Prof. Dr. Sinsi
|
Câmilerimizdeki Bid’Atler
h- Namaz kılan cemaatin secde ettiği yerden daha yüksek ve câmide çıkıntı olacak şekilde mihrap yapmak da doğru değildir Hatta mihrabın Emevîler döneminde câmiye konmaya başlandığından, Peygamber mescidinde bulunmadığından tümüyle bid'at olduğu değerlendirilir
ı- Mescidlere para toplamak için konan "sadaka sandıkları"na İmam Mâlik karşı çıkmış, "Allah, mâbedleri dünyalık toplama yeri yapmadı" demiştir Câmiler dilencilik yapılacak yerler olmamalı; imamlar ve vâizler de dilenci Cuma’dan cumaya câmiye gelen adamdan para isteme ve fâsıkların, hatta müslüman oldukları şüpheli olan insanların, haram olduğu halde câminin îmârına katkıda bulunması (9/Tevbe, 17) isteniyor; namazsızlar veren el olduklarından aziz, câmi ve görevliler isteyen ve alan el oldukları için altta ve zelil oluyor Denilebilir ki, “efendim, ne yapalım, câminin halıları değişecek, süslü âvizeler alınacak, paraya ihtiyaç var  ”
Halbuki Cuma ve bayram namazında câmiye gelenleri, kayıp çocuklarımız ve misafirlerimiz olarak kabul etmeli, onlara biz birşeyler verebilmeliyiz Onlar ayakkabı çalınma riskinden veya yine para isterler anlayışından dolayı câmiden kaçma yolu arayan değil; câmide dağıtılacak hediyelerden ve sunulan imkânlardan yararlanmak için de olsa aramıza katılabilmeli Câmiye çok nâdir gelen Cuma cemaatine kitaplar, broşürler, dergiler, kasetler, başka hediyeler verebilmeli, ondan bir şey kesinlikle istememeliyiz Cebine değil, gönlüne hitap etmeli, gönlünü ve gözünü doyurabilmeliyiz Hemen bütün peygamberlerin toplumlarına bir hitabı vardır: “Sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ücretimi (ecrimi, mükâfatımı) verecek olan ancak âlemlerin Rabbi Allah’tır ” (26/Şuarâ, 109, 127, 145, 164, 180  )
i- Yine, bir câmi inşaatı için elde makbuz, çarşı pazar geziliyor, önüne çıkan dinli dinsiz herkesten câmi için yardım isteniyor Bunun, dini ve câmileri küçülten bir tavır olduğu kadar, Kur’an’ın yasakladığı (9/Tevbe, 17) bir tavır olduğunu belirtmek gerekiyor
j- Mescidlerde ticaret yapılması da çirkin bir bid'attir Özellikle Diyanet, kendi kasasını şişirmek için kendi memurlarına, kendi yayınlarını câmide pazarlamalarını emretmektedir Takvim, dergi, kitap ve makbuzlarının satılması şeklinde örneklerini gördüğümüz ticaretle ilgili işler için mescidin kullanılması Hz Peygamber'in bizzat yasakladığı hususlardandır
k- Günümüzde, mescidlerle ilgili bir başka yanlışlık da, çoğu müslüman halk tarafından yapılıyor: Filan vilâyet veya uzak semtten Sultan Ahmet Câmiini veya câminin içindeki Konya’ya Mevlâna müzesini ya da başka bir câmiyi ziyaret etmeye gidiyorlar Câmi ziyaret edince sevaba girdiklerini zannediyorlar Halbuki câmi ziyareti kasdıyla yapılan bu davranışlar, yanlıştır, yasaktır, vebaldir Çünkü yeryüzünde namaz kılmak ve ziyaret etmek maksadıyla yolculuğa çıkılabilecek ancak üç mescid vardır “Üç mescidden başka bir yere (ibâdet ve ziyâret etmek için) özel olarak yolculuk yapılmaz; Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ ve Benim mescidim ” (Buhârî, Fedâilu’s-Salât -Salâtu Mescid-i Mekke- 1, 6, Savm 67; Müslim, Hacc 74; Ebû Dâvud, Menâsik hadis no: 2033; Tirmizî, Salât 243, hadis no: 326) Bugün müslümanlar, maalesef Mescid-i Aksâ’yı ziyaret edememektedirler Hiç olmazsa hacca gidenlerin yol üzerinde uğrayıp ziyaret edebilecekleri ilk kıblelerine gitme yollarını bulmak bedel istiyor; insanımız da kolay sevap istediği için bedele yanaşmıyor
l- Peygamberimiz'in her Ramazan'da mutlaka yaptığı mescidde i'tikâf sünneti unutulmuş, câmiler i'tikâfsız/coşkusuz kalmıştır İtikâf, bilindiği gibi, dünya işlerinden arınıp bir mescidde özellikle Ramazan ayının son on günü ibâdete çekilme demektir Bu kuvvetli sünnetin terk edilmesi, mescidlerimiz açısından önemli bir eksikliktir İ'tikâfın ihyâ edilmesi gerekmektedir
m- Bid'at unsurlarının bulaştığı mescidlere girmeme hakkı olan mü'minlerin, şirk unsurlarının bulaştığı mescidlere girmeme zorunluluğu vardır (Bkz 7/A'râf, 29; 9/Tevbe, 107-109; 72/Cinn, 18)
n- Mescidin dırar olması/zararlı mescid haline gelmesi, mescidin sadece o niyetle yapılmasını gerektirmez Mescid-i Dırarla ilgili âyet-i kerimede (9/Tevbe, 107), yapmak ve kurmak anlamında bir kelime kullanılmamış, "ittihaz (edinme)" kelimesi kullanılmıştır Bu demektir ki, bir mescidin zarar vermesinden söz etmek için, daha yapılırken o niyetle yapılmış olması şartı aranmaz İlk zamanda, hatta yüzyıllarca iyi hizmetler verdiği halde günün birinde "zarar veren mescid" haline dönüşen binalar olabilir
o- Mü'minleri fırkalara bölmek, tefrika çıkartmak için mescid yapmak veya yapılmış mescidleri bu maksatla kullanmak, dırar mescidinin özelliğidir Avrupa'da Türkler tarafından mescid haline getirilen yerlerde çok net sırıttığı gibi, her fırkanın kendine has bir câmisi vardır Câmiler, sadece Allah'ın olması gerektiği (72/Cinn, 18) halde, falancıların mescidi, filancıların câmisi diye câmiler gruplarıyla bilinir ve çoğu mescidde ırklar ve uluslar arası ayrım özelliğine işaret anlamına gelecek tarzda Türk bayrakları, hem de mihrab veya minber civarında bulunur Sadece kendi gruplarına ait mescidlerde toplanıp namaz kılanlar, öteki câmilerde namaz kılmaz ve o mesciddekilere müslüman gözüyle bakmaz Hemen hepsi, birbirinin gıybetini etmeyi cihad zanneder
ö- Rus işgali dönemindeki Afganistan'da ve günümüzde nice yerlerde örnekleri görüldüğü şekilde, câminin İslâm düşmanı olanlara, dini kullanmak ihtiyacı duyan ikiyüzlü kişilere barınak yapılması da bid'at olmaktan öte şirk unsurudur, dırar özelliğidir Senelerce kahır ve zulüm altında inlettikleri müslümanların mâbedlerini, onları sömürmek, kontrol etmek ve birbirine düşürmek için kullanma alçaklığının İslâm tarihinde ilk temscilcileri Emevî hânedanıdır Onlar, İslâm'ın zaferi önünde eğilmek zorunda kaldıklarında, müslüman kanı damlayan kılıçlarını kınlarına soktular ve o kılıçlarla dize getiremedikleri müslümanları, musallat oldukları mâbedlerinden vurdular Bu öyle bir vuruştu ki, en büyük kahrını, dinin tebliğcisi Peygamber'in evlâdı üzerinde gerçekleştirdi Onları zehir ve kılıçla yok etmekle yetinmedi, tevhidin mâbedinden yaklaşık bir asır o aziz Rasûl evlâdına ezan ve hutbelerden lânet okuyarak o Peygamber'in ümmetine âmin dedirtti Ömer bin Abdülaziz (ölümü; 102/720), Rasûl evlâdına okunan bu lâneti mescidlerden kaldırdığında, kavramları tersine çevirmeye örnek olarak onu şu şekilde itham etme çarpıklığına gidebildiler: "Sünnete muhâlefet ediyor  "
p- Mescid yapımında, Allah rızâsı ve takvâ kaygısından başka herhangi bir kaygının rol oynaması da Dırar mescidinin temel özelliğidir Kişisel menfaat, şöhret hırsı, grup ve parti çıkarı, ekonomik rant vb bu özelliklerdendir
r- Mescidlerde Allah'ın dışında herhangi bir kişiye sığınılması, yakarılması, herhangi bir kişinin Allah ile kul arasında vesîle ve aracı yapılması da, mescidin takvâ mescidi özelliğinin kalkması demektir
s- Mescidlerin vazgeçilmez fonksiyonlarından biri, oradaki cemaatin birbirlerinin dertleriyle dertlenmesi ve istişâre etmesine zemin olmasıdır Bu ibâdet ve meşveret yerlerinde müslümanlar, eşitlik kuralına uyarlar Kimsenin kimseye meslek, maddî güç, makam vb açıdan üstünlüğü olamaz Bu ayrımlara göre saflar düzenlenip bazılarına ayrıcalık verilemez Herkes aynı safta ve omuz omuzadır Bu yüzdendir ki, imamın da cemaatten yüksek bir yerde namaz kıldırması doğru değildir; hatta bunu câiz görmeyenler bile vardır (Ebû Dâvud, Salât 67)
|