Yalnız Mesajı Göster

Câminin Fonksiyonları

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Câminin Fonksiyonları




11 Yemek Yenen Yerdir: Asr-ı saâdet’te mescidlerde nice sahâbînin yemek yediğini, açlara yiyecek verildiğini biliyoruz Peygamberimiz, fakirlerin yemesi için mescidin direklerine hurma salkımları astırırdı

12 Misâfirhanedir: Medine dışından gelen insanların, özellikle kalabalık grupların misafir edildiği misâfirhane olarak Mescid-i Nebevî’nin kullanıldığını biliyoruz

13 Ganimet ve Malların Taksim Edildiği, Zekâtların Dağıtıldığı Mekândır: Peygamber Efendimiz, uzak yerlerden toplanan zekât ve sadaka mallarını, savaşlardan elde edilen ganimetleri mescidde taksim etmiş, ihtiyaç sahiplerine buradan yardım eli uzatılmıştır

14 Abdest Alma Yeri: Rasûlullah’ın Mescid-i Nebevî’de abdest aldığı rivâyet edilmiştir Bu tatbikat, bazı câmilerin içinde şadırvan yapılarak kurumlaştırılmıştır Meselâ, Bursa Ulu Câmii, Kütahya Ulu Câmii gibi nice câmilerde şadırvanlar, günümüzde de bu ihtiyaca cevap verecek durumdadır; ama günümüzde sadece su içmek için kullanılmakta, temizlik ve serinletme simgesi olarak değerlendirilmektedir

15 Şiir Kürsüsü: Şiirler, eski devirlerde, bugünlerin medyası konumundadır Kamu oyu oluşturmada, topluma moral aşılamada önemli yeri olan şiirlerin okunması, özellikle cihad ve tebliğ amaçlı hikmetli mısrâların dillendirilmesi için mescidlerin kullanıldığını, bu uygulamanın Hz Peygamber tarafından başlatıldığını ifade edebiliriz Müslüman şâirlerin en azından moral yönüyle desteklenmesi, onun da dâvâyı ve dâvâ adamlarını desteklemesi konusu için mescidleden yararlanılmıştır Rasûl-i Ekrem'in, şâir Hassan bin Sâbit için mescidde özel olarak bir şiir kürsüsü ihdas etmesi, konuya verilen önemi gösterdiği gibi, câminin bu fonksiyonu açısından da mühimdir Müslümanların müslümanca sanat faâliyetlerini icrâ edebileceği, özellikle tebliğe yönelik sanat ve güzellikler sergilenip sunulabileceği yer olarak mescid kullanılmıştır, kullanılabilir

16 Mescidler, Aynı Zamanda Kültür Salonudur: Mescid-i Nebevî’nin asr-ı saâdet’te geniş anlamda kültürel faâliyetler, çeşitli edebî yarışmalar için de kullanıldığını görüyoruz Benî Temîm kabilesiyle yapılan mufâhara buna örnektir Mufâhara, iki tarafın şâirleri ve hatipleri arasında yapılan edebî bir yarışmadır Günümüzde halk şâirlerinin/ozanların yaptığı atışma türüne benzer Şâirler, şiir okuyarak, hatipler de nutuk atarak yarışırlar

17 Spor Merkezidir: At yarışlarında start ve finiş (başlama ve bitiş) yeri olarak mescid kullanılmaktaydı Bayramlarda Habeşliler Mescid-i Nebevî’de kılıç kalkan oyunu oynamışlardı Hz Âişe, Hz Peygamber’in omzuna başını yaslayarak Efendimiz’in izniyle bunu seyretmiştir (bkz Kütüb-i Sitte Terc c 6, s 50) Bundan yola çıkarak mescidlerin her çeşit meşrû spor dallarında helâl hudutları çerçevesinde spor salonu olarak da kullanılabileceğini söyleyebiliriz

18 Farklı Dinlerden Misâfirlere Mâbed: Peygamberimiz, kendisiyle görüşmeye ve anlaşmaya gelen Necran’lı hıristiyanlara, âyinlerini yapmaları için bir Pazar günü Mescid-i Nebevî’yi gösterip onlara tahsis etmiş, onlar da mescidde ibâdetlerini/âyinlerini yapmışlardır

19 Karz-ı Hasen Kurumu: Bir komşu ülkede günümüzde uygulanmakta olduğu gibi, mahalle sâkinleri, artırıp biriktirdikleri paralarının saklanması ve uygun yerlere karz-ı hasen (karşılıksız, sadece Allah rızâsı için borç) (2/Bakara, 245; 5/Mâide, 12; 57/Hadîd, 11) şeklinde kullanılması için emanet sandığı olarak mescidleri tercih etmektedir Bu emanet paralar, mescide devam eden gençlerin evlenmeleri ve kuracakları yuva için gerekli masraflara harcanmak üzere fâizsiz kredi şeklinde, imamın onay vermesi şartıyla mescidlerden verilmektedir Yine, mahalle sâkinleri ve mescid müdâvimlerine kendi iş yerlerini açmak amacıyla, benzer şekilde karz-ı hasen fonundan yardım edilmektedir Kapitalizm ve sömürü ile mücâdelede, müslümanlar arası yardımlaşmada mescidlerin fonksiyonları değerlendirilmektedir, bu mescid faâliyeti, geniş coğrafyalara yayılabilir ve işlevi genişletilebilir

20 İstişâre ve Organizasyon: Câmi, bir meclistir Devlet başkanı ve tüm diğer yöneticilerin izleyeceği siyaseti, metodu, düşünce ve projelerini açıklayıp üyelerin görüş, eleştiri ve müzâkerelerine sunduğu bir meclis Bilindiği gibi Hz Ebû Bekir halîfe seçildiği zaman, mescidde mü'minlere hitap ederek İslâmî yönetimin temel prensiplerini hatırlattı ve bu konulardaki kendi izleyeceği metotları anlattı:

"Ey insanlar! İstemediğim halde, büyük bir işin başına getirildiğimi biliyorum Ancak Allah'ın yardımı ile bu işi başaracağım Bu işi adâletle yapabilecek Rasûlullah'ın ashâbından birine her zaman vermeye hazırım Ben de sizden biriyim Ey müslümanlar! Allah'ın himâyesinde olan bir şeyden dolayı hesaba çekilmek istemiyorsanız, onu hemen yerine getiriniz Şeytan beni yoldan çıkarabilir Kızdığımı gördüğünüz zaman, size bir zararımın dokunmaması için benden uzak durunuz! Ey insanlar! Beni murâkabe/kontrol etmekten geri durmayınız Eğer dürüst hareket edersem, bana yardım ediniz Şayet yanlış bir hareketim olursa, hatamı düzeltiniz! Allah'a itaat ettiğim müddetçe bana itaat ediniz; O'na isyan edersem siz de bana isyan ediniz!" (Hadislerle Müslümanlık -Hayâtu's-Sahâbe-, M Yusuf Kandehlevî, c 2, s 617-618)

Hz Peygamber'in tatbikatına göre; bir bölgenin valisinin, aynı zamanda câminin de imamı olması gerekiyordu Şayet bu bölge, başşehir ise, devlet başkanının namaz kıldırması lâzımdı Herhangi bir câminin imamı, bir bölgenin vâlisi olmuyor; bilakis o bölgenin valisi, aynı yerin câmisinin de imamı oluyor ki, bu onun için bir imtiyazdır Böylece o yörenin halkı, günde beş defa yöneticisini görmekte, şikâyetlerini arzedebilmekte ve bu sâyede onu kontrol etmektedir Sözgelişi; o bölge yöneticisi vatandaşının işini aksatıyorsa, bu takdirde o vatandaşın başkente gidip şikâyetini arzetme imkânı olacaktır Böylece devlet başkanı, kamuoyunun sesine kulak vermiş olacak ve halkıyla daha sağlıklı bir diyaloga girecektir (İslâm Müesseselerine Giriş, M Hamidullah, s 88-90)

Gerek asr-ı saâdette, gerekse dört halîfe devrinde; müslim ve gayr-ı müslimlerin ihtiyacı, valilere gönderilen senelik emir ve yazılarda sunulurdu Valiler, mescid, câmi ve namazgâhlarda verilen kararları sorar, anlar ve cevap olarak kararların özetini yazarlardı Arafat'taki genel toplantıda; mahalle câmilerinden itibaren derece derece gelen haberler değerlendirilir ve ona göre karar verilirdi İstibdat devrinde (Emevîler ve diğerleri), İslâm hâkimiyetinin esası olan meşveret ve teşkilat da bozuldu Mescidler ve hacda yapılan siyasî, sosyal ve iktisadî meşveret ve telkinat kaldırıldı Mihrabdan ve minberden yapılan telkinlerin, konuşmaların yerini yalnızca duâlar aldı Oysa câmiler, sadece namaz kılmak için değil; aynı zamanda müslümanların birbirleriyle görüşüp tanışmaları için takdir olunan mekânlardır Allah Rasûlü, şu âyetin hükmüne uyarak câmide ashâbıyla sık sık istişâre ederdi: "(Yapacağın) İş hakkında onlarla istişâre et" (3/Âl-i İmrân, 159) Namaz, cemaat ve istişârenin birbirinden ayrılması mümkün değildir: "Rablerinin çağrısına icâbet ederler, namazı kılarlar ve işleri aralarında istişâre iledir" (42/Şûrâ, 38)

Müslümanların istişâresi, mahalle câmiinden başlayarak Arafat'a kadar uzanan birkaç kategoride gerçekleşir: Cemaatin getireceği haberler, mahalle câmiinde müşâvere edelip karara bağlanır Haftalık Cuma namazlarında ise, bütün mahalle câmii cemaatlerinin katılım ile, daha büyük bir mecliste, seçilmiş bir hatip tarafından İslâm âlemine ait bir haftalık haberler ve açıklamalar müslümanlara duyurulur Câmi-i Kebîr veya Namazgâh'ta kılınan Bayram namazlarında ise, İslâm dünyasını ilgilendiren bir senelik olaylar ve haberler hatip tarnafından özet olarak arz ve izah olunur Bütün İslâm ülkelerinde ve şehirlerinde meydana gelen olayları ve haberleri öğrenmek ve bunları değerlendirmek üzere gücü kudreti yeten müslümanlar Arafat'ta toplanır Bu ibâdet ve meşveret mahallerinde müslümanlar eşitlik kuralına uyarlar Kimsenin kimseye meslek, maddî güç, makam vb açısından üstünlüğü olmaz Herkes aynı safta ve omuz omuzadır Bu yüzdendir ki, imamın da cemaatten yüksek bir yerde namaz kıldırması câiz değildir (Ebû Dâvud, Salât 67) Hatta bazı ülkelerde günümüzde de görüldüğü gibi, mihrabdaki imam, cemaatin önüne geçtiği için gurura kapılmasın diye, cemaatin bulunduğu ve secde ettiği zeminden daha aşağıda olan mihrabda namaz kılar İmamın, namazdan sonra arkasını mihraba, yüzünü cemaate dönüp oturması, duâ için olmayıp, kendisini imam seçen cemaatle istişâre ve tartışmaya başkanlık etmek içindir (Namaz, Abdullah Yıldız, s 177-179)

Câmiler ilk kuruluşundaki örnek uygulamaya göre bunca iş ve ihtiyaç için kullanılırdı Eğer biri çıkar da "bunlar tarîhîdir, o günkü ihtiyaç ve imkânsızlıklara bağlıdır, bugün bu işler için ayrı mekânlar ve kurumlar vardır" diyecek olursa, kendisine şu cevap verilir: Bunlar doğru olabilir, ancak, bu tarihî uygulama iki şeye kesin delildir: 1- Câmiler yalnızca namaz kılmak için değildir 2- Müslümanların din işleri, dünya işlerinden ayrı değildir; din ile dünya iç içedir Kur'an ve Sünnet, hem din hayatını hem de dünya hayatını düzenlemek, yönlendirmek, yönetmek için gönderilmiştir

Câmiler, tarihî süreç içinde, bu fonksiyonlarının bazılarından siyasî amaçlar yüzünden kasıtlı olarak uzaklaştırılırken; bazen de gelişen toplum ve çoğalan nüfus paralelinde câmiler çok fazla kurumu namaz kılınan alan içinde taşıyamaz olarak değerlendirildi Bünyesinde topladığı bunca hizmetler, zamanla mescide sığmaz oldu ve sonuçta külliyeler, imâretler doğdu Böylece mescid, birçok müessesenin kendisinden kaynaklandığı bir ana kurum olmuştu Günümüzde mescidlerin bazı fonksiyonları tümüyle tarihe karışmış, bazı icraatlarını da kısmen farklı şekilde vakıflar, dernek ve cemaatler üstlenmiştir Bir iş, ne kadar namaz ve zekâta benziyorsa o kadar ibâdet yönü ağır bastığı gibi; mescidlere benzediği oranında kurumlar, vakıf ve teşkilatlar hayır kurumu olacak, Allah’ın râzı olduğu mekânlar haline gelecektir

Çevresindeki câmileri asr-ı saâdetteki takvâ mescidine benzetmeye çalışan ve câmilerin gasbedilen fonksiyonlarını câmilere ve câmi gibi kurumlara tekrar kazandırma mücâdelesi veren şuurlu gençlere selâm olsun!

Alıntı Yaparak Cevapla