindendi Kendisi cesur, güçlü kuvvetli, gözü özü pek bir kişi idi

Peygamberimizin duasının hürmeti nedeniyle Ömer’in iman edişi müslümanlar için bir fetih, hicreti yardım, halifeliği ise bir rahmettir

O Müslüman oluncaya kadar Müslümanlar Kabe yanında açık-tan namaz kılmaktan çekinirlerdi,, buna kadir olamazlardı

O müslüman olunca müşriklerle dövüştü, kendisi Kâbe yanında namaz kılınca diğer müslümanlarda onun gölgesinde namaz kıldı-lar

Hz Ömer doğru özlü, açık sözlü bir kişi idi Müslüman olduktan sonra peygamberimize:

-Ya Resulallah! Bizler ister ölü, ister diri olalım hak üzerinde değilmiyiz? Diye sordu

Peygamberimiz onun bu sorusuna:

-Ey Ömer! Evet! Varlığım kudret elinde bulunan Allah’a (cc) yemin ederim ki siz ister ölü, ister diri olunuz; hiç şüphesizki hak üzeresindesiniz buyurdu

Bunun üzerine Hz Ömer:

-Ya Resulallah! Biz hak şu müşriklerde bâtıl üzerinde oldukları halde ne diye dinimizi gizliyoruz? Vallahi biz İslamiyet’i küfre karşı açıklamaya daha haklı, onlardan daha layık olanlarız Allah’ın (cc) dini muhakkak ki müşriklerin dinine üstün gelecektir

Ey Allah’ın Resulü! Müşrik olan kavmimiz dinimiz nedeniyle bizimle çarpışmak isterlerse bizde onlarla çarpışırız Bize karşı insaflı olurlarsa bizde bunu kabul edip onlara karşı insaflı oluruz dedi

Peygamberimiz:

-Ey Ömer! Şu söylediğin için henüz yeterince güçlü değiliz bu-yurdu

Ömer silkinip kalkarak:

-Ey Allah’ın Resulü! Seni hak din ve kitap ile peygamber gön-deren Allah’a (cc) yemin ederim ki hiç çekinmeden, korkmadan oturup İslam inanç esaslarını açıklamadığım hiç bir küfür meclisi kalmayacaktır

Seni hak din ve kitapla gönderen Allah’a (cc) yemin ederim ki biz muhakkak ortaya çıkıp dinimizi serbestçe yaşayacağız dedi

Ömer’in bu isteği öylesine içten idi ki peygamberimizde kabul edince Müslümanlar iki saf hâlinde ortaya çıktılar

Saflardan birinin başında Hz Hamza diğerinin ise Hz Ömer vardı

Sert ve kararlı adımlarla, yerin toprağını tozuta, tozuta Mescid-i Haram’a geldiler

Müşrikler hıcr mevkiinde her zaman olduğu gibi oturmaktay-dılar

Müslümanların iki saf halinde geldiklerini görünce bir Ham-za’ya bir Ömer’e baktılar Müslümanlar gelip Mescid-i Haram’ın yanına oturdular Müşriklerin hiç birisi yerinden kalıp onlara mü-dahale etmeye cesaret edemedi Elleri yanlarına düştü O gün müş-rikler için zelilliğe uğrayıp, hüzne ve kedere boğuldukları bir gün oldu

O gün Resulallah Ömer’e:

-Ey Ömer! Sen hak ile batılı ayıran kişisin, sen Faruk’sun bu-yurdu Ona Faruk ismini verdi

Ömer Faruk bir Mecusi olan Ebu Lü Lü tarafından hançerlenip şehit edilinceye kadar bütün gücüyle İslam’a hizmet etti Aşere-i mübeşşereden (Sağlıklarında cennetle müjdelenen on mutlu sahabiden) birisi oldu

Büyük İslam alimlerinden Abdullah b Mes’ud’a göre Hz Ömer’in ilmi bütün arap kabilelerinin ilminden daha fazlaydı

Hz Ömer gece yarısından sonra namaz kılmayı sever, bu na-mazlarında:

-Ey Allah’ım! Beni iyilerle öldür Beni kötülere halef kılma Beni Cehennem azabından koru Beni hayırlı kişilerin arasına kat

Allah’ım! Ben Senden Senin yolunda şehit olmak, rasulünün yurdunda ölmek dilerim diyerek dua ederdi

Yüzüğünün kaşında:

-Ey Ömer! Sana vaiz olarak ölüm yeter tümcesi yazılıydı

Hz Ömer bir gece rüyasında kendisini kırmızı bir horozun iki kere gagaladığını gördüğünde:

-Beni acemlerden bir adam öldürecek demiş, gerçekten de Me-cusi bir kişi olan Mugire b Şube’nin kölesi Ebu Lülü tarafından zehir sürülmüş iki başlı bir hançerle hançerlenmiş, şehiden vefat etmiştir

Kendisini Mecusi bir köle tarfından vurulduğunu öğrenince:

-Hamdolsun o Allah’a (cc) ki ölümümü İslam’a mensubiyet iddia eden ve La ilahe illallah ile karşıma çıkacak olan bir adamın eli ile mukadder kılmadı diyerek Allah’a (cc) hamd etmiştir

O adaletin simgesiydi Halifeliği döneminde yeryüzünü adaletiyle doldurmuştu

Vefat ettiğinde peygamberimiz ile Hz Ebu Bekir gibi altmış üç yaşındaydı

Hz Ömer b Hattab esmer tenli, iri gövdeli ve uzun boylu gös-terişli bir Zat-ı Muhterem idi İnsanların arasında yaya yürürken binitliymiş gibi üzerlerinde görünürdü

Kaba ve seyrek sakallı, kızılımtrak ve çok saçlı idi Başının en tepesi açılmıştı Bu kısım tamamen saçsızdı Gözlerinin akında çokça kırmızılık vardı Yürürken hızlı yürür, kimse onu yetişip geçemezdi

Kendisi Kuran hafızıydı


Allah (cc) Ondan razı olsun





===============

Alıntı Yaparak Cevapla