Yalnız Mesajı Göster

Mü’Minin Niyeti Amelinden Daha Hayırlıdır

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mü’Minin Niyeti Amelinden Daha Hayırlıdır




Mü’minin Niyeti



Amelinden Daha Hayırlıdır





En büyük kurtuluş vesilesi ihlâs ve sadâkattir Çünkü nice az ameller vardır ki, insanı sahip olduğu ihlâsı ve sadakati sayesinde yüce mertebelere ulaştırır Hayber’in fethi sırasında Kelime-i şehâdeti getiren, sonra da harbe katılıp şehid olan ve hemen Cennet’e giren “Sahâbî” gibi

Hem kalpteki riyâ ve nifak gibi nice hasletler vardır ki, onlar yüzünden insan lânete uğrar ve yüce rahmetten kovulur Riyâ ve nifak içerisinde Kur’an okuyan ve namaz kılan riyâkâr ve münafık bir kimse gibi

Bu cümleden olarak bazan bir adamın irşadı, kalbi kırık birisinin gönlünün alınması veya bir mazlumun gözyaşlarının dindirilmesi, bin adamın irşadı kadar insanı yüce mertebelere ulaştırır ve kendisine Yüce Allah’ın rızâsını kazandırır

Evet nice gönüller vardır ki, onların fethedilmesi bir beldenin hatta bir ülkenin fethedilmesinden daha önemlidir Nice adamlar vardır ki, onların kazanılması bir kısım belde- lerin, hattâ ülkelerin fethedilmesinden bile daha değerlidir

Gerek Yüce Allah katında en faziletli mertebenin ne olduğunu bilmek gerekse mü’minin niyetinin amelinden çok daha hayırlı, çok daha önemli ve çok daha etkili olduğunu öğrenmek istersen, aklın ve kalbinle birlikte şu hadîs-i şerîfin ifâde ettiği hakikatleri anlamaya çalış

İmâm Tirmizî’nin rivâyet ettiği bir hadiste, Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:

Size yine bir söz söyleyeceğim; onu iyice belleyiniz ve hatırda tutunuz Dünyadan dört kimse istifade eder:

1 Bir kul ki, Allah onu mal ve ilimle rızıklandırmış; o da sahip olduğu bu imkanlar hususunda Allah korkusuyla hareket etmiş, hısım ve akrabasını görüp gözetmiş ve bu hususta Allah’ın hakkını bilip tanımıştır İşte bu kimse mertebelerin en faziletlisine mazhardır

2 Bir kul ki, Allah ona ilim verip mal vermemiş; lâkin o kimse samimi olarak, eğer malım olsaydı, kesinlikle filanın yaptığı gibi yapardım (Filân zengin, İslâm’ın her tarafa yayılması uğrunda malını sarf ettiği gibi, ben de malımı sarf eder ve onun gibi fedâkarlıkta bulunurdum) derse; niyetine göre muâmele görür Bu ikisinin ecri birdir, eşittir

3 Bir kul ki, Allah onu mal ile rızıklandırmış da, ilim ile rızıklandırmamış O da malını bilgisizce sağa sola harcıyor ve onu harcarken de Allah’ı düşünmüyor, onunla akrabasını görüp gözetmiyor ve o malda Allah için bir hak olduğunu bilmiyor İşte bu adam en fena bir yerdedir

4 Bir kul ki, Allah ona ilim de mal da vermemiş; o da malım olsaydı filanca (üçüncü zümredeki kötü adam) gibi yapardım derse, bu (kötülük yapmaya azimli olma) niyeti sebebiyle günaha girer Bunların her ikisinin günahı eşittir(Tirmizî, zühd, 17)

Müslümanlar, Allah katındaki en yüksek mertebenin ne olduğunu kavradıkları ve o doğrultuda hareket ettikleri, sonra da amelleriyle yetinmeyip “Mü’minin niyeti amelinden daha hayırlıdır gerçeğine sarılarak kalplerini ve niyetlerini hüsn-ü zan ve manevi duâ olarak devreye soktukları asırlarda, gerek maddi terakki gerekse manevi tekâmül sahalarında ilerlemiş, başarıdan başarıya koşmuş, koşturmalarıyla insanlığın yüzü- nü güldürmüş, yeryüzünü yaşanır bir hâle getirmiş ve aynı zamanda Allah katında yüksek derecelere nâil olmuşlardır

* * *

Kâdı Iyâz’ın Şifâ-i Şerîfinde, şöyle bir kıssa anlatılır:

Horasan krallarından ve komutanlarından bir zât, vefatından sonra rüyâda görülür Kendisine, “Allah sana ne yaptı ve nasıl muâmelede bulundu?” diye sorulur O da,

- Allah beni bağışladı Bana bağışlama muamelesinde bulundu, diye cevap verir Bunun üzerine,

- Allah hangi amelinden ötürü seni bağışladı? diye sorulur? O da,

- Amelimden ötürü değil; niyetimden ötürü Allah beni bağışladı, der ve bunun mânâsını şöyle anlatır:

Bir gün başlarında bulunduğum ordumu teftiş etmek üzere bir tepenin üstüne çıkmıştım Ordumun çokluğunu ve ne dersem yapacakları bir durumda olduklarını görünce kibirlenmek ve gururlanmak yerine içimden şunu geçirdim:

Keşke, bu ordumla birlikte Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem zamanında yaşasaydım da, Uhud gibi savaşlarda bu ordumla Onu korusaydım ve Ona yardımcı olsaydım

İşte Allah, beni bu niyetimden ötürü bağışladı

Bundan anlaşılıyor ki, hadîs-i şerîfin haykırdığı “Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır (Tirmizî, zühd, 17) hükmü, gerçekten çok parlak bir hakikattir Bu hakikat elbette ki günümüzde de geçerliliğini devam ettirmektedir

Yeter ki, bizler elimizdeki imkânları değerlendirdikten sonra, bununla yetinmeyerek kalbimizi niyet plânında “gerek zaman gerekse mekân bakımından bütün insanlığa hitap edecek ve bütün dünyayı kucaklayacak bir şekilde” devreye sokalım ve yüce tevhid hakikatinin bütün gönülleri fethetmesi ve küfür ile şirkin her türlü şevketlerinin sönmesi için yüce bir himmete ve geniş bir niyete sahip olalım

* * *





Alıntı Yaparak Cevapla