Yalnız Mesajı Göster

Korku Hissi Ve Takva İlişkisi:

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Korku Hissi Ve Takva İlişkisi:




Korku Hissi ve Takva İlişkisi:


a- Korku Duygusu ve Takva:


İnsan psikolojisinde korku ve ümit duyguları beraber vardır İnsan, bazı şeyler karşısında kendisinin âciz (yeter­siz) kaldığını bilir, ondan korkar ve sığınılacak bir kucak arar Bu korku ve ümit çizgisi, onun çalışmalarına ve ha­yatına yön verir Hedeflerini, düşüncelerini, beklentilerini sınırlar ve bir denge meydana getirir Böylesine duygular onu hayata bağlar
İnsan nefsinin iki zıt çizgisi vardır: Korku ve ümit Nefis, yaratılış gereği korkar veya ümit eder Çocuk bu iki duyguya sahip olarak yaratılır ve büyüdükçe bu duygular da büyür, gelişir
Kur'an, insandaki bu yaratılışı göz önünde bulundu­rur Ondaki bütün lüzumsuz korkuları ayıklar, korkulma­sı gereken yerden korkmayı, ümit edilmesi gereken şeyi ümit etmeyi ona öğretir
Kur'an şöyle diyor: "O şeytan sizi kendi dostlarından korkutuyor (ya da yalnızca kendi dostlarını korkutur) Eğer mü'min iseniz ondan değil, benden korkun"
"Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım ve yalnızca benden korkun"
"İnsanlardan korkmayın, sadece benden korkun"
İnsandaki korku hissi iyi yönlendirilmezse veya asıl korkulması gereken makam olan Allah'tan hakkıyla korkulmazsa, insanın hayatındaki denge bozulduğu gibi insan, bir sürü sahte otoritenin önünde boyun eğmek zorunda kalır Birçok gereksiz korkunun esiri olur İnsan, ta­rih boyunca böylesine lüzumsuz korkular yüzünden sayı­sız tanrı bulmuştur Doğa güçlerinden korkmuş, ateşi, gök­leri, karanlıkları; firavunlardan ve diktatörlerden korkmuş, onları; açlıktan korkmuş, ekmek ve maaş verenleri; yalnız­lık ve sahipsizlikten korkmuş, putları veya başka şeyleri ilâh edinmiştir Bu lüzumsuz korkular yüzünden insanoğ­lu, sığınılacak kucaklar aramış, ancak çoğu zaman sığındı­ğı kucaklar kendisi için tehlikeli ve zararlı olmuştur
Korku, insandaki haddi aşma, haksızlık etme ve taş­kınlıkta bulunma gibi eğilimleri frenleyen çok özel bir duygudur İslâm'ın getirdiği korku hissi, arzu ve şehvetle­ri (her türlü isteği) helâl ve haram sınırında tutar Bu yüzden Kur'an'da korkudan bahseden âyetler çoktur Bu âyet­lerin gelmesinin sebebi de, insanın yapısında bulunan tuğ­yanı (azıp sapmayı) zararsız bir seviyede tutmak içindir
Kur'an, insan yaratılışındaki korku ve ümit duyguları­nı yine fıtrata (yaratılışa) en uygun bir biçimde değerlendiriyor Bu duyguları kulluk faaliyeti çerçevesinde, insana en faydalı bir şekilde yönlendiriyor Asıl korkulması gereken makamı gösteriyor
Kur'an'ın üzerinde durduğu korku, insanı dehşete dü­şüren, kalbini yerinden hoplatan, ya da onu ümitsizlik içinde çaresizliğe sevkeden bir korku değildir Tam tersine Kur'an, 'övülecek' bir korkudan bahsediyor ve bunun derecelerini farklı kelimelerle ortaya koyuyor Bu bağlamda övülen korku, kişi ile Allah'ın yasakları arasına perde ola­bilecek, kişiyi kötülüklerden alıkoyabilecek korkudur Korku duygusu bu çizgiyi aşarsa kişiyi ümitsizliğe götürür
Kişide korku duygusundan önce, korktuğu şey hak­kında bir bilgi ve bilinç olması gerekir İnsan bilmediği şeyden kolay kolay korkmaz Meselâ, birşeyin kendisini şu harama götürdüğünü bilmeyen veya onun haram oldu­ğuna inanmayan ne o haramdan korkar, ne de sonucundan çekinir Yine kişi birşeyin haram olduğuna inandığı halde, o haramın yasak olarak önemine dikkat etmezse onu işle­mekten korkmaz
Demek ki Kur'an'ın övdüğü veya tavsiye ettiği korku duygusu, suça takdir edilen cezayı tasdik etmek, suçun suç olduğunu kabullenmek ve suç işlemenin sonucunu iyice düşünmekten doğar
Peygamberliğin ilk döneminde gelen Kur'an âyetlerin­de ahiretle ilgili son derece etkileyici tasvirler yer almak­tadır Takva kavramı da bu genel atmosfer ile yakından il­gilidir Bu özel konumda 'takva', bir açıdan kıyamet saati­nin dehşetinden korkmaktır Kur'an bunu şöyle anlatıyor:
"Ey insanlar! Rabbinizden ittika edin (korkup sakının) Çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük birşeydir"
Hüküm günü olan kıyametten ve o günün (Din Günü­nün) sahibi olan Allah'tan korkup sakınmak, bu dinin bü­tün unsurlarının altında yatan temel temadır Allah'a iman, aynı zamanda, inatçı kâfirleri cehennemde cezalan­dıracak olan ve Din Günü'nün (kıyametin) tek hâkimi olan Allah'tan korkmak anlamına gelir
Kur'an, haşyeti ve takvayı bazen aynı anlamda, bazen de haşyeti takva sahiplerinin bir özelliği olarak kullanıyor Takva sahibi müttakiler, Allah'ın makamından ürpe­rirler, korkarlar, içleri titrer
"Onlar (muttakiler), Rablerine karşı gayb ile (O'nu görmedikleri hâlde) bir haşyet içindedirler ve onlar kıya­met saatinden içleri titremekte olanlardır"
Şu âyette ise 'haşyet' ile 'takva' hemen hemen aynı anlamdadır:
"Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat eder ve Allah'tan haş­yet eder (korkar), O'ndan korkup sakınırsa (ittika ederse), işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır"
Allah (cc), mü'minleri, kendi uydurdukları ilâhlardan değil, kendisinden korkmaya davet ediyor Kur'an'daki bu çağrı bazen 'bavf (korku), bazen de 'ittika' kelimesiyle an­latılıyor Bu gibi yerlerde 'havf ile 'takva'nın aynı anlam­da kullanıldığı görülmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla