Yalnız Mesajı Göster

Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihu;L-İslam,Tarih'in Tarifi:




Tarih Kapsamına Giren Şeyler:

Tarih geçmişte cereyan eden hadiselerin nakli olduğundan, gayet geniş bir kapasitesi vardır Bu yüzden tarih ilminde bütün şubeleriyle kemale ermiş bir tarihçi gösterilemez Tarih, hadiselerin cereyan et­tiği yer ve ülkeler bakımından Coğrafyayı için alır İnsanla ilgili ol­duğu için Sosyoloji'yi de içine alır Bizden öncekilerin bilgi ve bulgu­ları naklettiği için Matematik, Tıb Hukuk Felsefe, Ahlak gibi ilim­lerin genellemelerimde kapsamına alır Hatta bütün ilimlerin ince­lenmesi aynen tarihçiliği gerektirdiğinden ilimler tarihine de uzanır
Dîni ilimlerin incelenmesi ise başlı başına tarih konusudur Ze-hebî şunları söyler:
«Benim Tarİhü'l İslam adlı ansiklopedik tarihimde bahsi geçen fenİere gelince; ben bunları gayet kısa olarak ele alıp onların layıkıyla hakkını vermedim Öyle yapacak olsaydım 600 cilt tutardı (Burada Zehebî'nin kendi el yazmasını kasd ettiğini unutmayın Onun şu anda baskısı devam eden arabca 21 ciltlik el yazması aslı baskıda takriben 75 cilt olacaktır Buna göre ilimlerin hakkını ver­eydi 2300 cilt eder)
Sahavfnin "El-İlan bit-Tevbih" adlı eserinin 151 ci sayfasında bizzat Zehebî'nin el yazısından bunları okuduğunu ve bu kitaba tam kırk ayrı tabakadan insanın tarihlerinin verildiğini anlatır
Günümüzde tarih: Yazının icadıyla bu güne gelinceye kadar in­san oğlunun evreminde meydana gelen her türlü olayları, gelişmeleri ve bilimleri, belirli metodlar kullanarak inceleyen ilme Tarih deniyor Buna göre Tarihçiler geçmiş çağlan: 1-Yazıdan önce 2-Yazıdan sonra olmak üzere ikiye ayırırlar Tarih öncesi zamanı incelemek için batı­lılar, bir takım aslı olan ve olmayan nazariyeleri, bu günün gelişentekniğinide yanına aldığını iddia ederek yeni bir ilim ortaya attılar Buna Preistuar adını verdiler Bunun usulü tarih usulüne uymaz
Yeni tarih anlayışına göre insanlık tarihini devrelere ayırıp bun­lara çağ adını verirler, tik çağ, orta çağ, yeni çağ, yakın çağ Müslü­man tarihçiler ise yaratılıştan başlayarak peygamberimize kadar olan kısmı mukaddes kitaplara, Kuran ve hadise ve reddi zor olan rivay­etlere dayanarak genel hatlarıyla ele alırlar Peygamberimize gelince onu Siyer Meğazî, Şemail, Mu'cizat tebliğ ve ta'limât gibi ayrı ayrı konularda toplamışlardır Kimide yıl sıralamasına giderek Mekke dö­nemi Medine dönemi diye tertip etmişlerdir Ondan sonrası ise taba­kalara ayrılırlar Kimi 10 yılı kimi 20 yılı tabaka olarak alarak onagöre bilgi verirler
Tabi materyalist kafa ile tarih bir çok yanlışlık ve tahminlerle doldu Batıdaki keşifler, sanayi hamleleri, fizik ve kimyanın ilerle­mesi batı insanına bir çok avantaj sağladı Bunlar bu avantajı haklı oldukları yerde kullanmakla kalmayıp hiç bilmedikleri şeylerdede ha­kları olmadığı halde bu gelişimi istismar ettiler "Yazının icadım" uydurma olarak icad ettiler Sonra buna göre bilinen tarih ve bilin­meyen tarih (tarih öncesi) diye ikiye ayırdılar Eski kemik ve taşların resimlerin incelenmesinde bir takım metodlaT kullandıklarını iddia ettiler Bu araştırmaların çoğu geçen yüzyılda başlatıldı Sırf Avrupa sömürü düzenine destek sağlayıp diğer milletlerin elinde avcunda ne varsa kendilerine geçmeyi planladılar Bu çalışmalar tarih öncesi olaylar değil, tarih sonrasını da perişan etti Bu nazariye ile insan Ademin çocuğu olmaktan çıkıp maymunun çocuğu haline geldi: Bu horlayıcı nazariyeyi batılı hür ve geçmişleri parlak olan bütün muha­lif milletleri yok etme propogandası olarak kullandı Kimi yerde çivi yazısını okudukları iddiasıyla bu gün Kuzey İrakta gayet azınlıkta olup neye taptıkları bile belli olmayan Asurluları tarihin en büyük imparatorluğu ilan ettiler, kimi etnik gurupları dünya medeniyetinin kurucusu ilan edip bütün insanlığı onlara borçlu kıldılar Kimileri Al­lah'a inanan güçlü ve soylu milletleri horlamak için bu menhus me­todu atom bombası gibi ilim adına patlatıp, o, yüzlerce yılda kurula­bilen medeniyeti yerle bir ettiler Orta Asya'da Orhun Anıtları hala okunup anlaşılamadığı halde onu okuduğunu iddia edip yer yer herkesin kabul edebileceği «Ey türk milleti, Üstündeki gök çökmedik-çe» diye başlayan ululayıcı ifadelerle bu nazariyelerinin doğrulu­ğunu tasdik ettirip, arkasından koskoca bir milletin atasını kurt yapıp çıktılar Hiç bir İslam Ülkesinde bu güne kadar asla tek bir nu­munesi bile görülmeyen, kendi uydurdukları bir düzmeceye "Fatih Kanunnamesi" adını vererek Osmanlıyı şeriat devleti değil dikta reji­mi diye yutturdular Oysa bu kanunnamenin sadece bir nüshası olup oda Viyana'da bulunması İslam Ülkelerinin hiç birinin kütüphaneler­inde bulunmayışı, İstanbul'a bağlı o günkü hiç bir Kadılık merkezler­inde olmayipta sâdece Batılılarda, o da eski bir nüsha değil daha yüzelli ikiyüz yıl önce geliştirilen bir hatla ve bozuk Osmanlıca ile yazılı bir nüsha oluşu nasıl bir rastlantı acaba "?Evet Saltanat için sultanların birbirine kılıç çektiği, kan döküldüğü olmuştur Ama buna meşruiyyet verme nereden çıktı
Bize göre tarih Hz Ademle başlamıştır Zira iik suhuf ona inmiş, ilk kitabı okuyan insan Hz Adem atamız olmuştur Bu hususta yahu-diler de, hıristiyanlar da bizim gibi inanmaya mecburdur Zira onla­rın din kitablanda bunları böyle bildiriyor Bir şeyi bilmiş olmak di­ğer şeyleride bilmeye yardımcı olur Ama bildirmiş olmaz Ne yazıkki insan acelecidir, ve fıtratında bilmediğini bilmişîik yapma gibi bir se­ciyesizlik vardır Ona binaen ulu Yaratıcı: «Bilgiyin olmadığı şeyin (bilirim diye) peşine düşme! Zîra kulak, göz ve kalb bunların hepsi bu bilgiçlik taslama yüzünden sorumlu ol­muşlardır» [İsra36] buyurdu Yine Allah (cc) Hucurat 12ci ayetinde şöyle buyurur:
«Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının! Çünkü zannm bir kıs­mı günahtır»
Böylece Allah, tahmine dayalı, hiçbir ilmiliği olmayan fikir or­taya atmaktan sakınmayı emredip bunu haram kılıyor Yine tahminin hepsini reddetmiyor, bir kısmını yasaklıyor
İşte materyalist batı insanı, teknoloji silahının azametini kavrar kavramaz bütün dünyayı emrine almayı, dünyanın bütün nimetler­inin kendilerinin öz malı olduğuna inanarak onu kimin elinde olursa olsun ele geçirmek için bütün yollara başvurmayı meşru saydılar Öyîe meşru saymaki adeta çarmıhtan îsa (as)'ı kurtarma hücumuyla insanlığa saldırdılar ve koskoca Afrika kıtasını, sopalarla inlete inle-te esir pazarlarında satarak erittiler Geri kalan direnç gücü olmayan zavallı Afrika insanını da kahırları altına aldıkları kıtanın nimetler­ini sömürmede içşi-köle olarak kullandılar Afrikayla beraber Avu­stralya, Hindistan, Güneydoğu Asya ile Pasifik, Hint Okyanusu ve Büyük Okyanustaki dünyanın en güzel adalarımda işgal ettiler Bu­gün artık o yerlerde o yörelerin yerli halkı yoktur Sadece neslin var­lığına örnek göstermek için bıraktıkları birkaç talihsiz damızlık mev­cuttur
Bizde denedikleri ve yüzde elli başarılı oldukları gibi Avrupalı hakim güç, Afrikalının kara derisini görünce, ne olur ne olmaz, okurlarda başımızda bela olur diye Afrikalının tarihini Afrikalıdan önce yazıp «beyaz adam eti yiyerek geçinen» bir mahluk şeklinde takdim ederek tarihlerini kapkara katrana buladılar Ondan sonra istiklal verdikleri yerlerin başına geçirdikleri münevverleri(!) de adam yiyen babasının utancını atmak ezikliğiyle hala belini doğrultup mil­let mefhumunun şuurunda olamadı Bu utanmaz herifler yağmaladı­kları Afrikayı Tarzan filimleriyle dünyaya öyle acayip olarak propa­ganda ettilerki seyreden herkes Afrikalı zavallıyı yunalardı

Alıntı Yaparak Cevapla