Yalnız Mesajı Göster

Câmilerin Sanat Ve Mimarî Yönü

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Câmilerin Sanat Ve Mimarî Yönü




CÂMİLERİN SANAT VE MİMARÎ YÖNÜ


Ahmed KALKAN

Kalp, insanın merkezi; Kâbe, arzın merkezi, yeryüzü mescidinin temsilcisi sayılır Sanatın ve güzelliğin de etrafa halka halka yayıldığı bir merkez vardır müslümanların medeniyetlerinde Bu güzellik merkezleri câmilerdir

Laik düzenlerde topluma yön veren tüm kurumlar, beşerî diktaların tekelindedir Sokakları, meydanları, okulları, mahkemeleri, meclisleri dinin düzenlemesine müsâade etmeyen demokratik, laik ve dine saygılı(!) rejimler, câmilerde bile dinin hâkim olmasını istemezler Tümüyle Allah'a ait ve O’nun için olması gereken mescidler, tâğûtî düzenlerde “Allah’ın evi”nden ziyade “devlet dairesi”ne benzerler

İslâm’da câmiler sadece namaz kılınıp “dağılınan” yerler değil; kendisinde devamlı “toplanılan” mekânlardı “Câmi”, kelimesi, bilindiği gibi “toplayan” demektir; İnsanları açtığı bağrında toplayıp cemaat haline getiren yerdir cami Câmi, aynı zamanda bir kıyam merkezi, savaş yeri, istişâre meclisi, devletin idare edildiği mekân, yönetenlerle yönetilenlerin yüz yüze görüşüp dertleştikleri, hesaplaştıkları mahal, bir okul, kimsesizler yurdu, bir huzur evidir Bu kadar işlevi olan bir merkezin üstünkörü bir yapısının olması beklenemez elbette Bunca ihtiyaçlara çözüm getirecek büyüklük ve sağlamlıkta olması gerekir Binanın muhkem olması da yeterli değildir Aynı zamanda güzel de olması lâzımdır “Mescidler, Allah için” (72/Cinn, 18) yapılan binalardır Bu ifade, esas olarak câminin işlevi, yani içinde yapılacak eylemlerin ihlâslı ibâdet cinsinden olması, câminin inşâsı ve kullanılmasında Allah rızâsından başka bir amaç güdülmemesi anlamına gelir Bununla birlikte “câmilerin Allah için olması” dış yapıyı da kapsar Binanın maddî güzellikte ve sanatlı olması gerektiği anlamına da gelebilir

Allah için, O’nun adına yapılan bina, O’na arz ve takdim edileceği için güzel ve îtinâlı, her şeyiyle sanat eseri olmalıydı; nice müslümanların görüş ve anlayışı buydu O yüzden câmilerin merkezlik ettiği bir medeniyet ve sanat anlayışı İslâm’ın ilk dönemlerinden itibaren kendini göstermeye başladı Câmilerin sanat ve güzelliğe nasıl merkezlik ettiğini inceleyelim:


a) Mimarî Yönden Câmi: Kur’ân-ı Kerim, câmilerin inşâsında azameti tavsiye eder: “Allah’ın, yükseltilmesine izin verdiği (emrettiği) evler” (24/Nûr, 36) ifadesi, câmilerin mimarisinde sanatı ortaya çıkartan en büyük etkendir denilebilir İnsanın içine huzur veren, kişiye sonsuzluk ufku açan, mü’mini birlik ve yücelik duyguları içinde huşûa götürmeyi amaç edinen bir mimarî tarzı Yüksek kubbesiyle hâfızların güzel seslerine mikrofonun veremediği ekoyu/yankıyı oluşturduğu gibi, gökkubbe gibi sonsuzluğa açılan pencere görevi yaparak yüce duyguları galeyana getiren mimari Kulu mânen yükselmeye hazırlayan füzeye benzer minâreleri, ezan sesindeki Allah'a dâvet ve ilâh taslağı tâğutları reddedip onlara meydan okumayı yüksek şerefesinden çok uzaklara kadar ulaştırma görevi yanında, zarifliği ve ilme irşâdı çağrıştıran kalem gibi incecik yapısıyla âdetâ şehâdet parmağı vazifesi görmekte ve göklere yükselmekte

Müslümanların ortaya koyduğu güzel sanat eserleri içinde câmiler her dönemde ilk sırayı almıştır Meselâ İstanbul’u câmisiz düşünebiliyor musunuz? O güzelim şehrin güzelliğinde câmilerin katkısını inkâr edebilir misiniz? Selimiye’siz Edirne ve Süleymaniye’siz İstanbul, mâbedsiz şehir Ankara gibi en kara olmaz mı? Turistik amaçlı İstanbul tanıtımlarında bile câmisiz bir afiş veya tanıtımın olmadığını görüyoruz Câmiler, müslümanların sanat anlayışlarını, tarihî medeniyet birikimlerini gösteren sanat şaheserleri olduğu gibi,müslümanların tapu senedi hükmündedir Şimdi değilse bile tarihin belirli dönemlerinde müslümanların o topraklardaki hâkimiyetini simgeler O beldenin “dâru’l-harb”e dönüşmesine isyan bayrağıdır minâreler


b) Tezyînî Sanatlar Yönünden Câmi: Mescid-i Nebevî’de Peygamberimiz (sas) için hazırlanan minber, nar büyüklüğünde iki topla süslenmişti ve Efendimiz’in torunları Hz Hasan’la Hz Hüseyin onlarla oynarlardı Minber süsü olarak bu iki yuvarlak ağaç, ahşap yontma sanatının başlangıcı olduğu gibi, ondan sonraki minber ve câmi süslerinin ilk örneğini teşkil ediyordu

Minber: Câminin en göz alıcı yerlerinden biridir Güzel amaca hizmet ettiğinden yapısının, tezyînâtının sanatı da âdetâ konuşmakta, üzerindeki hatibin sesi gibi ses vermekte, ruhun derinliklerine hitap etmektedir sanat lisanıyla Dantel gibi işlenmiş mermerleriyle, abanoz, fildişi veya sedef gömme işleri içinde geometrik desenler, arabesk ve motiflerle süslenmiş esrârengiz ve muhteşem sanat armonisi Çeşitli desenleriyle şahane tahta işleri, oymacılık, hemen her büyük câminin klasikleşmiş görüntüsünü oluşturur

Mihrab: Mermer işlemeciliğinin ve özellikle çini sanatının şaheserlerinin galerisi gibidir Çini panolar renk ve desenleriyle baştan sona sanattır En ince kıvrımlar nakşedilebilmiş, mozaikleştirilmiş, hamur gibi yoğrulmuş mermerler Rengârenk ama gizemli ve derûnî his uyandıran camlar Bu vitraylardan süzülen nûranî ışıkların akisleri ruhu tümüyle sarar Gözü fazla meşgul etmemesine de özen gösterildiği anlaşılan canlı desenler Bunlarla bütünlük arzeden halı, kilim ve seccâde gibi el emeği ve göz nurunun iplik iplik dökülerek sanatlaştığı dokuma ürünleri Bütün bunlar birbirleriyle uyumlu ve irtibatlıdır Birbirini çok güzel şekilde tamamlar Öyle ki, bakan göze bir sanat birliği tesiri uyandırır Câmiye giren insan, bu güzellikler ve etrafını saran hârikalar karşısında heyecanlanır, ruhunun tüm noktalarında huzur, zevk, coşku hisleri kıpırdanır

Mahyâ ayrı bir sanattır Zannederim günümüzdeki neonlar ve ışık gösterilerinin ilk kaynağıdır Ezanla birleşince ışık-ses gösterisine dönüşür mahyâ İçindeki tebliğ yazıları iç-dış güzelliğini, bütünlüğünü ve ezanın mesajını yansıtır Hat; câmi tezyînatında vazgeçilmeyen bir unsurdur Hem cemaate tebliğ, hem de güzellik duygusuna hitap eden, müslümanlara ait orijinal bir sanat Kur’an metninin muhâfazasından doğmuştur hat Devamlı gelişme göstererek soyut resimle birleşen bir âhenge dönüşmüştür Mûsikî; Kur’an’ın tilâveti, ezanın makamla okunması müslümanlar için meşrû mûsikîye kaynaklık etmiştir denilebilir Güzel sesin, okunan Kur’an ve ezanın tesirini artırdığı ve Kur’an’ı güzel bir şekilde ve güzel sesle okumanın Sünnette tavsiye ve teşvik edilmesi, kıraatin aynı zamanda bir sanata dönüşmesine yol açmıştır Gerçek ses sanatkârı olan güzel sesli hâfızlar, câmi kubbelerini olduğu kadar, ruhları da doldurup çınlatmışlar, dinleyenleri coşturup onların ibâdete meyillerini arttırma görevi üstlenmişlerdir


Güzel elbise ve câmi ilişkisi de anlamlıdır Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde ziynetli elbisenizi giyin(7/A’râf, 31) Dış ve iç mimarî güzelliği, ses ve söz güzelliği, câmi içindeki insanların maddî ve mânevî güzellikleriyle de bütünlük kazanmalıdır Mekânın büyüklüğüne ve güzelliğine yakışan elbise giyinmeli ki, Allah’ın evinde bulunduğumuz, O’nun huzuruna çıktığımız, yüce makama ayrıcalık verdiğimiz belli olsun Bedenini tertemiz yapan, temizliğin güzellik için ön şart olduğunu bilerek abdest alan musallî, elbisesini de necâsetlerden arındırmakla yetinmeyecek, aynı zamanda süslenerek bayrama gelir gibi gelecek câmiye Çünkü Rabbıyla beraber olduğu zaman bayramdır onun için; câmi de bayram yeri Her şeyden çok sevdiği zat, huzuruna kabul için onu çağırmıştır Çağıran güzel, çağrı güzel, çağrılan yer güzel olunca çağrıya koşan da güzel olmalı, hem de her şeyiyle



Alıntı Yaparak Cevapla