Prof. Dr. Sinsi
|
Aşk Böyle Yaşanır
AŞIK OLANLAR BENİ DİNLEYİN
Merhaba Halit Bey
Evlilikle ilgili anımı çok ilginç buldunuz Benden de bunu bir mektup haline getirip, size göndermemi istediniz Ben de, hayatımın hatasını yazmayı kabul ettim îstedim ki, benim düştüğüm bu hatayı, ikinci bir genç kız yaşamasın Çok zor olan o acıları görmesin
Ben Bursa'da doğdum ve Bursa'da büyüdüm Babam orta halli bir işçiydi Üç kardeştik, en büyükleri bendim Annem kadın hastalığından vefat ettiğinde, ben ortaokul son sınıfta, diğer iki kardeşlerim de ilkokuldaydılar
Babam aceleci davrandı, annemin vefat edişinden kısa bir süre sonra evlendi Tahmin edeceğiniz gibi gelen ikinci annemizle sorunlar yaşamaya başladık Babam yeni gelen hanımın "bırakıp giderim" tehditleri altında bizleri ihmal etmeye başladı Çok zor günler geçiriyorduk Ben olanların farkında olduğum için her şeyi içime atıyor, kendi köşeme çekiliyor, durumumuza ağlıyordum Allah o acıları hiçbir genç kıza yaşatmasın
İkinci annemizin ısrarıyla babam iki kardeşimi önce evlâtlık verdi, sonra da baskılar sonucu aldı
84
Yetiştirme yurduna verdi Ben bu olaydan dolayı çok mutlu olmuştum Çünkü kardeşlerim dayaktan, hakaretten ve açlıktan kurtulmuşlardı Ben ise, büyük olduğum için evde kaldım, sitemleri, hakaretleri ve dayanılmaz baskıyı yaşamaya devam ettim Tek mutluluğum ve tesellim, hafta sonu kardeşlerimi ziyaret ederek, onlarla geçirdiğim saatlerimdi
Sağ olsun amcam, o yıllarda bize çok destek oldu Hem bana hem de kardeşlerime harçlık verir, acil ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışırdı Halbuki kendisinin de durumu iyi değildi Eşi Seçil Yenge de bizleri evine çağırır, banyomuzu yaptırır ve çamaşırlarımızı yıkardı Allah razı olsun o hanımdan ve amcamdan  
Yıllar böyle acılarla geçti
Lise ikinci sınıftaydım Genç kızlık duygularımın, tozpembe hayallerin, olmayacak düşlerin dünyamı sardığı, sarstığı yıllar  
Çevremdeki arkadaşlarım aşk oyuncağıyla çoktan oynamaya başlamışlardı Bana da ilgi duyan bir çocuk vardı ama benim gözüm bir başkasına takılmıştı Coğrafya öğretmenimize  
Benim içimde bulunduğum ortamdan dolayı çok iyi niyetle ilgi gösterip yardımcı olmak isteyen öğretmenime tutulmuştum Herhalde kara sevda buydu Yemeden, içmeden, uyurken, rüyamda, yürürken hep onu düşünmek ve onunla bir hayatı paylaşmak  
Çok iyi biliyordum bu olmaz bir şeydi Konuyu kime açsam gülüp, geçerdi Bunu da biliyordum Gel de içimi saran aşk ateşine bir söz geçir Yanlış başlayan yanlış gelişen bir sevdaydı bu  
Öğretmenimiz bizim tarafta oturduğu için yolda minibüste sık sık karşılaşıyorduk Benimle her karşılaşmada
85
bana ilgi gösterir, problemlerimi sorar ve yardımcı olurdu Ama bir türlü kendisine yangın olduğumu arılamıyordu, ben de bunu anlatamıyordum
Bir yıl bu şekilde geçti
İkinci yıl kesin şekilde hocama gidip, duygularımı açmayı düşündüm Mutlaka kendisi için beslediğim duygularımdan haberdar olmalıydı
"Aşkın gözü kördür" derler ya, gerçekten öyle  Ne yaptığını, yaptığım işin nasıl sonuçlanacağını sakin kafayla düşünüp, planlayamadığım için, hislerini ne diyorsa o tarafa doğru gidiyordum
Hocama olan ilginin bence iki temel nedeni vardı Birisi, bana acıyarak ilgi göstermesi ve yardımcı olmasıydı İkincisi de ev hayatımda artık bunalmıştım, bir an önce kendimi bir yere atıp, kurtulmak istiyordum
Sonra sevdiğim bir öğretmendi Onun dünyasına girmek ve onunla hayatı paylaşmam demek, hem kısa yoldan acılardan kurtulmak, hem de görgülü ve medenî bir insana eş olmak demekti
Ama bütün bu mantıklı hesapların ötesinde bütün mantığını durduran şey, hocama olan tutkumdu
Yine aynı minibüsle gelirken, büyük heyecanla ve terler içinde kalarak:
- Hoca, sizinle önemli bir konuyu konuşmak istiyorum, bana zaman ayırabilir misiniz? Dedim
Kabul etti Beni o gün saat 12 30'da harita odasına çağırdı
Gittim Hayatımın en heyecanlı, en hatalı ve en deli bir anıydı Şimdi düşünüyorum, bu resmen delilikti
86
Oturduk, bana çay ikram etti Yine sorularımla ilgilendi Ben ise, boncuk boncuk terliyordum Yalnızca aklımı o kelimeye kilitlemiştim, başka hiçbir şeyi duyacak durumda değildim
O kelime:
- Hocam, ben sizi çok seviyorum Gülümsedi,
- Tabiî ki ben de seni seviyorum, dedi Sen çok cici bir kızsın İnşaallah bu problemlerin biter, bu günlerin tatlı bir haüra olarak kalır
Gözlerimi kapattım, son bir çırpınışla:
- Hayır hocam, dedim Öyle değil Ben size tutuldum Bir yıldız sizde başkasını düşünemiyorum
Çok olgun ve çok sakin karşıladı
- Tahmin ediyordum, dedi Bu çok doğaldır Birçok' öğrenci iyi niyetli öğretmenlerine ilgi duymuştur Ama bunun çok büyük riskleri var
Çocuklukla yine atıldım
- Ben bütün risklere hazırım Yeter ki, "Hayır" deme  
Hocam, hep alttan alıyordu
- Seni çok iyi anlıyorum, dedi Çok kötü günler geçiriyorsun İyi bir himayeciye ihtiyacın var Benim de ilgimi yanlış yorumladın Ben senin yalnızca öğretmeninim, o kadar Başka türlü yorumlama  
Kendimi sıktım, ağlamaya başladım
- Her şeye razıyım, n'olursunuz beni reddetmeyin Yoksa yaşayamam intihar ederim
87
İntihar kelimesi hocamı da korkutmuştu
Hocam bu problemi aşmak için binbir yorumlar yaparak bunun imkânsızlığını anlatıyordu
Evlenmek istemediğini, çok büyük yaş farkımız olduğunu, bu evliliğin asla yürümeyeceğini, yaşlı anne ve babasının buna müsaade etmeyeceklerini daha birçok nedenle bu işin olmazlığını anlattı
Ayrıldık Ama benim bu işi bırakmaya niyetim yoktu Evlerine gittim, annesini gördüm, ona durumu anlattım Eğer kabul etmesi halinde "kul, köle" olacağımı ifade ettim
Neyse sonuç olarak öğretmenim istemeyerek ikna oldu, lise bittikten sonra da evlendik
İşte hayal bile edemeyeceğim problemler de ondan sonra başladı
Aramızdaki on beş yaştan fazla farklılık, her davranışa, her değerlendirmeye ve her isteğe yansıyordu Bir konuda asla ortak nokta bulamıyorduk Yaşlı anne ve babası benden ve hizmetimden memnun değildi
Ayrıca kardeşlerimle ilgilenmem de sorunları artırmıştı Özet olarak biz çok yanlış bir evlilik yapmıştık
Çocuğumuz da olmadı, yalnızca iki yıl süren bu evlilik noktalandı Kendime bir iş buldum, çalışmaya başladım Kardeşlerimi de yanıma aldım
Daha sonra da ikinci evliliğimi yaptım ve yurtdışına geldik
Diyeceğim şuydu:
Genç kızların dünyasına az çok "aşk" büyüsü girer Bazen bu aşk, akıl ve mantık dinlemez, sürekli yanlışlar yaptırır Ama şunu çok iyi bilsinler ki, aralarında
88
fazla yaş farkı olanlar evlenmesinler Erken yaşta da böyle bir evlilik yapmasınlar Bilgi, görgü ve statü farkı olanlar da evlenmesinler
Önce kendi hayatlarını garanti edecek, okul ve iş konusunu halletsinler Daha sonra evliliği düşünsünler Öğretmenleriyle böyle bir yakınlığı hiç düşünmesinler Çünkü böyle bir evlilikten sonra mutlu olan görülmemiştir Nedeni ise, öğrenciyken gözümde çok büyüttüğüm dünyanın en iyi, en kusursuz insanı sandığım insanla evlenince müthiş bir hayal kırıklığı oluyor Aradaki resmiyet kalbimizce göremediğimiz bir çok şey gözler önüne seriliyor Bu da tam bir mutsuzluk getiriyor
Saygı ve sevgilerimle hocam Umarım ki bütün öğrencileriniz mutlu olur Sizlere de en iyi dileklerimle  
Sevcan AKDAĞ
AŞKIMI LEKELEMEM
Halit Abi,
Sizi kıramadan, yıllar sonra bir mektup yazdım Başımdan geçen olayları tam olarak kağıda dökemem Bilirsiniz ki, birçok hatıralar ifade edilemez Bazı hatıralar ise, içimizde yalnızca bize özgü kalır
Ben yalnızca sizinle ve okuyucularınızla paylaşabileceklerimi kaleme alıyorum Bunu da tam yapacağımı sanmıyorum ama sizin için deneyeceğim
Hatıralarımı, başımdan geçen olayların bir kısmını size anlatmamıştım Sağ olun sizin manevî desteğiniz, kitaplarınız bana iyi bir moral kaynağı oldu Ayrıca şu anda komşumuz olan bir ailenin Fatma ismindeki kızı sizin öğrencinizmiş Onunla sık sık görüşüyoruz, kitaplarınızdan konuşuyoruz
Çok şükür kendimi toparladım İnsanın içini yakan acılar asla bitmez Ancak acılara karşı barışıklık kazanıyoruz
Severek, birbirimize âşık olarak evlendiğimiz evlilik üç yıl sürdü Beyimle bir yıl doyasıya huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşadık Bir yıl sonra hastalığı ortaya çıktı Kalın bağırsaklarında ortaya çıkan kötü huylu kanser türü, rahmetli eşimi bizden ayırdı Hastalığı bir yıldan fazla sürmüştü Bu arada tatmadığım acılar, korkular, yaşamadığımız panik kalmadı
90
Hep günlerimiz "ölüm" korkusuyla geçti Onun acısı ve inlemesi karşısında duyduğum azabı ifade edecek bir kelime yoktur
Sonuçta iki çocukla beni yalnız bıraktı Hiç dilinden düşürmediği Allah'ına kavuştu
Son günleri çok sancılı geçiyordu Acısını artık uyuşturucular kesmiyordu Biz de bu dayanılmaz azap karşısında kahroluyorduk
Vefat etmeden bir gün önceydi
- Hanım, ben ölürsem, sen ne yapacaksın? Dedi Dayanamadım ağlamaya başladım
- Ne yapayım Çocuklarımı kucağıma alıp, Allah'a dayanarak ondan sabır isteyeceğim
- Yalnız, bu hayatta nasıl ayakta kalacaksın? Ailemiz de fakir olduğu için seni destekleyen kimse olmaz Ben sana hakkımı helal ediyorum Hiç gücenmem ve kızmam Zaten sana bir gün gösteremedim Münasip biri çıkarsa evlen kurtul
Ağlayarak kendimi dışarı attım
- Bunu benden nasıl istersin? Dedim Senin sevgini, senin aşkını mukaddes bir emanet gibi saklayacağım Bu evde hep sen olacaksın Bir yabancı erkek asla  
Tuttu elimden, gözlerinden akan yaşları bana göstermeye çalıştı
- Gideceğim yeri gördüm, dedi Şükür Allah'ıma o müjdeyi aldım Rabbim eğer bir kuluna hastalık ve musibet veriyorsa, onun mutlaka bir hikmeti vardır İnşallah bu hastalık bizim ebedî hayatımızı kurtaracak
91
Bir gün sonra rahmetli oldu Tam cuma günü öğlen ezanı okunurken  
Son anlarda bütün acısı bitmişti Sanki artık ölümü tekliyordu Benimle beraber Yasin Suresini takip ederken vefat etti
Rahmetli eşim vefat edince iki çocukla birlikte bu ağır hayat yükünü omuzlamak da bana düştü Çok fakirdik Üstelik eşimin bir yıldan fazla süren hastalığı, elimizdeki bütün birikimlerimizi bitirmişti
Çok talipli çıktı karşıma  Çok da zengin dullar geldi, gitti Hepsi de bana bol bol maddî refah vaadettiler Ama hiç kimsenin ne dediği hiç umurumda olmadı Çünkü benim dünyamın ışığı, kalbimin nuru ve yaşama direncimin kaynağı eşimin aşkı ve sevgisiydi Onu nasıl lekeleyebilirdim
Rabbim'den her namazımda diliyorum Beni bu tertemiz halim ve tertemiz duygularımla eşime kavuşturmayı nasip etsin
Artık kendimi çocuklarıma ve ibadetlerime adadım Her gün eşime Yasin okuyup, manevî bir gıda olarak gönderiyorum Çünkü maddî varlığı itibariyle aramızdan ayrıldı Ama gönül ilişkimiz, manevî irtibatımız ve evimizdeki taptaze hatıralarıyla bizimle olmaya devam ediyor O hâlâ başımızda ve evimizin babası  
Allah onun mekanını cennet etsin Bizleri de oraya lâyık etsin
Zehra TORUNOĞLU
AŞKIMIZA SAYGIMDAN DOLAYI EVLENMEDİM
Değerli Dostum, Kıymetli Hocam,
Eşim ve çocuklarımla birlikte saygı ve sevgilerimizi sunuyorum
Sohbetinizin tadına doyamadık Çocuklar ilk fırsatta yine sizi istiyorlar, lütfen unutmayın
İstediğiniz hatırayı yazıyorum "Aşk" adına her türlü sorumsuzluğu yapanlara karşı bir nebzecik cevap olmasını diliyorum
Çok küçük yaşta annemi ve babamı yitirmiştim Hem öksüz, hem de yetim olmak benim için dayanılması çok güç günler başlamıştı
Her şeyi hayal eder, her şeye imrenir ve her çocuğu da kıskanırdım Meselâ hangi çocuğu annesinin kucağında veya babasının elinden tutmuş olarak görsem, nasıl da kıskanırdım Âdeta, "Ya bana da bir anne ve baba bulun, ya da kimsenin de olmasın" diye düşünürdüm Bir anne ve bir babam olması için nelerimi vermezdim
Hâlâ onları rahmetle andığım bir aile bana sahip çıkmıştı Sahip çıkmakta ne, dışarıda aç susuz
kalmadım o kadar Ama bana asıl desteği emekli bir memur vermişti Ondan da Allah razı olsun Beni ilkokul ve ortaokula kadar okuttu Okuttu diyorum işte, perişanları oynayarak
Ortaokulu bitirdiğim yıldı Semra sınıfımıza o günlerde gelmişti Özenle dikilmiş bir kıyafet, sarışın saçları ve son derece temiz, tertipli haliyle bütün dikkatlerimizi üzerinde toplamıştı Sanki büyümüş-küçülmüş bir vakurluk içindeydi Ayrıca çok terbiyeli bir kızdı
İlçeye yeni tayini çıkan kaymakamın kızı  Benim ilk aşkım, Semra  
İlk gün "Sınıf başkanı sen misin?" diye gelmişti, yanıma Onunla karşı karşıya gelince dilim tutulmuştu sanki  Bir tarafa da kaçamayınca ter boşanmıştı birden "He" dedim, zorla Ama nasıl da kızarıp, titremiştim
Öğretmenlerimin beni koruması ve ayrıca çok çalışkan olmam, Semra'nın ilgisini çekmişti Ben utancımdan bir türlü rahat olamıyordum Ve bir türlü atamadığım aşağılık duygusu içindeydim Semra'nın yakınlığı o kadar ilerlemişti ki, bir an olsun benden ayrılmak istemiyordu Bir hastalıktan dolayı okula iki yıl ara vermesi, okul seviyesinin üstünde bir olgunluk getirmişti, kendisine Bir çok şeyleri daha iyi biliyordu
Bir gün okula annesiyle birlikte gelmişti Beni konuşmuşlar o akşam Annesi de görmek istemiş Kendileriyle okul bahçesinde karşılaştık Sonra beni uzaktan işaret etmişti Annesi bana doğru yöneldi Birkaç adım kala durdu Perişan ve pejmürde kılıklı bir çocukla karşılaşmanın verdiği hayal kırıklığıyla tepkisi çok sert olmuştu:
- Bana bak çocuk, dedi kızarak Seni bir daha bu kızımızın yanında görmeyeceğim Senin gibi bir köy yosmasını, Semra'ma asla yakıştıramam
Hışımla döndü, kızının kolundan tuttuğu gibi uzaklaştı
Bu beklemediğim hareket, beni şok etmişti Oraya oturmuşum Kulaklarımın içi uğuldamaya ve gözlerimin önü perdelenmeye başlamıştı Etrafımdaki her şey dönüyordu Oturdum, olduğum yere  Âdeta, nerede, ne zaman ve nasıl olduğumu unutmuştum Bu aşağılanma, zaten aşağılık duygusu içinde olan benim için son tükeniş ve cesaretimin bütün bütün bitişiydi
Günlerce kendi kendime hayıflandım, durdum "Ben kimim? Semra kim? Onunla nasıl arkadaşlık edebilirim? Bu işin böyle olacağını neden kestirememiştim? Bir öksüz çocuk  Bir çoban namzeti  Okumayı, okulda bırakmış, hayatını dağ ve taşlarla paylaşan bir köy çocuğu  Bir de kalkıyor kaymakamın kızma âşık oluyor Olacak şey mi bu? Çok yazık bunları bilmediğime " Evet kendi kendime çok, ama çok kızmıştım
Artık okulun sonu gelmişti Herkese yeni bir dünyanın, yeni ümitlerin kapılarının açıldığı, bana da son kapının kapandığı gündü Doya doya ağlayarak, bütün öğretmenlerimle vedalaştım Ama Semra'dan özellikle kaçıyordum Bana her fırsatta yaklaşmak istediğini günlerdir biliyordum, ama ikinci bir hatayı ve bir hayal kırıklığına daha düşmeyi istemiyordum
Ve okulu terk ediyorduk artık  Büyük ana kapıdan çıkarken, Semra'yla göz göze geldik Dudakları hüzünle kıvrılmış, gözleri çakmak çakmaktı
- Ne olur, dedi ağlamaklı bir ses tonuyla Beni bir dakika dinler misin? Bana çok kızdığını biliyorum Ama beni dinlemelisin, lütfen  
Ve hıçkırmaya başladı
- Annem, ben değil ki ondan dolayı bana kızıyorsun İnan ben senden çok daha fazla acı çektim Ben duygularımdan bir şey kaybetmiş değilim Ne olursun beni affet Bundan sonra da seninle görüşmek istiyorum
- Bir çobanla mı? Dedim, sitem ederek
- Sen beni hâlâ anlamadın, değil mi?
"Neyi anlamadım?" der gibi bakışlarımı Semra'nın yüzünde netleştirdim
- Sen çok dürüst, çok iyi bir çocuksun Seni bunun için seviyorum Bunu sana anlatamadım ki  
İçimin bir tuhaf olduğunu hissetmiştim Semra bunları düşünecek ve bilecek olgunluktaydı Ama ben, saf ve şaşkın öksüz, bunun ne demek olduğunu yıllar sonra anlayacaktım
Cevap veremedim
- Ne olur görüşelim e mi? dedi Son sözünü söyleyerek
Semra'nın gözünden yaşlar yeniden oynaşmaya başlamıştı Başını bir müddet yere eğdi ve sonra da arkasına bakmadan yürüdü
Ben tam bir şok dalgası geçiriyordum Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum Bir müddet yerimde çakılı kalmıştım Galiba Semra sonunda içimden bir şeyleri alıp, götürmüştü Zihnimde tepinen karmakarışık düşüncelerimi sıraya koymakta güçlük çekiyordum Çekiniyordum da ne demek, içinde büsbütün kaybolmuştum
Köy ruhlu ilçemizin en küçük çobanı bendim artık Önümde yüz keçi, elinde kalın bir çoban değneği ve yanında da bir çoban köpeği  Güneş dağlardan doğuyor ve dağlardan batıyordu Acılarımı, elemlerimi ve aşkımı dağlarla paylaşıyordum
Aradan bir yıldan fazla bir zaman geçmişti Güneşin acımasız sıcağı altında, yanaklarımın, dudaklarımın ve burnumun değiştirdiği derilerden, yüzümün şekli başkalaşmış Sanki bir yıl içinde başka bir genç olmuştum İşte o günlerde bir akşam, keçilerimle birlikte ilçemizin kenar mahallesine giriyordum Köşede bir karartının bana doğru yaklaştığını gördüm Gölge [biraz daha netleşti Evet o, Semra geliyordu
- Merhaba, dedi o tatlı ve ılık sesiyle Seni görmek için her gün planlar kuruyorum Ama sen geç döndüğün için görüşemiyoruz Yemin ederim bu kaçıncı (bekleyişim Ee nasılsın bakalım?
Çok heyecanlanmıştım Semra gerçekten samimi candan bir kızdı
- Nasıl olayım, ben bir çobanım işte, dedim
Semra sustu Belki de benim bir şeyler daha konuşmamı bekledi Ama benden ses çıkmayınca, o dokunaklı ve titrek sesiyle;
- Yarın gidiyoruz, dedi Babamın tayini çıktı
- Ya, dedim Kendimi kontrol edemeden Semra yine hıçkırmaya başladı
- Seni hiç unutmayacağım Mektup göndereceğim, cevapla e mi?
- Olur, diyebildim yalnızca Yine tam bir şoka girmiştim Elindeki paketi bana uzattı
- Allah'a ısmarladık, dedi ağlamaklı bir ses tonuyla Bir daha karşılaşmamız için hep dua edeceğim
Karanlığa doğru yürüdü ve kayboldu Ben de kendi dünyamda kaybolmuştum
Ben iyi bir çobandım artık Git gide mesleğimi iyi kapıyor, çobanlar içinde söz sahibi olmaya başlıyordum Bundan dolayı keçilerimin sayısı artmış, sürü büyümüştü Ama ah, o okumak  Onu kavurucu sevdası kalbimi içten içe kemiriyordu
Çobanlıkta bir yılımı doldurmak üzereydim Sabah erkenden sürümü önüme katmış, ana asfalttan ilerliyordum Elimde belki de yüz defa okuduğum Semra'nın çok duygulu bir mektubu vardı Bu son mektubu çok daha içli ve çok daha yakıcıydı
"Hep seni düşünüyorum Sonuna kadar da seni bekleyeceğim" diyordu
Çözüm isteyen çözümsüzlüklerin alaborasında kaybolmuş, düşündükçe düşünemeyen bir zihin mengenesinin acımasız kıskacında, yol, iz belirsiz bir çöldü sanki, o koskocaman ana asfalt  Beynimde dans eden Semra'nın hayali beni oradan alarak uzaklaştırmış ve tatlı bir dünyaya götürmüştü Kendimi öylesine unutmuştum ki, üzerime doğru süratle yaklaşan mersedes bir taksiyi son anda fark ettim Ve müthiş bir darbeyle  Bir anda görüntü ufkum silindi, sesler birbirine karıştı ve dipsiz bir kuyuya doğru yuvarlanmaya başladım Sonrasını hatırlamıyorum
Dayanılmaz bir acıyla, büyük bir şehrin büyük bir hastanesinde kendime gelmiştim Biri bayan, biri de erkek iki yaşlı insan başucumda; gözleri kıpkırmızı, bitkin bir halde bana bakıyorlardı
Bayan, yanındaki erkeğe;
- Allah'a şükür bey, dedi Bak çocuk gözünü açıyor
- Çok şükür Allah'ım!
Gözümde netleşen görüntülerle, hiç tanımadığım bu iki insanın bana çarpan araba sahipleri olduğunu anlamıştım Ve bana her şeyi anlattılar On gün sonra kendime gelmişim Önce durumum çok ciddiymiş Bunun için iki hastane değiştirmişler
İyileştim Yaşlılar, bir saniye bile beni yalnız bırakmadılar Zaten onlardan başka da arayan ve soran yoktu ki  İlçedekiler beni çoktan unutmuşlardı Onlara göre çoban mı yok? Biri gider, öbürü gelir
Taburcu olacağım gün gelip, çatmıştı İlçeye bir
daha dönmek istemiyordum Ama başka bir çarem de
foktu Oradan başka nereye gidebilirdim? Dağlar,
ağaçlar, keçiler ve çoban köpeğim  Dostlarım beni
bekliyorlardı
Hastanedeki son günümde, o iki yaşlı insan yine gelmişlerdi Bu sefer yüzlerinde görmediğim bir neşe, bir sevinç okunmaktaydı
- Biz düşündük ki, diye başlamıştı yaşlı bayan söze Araştırdık ki, senin kimsen yokmuş Bizim de hiç çocuğumuz yoktur Ama çok zenginiz Acaba diyoruz, bize evlâtlığı kabul eder misin? Seni öz evladımız gibi büyüteceğimizden emin ol Yavrum, inan ki seni çok sevdik Ne dersin?
Dünyam bir anda tersine dönmüştü Göklerde aradığımı yerde bulmuştum Kendimi tutamaz bir halde;
- Kabul ediyorum, diye atıldım Ama beni okutacaksınız tamam mı?
- Kabul Seve seve  
Ve yeni bir hayat başladı benim için  Acıların dindiği, öksüzlüğün bittiği bir hayat  Dersleri su gibi içiyorum, sınıflan atlayarak geçiyorum Okulları bir bir bitirdim Yurtdışı öğrenimim de tamamlanmıştı Geleceği parlak bir hukukçu olarak hayata atıldım
Ama Semra'ya kavuşamamanın acısı her gün biraz daha tesirini artırıyordu Bütün aramalarına rağmen Semra'nın izini bulamamıştım Annesi ve babası ölmüş, kendisinin de nerede olduğunu kimse bilmiyordu
Evlendim Bir de kızım oldu Adı ise, Semra  Çok mutlu bir yuvamız vardı Ama bu da çok sürmedi, îkinci doğumda hem eşimi hem de çocuğumu kaybetmiştim Benim için bir çöküş daha başlamıştı Ama artık, kızımla ilgilenmek ve onu istediğim gibi büyütmek için "evlenmemeye" karar verdim
İlmi çalışmalarım da bu arada yayınlanmaya başlamıştı Çeşitli ödüller alarak, gazete manşetlerine çıkıyordum Yine kazandığım bir ödülü almak için sabah erkenden yola koyulmuştum Müthiş bir kaza, ardından yine hastanedeyim Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte  İyileşmem için uzun bir hastane istirahatı verilmişti
İşte o günlerde bir sabah  Özel odamın kapısı açıldı Bir dosyayı sımsıkı göğsüne bastırmış, sarışın bir bayan girdi içeri  Ranzamın ayak ucuna geldi, dikkatlice beni süzmeye başladı Bir an göz-göze geldik
Bu, çok iyi tanıdığım birisi olmalıydı Hafızamı zorladım Evet bu bayan Semra'ya ne kadar da benziyordu İçim oynadı, birden Aman Allah'ım  Yoksa?
Hiç unutamadığım tatlı bir sesin, biraz daha olgun bir tonuyla;
- Geçmiş olsun, dedi Geçirdiğin kazayı gazetelerde okudum Buraya yattığını ise, iki saat önce öğrendim
Şaşkına döndüm, dilim tutuldu yine Allah'ım ne olursun bu bir rüya olmasın, diyordum Hem ben hem de Semra hıçkırıklara boğulmuştuk
Yanıma yaklaştı, yatağıma bitişik sandalyeye oturdu O anda benim sanki bütün gücüm ve iradem bitmişti İkimiz de yılların hasretini duya duya, bir çocuk gibi ağlaşıyorduk
- Senin hakkında her şeyi biliyorum, dedi gözlerinden boşalan yaşları silerek  Kızma benim adımı vermişsin Nasıl duygulandım, anlatamam
- Ya sen? Diye afaldım
- Sana söz vermiştim ya, dedi Bakışlarını yere doğru eğerek Aşkımıza saygımdan dolayı evlenemedim
Ayağa kalktı Daha fazla dayanamamanın tedirginliğiyle başını yan tarafa doğru çevirip, fısıldadı;
- Hastalarım beni bekliyor, dedi Artık sen de benim hastamsın Sonra gelirim
Kendini zoraki dışarı atfa
Kapıdan dışarı çıkarken, ardından bağırdım;
- Doktor çabuk ol, dedim Artık gücüm bitiyor
Hıçkırıklarım duyulmasın diye elimi ağzıma kapadım ve buruk mutluluğumu içime gömmeye çalıştım
İlk tanıştıkları yıldan tam on beş yıl sonra bu tertemiz pırıl pırıl aşkların sahibi bu iki insan evlendiler
Birisi hukuk, öbürü de tıp alanında başarılı çalışmalar yapan bu iki âşık, hem aşkın nasıl yaşanıldığını hem aşka nasıl vefa gösterileceğini ortaya koydular
"Aşk" diye her türlü melaneti sergileyen insanlara karşı ise, en büyük dersi verdiler
Orhan beyin ifadesiyle:
"Aşk, yalnızca görünüşe, güzelliğe, gençliğe yönelirse ömrü çok kısa olur Aşkın ruhu imanla, ahlâkla ve ebedî beraberlikle beslenirse uzun ömürlü olur ve insana cennet mutluluğu yaşatır "
Yanlış başlayan, yanlış yürüyen ve yanlış biten bir aşkın bir aileye getirdiği felâketlere ışık tutmak amacıyla, bana gelen uzun bir mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum
Bu mektubu okuyan her genç okuyucum, yanlış bir aşka düşmemek için elinden gelen her türlü çabayı göstereceğine inanıyorum Çünkü mektup, yanlış aşklarla ilgili yüzlerce cilt kitapların uyarılarından daha etkili sonuçlar sunuyor ve yaşanmış acı örnekler taşıyor
Aşkı, sevgiyi ve özlemi; tertemiz, dupduru, iffetli ve namuslu yaşamak isteyenlere  Buyurun öyleyse  Muhterem Hocam,
Almanya'ya yani bizim bulunduğumuz eyalete geleceğinizi duyunca uykularım kaçtı Sevincimden ne yapacağımı şaşırdım Sizinle konuşacağım, paylaşacağım o kadar önemli konularım vardı ki, yalnız bunun için Türkiye'ye gelip, sizinle görüşmeyi de düşünüyordum Buraya geleceğinizi de duyunca dünyalar benim oldu Yani sizi "Gökte ararken yerde buldum " Aldığım bilgiye göre iki gün sonra buralarda olacaksınız inşallah Allah'ım sağ selâm nasip etsin Ben de bu iki gün içinde bu mektubu yazıp, hazırlamalıyım Sizinle görüşürsem mektubu vereceğim Ama bir aksilik olur da, görüşemezsem (ki o zaman çok üzülürüm) mektubu bir tanıdık eliyle size iletirim
Ben acılar dolu bir hayatın içinden geliyorum Yanlış bir aşkın, yanlış bir evliliğin kurbanı oldum Genç kızlığımda ve okulumda okurken hata üstüne hata yaptım Bu hatalar bana felâket dolu bir son hazırladı
Aşkla ilgili hatıralarım neydi Bunları genç kızlara kötü bir örnek olsun diye, bütün detayıyla yazacağım Anlatacaklarımı ibretle, dikkatle ve ciddiye alarak okusunlar
Şimdi Almanya'dayım Eşimden iki yıl önce ayrıldım Kendime yeni yeni geliyorum
Sizi görme isteğimin de iki nedeni var Birincisi;
En bunalımlı anımda ve hatta çok zaman intiharı bile düşünürken, kitaplarınız imdadıma yetişti İnanın ki hocam, intiharı çok ciddi bir şekilde düşündüğüm, hatta Aysel diye o müthiş, o inanılmaz kitabınız elime ulaştı Bir arkadaşım Türkiye'den yeni dönmüştü Sizin kitaplarınızın hepsini almış, getirdi
Anlata anlata bitiremiyor Arkadaşım da beyinden ayrıydı Yani o da benim acılanma benzer acılar içindeydi
İlk okuduğu kitabım Aysel olmuştu Bir genç kızın hayatta yaşadığı acıların ve ölüm döşeğindeki dirilişini anlatıyordu Hayatımda hiçbir şeye bu kadar ağlamamıştım ve hiçbir şeyden bu kadar etkilenmemiştim O kitabı okuyunca yaptığım yanlışlar Bir bir gözümün önünden geçti Ah bunları bana daha önce
anlatan olsaydı Olmadı! Olmadığı için de bu yanlışları yaptım
Sonra Düzceli Mehmet, Uçurumdan Dönüş ve Yeni Bir Hayat isimli kitapları okudum Her biri birbirinden güzel kitaptı Bu kadar harika ve etkileyici olayları herkes okumalı Eğer bu kitapları bunalımda olanlar ve psikolojik problemleri bulunanlar okursa, inanın ki o sorunlarından kurtulurlar
Adım Adım Evlilik kitabını okuduktan sonra da, yaptığım evliliğin ve yaşadığım aşkın ne kadar yanlışlarla dolu olduğunu daha iyi anladım
Eğer imkânım olsa, sizin kitaplarınızı önce Almanca'ya çevirir, sonra da her Alman gencine ulaştırırım Sizi görmek isteyişimin ikinci nedeni de şuydu: Yaşadığım yanlış ilişkiyi, yanlış aşkı ve yanlış evliliği size anlatıp, bunu okuyucularınıza ulaştırmanız içindi Çünkü genç kızlar, o kadar hatalar yapıyorlar ki, maalesef bu hatalarının kendilerine nelere mal olacağını bilemiyorlar
Ben istedim ki, bu hataları yaşamış bir insan olarak genç kızlarımıza bunları anlatayım da onlar bu hataları yaşamasınlar
Şu anda çok huzurluyum ve çok duygu yüklüyüm Hayatımı karartan olaylar gözümün önünden geçmeye başlayınca dayanamıyor, titremeye başlıyorum Bu beş yıldır çektiğim psikolojik bir hastalık haline geldi Ama dayanmalıyım, bu olayları size anlatmalıyım, umarım ki sizler de bu anlattıklarımı ciddiye alırsınız ve okuyucularınıza iletirsiniz
Yalnız bana şu büyük iyiliği yaparsanız sevinirim Adımı, çocuklarımın ismini ve yaşadığım şehri yazmayın Cümlelerim ve ifadelerim de bozuk, bunun için de özür dilerim
Benim küçüklüğüm Mersin'de geçti Genç kızlığım da Ankara'da İlkokulu Mersin'de okuduktan sonra, babamın işi dolayısıyla Ankara'ya geldik Ortaokul, Lise ve Üniversiteyi de Ankara'da okudum
Annem ve babam normal bir inancı olan kimselerdi İnançları vardı ama, pek yaşamıyorlardı Biz de medeni ve çağdaş görünümlü bir ailede gözlerimizi
açtık
Kendime göre bir çevremiz ve bir arkadaş grubumuz vardı Eğlence, müzik, dans ve gününü yaşayan bir grup  Lise hayatım böyle geçti Üniversiteye başlayınca aşk serüveni de filizlenmeye başladı Aramızda bir sevgi ve aşk oluştu  Benden iki sınıf ileride Tekirdağlı bir çocukla
O da hayata benim gibi bakıyordu
Hayat doyasıya yaşanmalı, kural konulmamalı kimse müdahale etmemeli Bu gençlikte her şey yaşanmalı ki gözümüz arkada kalmasın Ailelerimiz ve çevremiz bu tür ilişkilere müdahale ettiği zaman da cevabımız hazırdı:
- Bizler ne yaptığımızı bilecek yeterlikte ve yaştayız Bırakın kendi hayatımızı yaşayalım
Görünüşte bu teorik görüşler çok masumane ve kişiye değer veren, sevgi duyan ve ona hayatını doyasıya yaşamasını sağlayan fikirler içeriyordu
Ama ya işin pratik tarafı? İşte tam tersi bir görüntü ortaya çıkıyordu Özellikle de kız için
Düşünün, bir ilişki yaşıyorsunuz Ama sonra işi ciddi bir evliliğe dönüştürmeden ayrıldınız Şimdi düşünelim bu ilişki en çok kime zarar verir Tabiî ki kıza  Çünkü hiçbir erkek, "Sen ilişki yaşadın, onun için artık ilk masumiyetin kalmadı, bize yaramazsın" diye hiçbir davranışla karşılaşmayacaktır Yüz ilişki de yaşasa onun için değişen bir şey olmayacaktır
Ya hanım? Öyle mi? Asla!
Birileriyle bir ilişki yaşayan bir kız, artık toplumun gözünde ilk masumiyetini ve hatta iffet ve namusunu zedelemiş birisi olarak görülür Hiç kimse o kıza, yepyeni, tertemiz bir ilişki sunamaz Artık o lekelenmiş bir kız durumundadır
O zaman şunu çok açık olarak ortaya koyalım
Bu tür ilişkilerin mağduru hep kadındır Yani "Kendi hayatımı yaşıyorum, günümü gün ediyorum, gençliğin tadını çıkarıyorum" diyenler aslında kız tarafını mağdur ediyorlar
Ne yapmak lâzımdır?
Kızlar böyle bir ilişkiye "güm" diye girmemeli, acele etmemeli, çok dikkatli ve seçici olmalılardır
Bu konuda çok somut örnekler sunacağım
Sevdiğinizi ve âşık olduğunuzu zannettiğiniz erkeği önce çok iyi test edin Körü körüne kapılmayın Duygu ve insan ömrü bir günlük değildir Hayat hep hayalden ibaret değildir Tam tersi hayat akıl ve mantık ekseninde bir yaşamdan ibarettir Her şeyi aklınıza ve mantığınıza sorun Hisleriniz ve duygularınızla hareket etmeyin En azından beklemeyi, sabretmeyi ve aceleci olmamayı bilin
Şu noktalara dikkat edin
Ben kimi seviyorum? Bu insan hayatımla ne kadar örtüşüyor? Beni gerçekten mutlu edecek sadakate, ciddiyete ve yeterliliğe sahip mi? Güzelliğimi, gençliğimi ve tozpembe hayatımı mı seviyor? Yoksa ruhumu, dünyamı ve kişiliğimi mi seviyor? Bu çok önemli  Çünkü güzellik, gençlik ve hayal dünyası evlenildiği gün biter Sevgi, bunların üzerinde bina olursa, çabuk söner Ama aranılan huy, karakter ve dostluk ise, ebediyen sürer  
İlk tanıştığınızda ve nişanlılık döneminizde çok iyi izleyin, tanımaya çalışın En ufak bir rahatsızlık görürseniz, "Adam düzelir" demeyin, üstüne gidin Eğer düzelmiyorsa yol yakın iken dönün
Sakın her istediğini, her dediğini yapmayın Siz satılık değil, saygı duyulacak bir davranış sergileyin Kendinizi ağırdan satın
İlk günlerin ve nişanlılığın sınırlarına çok dikkat edin Geri dönülmeyecek bir hatayı asla yapmayın Böyle bir hata sizi evliliğe ve onunla mutsuz bir hayat yaşamaya mecbur eder
Maalesef ben böyle bir hatanın kurbanı oldum Başlangıçta her şey doğaldı Ama iş ciddiye dönünce, bir şey kaybetmedi ama ben eskisi gibi değildim artık Gerçi nikahlı idik ama kaç para eder Artık dönemezdim
Bu benim ilk ve en büyük hatam oldu
İkinci hatam ise, onun beni değil, güzel kızları istediğini anlayamadım Yani yapısı gereği bir iki kızla hayatı paylaşacak kadar davranış bozukluğu olan bir kişi olduğunu geç fark ettim Maalesef aşk denilen o kör duygu, çok zaman hataları görmüyor veya görmek istemiyor
İçki, sigara ve bazı zararlı alışkanlıkları da evliliğimiz için en büyük tehdit oldu Ama başlangıçta biz bunları gençlerin doğal zevki olarak gördük Ne kadar yanlış bir hayat görüşüymüş bu  Bunun çağdaşlıkla, ilericilikle ve insanlıkla ne ilgisi var? Bunu anlayamadığıma bin defa pişmanım  
Evlendikten sonra sahte ilgiler, sahte sevgiler başladı Yine eşim o eski alışkanlıklarını sürdürdü Yeni aşklar, kaçamaklar ve aldatmalar O öyle bir dram ki, ancak yaşayan bilir
Dayak yedim, evden atıldım, mahkemeye düştüm ve sonunda ayrıldım İş bununla da bitmedi İki çocuğumla birlikte ortada kaldım Ailem ise, "Bizi dinlemedin, sen ettin, sen buldun" diye bana sahip çıkmadılar O esnada babam da vefat etti Tam bir bunalıma girdim
Evlilikle ailenin desteği ve onların onayı ne kadar lazımmış meğer İlk anda "Kendi kararlarımızı verecek yaştayız" diye onları dışladık Ama anladım ki, aile zor günlerin insanı Onlar niçin dışlasın Onlarsız hayat çekilmiyor Onların desteği olmadan hiçbir güzellik uzun ömürlü olmuyor
Bir akraba yardımıyla yurt dışına geldim ve çalışmaya başladım Ama bunalımların bitmedi Parasızlık, ilgisizlik, yalnızlık ve ruhumda oluşan o müthiş boşluk, yaşamımı zehir etti
Anlamsız, başıboş, amaçsız ve acılarla dolu bir hayatı daha fazla sürdürmenin bir anlamı var mıydı?
Düşünebiliyor musunuz hocam, üniversite mezunu, ileri görüşlü, çağdaş yaşamlı ve çok yanlış bir evlilik yapan bir genç kadın intihar etmeyi düşünmeye başlıyor
Bu çok büyük bir yanlışın bir nedeni olmaz İşte bu yanlışın nedenlerini daha sonra çok iyi anladım Özellikle de kitaplarınızı ve Aysel'i okuduktan sonra çok iyi anladım
Bana göre bunun iki temel nedeni vardı
Birincisi; inançsız, maneviyatsız büyüyen bir insan, hayatı yalnızca zevk ve hevesten ibaret görüp, büyük yanlışlar yapıyor Halbuki, Allah'ı bilen ve Onun emirlerine uyan bir insan, hayatta nasıl yaşanılacağım bildiği için daha az hata yapıyor Görevlerini, kulluğunu ve bu dünyaya niçin geldiğini bilen insan, karşılaştığı problemlere karşı ne yapacağını da az çok biliyor Allah'ı, ahireti ve cenneti düşünerek sabrediyor ve mutlu olmaya çalışıyor
Ama maneviyatsız ve Allah'ı bilmeyen insan ise, bir yıkılış ve çöküş karşısında hayatın bittiğini düşünerek daha fazla acı çekmemek için intihar yolunu seçiyor
İkincisi ise; aşkın, sevdanın yanlış yaşanması, kişilerin iyi tanımaması ve yanlış evlilikler yapılmasıdır
Halbuki insan âşık olduğu ve evlenmeyi düşündüğü insanı didik didik araştırıp, hiçbir karanlık nokta kalmaması lâzımdır Aşk gözü kör ederse yanlışlar olduğu gözüküyor Böyle bir durum karşısında kendine şu soruyu sormalıdır
"Ben kimi seviyorum? Bu kişi aşkıma ne kadar lâyık? Bunun için kime danıştım ve ailemin desteğini aldım mı?"
- Bu sorunun cevabını bulan bir kız, asla yanlış yapmayacaktır
Bu konuda bütün genç kızlara, sizin Aysel ve Adım Adım Evlilik kitabınızı okumanızı tavsiye ediyorum
|