Prof. Dr. Sinsi
|
Evlât Katili Bir Babanın İtirafları
Uykusuz geceler geçiriyorum hep, Allah’a isyankâr birinin babasıyım diye Artık dünyanın hiçbir zevki önemli değil, İslâmî örtüden nefret eden bir kızın babasıyım çünkü Diyebilirsiniz ki; “Hz Nuh’un ve bazı başka peygamber ve kâmil mü’minlerin de çocuğu iman sahibi, ahlâklı kişiler değildi!” Ben de derim ki: Onlar mes’ul değiller; çünkü terbiye ve tebliğ görevlerini tümüyle yaptılar Ondan sonrası, yani hidâyeti vermek Allah’a âitti Mesele, çocukların şöyle veya böyle olmalarından daha çok; benim, vazifemi, bu konudaki dinimin tüm emirlerini yapıp yapmadığım idi Ve ben görevimi hemen hiç denilecek kadar yapmamıştım Suçluydum ben, suçluyum ben; Affet beni Allah’ım!
Ah! Şimdiki aklım ve imanım olsaydı  Ah bir olsaydı, çocuklarımı nasıl yetiştireceğimi bilirdim (Bilirdim ama; çevre, sosyal ve siyasal yapı, kapitalist ilkelere uyan çalışma şartları, eğitim  düzelmeden kendine bile sahip olamıyorsun ki çocuğuna sahip olasın Çöplükte belki, ama, gübrelikte gül yetiştirmek mümkün mü? O yüzden gübreliği temizlemeye, gül devrini oluşturmaya çalışırdım bir yandan Sivrisinekle mücâdelenin kesin yolu, bataklığın kurutulmasıydı çünkü ) Gerekirse hicret ederdim sırf bu yüzden; hiç olmazsa olumsuz çevreden, sürüden ayrılırdım Ben hayvan değilim ki  Ne işim var sürüde? Uydum kalabalığa demezdim o zaman İnsanların çoğuna uyarsa, Peygamberimiz’i bile çoğunluğun saptıracağını söylüyor Kur’an En’âm sûresi 116 âyette Kalabalıkların yaptıklarını değil; yapılması gerekeni, yani Rabbımın yap dediklerini yapardım o zaman Teslim etmezdim kâfirlerin ve küfrün eline en kıymetli varlığımı Sahip çıkardım İlâhî emânete, birinci işim o olurdu, her şeyden önce gelirdi onları müslümanca yetiştirmek Çok küçük yaştan itibaren Allah sevgisi, Peygamber sevgisi verirdim; her sevgiden önce ve en büyük sevgi olarak İlâhî emirleri, ibâdetleri niçin yapması gerektiğini anlatır, her konuda şuurlandırmaya çalışır, okuduğu Kur’an’ın ne olduğunu, ne emirler içerdiğini, anlamını, namaza niçin ihtiyacımız bulunduğunu  öğretir ve sevdirirdim ona Allah ve Peygamber sevgisini, Kur’an ve ibâdet şuurunu verince, bu konuyla ilgili aradan engelleri kaldırınca, evet o zaman zorlayan olsa da sevemezdi Allah ve Rasûl'ün sevmediklerini; benzemek istemezdi dinsizlere, donsuzlara Nefret ederdi o zaman küfür ve kâfirin her çeşidinden Ya kendim İslâm’ı iyice öğrenip öğretirdim çocuğuma (ki en güzeli buydu), ya da aldığım aylığın yarısını, hatta daha fazlasını seve seve gerekirse verirdim uzmanına, özel hocalar tutardım Evet, şimdiki aklım olsa mutlaka bunları yapardım
Aslında, zamanımızda ilim konusunda müslümanın işi çok kolaydı: Her konuda çeşit çeşit güzel kitaplar yazılıyor, nice konular araştırılarak hazır lokma haline getirilip kitap diye, dergi diye, CD diye sunuluyordu Evlât terbiyesi, çocuk eğitimi konusunda da onlarca kitap vardı; alır okurdum birini, nasıl terbiyeyi emrediyordu İslâm, öğrenir, tatbik etmeye çalışırdım
Uğraşır mıydım bu kadar onların sadece dünyada çokça rahat etmeleri, çokça karınlarını doyurmaları için? “Daha çok para kazanıp onlara bırakayım da, benden sonra daha çok haramları daha kolayca işlesinler” diyebilir miydim? Bırakacağım mirasla (eğer dinlerini, yaşayışlarını kuvvetlendirmemişsem) onların, kolaylıkla bir sürü günah işlemelerine fırsatı böylece ben vermiş olmaz mıydım? Şimdiki aklım olsaydı böyle düşünürdüm tabii Beşinci büyük halîfe kabul edilen zâtın hayatını öğrendim yeni yeni Öyle diyordu Ömer bin Abdülaziz ölüm döşeğinde, “her şeyini infak ettin; iyi de, çocuklarına bir şey bırakmadın Onları hiç düşünmedin mi?” diyen yakınlarına: “Onlar müslüman iseler ne âlâ! Onlara Allah’ı bırakıyorum sadece; yetmez mi? Onları müslüman olarak yetiştirmişim; Allah da, onlar da bunu kâfi görür Yok, onlar kâfir iseler, ben onları müslüman olarak yetiştiremediysem, onlardan bana ne? Ne yiyecekler, ne edecekler, bana ne o gâvurlardan? İster benim evlâdım olsun, ister yabancı, kâfirlere mal bırakıp daha mı azdıracaktım? Benim bıraktığımla işledikleri haramdan ben mi sorumlu olacaktım? Bunu mu isterdiniz?” Evet, böyle diyordu o zât Ben de onu örnek alır, ben de öyle derdim Çünkü öğrendim ki Yüce Peygamberimiz “Hiç bir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir şey bağışlayamaz, bırakamaz” diyordu Ben de onlara dünyalık bırakacağım diye çokça rezillik çekip çokça yorulmaz, hem de esas olarak, âhiret azığı olacak terbiyeyi verirdim olanca gücümle Hem onları, hem kendimi kurtarırdım böylece Ne bırakmıştı o merhamet peygamberi kendi çocuklarına; onu düşünürdüm O ne yaptıysa güzel yapmıştır derdim Nerelerde yetiştirdi, kimlerin eline teslim etti sahâbeler çocuklarını, inceler, o yıldızlardan ışık alırdım
Yaşatamıyorsam müslümanca çoluk-çocuğumu, giderdim daha müslümanca yaşayabileceğimiz bir yere; Göçerdik âilece Değmez miydi bunca çile Allah’ın güzel bir emâneti olan bebelere? Ve duâ ederdim çocuklarım için devamlı; onların ıslâhı, ihlâsı  için Bir hadis-i şerifte: “Ana-babanın çocuklarına duâsı, Peygamberlerin ümmetine duâsı gibidir (Geri çevrilmez, kabul olunur) ” buyuruluyor Maddî tedbirlerimi alır, terbiyesi için son imkânıma kadar uğraşır, gerisini Allah’a bırakır, O’ndan yardım beklerdim Bilirdim ki ben O’nun için bir adım atsam, O bana doğru koşarak gelecek, kapılarını açacaktır
Bugünkü ölümden beter hayatın zilletine katlanıp kâfirlere benzer şekilde, hayvan gibi yaşayıp ölümden sonraki azâba hazırlanacağıma, ölümsüzleşirdim böylece Öldükten sonra yaşamak, ecir almaya devam etmek mümkündü; canlı cenâze olmanın mümkün olduğu gibi Amel defteri kapanmayan müslümanlardan biri, hadis-i şerife göre, “arkasından duâ edecek hayırlı bir evlât yetiştiren” olacaktı Ben öldükten sonra bile sevâbım artmaya devam edecekti Sevaplarla yaşayacaktım çocuğum yaşadıkça  
Ve  olmadı bütün bunlar Affet beni Allah’ım!
Hayâl-meyâl seni gördüm yavrum az önce bir sis perdesi arkasında, bulutların arasında Benim sapladığım modern bıçakla kanlanan kefen içinde Ayaklarına kapanmak istedim yavrum senin: “Affet beni!” diye Sen, hem benden korkarak kaçıyor, hem “dosdoğru inan ve inandığın gibi yaşa!” diyordun Demek, suçumun keffâreti buydu Affedebilmen, affedilebilmem için dediğini yapmalıydım; onu anlatıyordun Gerçek mü’mine yakışır şekilde yaşayacağım, müslüman olarak ölmeye çalışacağım  Söz veriyorum, söz veriyorum yavrum!
|